“Tutukluluk Hâlinin Devamına”: The Night Of Dizi İncelemesi

“Tutukluluk Hâlinin Devamına”: The Night Of Dizi İncelemesi

Bir arkadaşımın “The Night Of diye bir dizi var, bence kesin izlemelisin.” tavsiyesi üzerine izlemeye başladığım The Night Of, klasik “Suçlu kim?” polisiyesinin dışında, daha çok yargılama sürecine, bu sürecin karakterler üzerindeki etkisi ile karakterlerin yaşadığı değişime odaklanıp bunu izleyiciye başarıyla aktaran ve izleyicinin zihnine ekmeyi amaçladığı şüphe tohumunu başarıyla işleyen güzel bir dizi.

Dizi Hakkında Bilgiler ve Dizinin Konusu

The Night Of, başrollerinde: Riz Ahmed, Bill Camp, Payman Maadi, John Turturro isimlerinin yer aldığı, 2016 yılı HBO yapımı 8 bölümlük; dram, polisiye ve gizem konulu bir mini dizidir. (HBO, 2016)

Dizinin konusunu özetleyecek olursak: Arkadaşlarıyla partiye katılmak için babasının taksisini kaçıran Nasir, partiye gitmek için yola çıkar; fakat yolda taksiye bir kızın (Andrea) binmesiyle partiye gitme fikrinden vazgeçer. İki genç sahilde sohbet etmeye başlar ve gecenin devamını Andrea’nın evinde geçirmek üzere yola çıkarlar. Andrea’nın evinde yakınlaşmaya başlarlar, sonrasında Nasir kendini sabaha karşı mutfakta sızmış hâlde bulur ve gece kullandıkları uyuşturucu ile alkolün etkisiyle de arada geçen zamanda ne olduğunu hatırlayamaz. Nasir, taksiyi geri götürmesi gerektiğini hatırlayarak Andrea’yla vedalaşmak için yukarı kata çıktığında ise kızın vahşi bir şekilde öldürüldüğünü görüp suçun üstüne kalacağı korkusuyla evden kaçar. Fakat çok uzaklaşamadan polis tarafından bir şekilde yakalanır ve artık cinayetin bir numaralı şüphelisidir. Dizi, bir türlü hatırlayamadığı gece yüzünden kendini bir anda cinayetle suçlanan Nasir’in yargılama sürecinde, tarafların yaşadıklarına odaklanarak devam eder.

Detaylı İnceleme (Spoiler İçermektedir!)

Nasir ‘Naz’ Khan, arkadaşıyla birlikte partiye gitmek için sözleşir; fakat arkadaşının arabayı alamaması üzerine ortada kalan Nasir bu duruma babasının taksisini kaçırarak bir çözüm üretmeye çalışır. Daha önce taksi sürmediği için taksinin müşteri alabileceğini belirten tepe lambasını nasıl söndüreceğini bilemez ve yol kenarına çektiği bir anda iki erkeğin taksiye binmesiyle beraber durum kontrolden çıkmaya başlar. Nasir, durumunu izah etmeye çalışsa da iki erkeği taksiden inmeye ikna edemez, neyse ki yardımına çevreden geçmekte olan polis devriyesi yetişir. Polislerin ikna etmesi(!) ile taksiden inen iki erkekten sonra Nasir tam rahat bir nefes alacak gibi olsa da daha hareket etmeden bu sefer taksiye genç bir kız biner. Nasir, durumu izah etmeye çalışsa da kız araçtan inmez, Nasir de fazla ısrarcı olmaz. Andrea’nın deniz kenarına gitmeyi istemesi üzerine yakınlardaki bir deniz kenarına giderek sohbet etmeye başlarlar. Gecenin devamını kızın evinde geçirmek üzere tekrar yola koyulurlar; evde alkol ve uyuşturucuyla kendilerinden geçen çift yakınlaşmaya başlar.

Nasir ile Andrea sahilde sohbet ederken.

