Yunan Tanrıları ve Modern Zaman

Yunan Tanrıları ve Modern Zaman

“Her şeyden önce Kaos vardı.” Kaos ya da boşluk, hiçlik ve sonsuz bir karmaşa. Kozmos’tan önceydi bu, yani bir şeylerin var olmaya başlamasından önce. Sonra hiçlikten Gaia (yeryüzü) ve Tartarus (cehennem) şekillendi. Gaia’dan deniz, gökyüzü ve dağlar; gökyüzünden zaman, ay, eksen, yaşam ve ışık doğdu. Tanrıların babası Zeus, Zaman (Kronos) ve tanrıların anası olarak bilinen Rhea’dan olmaydı. Ondan sonrası, sonu olmayan ve büyüdükçe büyüyen bir aile ağacı ve coğrafyalara yayılan mitlerle bezeli hikayeler ve destanlar.

İnsanoğlu var olduğunu algıladığı ve varlığını sorgulamaya başladığı günden beri kendisinin ve içinde bulunduğu dünyanın nereden gelip nereye gittiğini anlamaya çalıştı. İşte bu anlama çabası içerisinde dinler, insanların en büyük yardımcıları ve sığınakları oldu. Yeri geldi sabanını tuttu, yeri geldi fırtınaları dindirdi. Ege Denizinin adalarında ve karşılıklı iki kıyıda yayılan Yunan mitolojisi, belki de günümüze kadar ulaşmış olan ve en çok bilinen mitlerin kaynağıdır. Homeros ve Hesiodos’un başını çektiği bu mitler, zamanla eklemeler yapılarak zenginleştirildi ve resim, müzik, heykel, şiir gibi sanatların gelişmesinde büyük katkıları oldu.

La Primavera, Botticelli

Yunan Mitolojisinin Doğumu

Bilinen çoğu mitoloji gibi Yunan mitolojisi de insanların doğa olaylarını açıklama çabalarından doğdu. Hastalıklara ve savaşlara anlamlar yüklenerek dünyanın gücü, Olympos Dağında oturmuş ve insanlardan tapınmalarını bekleyen bir grup tanrının eline verildi. Bu tanrılar çeşit çeşitti ancak her biri ölümsüzdü. Zaman zaman ölümlülere de kahramanlıklarından ya da başarılarından dolayı ölümsüzlük bahşedilebilirdi. Bu ölümsüzlükler çoğu zaman yıldızlara atfedilme şeklinde gerçekleşirdi. Göklerdeki avcı Orion takımyıldızı ve Pleione’nin yedi kızı, yıldızlara dönüşen ölümlülere örnek verilebilir. Her tanrının olduğu gibi bu yıldızların her birinin de kendine özgü bir hikayesi vardır. Mitolojide her karakter, en az bir tane hikayenin içinde önemli bir rol oynar ya da karakterlerin hayatı, diğer kahramanların hayatlarıyla bir veya birkaç noktada kesişir. Efsanelerle dolu Yunan mitolojisinin bu anlatıları, bazen şarkıların ve şiirlerin bazen de kent tiyatrolarında oynanan oyunların konusu yapılırdı.

Yunan şehirleri genellikle bir ana tanrı ya da tanrıça çevresinde şekillenirdi. Şehirlerin yapıları ve tapınakları, ana tanrılarına göre değişiklik gösterebileceği gibi toplumun yapısını da derinden etkilerdi. Amfora ticaretinden geçinen bir ulus olan ve günümüz İzmir, Seferihisar çevresinde yerleşmiş Teoslular, şarap tanrısı olan Dionysos’a tapınırdı; aynı zamanda Dionysos’a tapınan diğer şehirler gibi tiyatro ve şenliklere büyük önem vermeleriyle bilinirlerdi. Bazı yerel karakterler ülkemizde de özellikle ege kıyılarının şehir isimlerinde kendine yer bulmaktadır. Smyrna yani şimdiki adıyla İzmir, Doğu Karadeniz’den gelip Kadifekale’nin eteklerine yerleşen ve kadınlardan oluşan Amazon savaşçılarının kraliçesi ve aynı zamanda kentin kurucusu Myrina’nın ismini taşır. Aynı coğrafya içerisinde yaşamış olan büyük ozan Homeros, İlyada destanında bugünkü Çanakkale sınırları içerisinde, tanrıların dahil olmasıyla yaşanmış en büyük savaş olan Truva savaşını anlatır.

