Apoletli Hükûmetler: 12 Eylül Darbesi

Apoletli Hükûmetler: 12 Eylül Darbesi

12 Eylül’ün Ayak Sesleri 

Türkiye’nin 68 kuşağı, 6. filoyu protesto olayları ile başlar, 12 Mart 1971’de sona erer[1]. 68 kuşağı[2] bir aydınlanma dönemine imza atmış ve aynı zamanda insan hak ve hürriyetleri bakımından çalışmalar yapmıştır. Özgürlüğün bayraktarı olup idealizm peşinde koşmuş ve sürekli kişilik-kimlik bulma arayışında olmuş gençler, Marksist teori ve öğretilerle sorunlara çözüm arama uğraşılarına müdahil olmaya çalışıp, seslerini en yüksek perdeden duyurmayı kendilerine hedef belirlemişlerdir.

’Gerçekçi ol, imkânsızı iste!’’ Anti-kapitalist muhalefet, emekçi sınıfların isyanını ve mücadelesini gençliğin heyecanıyla harmanlayarak aydınlara sunmuş ve gördüğü marjinal destek ile yığınları arkasına almayı başarabilmiştir.

Ülkemizdeki bu kuşak, dünyanın her tarafında esen özgürlük rüzgarına kapılmış, savaş karşıtlığını temel ilke benimsemiş, sol görüşlü öğrencilerin muhtelif konularda muhalif düşünme ve davranma biçimine sahiptir.

Türkiye’deki 68 kuşağının öne çıkan ilk isimleri Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Harun Karadeniz, Sinan Cemgil gibi devrimci gençlerdir ki onlar da kendi aralarında solu fraksiyonlara ayırmışlardır. Bu devrimci ve eylemci gençlerin içinde de en tanınanı, bugün dahi dünyaca bilinen Che Guevara gibi Türkiye’de kült hâline gelmiş olan Deniz Gezmiş’ten başkası değildir.

12 Mart Muhtırası (1971) 

12 Mart’ın aslında temel sebebi ordudaki hissedilir boyuta ulaşmış ayrışmayı durdurmak ve hiyerarşiyi yeniden kurup, yerine oturtmaktı.

Kurumsal kimliğine müdahale edilen ordu kendi içinde 27 Mayıs 1960 darbesinin meyveleriyle baş edememiş, ast-üst ilişkisi yerle bir olmuştu. Ordu sola kaymıştı, öyle ki bazı kuvvet komutanları dahi sol görüşlü olduklarını saklamıyorlardı. 9 Mart 1971 darbe teşebbüsü[3] bu durumun en göze çarpan örneğidir.

Ordu, işçiler ya da devrimci gençlerin dışında da darbe beklentisi içinde olanlar vardı. Ekonomik krizle boğuşan büyük sanayici ve tüccar çevrelerin de ülkede ısrarla ve şiddetle devam eden örgütlenmelerin; kendi potansiyellerini, büyümelerini ve geleceklerini tehlikeye attığı kaygısıyla bir baskı modeli ile ortamın sakinleştirilmesi gerektiği inancında oldukları söylenebilir. 12 Mart 1971 müdahalesiyle silahlı kuvvetler yönetimi fiilen kendi üzerine almak yerine, kurduğu partilerüstü hükûmetle, hakemlik işlevini yerine getirmiştir. Müdahaleyle sivil yönetim mekanizmasının şeklen yerinde olduğu, fakat hükûmetin eylemlerini ve kararlarını silahlı kuvvetlerin yönlendirdiği ya da kısıtladığı veto rejimi kurulmuştu.

Muhtıra Sonrası 

12 Mart ile kurulan Reformist Nihat Erim hükûmeti ülkede gün be gün artan huzursuzluğu durduramadı. Örgütlerin silahlı çatışmalara başlaması, sol düşüncenin giderek ivmelenmesi sonucunda: 26 Nisan 1971 günü ülkenin önemli bir bölümünde sıkıyönetim ilan edildi. (Bir ay süreyle sıkıyönetim ilan edilen iller: Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır, Eskişehir, Hatay, Kocaeli, Sakarya, Siirt, Zonguldak.)

İstanbul ve Ankara sıkıyönetim komutanlıkları ise Dev-Genç, Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO), Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS), İşsizlik ve Pahalılıkla Mücadele Derneği, Millî Türk Talebe Birliği (MTTB), Mücadele Birliği, Ülkü Ocakları isimli örgüt ve dernekleri kapatmış, ayrıca grev, toplantı ve gösteri düzenlenmesini yasaklamıştır.

