Yunan Yeni Dalga Sineması (Greek Weird Wave) ve 3 Etkileyici Film

Yunan Yeni Dalga Sineması (Greek Weird Wave) ve 3 Etkileyici Film

Yunan Yeni Dalga Sineması terimi ilk defa gazeteci Steve Rose tarafından yaratıldı. Rose, 2011 yılında Yorgos Lanthimos ve Athina Rachel Tsangari’nin yaptığı işler hakkında yazdığı eleştiri yazısında ‘’ the weird wave of Greek cinema’’ ifadeleriyle bu kavramı sinema dünyasında kemikleşmeye başlayan bir akım için tanımladı.  Daha sonra eleştirmenlerin de bu kavramı sıkça kullanması ve akımla özdeşleşen filmlerin sayısının hızla artmasıyla birlikte Yunan Yeni Dalga Sineması (Greek Weird Wave) tanımı oldukça fazla kullanılır hale geldi. (Rose, 27 Ağustos 2011)

Türe özgü filmler incelendiğinde genellikle var olan düzene ya da hayal edilmiş distopyaya karşı çeşitli sorgulamalar içeren içeriklerin yer aldığı görülür. Filmlerin genelde ana teması gündemden ya da tarihten belirli bir kesimi veya tüm dünyayı etkileyen olayların yarattığı değişimler yahut etkiler olabilirken karakter(ler)in penceresinden ve ruh halinden de bu yaratılan durumu görmeye çalışırız. Kültürel ve yerel krizler de sıkça temalarda yer alır. Mesela, Yunanistan ekonomik krizinin hem teknik hem de kurgusal olarak bu dalgayı oldukça derinden etkilediği görülür.

Eleştirilen ya da sorgulanan durum her zaman somut olarak tek bir noktadan patlak vermiş bir olay olmak zorunda değildir. Hatta çoğunlukla işlenilen temayı tek bir ideoloji ve bu ideolojiyi sarmalamış sistem mücadelesi şeklinde seyrederiz. Kapitalist, ataerkil düzen; güç ve aile kavramları Yunan Yeni Dalga Sineması (Greek Weird Wave)’nda işlenen güçlü ve baskın temalardandır. İşlenilmiş alt metinler çoğu zaman içinde barındırdığı teorik yaklaşımlarla daha da yoğun ve derin bir hal alır -Lacan’ın psikanalitik teorisi ya da Freudyen teoriler gibi-.

Tema filmin başından sonuna kadar adeta ağdalı bir taban gibi tüm hikayeye yapışır ve hakim olur. Hatta çoğu zaman eleştirilmesi beklenilen kavram hikayenin önüne geçer. Başlangıç, son, mekan ve tutarlılık gibi olay örgüsü ve hikayelerde genelde var olan kavramlar amaçlanmış kavramsal eleştirinin içinde kaybolur. Hikayenin temanın içinde eriyip yok olmasına yardımcı olan temel unsurlardan biri, kurguya ait yaratılmış evrenin çoğu zaman ‘’anti-realist’’, absürt ve saklı bir mizahın çevresindeki sarmal etrafında dönmesidir. Yaratılmış evrenin içinde dönen tüm olayların tutarlılığı bu sarmalla birlikte sağlamlaştırılmaya çalışılır ve kavramların üstünlüğü tekrar vurgulanır. Kavramların üstüne sıkıca tutunmuş metaforlar ise tam da bu noktada devreye girer. Klasik ve alışılmış hikaye yapısını alt üst eder. Seyirci artık hikayedeki gerçeklik ve tutarlılığı aramaz, bunun yerine olayların üstü örtülmüş bolca metafor ile yalnız kalır. Tüm benzetmelerin kendi denklemini kurduğu olaylar zincirinde seyirci, alt metni anlamaya ve sezgisel olarak film boyunca süregelen film ritmine paralel gitmeye zorlanır/maruz bırakılır. Yunan Yeni Dalga Sineması’nda yaratılan eserin artık temel amacı anlamlı ve çizgisel bir kurgu yaratmaktan, hikaye anlatmaktan çıkmıştır; mesaj vermeye doğru evrilmiştir. Kurgusal ve görsel olarak yaratılan tüm ögeler artık amaç değildir ve tüm filme hakim olmuş sorgulamaların seyirciye ulaşmasını sağlayan temel bir araca dönüşür. Tam bu noktada, sinemanın aslının ne olduğuna dair çeşitli tartışmalara konu olan Yunan Yeni Dalga Sineması, kendi yarattığı tarz çevresinde sıkça eleştiriye maruz kalır.

 

Yunan Tekinsiz (Yeni) Dalga Sineması Esintisinde 3 Eser

3) Pity (Zavallı)

yunan-yeni-dalga-sinemasi-greek-weird-wave-pity

İnsanların kendisine acımasından zevk alan, üzgün olmadığı her an tekrar üzgün olmanın hayallerini kuran, hüzne ve acınma duygusuna adeta bağımlı bir adamın karısının hastalığından sonra yaşadığı duygusal değişimleri ve davranışları anlatan film, minimalist ve sade çekimleriyle dikkat çekiyor. Özellikle kavramsal olarak birbirine bağlanmış sahneler ve pürüzsüz bir başrol oyunculuğuna sahip. Bu sayede, film boyunca süregelen olay örgüleri seyirciyi bazen rahatsız ederek bazen de garip ve kara bir mizahın içine düşürerek sürekli canlı tutuyor. 2018 Yunanistan yapımı Pity, bence Yunan Yeni Sineması’nın en güzel ve sade örneklerinden.

