“Vegan ve Anarşi” Kitabı Üzerine Eleştirel Bir Analiz

“Vegan ve Anarşi” Kitabı Üzerine Eleştirel Bir Analiz

Veganlık ve Tahakküm

Anarşist coğrafyacı Elisée Reclus, Vegan ve Anarşi adlı kitabında beslenme ve yönetim biçimleri üzerinden çevre sorunlarına anarşizm temelli teorik bir bakış sunmaktadır. Türkçeye aynı adla çevrilen metinde Reclus, veganizm ile anarşizm arasında biyolojik bir bağ kurmakta ve esasında beslenme biçimlerinin insanın doğaya yönelik tahakkümünü anlamlandırmak adına önemli bir gösterge olduğunu söylemektedir. Bu noktada Reclus, insanların hayvanları yemek için ıslah ettiklerini, hayvanların beslenme aracı olarak mezbahalara kapatılmalarını onların doğal ortamdan alıkonmasını sağladığı gibi, insanların hayvanları yemek için eğittiklerini anlatan “ıslah” teriminin de bu nedenle anlamlı olduğunu ifade eder. Gaddarlığın karşısına ıslah anlayışının yerleştirilmesi ile doğaya ve canlılara karşı tahakküm kurulduğu anlaşılmaktadır.

İnsanların hayvanlara davranışı kadar aynı biçimde doğa söz konusu olduğunda da mühendisler evler, tren yolları ve fabrikalar inşa ederek oksijeni zararlı gazlarla kaplanmasına ön ayak olmaktadır. Reclus, aynı şekilde söz konusu savaşlar olduğunda insanın insana yaptığı katliamların da kendini uygar olarak tanımlayan biri için eleştirilmesi gereken bir mesele olduğunu söyler. Esasında, tüm bu vahşetin insanın etoburluğu ile, yani beslenme biçimiyle, biyolojik bir bağlantısı olduğu anlaşılabilmektedir.

Reclus, insanların ihtiyacı olan beslenmenin “bir hayatın kendiliğinden sona erişi ve bir hayatın başlangıcı” olarak anlaşılabilecek bitkilerden, tahıllardan ve meyvelerden de sağlanabileceğini öne sürmektedir. İnsanlar bu yiyecekleri tüketirken var olmayan bir organizmanın sonucu ve yeni bir organizmanın başlangıcından temin ettikleri besin değerini, yiyeceklerin kaynağını öldürmeden alabilmektedir.

Böylelikle, insan ve doğa arasındaki organik bağ birleşir ve yazarın kendi deyişiyle “hayat bir yumurtadan çıkar.” (s. 18). Bahse konu olan yiyecekler bitki ve hayvanların doğal olarak sunduğu ürünleridir ve insanların ihtiyacı olan gerçek beslenme düzeninin temelini oluşturur. Yazar, hayalindeki çevre tahayyülü ise şu sözler ile açıklamaktadır:

“Bir gün bundan böyle kuyumcu ve manifaturacılarla yan yana ve eczanenin karşısında veya iyi seçilmiş meyvelerle dolu veya kitaplar, oymalar veya heykelcikler ve sanat eserleriyle dolu bir vitrinin yanı başında cesetlerin kaynadığı kasap dükkanları görmeyeceğimiz bir şehirde yaşamak istiyoruz. Göze hoş gelen ve güzellikle uyum içinde bir çevre istiyoruz.” (2016, 16).

Anarşizm

Reclus için gereksinim, zenginliği elinde tutanların hak edenlerden çaldıkları istiflerdir. Reclus buna istinaden sorgular:

  • Neden nüfusun büyük bölümü gereksinim içerisindeyken küçük bir bölümü tahıl ambarlarını doldurup kıtlığı yaratmıştır?
  • Fakirliğin olduğu yerde kötücül duyguların olması neden zenginleri rahatsız eder?
    (s.35-40)

Reclus, eğer eşitlik olsaydı kimsenin bir diğerinin malını çalmaya tenezzül etmeyeceğine inanmaktadır. Tüm bunların sebebini zenginliğin ve ihtiyaçların eşitsiz dağılımı ile ilişkilendirmektedir. Hal böyleyken Reclus, yoksulların dinden dahi dışlandıklarını ve politikacıların “hepimiz kardeşiz” söylemlerinin bir yalandan ibaret olduğunu dile getirmektedir. Serbest piyasa anlayışının “bırakınız yapsınlar” söylemi, burjuvaların işçileri aç bırakmasına ve onların sahibi (efendileri) olduklarını düşünmesine yol açmıştır (s. 26-29).