Ardından Nasir, kendini mutfakta sızmış bir hâlde bulur; kullandığı uyuşturucu ve alkolün etkisiyle aradaki geçen olayları hatırlamamaktadır. Taksiyi kaçırdığının anlaşılmaması için hızlıca eve dönmesi gerektiği hatırlayarak üstünü giyinmek üzere yukarı kata çıkar, Andrea’ya veda etmek için konuşsa da kızdan hiç cevap alamaz. Bunun üzerine yatağın yanındaki lambayı yakan Nasir, Andrea’yı korkunç bir şekilde öldürülmüş hâlde bulur. Panikle taksiye koşar fakat aracın anahtarlarını unuttuğunu fark eder. Dış kapının da kapanmasıyla köşeye sıkışan Nasir, kapının cam bölümünü kırarak içeri girer, anahtarı ve gece oyun oynamak için kullandıkları bıçağı alarak evden uzaklaşır. Bu esnada yolun karşısında oturan bir adam tarafından izlenildiğinden habersizdir. Olayın şokuyla seyir hâlindeyken ters yola girmesinin ardından polis devriyesi tarafından durdurulur, şüpheli hareketlerini alkol kullanımına bağlayan ve nöbet saatlerinin de sonuna gelen polisler Nasir’le uğraşıp uğraşmama noktasında kararsız kalsalar da telsizlerine gelen haberle birlikte yakınlarda bir yerde şüpheli bir durumunun olduğunu duyup Nasir’i de yanlarına almaya karar vererek olay yerine intikal ederler.

İhbar, yolun karşısında Nasir’i izleyen komşu tarafından yapılmıştır; böylelikle Nasir kısa süre önce taksiyle kaçtığı yere bu kez polis aracıyla geri döner. İhbar üzerine apartmana giren polis ekipleri genç kızın cesediyle karşılaşırlar ve olay yerine, emekliliği için gün sayan Dedektif Dennis Box çağırılır.

Nasir’i yanlarında getiren polislere olay mahallinde ihtiyaç duyulması sebebiyle Nasir’i başka bir polis memuru eşliğinde karakola sevk ederler. Yolda Nasir, polise “Kız ölmüş mü?” diye sorar. (Başta, sorduğu polis dahil kimsenin dikkatini çekmeyen bu soru, sonrasında Nasir’in aleyhine kullanılacak deliller arasında kendine yer bulacaktır.) Karakoldaki rutin işlemlerin ardından Nasir’i serbest bırakmayı planlayan polisler, Nasir’in üzerinden çıkan kanlı bıçakla birlikte cinayet şüphelisi olarak onu gözaltına alırlar.

Kendini bir anda demir parmaklıklar ardında bulan Nasir çaresizlik içinde beklemektedir. O esnada sıradan “karakolda avlanarak” geçimini devam ettiren egzama hastalığından mustarip avukat John’un dikkatini çeker. John, Nasir’in avukatı olmadığını öğrenince onunla görüşüp avukatlığını üstlendiğini ve hiçbir şekilde polisle konuşmamasını tembihleyerek gider.

Toplum Hafızası

11 Eylül’ün üzerinden dizinin çekildiği tarih itibarıyla 15 yıla yakın bir zaman geçmiş; ancak Müslümanlara ve göçmenlere olan tutum değişmemiş. Dizide işlenen cinayet ile 11 Eylül Olayı’nın maddi hiçbir bağı olmamasına rağmen Nasir’in Pakistanlı bir Müslüman olması, onun bu cinayeti işleyeceği yönünde kuvvetli bir delilmiş gibi davranılmaktadır. Bu önyargıyı kırmak için Nasir’in Pakistan’da hiç bulunmadığı, doğduğu günden beri Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşadığı, ülkesini sevdiği gibi hususlar savunmanın ön planına çıkmaktadır. Nasir’in terörist olmadığının ispatlanması gerekmektedir.