 

2) The Lobster (Istakoz)

yunan-yeni-dalga-sinemasi-greek-weird-wave-the-lobster

Görsel : https://www.bfi.org.uk/news-opinion/news-bfi/features/british-independent-film-awards-2015-nominations-full?utm_content=buffer7c6f8&utm_medium=social&utm_source=facebookbfi&utm_campaign=buffer Alıntı tarihi: 8 Ağustos 2020

 

Yalnız insanların kendileri gibi olan insanlarla birlikte kendilerine eş bulmak zorunda bırakıldıkları bir otelde başlıyor film. Bireyler, eş bulana kadar cinsellikten toplu etkinliklere kadar her şeyin yasaklandığı bu otelde kendilerine uygun eşi bulmaya çalışıyorlar. Eğer belli bir süre içinde bulamazlarsa, yalnız kalan bireyler otele girerken kendileri için belirledikleri hayvana dönüşerek cezalandırılıyor. Filmin isminden de anlaşılacağı üzere hikaye kendi hayvanını seçip bu otele katılan karakterin hikayesi ile başlayıp var olan düzenin içinden sıyrılmaya çalışmasını konu alıyor. Toplumun ikili ilişkiler üzerinde kurduğu baskı mekanizmasından kaçışı temelinde konu almış film, kendi distopyasını başarılı sinematografisi ile taçlandırıyor. Tek tip halde tasarlanmış, gerçeklikten uzak masalsı bir dünyayı temsil eden oyunculuklar ile The Lobster, Yunan Yeni Dalga Sineması’nın en çok ilgi çeken örneklerinden. Yönetmen Yorgos Lanthimos’un -sanıldığının aksine- dili İngilizce olarak çektiği ilk filmi değil. Yunan asıllı yönetmenin daha önce de İngilizce çektiği bir kısa filmi mevcut.

 

1)Dogtooth (Köpek Dişi)

Yorgos Lanthimos’un 2009 oldukça düşük bir bütçeyle yaratılmış, görüntü ve kurgu aşamasında birçok gönüllü yer almıştır. Buna bağlı olarak oldukça amatör sahnelere ve çekimlere sahip olan filmi Dogtooth, her şeye rağmen Yunan Yeni Dalga Sineması’nın en çarpıcı örneklerinden. Film, tek mekan üzerinden ilerleyerek yaratmak istediği distopyayı pekiştiriyor. Dogtooth, taratılan alt metnin üzerine tamamen metaforlarla kurulmuş senaryoda ailesi tarafından bir evde izole bir şekilde yetiştirilen ve gerçek hayattan ve gerçeklikten haberi olmayan üç kardeşi anlatıyor. Babalarının kendileri için dizayn ettiği türlü ‘’gerçeklik’’lere inanmaları zorunlu tutularak kendi içlerinde bir rekabete sürüklenen bu üç kardeşin gerçek hayata ulaşabilmelerinin tek koşulu da köpek dişlerinin düşmesidir. Tüm senaryonun kapitalist ve sömürü düzeni üzerine bir eleştiri olduğu varsayımı yanında, film gerçek bilginin ve gerçekliğin ne olduğuna dair derin sorgulamalar içeriyor. Özellikle üç kardeşin kendilerine sunulan tek bilgi kaynağına sorgusuz itaat etmeleri ve inanmaları, gerçekliğe dair en net sorgulamalardan biridir. Düzene dışarıdan getirilen her kimse ve kavram adeta yetiştirilen çocuklar için tehlike durumundadır. Çocuklar, uymadıkları her kural için ağır psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalırken itaat etmeye aynı bağlılıkla devam ederler. Çünkü ne cesaretleri ne de gerçek dünyaya ait yeterli bilgileri vardır. Bu da korkuyu doğurur. Dışarıdan gelen kimse ya da kavram da ne zaman tehlike arz etmeye başlarsa baştaki otorite (baba temsilinde) tarafından evden uzaklaştırılır ve varlığına son verilir.

KAYNAKÇA

Vasileiou, P. (2016). Cultural markers and cultural blankets in the study of fiction film: A critical examination of the Greek weird wave.

Rose, S. (2011). Attenberg, Dogtooth and the weird wave of Greek cinema. The Guardian. Retrieved from http://www.theguardian.com/film/2011/aug/27/attenberg-dogtooth-greece-cinema ALINTI TARİHİ : 5 AĞUSTOS 2020

Yazan: Servin Çağıl

 

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Servin Çağıl
Servin Çağıl, 2000 yılında doğdu. Şu an Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde Metalurji ve Malzeme Mühendisliği okuyor. Görsel sanatlara, sinemaya ve felsefeye yakından ilgisi olmasının yanı sıra sosyolojiye ilgisi de zamanla gelişmiştir. Çocukluğundan bu yana yaratıcı drama ve tiyatro eğitimleri almasıyla birlikte sahne sanatlarına da ilgisi oldukça katlanmıştır. Bilim yazıları ve moleküler düzeyde çalışmalar özellikle ilgisini çekmekte ve aslında akademik kariyeri için ilhamları olmaktadır. Haziran 2020'den bu yana sosyoloji, sinema, bilim alanlarında yazılarını büyük bir keyif ve istekle yazmaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.