Reclus, zenginlerin nüfusun küçük bir azınlığını oluşturan ve nüfusun büyük çoğunluğundan saklayan, paylaşmayanları temsil etmeleri dolayısıyla nüfusun çoğunluğunu aç bırakan katiller olduklarına dikkat çeker. Bu noktada, elit tabakanın hayır işleri ile kendilerini ve vicdanlarını rahatlatmasını da eleştirir. Bunların iki yüzlülük olduğunu çünkü fakire bir tas yemek vermenin ardından amele veya işçi olarak çalışan kesimleri sömürüye uğrattıklarını söyler (s. 32). Hayır işleri yaparak sadece kapitalizmi beslediklerini söyleyen Reclus, böylelikle “gözetimin ve bayağılığın” ortaya çıktığını bununla da insani tüm duyguların istismar edildiğini anlatmaktadır.

Reclus’a göre ilerlemenin koşulu, insanın “mistik vicdanı” yani özünde olan duygu ve düşüncelerin diğerleri ile paylaşımcı bir aradalığıdır. Var olan bolluğu hep bir arada paylaşmak ve insanların birbirlerini kıskanmasına yol açan eşitsizliği ortadan kaldırmaktır. Ona göre, “hiyerarşi ve ayrıcalık” yok edildiği zaman ve insanlara “haklarının” tanındığı zaman toplumlar ilerleyebilecek ve gelişebilecektir.

Reclus, tüm bu eleştirilerine karşı anarşizm ile birlikte gelen âdem-i merkeziyetçi yönetimlerin bölgelere ayrılarak kendi kendine yeterli müşterek bir şekilde işleyebileceğini savunmaktadır. Anarşizmin herkes için özgürlük vadettiğini söyleyen Reclus, bir zamanlar düşman olan kapitalistleri dahi bu yeni hayata davet eden, ayrıca tüm yasaları ve otoriteleri dışlayan farklı bir tarzı olduğunu ifade etmektedir. “Paylaşılmayan bir hayatın anlamı olmayacağını” dile getiren Reclus, bu düşüncesini şu dizeler ile ifade eder:

“Bizi birbirimize düşüren bu eşitsizliklerden bıktık; insanları daima düşmanca çarpışmaya sürükleyen kızgınlıklara ve kölelik, serflik ve hizmet formu altında güçsüzün güçlüye esaretinden doğan her şeye bir son vereceğiz. Onca nefretten sonra birbirimizi sevmeye hasret kaldık, işte bu yüzden özel mülkiyetin düşmanları ve yasadan nefret edenleriz.” (2016, 47)

Yazar: Dilara Aydın
Editör: Dila Taşdelen

Kaynakça

Reclus, Elisee. (2016). Vegan ve Anarşi. Atakan Karaduman (Çev.) İstanbul: Altıkırkbeş Yayınları.

Görsel Kaynakça

https://www.kitapyurdu.com/kitap/vegan-ve-anarsi/394930.html

1https://www.en-attendant-nadeau.fr/2019/08/27/tableau-nature-reclus/

1https://yesilofke.com/guncel/anarsizm-uzerine/

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Dilara Aydın
Dilara Aydın, 1998 yılında İzmir'de doğdu. 2016 yılında Namık Kemal Üniversitesi Sosyoloji Lisans programından mezun oldu. Bakırçay Üniversitesinde yüksek lisansına devam ediyor. Doğayı ve yolda olmayı seven gezgin ruhlu biri. Sosyoloji, felsefe, yeni medya ve sanatın her alanına bir şekilde tesir etmekten keyif duyar. Sosyoloji ve yeni medya alanında kendisini geliştirmek isteyen Dilara, MozartCultures ekibinde yazar olarak yer alıyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.