Şüyuunu Vukuundan Beter

Nasir sadece cinayetle değil, cinsel saldırı suçuyla da itham edilmektedir ve pek tabii bu ithamlar, Nasir’in damgalanması için fazlasıyla yeterlidir. Hapishaneye ilk girdiği andan itibaren kendisine karşı kesif bir düşmanlık kokusu alır. Bundan sonra yalnızca kendini mahkeme karşısında aklamaya çalışması yeterli olmayıp; hapishanede hayatta kalmak için de mücadele etmesi gerekmektedir. Önceleri durumun ciddiyetini kavrayamayan Nasir, başına gelen olaylarla birlikte kendini savunmak için çözüm düşünmeye başlar; çünkü burası, dizide de adı sıkça geçen ve dizinin final bölümüne de ismini veren, Jack London’ın Buck adında bir köpeğin hayatını anlattığı Vahşetin Çağrısı kitabındaki ‘Sopanın ve dişin yasasının geçerli olduğu bir yer’ olarak tanımladığı Kuzey Topraklarına benzemektedir. London, eserinde Kuzey Topraklarından şu şekilde bahseder:

Buck’ın Dyea Sahili’ndeki ilk günü kabus gibiydi. Geçen her saat, sarsıcı, dehşete düşürücü şeylerle doluydu. Uygarlığın kalbinden birdenbire ve şiddetle çekilip alınarak ilkel dünyanın ortasına fırlatılıp atılmıştı. Aylaklık etmek, haylazlık yapmak ve sıkılmaktan başka hiçbir şey yapmadığı, tembel ve güneşli bir hayat değildi bu. Burada ne huzur, ne rahat, ne de bir an olsun güven vardı. Sürekli bir kargaşa, bir hareket oluyordu ve hayatı, her an tehlikedeydi. Sürekli uyanık olmak şarttı çünkü buradaki köpekler ve insanlar, şehir köpeği ve insanı değillerdi. Yabaniydiler; sopanın ve dişin yasasından başka yasa tanımayan vahşilerdi.” (London, 2019, s. 13)

Nasir, Sürüye Dahil Olur

Nasir’in aradığı çözüm çok uzakta değildir: Kendisine ilk günden yardım eden ve iletişim kurmak isteyen Freddy adlı güçlü ve imtiyazlı mahkûmdan korunma talep eder. Nasir’in artık korunaklı bir hücresi vardır. Nasir, kendisi için Sinbad adını seçerek sürüye dahil olur.

Bu süreçte Nasir kazıdığı saçlarıyla ve yaptırdığı dövmeleriyle de değişimini gerçekleştirmeye başlar. İlk olarak, seçtiği Sinbad ismini “Sin” ve “Bad” şeklinde iki elinin parmaklarına dövme olarak yaptırır. Bu iki kelime sırasıyla “Günah” ve “Kötü” anlamlarına gelmektedir. Devamında ise sol omzuna “kurt” ve boynunun sağ tarafına bir “taç” dövmesi yaptırır.  Omzuna yaptırdığı kurt dövmesini, sürüye katılışını; boynuna yaptığı taç dövmesini ise, sürüde Freddy ile liderliği paylaşmasını simgelediği yönünde yorumlayabiliriz.

John ise Nasir’in bu değişimlerini endişeyle karşılamaktadır; çünkü Nasir böyle davranarak, görünüşü itibarıyla jürinin gözündeki “iyi çocuk” imajından gitgide uzaklaşmaktadır. John bu rahatsızlığını görüşmelerinde dile getirse de bir etkisi olmaz. Jüri karşısındaki görüntüsünün ne kadar önemli olduğunu son yaptırdığı dövmeye “Keşke şunu yaptırmasaydın. Jüri tarafında çünkü.” diye yaptığı serzenişten anlayabiliriz.