 

1973 Seçimleri

Seçimleri oyların %33,30’nu alan Bülent Ecevit önderliğindeki CHP kazandı. Seçimler sonrasında yeterli koltuk sayısına ulaşılamaması mevcut partilerle uzun bir koalisyon diyaloğu sürecinin başlamasına sebep oldu. 100 günü aşan bir süre sağ partilerin gerek siyasal gerek kişisel nedenlerle bir araya gelmeyi reddetmesiyle hükûmet kurulamadı. Siyasi partiler, milletin iradesiyle oluşan bu yeni duruma kısır çekişmeler ve kişisel menfaatler nedeniyle uyum sağlayamadılar. Siyaset alanında baş gösteren huzursuzluk, toplumda sosyal ve ekonomik dengesizliklere yol açtı. Siyasi parti yöneticileri ülke sorunlarının yalnız kendi görüşleri doğrultusunda çözümlenebileceğine inanıyor ve hükûmet programlarının da kendi isteklerine uygun olarak hazırlanmasını istiyorlardı.

Nihayetinde 26 Ocak 1974’de CHP-MSP[4] koalisyonu kuruldu. Türkiye’de İslamcılığı ilk defa savunan bir parti, iktidar ortağı olup siyasal meşruiyet kazanmaktaydı. Başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan, din işlerinden sorumlu devlet bakanlığını, içişleri, adalet, ticaret, gıda-tarım ve hayvancılık, sanayi ve teknoloji bakanlıklarının yönetimine atandı.

Güneş Motel 

Güneş Motel Olayı veya 11’ler Olayı, 1977 yılı sonunda, 1977 Türkiye genel seçimlerinde Adalet Partisi’nden milletvekili seçilen 11 vekilin partilerinden istifa ederek Cumhuriyet Halk Partisi’ne destek vermesini ifade eden olay. Bu vekiller, 5. Demirel Hükûmetine verilen gensoruyu desteklemek ve Bülent Ecevit’in kuracağı hükûmetin güvenoyu oylamasında destek vermek karşılığında Ecevit’in kuracağı 42. Türkiye Hükûmetinde ekseriyetle bakanlık görevi almıştır.

Katliamlar

Kanlı 1 Mayıs (Sonun başlangıcı) 

1 Mayıs 1977 sabahı, sağ basınla birlikte DİSK’in de kaygı duyduğu düşünülüyordu. Zira sol fraksiyonlar içinde, özellikle Sovyet yanlıları ile Çin yanlıları arasındaki çatışma son günlerde giderek artmıştı. İşçi Bayramı’ndan iki-üç gün önce İstanbul ve İzmir’ de üç kişinin öldürülmesi, gerilimi daha da artırmıştı. Bu gruplar Taksim’ de kozlarını paylaşabilirlerdi.

Disk alana 500 bin kişiyi toplamıştı. Solun bütün renkleri o gün meydandaydı. Kalabalıktan kortej ağır ilerlemiş ve miting de bu yüzden uzamıştı. Aslında başta her şey normaldi fakat DİSK başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının bitmesine yakın normal olan her şey bir el silah sesi ile bozulacak, sessizlik yırtılacaktı.

Bu provakatif saldırıya halk sessiz kalamayacak ve anında bir panik rüzgârı meydanı yalayıp geçecekti. Sonradan olacakları önlemeye kimsenin gücü yetmeyecekti. Önce Sular İdaresi binasının üstünden açıldı ateş, sonra o zamanki adıyla “Intercontinental” şimdiki “The Marmara Oteli”nin çeşitli katlarından peş peşe ateş edildi. İnsanlar kendilerini koruyacak güvenli bir yer peşindeydiler ama bulamıyorlardı, kaçamıyorlardı. Kalabalığın tam ortasına bir de panzerler dalmış ve insanları Kazancı Yokuşu’na doğru yönlendirmeye başlamıştı. O yokuş ki birçok kişiye mezar olacaktı.

Korkunç bilanço gün sonunda su yüzüne çıkacaktı: 34 ölü, 130 yaralı. Türkiye solu 1 Mayıs 1977’de Taksim’de öldü (Sabah Gazetesi, 2014).

Kanlı (Kahraman)Maraş (1978) 

19 Aralık ile 26 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta meydana gelen Alevilere yönelik katliamın adıdır. Resmi rakamlara göre yedi gün süren olaylar sırasında 120 insan öldürüldü. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’e yakın iş yeri tahrip edildi. Yirmi üç yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1 ila 24 yıl arasında ceza almıştır. Katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamadı.[7] Çoğunluğu Alevi olmak üzere 120 kişi ölmüş ve binlercesi yaralanmıştı. Din ve dinsizlik temaları altında insanlar galeyana gelmiş veya getirilmişti.