 

Yunan Mitolojisinde Anlatılar

Homeros’un anlatılarında, Truvalılar ve Yunanlılar arasında çıkan savaşın nedeni, Truva prensi Paris’in bir Yunan kralı olan Meneleos’un karısı Helen’i kaçırmasıdır. Meneleos’un kardeşi Agamennon, onu savaşa gitmeye zorlar ve tüm Yunan adalarını bu savaş için birleştirir. Bu sırada tanrılar da gök katında saflara ayrılırlar. Helen’in kaçırılmasına Afrodit yardımcı olur çünkü yine başka bir efsaneye göre Paris, hakemlik yapması istenilen bir güzellik yarışmasında Hera, Athena ve Afrodit’in arasından Afrodit’i seçer. Bu, diğer tanrıçaların öfkesini üzerine almaya yeter. Bu yüzden savaşta, Afrodit, Truva halkının tarafındayken Hera ve Athena, Yunanlıların tarafındadır. Athena; Artemis ve kardeşi Ares ile kavgalı olduğundan bu iki tanrı da Truva’nın tarafını tutmaktadır. Savaşın en büyük kahramanlarından biri de yarı tanrı Akhilleus’tur. Akhilleus, doğduktan sonra bir su perisi olan annesi tarafından topuğundan tutularak ölümsüzlük nehrine batırılmıştır; bu yüzden vücudu, tutulmuş olduğu topuğu dışında asla yara almamaktadır. Ares, bu bilgiyi Paris’e verir ve Paris, Akhilleus’u okla topuğundan vurarak öldürür. Bu mitten esinlenilerek modern tıpta, ayak bileğinde bulunan bir tendona  Aşil tendonu adı verilmiştir.

Akhilleus, öldürülen arkadaşı Patrokulos’un ayak ucuna Hector un cesedini getirir

Savaşı Yunanlılar kazanır. Odysseus’un ünlü Truva Atı taktiğiyle Truva’yı yakıp yıkarlar. 10 yıl süren bu kanlı savaşın ardından acımasız komutan Agamennon eve döner. Ancak evde onu bir sürpriz beklemektedir. Karısı Clemenstra, onu eve geldiği gece öldürür çünkü Clemenstra’nın başka bir sevgilisi vardır. İki sevgili, Agamennon’un oğlu Orestes ve kızı Elektra’yı uzak bir krallığa sürgüne yollar. Orestes, büyüdüğünde intikam almak için kuzeni Pylades’le birlikte kendi krallığına gider ve kardeşi Elektra’nin da yardımıyla annesini öldürür. Sophocles tarafından günümüze aktarılan bu trajedi, psikoloji terimlerine Carl Jung’un sunduğu Elektra kompleksini (Jung, 1970) kazandırır. Söz konusu kompleks, kızın kendi babasına erotik bir aşk beslemesi durumudur. Buna çok benzer bir hikaye olan Kral Oedipius ise yine Sophocles tarafından yazılmıştır ve Freud’un ünlü Oedipius kompleksine (Freud, 1899) ismini verir.

Baharın gelişiyle birlikte canlanan verimli toprak ve gidişiyle verimsizleşen ekinler, ege kıyıları gibi tarımla uğraşan bir toplum için büyük bir önem arz eder. Bu insanlar, güneşin doğuşu ve batışını göklerde Helios’u bir at arabasıyla taşıyan oğlu Phaeton’a bağladıkları gibi baharın gelişi ve gidişini de bereket tanrıçası olan Demeter’in mutluluğu ve mutsuzluğuyla açıklar. Demeter’in mutsuzluğu, kızı Kore’nin ya da daha bilinen adıyla Persephone’nin, Hades tarafından yer altına kaçırılmasıyla başlar. Demeter,  Zeus’un kapısına dayanır ve yalvararak ondan kızı Persephone’yi kurtarmasını ister. Zeus, yeraltı tanrısı Hades’e haber yollar. Ancak Persephone bu sırada yeraltı dünyasında yapılmaması gereken en önemli şeyi yapmış ve bir nar tanesi yemiştir. Kurallara göre yeraltı dünyasında bir şey yenilecek olursa o kişi sonsuza kadar yeraltı dünyasında kalmak zorundadır. Ancak Hades, Zeus’un ısrarlarına dayanamaz ve Persephone’nin yılın 6 ayı yeryüzüne çıkmasına izin verir ama Persephone, diğer 6 ayı yeraltı dünyasında, Hades’in yanında geçirecektir. Persephone’nin yeryüzüne çıktığı günler Demeter, mutluluktan baharı getirir ve toprağı verimli kılar; kızının yer altına döndüğü gün ise mutsuzluğa kapılarak tüm bu verimi geri çeker.