Sınanmamış Masumiyet

Nasir her ne kadar dizinin başında masum bir karakter olarak karşımıza çıksa da yaşadığı koşullara ayak uydurma konusunda pek de zorluk yaşamaz. Bu ürkütücü ve hızlı adaptasyon, izleyicinin Nasir’e bakış açısını değiştirerek kendisine yönelik şüpheyi de artırmaktadır. Balzac’ın “Erdemliydi, çünkü sınanmamıştı.” sözündeki gibi Nasir’in masumiyetinin de sınanmamış bir masumiyet olduğu hapishanede kalmaya devam ettikçe anlaşılıyor. Bu adaptasyonun “İçten gelen bir potansiyel mi, yoksa bulunduğu zorlu ortamın getirdiği bir mecburiyet mi?” olduğu sorusuna Vahşetin Çağrısı’nda Jack London, mecburiyet olarak yaklaşsa da Nasir’in çarpıcı dönüşümü, bölümler ilerledikçe izleyicinin zihninde “Acaba o mu yaptı?” sorusunu güçlendiriyor. London’ın ise değerlendirmesi kitapta şu şekilde:

Buck’ın bu ilk hırsızlığı, onun acımasız Kuzey Toprakları ortamında hayatta kalabilecek bir köpek olduğunun işaretiydi. Yine bu hırsızlık, onun değişen koşullara kendini uydurma becerisini gösteriyordu ki böyle bir beceriden yoksun olmak, hızlı ve korkunç bir ölüm demekti. Ayrıca bu hırsızlık, hayatta kalmak için amansızca mücadele ederken anlamsızlaşan veya bu mücadeleye engel olmaya başlayan ahlaki değerlerinin bozulduğunu veya parçalandığını gösteriyordu. Güney Topraklarının sevgi ve paylaşım yasası altında yaşarken özel mülkiyete ve bireysel duyarlıklara saygı göstermek tamamdı da Kuzey Topraklarında, sopanın ve dişin yasası altında bu tür şeyleri önemseyenler enayi sayılırdı ve Buck bu değerlerini sürdürdükçe başarılı olamazdı.” (London, 2019, s. 21)

Teşkilatın İtibarı

Dizi, polis ve savcılık bürosunun yozlaşmalarına da dikkat çekmektedir. Bunların içinde en göze çarpanı ise Savcı Helen’in suçun kimin tarafından işlendiği gerçeğinin peşinde koşmaktan çok kendi kurumunun toplum nezdindeki itibarını düşünerek hareket etmeye başlamasıdır. Bu noktada, cinayetle suçlayarak hâkim karşısında çıkarttıkları bir sanığın beraat etmesi kendi itibarlarını zedeleyecek bir hadise olduğundan dolayı, bunun olmasını engellemek adına adli tıp raporuna müdahale etmekten bile geri durmaz.

Sanık Mahkemede Ne Renk Giymeli?

Nasir ilk duruşmasına çıkmak için bekleme hücresine götürüldüğünde üzerinde diğer mahkûmlar gibi turuncu tulum vardır; fakat henüz nakil aracını beklerken gardiyan tarafından yeşil bir tulum getirilir ve Freddy’nin bunu giymesini istediğini söyler. Nasir, aradaki farkı anlayamasa da denileni yapar. Duruşmadan önce kendisiyle görüşmeye gelen avukatı, saçını taraması için bir tarak uzatır ve tulumu kastederek “En azından turuncu değil.” der.  Nasir hapishaneye geri dönüp Freddy’e “Neden yeşildi?” diye sorduğunda “Çünkü turuncu büyük bir suç var demektir. Yargıcı ön yargı yapar ve bu da pek işine gelmez.” cevabını alır.

İkinci duruşma öncesinde ise hücresindeki yatağın üzerine bırakılmış beyaz bir gömlek ile siyah bir kravat bulur, durumu anlayan Nasir, Freddy’e teşekkür ederek gömlekle kravatı geri verir. Mahkeme salonuna üzerinde mavi gömlekle girdiğini gören John, verdiği tepkiyle kıyafetin bir sanık için ne kadar önemli olduğu vurgulayarak “Mahkemede kraliyet mavisi giyilmez, tamam mı? Beyaz gömlek giymen gerek. Sanık dediğin beyaz gömlek giyer!” diye kızar ve salonun ortasında gömleklerini değiştirerek kendi krem rengi gömleğini Nasir’e giydirir.