Çorum Katliamı 

Olaylar Cuma namazı esnasında caminin bombalandığının duyurulması üzerine patlak vermişti. Arkasından TRT akşam haberlerinde, caminin sonradan silahla tarandığının söylenmesi, olayları iyice kızıştırdı. Sünniler ve Aleviler arasında sokak çatışmaları başladı. Çevre illerden gelen güvenlik güçleri ile olaylar ancak bastırılabildi.

Sokağa çıkma yasağı tekrar uygulandı ve Çorum Olayları, Maraş Katliamı’ndan sonra Alevilere yönelik 2. büyük katliam olarak tarihte yerini aldı.

Olaylar dış basına da yansıyordu. Onlar da olayları “kardeş kavgası” olarak nitelendiriyorlardı. Konu komşu olanlar, aynı kaptan yiyip aynı tastan su içenler, yan yana dükkânlarda esnaflık yapanlar bir anda birbirlerine düşman olmuştu.

 

12 Eylül Öncesi Suikastlar 

1 Şubat 1979– ‘’Abdi İpekçi’’ suikasti

10 Eylül 1979-Türkiye İşçi Partisi Adana eski İl Başkanı “Ceyhun Can” ve Çukurova Üniversitesi Rektör Vekili “Fikret Ünsal” suikasti

19 Eylül 1979-Malatya Ülkü Ocakları eski Başkanı “Mürsel Karataş” suikasti

28 Eylül 1979-Adana Emniyet Müdürü “Cevat Yurdakul” suikasti

19 Kasım 1979-Eski Adalet Partisi İstanbul Milletvekili “İlhan Darendelioğlu” suikasti

20 Kasım 1979– İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı “Ümit Doğançay” suikasti

3 Aralık 1979– Fedai Dergisi sahibi, yazar “Kemal Fedai Coşkuner” suikasti

7 Aralık 1979– İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi “Cavit Orhan Tütengil” suikasti

11 Nisan 1980– TRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden “Ümit Kaftancıoğlu” suikasti

27 Mayıs 1980-Milliyetçi Hareket Partisi Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı “Ali Rıza Altınok” ve  Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı “Gün Sazak” suikasti

17 Haziran 1980-CHP Nevşehir İl Başkanı “Zeki Tekiner” suikasti

15 Temmuz 1980-Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili “Abdurrahman Köksaloğlu” suikasti

19 Temmuz 1980– “Nihat Erim” suikasti

22 Temmuz 1980– Maden-İş Sendikası Genel Başkanı “Kemal Türkler” suikasti

 

27 Aralık 1979 Uyarı Mektubu 

“Sayın Cumhurbaşkanım,

Ülkemizin içinde bulunduğu ortamda devletimizin bekası, millî birliğin sağlanması, halkın mal ve can güvenliğinin temini için; anarşi, terör ve bölücülüğe karşı parlamenter demokratik rejim içerisinde anayasal kuruluşların ve özellikle siyasi partilerin, Atatürkçü millî bir görüşle müştereken tedbirler ve çareler aramaları kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görülmektedir…” (Evren, 1979).

24 Ocak 1980 Kararları

24 Ocak kararları ile yıllarca süren dışa kapalı ekonomik model değişim geçirmiştir. İhracata ağırlık verilmiş, döviz gelirlerinin artması sağlanmıştır. Türk lirasının değeri yabancı paralara göre düzenlenmiş, devalüe edilmiştir.

Dolar kuru 47 liradan 70 liraya çıkarılmıştır. Katma değer vergisi ve kurumlar vergisi muafiyeti getirilmiştir. Döviz tahsis edilmiş, döviz alım satımı serbest bırakılmıştır. İşçi ve memur maaşlarındaki artış kısılmış, iç talep azaltılmıştır. Dolayısıyla ekonomi daralmış ve enflasyon düşmüştür. İşçi ve memurların büyük bir çoğunluğu dar boğaza itilmiş ve halk, terörden sonra bir de vergi zamlarıyla boğuşmak zorunda kalmıştır.

ve Son

12 Eylül 1980 Cuma günü ise saatler sabaha karşı 4’ü gösterdiğinde ihtilal başlamış oldu. Önce TRT’de İstiklal Marşı çalındıktan sonra yayına geçildi, Harbiye Marşı çalındı ve marş biter bitmez TSK’nin 1 numaralı bildirisi okundu.

12 Eylül gününe ait bir gazete manşeti

 

 

Millî Güvenlik Konseyi’nin 1 Numaralı Bildirisi şöyleydi:

…Devlet, başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, Anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine arttırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür…

Aziz Türk Milleti:

İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, iç hizmet kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyetini kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur.(Milli Güvenlik Konseyi’nin 1 Numaralı Bildirisi, 1980).

Darbenin Bilançosu

Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1’i Asala militanı).

İdamları istenen 259 kişinin dosyası Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderildi. Yine 71 bin kişi Türk Ceza Kanunu’nun 141, 142 ve 163. maddelerince yargılandı, 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.