Orpheus ve Euridyce

Hades’in, yeraltı dünyasına düşenleri yanında tutma çabasından ilk ozan Orpheus da nasibini alır. Güzeller güzeli sevgilisi Erurydice, bir yılan tarafından ısırılınca ruhu ölüler alemine göç eder. Ancak Orpheus onu bırakmak istemez ve sevgilisinin arkasından yeraltı dünyasına yolculuk yapar. Lirinden dökülen nağmelere dayanamayan Hades, Eurydice’nin geri dönmesine izin verir; ancak tek bir şartla! Orpheus yeryüzüne doğru yolculuk ederken Eurydice’nin, arkasında onu takip edip etmediğine bakmaması gerekmektedir. Orpheus dayanamaz, çıkışa doğru yaklaşmışken bir nefesle arkasına döner ve nefesi verdiğinde Eurydice tekrardan yeraltının karanlıklarına doğru çekilir.

Doğa olayları, psikolojik kompleksler, hastalıklar ve yıldızlar; birçoğu Yunan mitolojisindeki karakterlerin mitleriyle açıklanmış ve adlarını onlardan almıştır. Modern dinlerle en çok benzerlik kurulan efsane ise kuşkusuz, Pandora’nın kutusu efsanesidir. Hristiyanlıktaki yasak meyve ile ilişkilendirilebilecek bu hikayenin ana fikri, meraktan ve başkaldırı olarak da adlandırılabilecek bir hareketten doğan kötülüklerdir. Bu tanrısal düzenin elbette bir başkaldıranı -isyankârı- da olmuştur. İlk insanı kendi gözyaşlarıyla yoğurduğu balçıktan yaratmış olan Prometheus, aynı zamanda medeniyetin ve bilginin kurucusu olarak da bilinirdi. Tanrılarla savaşmış 6 titandan biri olmasına rağmen savaş boyunca tarafsızlığını koruduğu için Zeus ona tanrılar arasında bir yer vermiştir. İnsanı yaratan Prometheus, onun acizliğine acıyarak Hephaistos’un alevler saçan ocağından bir kıvılcım çalmış ve onu insana armağan etmiştir. Ateş burada birçok şeyi temsil etmekle beraber asıl olarak uygarlığı temsil etmektedir (bazı kaynaklarda bu kıvılcım “bilgi ateşi” olarak da geçer). Buna sinirlenen Zeus tarafından Kafkas Dağı’na zincirlenen Prometheus, tepesinde uçuşan bir kartal tarafından sonsuza kadar karaciğerinin yenmesiyle cezalandırılmıştır. Bu olayın çağımızdaki karşılığı, insanlığın özgürlük için umudunu yitirmeden, sonuna kadar mücadele etmesi gerektiğidir. Prometheus’un insana, çok önemli bir güç olan bilgi ateşini vermesi; insanın kendi yaratıcı gücünü fark ederek özgürlüğünü kazanması ve uygar bir dünya kurması demektir.