İlk bakışta bu durum oldukça saçmadır; çünkü mahkemede yargılanan asıl şey, “eylem”dir. Dizideki eylemimiz ise ‘bir insanın vahşice öldürülmesi’dir ve sanığın, eylemin faili olması ihtimali ile duruşmada ne renk gömlek giydiği yahut saçını kaç numaraya vurduğu arasında bir bağlantı yoktur.  Keza yıllar önce okulda bir öğrenciyle kavga etmiş olması da yargılamayla doğrudan alakası olmayan bir vakadır ama bu hareketler, jüride -sanık aleyhine- söz konusu cinayeti işlemiş olabileceği yönünde bir algı oluşması için zemin hazırlar. Cinayeti Nasir’in işlediğine dair kesin bir delil ya da Nasir’in herhangi bir itirafı mevcut olmadığı için, jüride, Nasir’in bu suçu işleyecek potansiyelde bir karaktere sahip olduğuna yönelik bir inanç oluşturmaya çalışılır ve Nasir de hareketleriyle kendi aleyhine gelişen algıyı güçlendirmektedir.

tutukluluk-halinin-devamina-the-night-of-dizisi-incelemesiJohn ve Nasir duruşmada gömleklerini değiştiriyor.

Ve… Nasir, Tanık Kürsüsünde

Sanığın tanık olarak dinlenmesi, Türk Hukuku’nda bulunmayan bir düzenlemedir. Bu düzenlemede sanık, tanık sıfatıyla dinlenmeye başlanır ve artık kendi aleyhine olsa dahi gerçeği söylemekle yükümlüdür; çünkü tanık kürsüsüne çıktığı anda sanık gömleğinden sıyrılıp tarafsız bir tanık statüsüne geçiş yapmıştır. Bu sebeptendir ki John, Chandra’nın bu fikrine inatla karşı çıkmaktadır. John’a göre bu hamle, Nasir’i, Savcı Helen’in soruları karşısında savunmasız ve bir başına bırakmak anlamına gelmektedir. Nitekim John endişelerinde haklı çıkar ve Savcı Helen’in sıkı soruları ve sinir uçlarına dokunan konuşmasıyla Nasir bocalar ve Helen’in “Onu öldürdün mü?” sorusuna “Bilmiyorum.” diyecek kadar şüpheye düşer.

the-night-of-dizisi-incelemesiNasir, Savcı Helen’in sorularını cevaplıyor.

 

Söz Savunmada

John, önceki gece nükseden egzamasını önleyebilmek amacıyla evdeki bütün ilaçları kullanmış fakat soluğu hastanede almıştır. Yine, Nasir’i o kürsüye çıkarmamak için elinden geleni yapmış fakat bu duruma da engel olamamıştır. Hastalığının tekrar etmesiyle morali çökmüş ve Helen’in güçlü saldırısıyla da jüriyi ikna etme işi iyice zora girmiştir. Bunların etkisiyle duruşmaya yenilmiş bir vaziyette çıkar; ancak John’un savunmasını izlerken, bu yenilgilerle birlikte bir kabullenme ve samimiyet de görürüz. John, savunmasında dosyada işlenen ve işlendiği kanıtlarla ispatlanan suçları teker teker sayar ve bunların içinde cinayet suçunun olmadığını vurgular.