388 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.

14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurt dışına gitti. 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.

171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.

937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.

Aynı dönem 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci silahla öldürüldü.

Gazeteler 300 gün yayın yapamadı ve aralarında Hürriyet, Millî Gazete ve Orta Doğu’nun da olduğu 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.

39 ton gazete ve dergi imha edildi. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 14 kişi aynı dönem yapılan açlık grevlerinde öldü, 16 kişi –kaçarken- vuruldu, 95 kişi -çatışmada- öldü, 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi, 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.

Yazar: Yücelhan Danacıoğlu

Editör: Fuad Eren

Kaynakça

• Barış, E. (2018). 12 Mart 1971 Askerî Müdahalesi Sonrası Ara Rejim ve Türkiye Siyasetine Etkileri. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi , 657-676.

• Demirel, Y. D. (2001). 12 Eylül’e Doğru Ordu ve Demokrasi. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 45-75.

• Kırkpınar, D. (2009). 12 Eylül Askeri Darbesi’nin Gençliğin Üzerindeki Etkileri. İzmir, Türkiye.

• Özçelik, D. P. (2011). 12 Eylül’ü Anlamak. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 74-93.

• Çorum Olayları. (2020, 12 6). Vikipedi. Erişim Adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87orum_Olaylar%C4%B1

• 1973 Türkiye Genel Seçimleri.  (2021, Ocak 7). Vikipedi. Erişim Adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/1973_T%C3%BCrkiye_genel_se%C3%A7imleri

• Kenan Evren’in Uyarı Mektubu. (2008, 1 Ekim). Erişim Adresi: https://t24.com.tr/haber/kenan-evrenin-uyari-mektubu,9617

• Maraş Katliamı. (2005, 22 Aralık). Vikipedi. Erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Mara%C5%9F_Katliam%C4%B1#

• Milli Güvenlik Konseyi. (1980, 19 Eylül). Milli Güvenlik Konseyinin Bildiri ve Kararları, (s.4), 1. Erişim adresi: https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/MGK_/d01/c001/b001/mgk_010010010004.pdf

• Hristidis, Ş. K. & Ergüz. E. (2010). İsmail Hakkı Birler’in Anılarında CHP’li Yıllar (1946-1992). Türkiye İş Bankası Kültür Yay. İstanbul. s. 221.

• Birand, M. A. & Akar, R. (2006). 12 Eylül-Türkiye’nin Miladı. Doğan Kitap, İstanbul. s. 50.

Dipnot

[1] Mümtaz’er Türköne, öğretim üyesi ve köşe yazarı.

[2] 1960’lı yılların içinde bulunduğu ve tüm dünyada esen özgürlük akımından ve savaş karşıtlığından etkilenmiş dönem. Aynı dönemde kapitalist birçok ülkede ve özellikle ABD’de sisteme aykırı hareketleriyle ön plana çıkan Hippiler gibi özgürlükçü ve anti-militarist akımlar oluşmuştu. 68 kuşağını başlatan olayların ilki Fransa’daki Sorbonne Üniversitesi’nde meydana gelen öğrenci isyanıdır. Ayrıca Latin Amerikalı devrimci Ernesto Che Guevara’nın La Higuera’da yakalanıp 9 Ekim 1967 tarihinde Bolivya Ordusu’nun elinde öldürülmesi de bu olayların başlangıcına neden olarak gösterilebilir.

[3] Başında Korgeneral Cemal Madanoğlu olan askeri kalkışma. Cunta içine sızmış olan Mahir Kaynak vasıtasıyla önlenmiş ve darbeye karışan tüm askerler re’sen emekli edilmiştir.

[4] Millî Selamet Partisi, 1972 ile 1980 arasında Türkiye’de faaliyet göstermiş İslamcı bir siyasi parti. Millî Görüş Hareketi’nin ikinci partisidir.

ETİKETLER: , ,
YAZAR BİLGİSİ
Yücelhan Danacıoğlu
Yücelhan DANACIOĞLU 1999 yılında Zonguldak’ta doğdu. Bilecik Ertuğrul Gazi Anadolu Lisesini 2017 yılında bitirdi ve şuanda Marmara Üniversitesi'nde Fransızca Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğrenimini sürdürmektedir. 21 Haziran 2020 tarihinde MozartCultures ekibine katılmıştır. Sosyoloji, Politika ve Tarih alanında yazılar yazmaktadır.
YORUMLAR

  1. Dila Taşdelen dedi ki:

    Kapak fotosunu çok beğendim. Ben de bu konuyla ilgili özet ama yeterli ayrıntıyı vermiş bir yazı arıyordum, çok güzel olmuş ellerinize sağlık!