Prometheus ve Karga, Anthony van Dyck

Ancak Zeus’un kızgınlığı burada bitmez. Zeus, Prometheus’un yarattığı insanoğlunu da cezalandırmak istemektedir. Cezası için yarattığı aracı ise bir kadındır yani Pandora. O zamana kadar tanrıçalar dışında ölümlüler arasında hiç kadın yoktur. Tanrıçalar onu özene bezene giydirip yüce erdemler vererek zarif kılarken Hermes, ona hilekar bir zihin bahşeder ve Pandora, Prometheus’un kardeşi Epimetheus ile evlendirilir (Pandora’nın Kutusu, n.d.). Zeus, Pandora’ya evlilik hediyesi olarak çömlekten yapılmış bir kavanoz (kutu) hediye eder ancak Pandora’nın bu kavanozu asla açmaması gerekmektedir. Pandora bir gün merakına yenik düşer ve kavanozu açar. O anda kavanozun içindeki bütün kötülükler serbest kalır ve insanoğlunun arasına dağılır. Dünya artık kıskançlık, kibir ve kızgınlık gibi kötülüklerle kirlenir ve bir ıstırap yeri hâline gelir. Pandora, kavanozu son anda kapatmayı başarmıştır ve bu da insanların içinde yeni, güçlü bir duygunun ortaya çıkmasına olanak verir: umut.

Modern zamanlarda kullanılan birçok terime ilham vermiş olan bu tanrısal karakterlere tapınma, Hristiyanlık dini Yunanistan’da yayılana kadar sürmüştür. Ama onlardan bize kalan hikayeler, tiyatro oyunları ve şiirler hala insanlık tragedyalarının izlerini takip etmemize olanak sağlar. Akrep yıldızından kaçan avcı Orion, elinde okuyla bekler; Orion’dan kaçan Pleione’nin 7 kızı gökyüzünde sonsuz koşuşlarını sürdürür. Artık güneşi taşıyanın Phaeton olmadığını ya da baharın Persephone yüzünden gelmediğini biliyoruz. Fakat bu durum; Euripides’in Orestes’ini, Sofokles’in Kral Oedipus’unu okumamıza ya da  Pandora’nın bize bahşetmiş olduğu bütün kötülüklerin yanında, kendisini çok beğenen Narkissos’un dönüştüğü bir nergis çiçeği gibi açan umudun da içimizde bir yerlerde yeşermesine engel olamıyor.

Echo and Narcissus, John William Waterhouse

Yazar: Sıla Mutaf
Editör: Ozan Yazıcı

Mitoloji serimizin yazılarına ulaşmak için:

Kaynakça:

Freud, S. (1899). Interpretation of Dreams. Franz Deuticke, Leipzig & Vienna.

Jung, C. G. (1970). The theory of psychoanalysis: By C.G. Jung. New York, NY: Jonson Repr.

Prometheus’un(ilk devrimci) öyküsü. (n.d.). Blog.Milliyet.Com.Tr. Retrieved October 5, 2020, from http://blog.milliyet.com.tr/prometheus-un-ilk-devrimci–oykusu/Blog/?BlogNo=6096

Yılmaz, N. (2009, ubat   Perşembe). Hiçlikte Bir An: Antik Yunan’da Din. Hiçlikte Bir An. https://nalanyilmaz.blogspot.com/2005/03/antik-yunanda-din.html

Yunan Mitolojisi Ve Din. (n.d.). www.edebiyatevi.com. Retrieved October 5, 2020, from http://www.edebiyatevi.com/yazi/76374_yunan-mitolojisi-ve-din.html

Resim Kaynakça:

https://www.amantascott.com/rape-of-proserpina

https://tr.pinterest.com/worldofmyth/_created/

https://www.wikiwand.com/en/Orpheus_and_Eurydice

Why the classical world was attractive to Europe in the fifteenth century

https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Sandro_Botticelli_-_La_Primavera_-_Google_Art_Project.jpg

YAZAR BİLGİSİ
Sıla Mutaf
Sıla Mutaf, 2000 yılında İzmir'de doğdu. Boğaziçi Üniversite'sinde Psikoloji ve Tarih bölümlerinde okuyor. Yazı yazmak ve seyahat etmek en büyük tutkusu, bir de insan denen varlığı anlamayı başarırsa başı göklere erecektir. MozartCultures'da sanat, edebiyat, tarih, sinema üzerine yazılar yazmak için katıldı.
YORUMLAR

  1. Alpagut Aykut Tüzemen dedi ki:

    Çok güzel bir giriş yazısı olmuş ellerinize sağlık 🙂 Bu yazının devamını bekliyoruz…