“Şüphe, Sanık Lehinedir. (In Dubio Pro Reo)” İlkesi

John’un saydığı suçların işlendiği, dosyadaki kanıtlarla sabittir; ancak cinayet suçuna ilişkin birçok şüphe olmasına karşın çürütülemeyecek nitelikte bir delil mevcut değildir ve böyle bir delil olmadığı müddetçe de şüphelerin çokluğunun bir önemi yoktur. Ceza Hukuku’ndaki “Şüphe, sanık lehinedir.” ilkesi gereği bir sanığa ceza verilebilmesi için bir “kesinlik” gereklidir ve bu kesinlik, içinde hiçbir şüphe barındırmamalıdır. Bu ilkeye göre Nasir’in cinayeti işleme ihtimalinin %99 olmasının bir önemi yoktur; çünkü bu oran bünyesinde %1’lik de olsa bir muğlaklık barındırır ve bu da sanığın lehine yorumlanmalıdır.  Suç ve Ceza’da da buna benzer bir durum için “Evet, gerçi bir İngiliz atasözü, ‘Yüz tavşandan bir at oluşturulamayacağı gibi, yüz kuşkudan da hiçbir zaman bir delil oluşturulamaz.’ diyor, ama bu aklın, sağduyunun sesidir, siz gelin de insanın tutkularına anlatın bunu, çünkü önünde sonunda sorgu yargıcı da bir insandır.” (Dostoyevski, 2019, s. 563-564) şeklinde bir değerlendirmede bulunulmuştur.

Jüri, hâkime Nasir’in suçlu olup olmadığına ilişkin oybirliğiyle bir karara varılamadığını ve yeniden toplansalar bile bunun mümkün görünmediğini -çünkü oylar yarı yarıya çıkmıştır- bildirir. Bunun üzerine hâkim, mevcut jüriyi dağıtarak savcıya yeni bir jüri kurulması yönünde bir talebi olup olmadığı sorar ve gelen olumsuz cevap ile Nasir özgürlüğüne kavuşur. Özgürlüğüyle beraber yeni bir görünüşe, yeni bir çevreye, uyuşturucu gibi birtakım yeni alışkanlıklara ve insanların kendisine yönelttiği rahatsız edici bakışlara da sahiptir(!) artık.

Nasir – John – Kedi

John’un, Nasir ile arasındaki ilişki ve yine John’un Andrea’nın evinde bulduğu kedi ile arasındaki ilişki birbirine paralel seyretmektedir. John, Nasir’in davasıyla ilgili ümidini kestiği sırada kediyi de barınağa bırakır, ümitlerinin yeşermesiyle kediyi tekrar barınaktan alır fakat alerjisi yüzünden kediyle doğrudan temasa geçemez, aralarında sürekli kapalı bir kapı vardır. John, Nasir’den uzaklaştıkça kediden de uzaklaşmakta; Nasir’e yakınlaştıkça kediye de yakınlaşmaktadır. Ve dizinin sonunda Nasir özgürlüğüne kavuştuğunda; kedinin de John’un evinde özgürce dolaşmaya başladığını görürüz.

 

Yazan: Mustafa Altınkaya

 

Kaynakça

Dostoyevski, F. M. (2019). Suç ve Ceza (32 b.). (M. Beyhan, Çev.) İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür.

HBO. (2016). The Night Of. HBO: https://www.hbo.com/the-night-of adresinden alındı

London, J. (2019). Vahşetin Çağrısı (17 b.). (L. Cinemre, Çev.) İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür.

 

İlginizi Çekebilecek Yazılar

La Ligne De Démarcation

 

Lacombe, Lucien

 

Dekalog – Film İncelemesi

YAZAR BİLGİSİ
Mustafa Altınkaya
Mustafa ALTINKAYA 1996 yılında Konya’da doğdu. KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2019 yılında mezun oldu. İstanbul Üniversitesi AUZEF Sosyoloji Bölümünde öğrencidir. Tarih, psikoloji, sosyoloji ve felsefe alanlarında okumalar yapıyor. Edebiyat ve sinema alanlarında ise ağırlıklı olarak polisiye türüyle ilgileniyor. MozartCultures ekibine Eylül 2020’de katıldı. “Docendo discimus (Öğretirken öğreniyoruz.)”
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.