Tiyatro Nasıl Doğmuştur?

Tiyatro Nasıl Doğmuştur?

Tiyatronun Doğuşu

Tiyatronun doğuşu hakkında pek çok kuram ortaya atılmıştır. Tiyatronun doğuşuna temel olarak gösterilen tiyatro araştırmacılarının büyük bir kısmının kabul ettiği ritüel köken kuramı ortaya çıkmıştır. Bu noktada ritüel köken kuramını inceleyebiliriz.

Ritüel Köken Kuramının Açıklanması

İlksel insanın yaşam biçimini inceleyen kuramcılar, ilksel insanının doğayla olan iletişimini değerlendiriyorlar. Büyüsel aşamanın, ilksel insanın doğayla iletişim kurarken başvurduğu ilk aşama olduğu düşünülüyor. Büyüsel aşamadan geçen ilksel insan, kendini doğayla eşit görüyor. Doğada tanımlayamadığı şeyleri doğaüstü güçlerle açıklıyor. Kendini doğayla eşit görmesi önemli bir nokta çünkü böylece doğaya karşı bir savaş açmıyor kendi varlığını doğanın üstünde görmediği için doğayı tahakküm altına alınacak bir alan gibi değerlendirmiyor. Doğayı henüz kontrol altına almamış insan, büyü yoluyla doğaüstü güçleri zorlayabileceğini düşünüyor. Örneğin; yağmur ritüelleri ve büyüleriyle yağmur yağdırmak gibi. Büyüsel aşamada kendini doğanın bir parçası gibi gören ilksel insan, kendisiyle eşit gördüğü doğaya ancak büyü yoluyla müdahale edebileceğini düşünüyor. Bu müdahale doğaya hükmetmekten daha çok doğanın döngüsüne katkıda bulunmak yönünde oluyor.

Dinsel Aşamaya Geçiş

İnsan, doğanın işleyişi ve kendi varoluşu hakkında bilgi sahibi oldukça kendini doğa karşısında aciz görmeye başlıyor. İnsan ve doğanın eşitliği üzerine kurulan inancın sarsılmasıyla böylece doğa, daha üstün bir konuma geçiyor. Doğanın güçleri karşısında acziyet içerisinde olan insan, doğaüstü güçleri etkilemek ve güçsüzlüğüne çare bulmak amacıyla tanrılardan yardım istemek için çeşitli törenler düzenliyor. Kurban törenleri bu duruma örnek gösterilebilir. Doğaüstü güçlere kurban verilirse bereketin, baharın geri gelebileceği düşünülüyor. Bu aşama dinsel aşama olarak tarif ediliyor. Büyüsel aşamadan dinsel aşamaya geçişle birlikte insanların doğa karşısında belli bir güce sahip olmak istemesi mitleri, ritüelleri doğruyor. Araştırmacılar; ilksel insanın doğayla ve tanımlayamadığı güçlerle iletişim kurmak için düzenlediği törenleri ritüel olarak adlandırıyor.

Ritüel Mitos’u

Anlatılan mitos’lara (mitlere) eylemin eklemlenmesi ile ritüeller oluşuyor. Kuramcıların tiyatronun kaynağı olarak benimsedikleri etkinlik ritüel mitos’larıdır. Tanrı’ya yakarışla birlikte, mevsim geçişlerine, berekete, bolluğa ve toplum huzurunun sağlanmasına yönelik mitler bu ritüellerin merkezinde oluyor.

Bu noktada da tiyatro ve ritüel arasında benzerlikler olması dikkat çekiyor. Benzerlikleri anlayabilmek için ilk olarak ritüel’in yapısını incelemek gerekir.  Ritüellerde boşalma ve doldurma miti olarak adlandırılan iki temel unsur var.

Boşalma; yaşanan yaşamın sona ermesi anlamı taşıyor ancak bu ritüeli modern insan bilinciyle düşünmemek gerekir. İlksel insan doğadan henüz kopmadığı için ölümü bir son gibi değil, doğanın işleyen sürecinin bir parçası olarak görmekte. Ölüm; yeni bir başlangıca açılan yol niteliği taşıyor. Baharın bitişi ile birlikte farklı bir mevsime geçilmesi gibi. Güneşin batışı ile ayın ve yıldızların ortaya çıkması gibi.

Doldurma ritüeli ise yeniden doğmayı temsil ediyor. Güneşin doğuşu, baharın gelişi, bolluk ve bereketin artması gibi. Ritüellerin barındırdığı bu iki aşama kendi içinde dörde ayrılıyor. Çile çekme aşaması; canlılığa kısa bir süre ara verme dönemi olarak tanımlanabilir. Dionysos’un ölümü gibi. Çile çekme aşaması tragedyanın yapısında gördüğümüz Pathos aşaması (acı çekme aşaması) ile benzerlik göstermektedir. Tragedyalarda bolca yer alan ölümlerden kaynaklı ortaya çıkan Pathos aşaması ile ritüellerin önemli bir aşaması olan çile çekme aşaması benzerlik sağlamaktadır.

Tragedyaya İçkin Olan Agon (Çatışma) Aşaması

Tragedyanın içerisindeki hakim olan çatışmayı temsil ediyor. Ritüellerde tanrıların, doğanın çatışması olarak gördüğümüz şey; Agon bölümündeki düşüncelerin ya da karakterlerin çatışması olarak karşımıza çıkıyor.  Tragedyaya özgü bir diğer bölüm olan Threnos (Yas) bölümü kişinin içinde bulunduğu durumdan dolayı acı çekmesi ve yas içinde bulunma halini anlatır. Bu bölüm de ritüelin acı çekme aşamasıyla örtüşüyor.

Ritüelin İkinci Aşaması Olan Arınma

Toplumu kötülüklerden temizlemek anlamına geliyor.    Tragedyalarda da görülen kurban ederek huzura kavuşma ve günahlardan arınma ile bir benzerlik kuruluyor. Üçüncü aşama olan Güçlendirme, bolluk ile kıtlığın savaşmasını simgeleniyor. Tragedya ve ritüeller arasında birebir örtüşmeler yapmak çok mümkün olmasa da tragedyadaki Agon bölümüyle benzerlik gösteriyor. 

Ritüelin Son Aşaması Olan Kutlama

Korkuların yok olması, kışın bitmesi, çiçeklerin filizlenmesi ve doğanın geri dönüşünü temsil etmekte. Yılın ilk günlerinde ya da ekinoks günlerinde kutlanıyor. Tragedyada bulunan Peripetia (Baht dönüşümü) ise acıdan sevince geçişi simgeliyor.  Doğanın geçirdiği dönüşümler ile tragedyada insanının bahtının dönüşümü arasında özdeşlik kuruluyor. Tragedyadaki Anagnorisis (Bir geçişin bilincine varma, farkına varma) ile doğanın değişimini temsil eden ritüeller örtüşüyor. Oedipus’un babasını öldürüp annesiyle evlendiğini anladığı an hem farkına vardığı hem de baht dönüşümünü yaşadığı bir andır. Ritüeller ve tragedyalar arasındaki birçok benzerlikten dolayı tiyatronun kaynağı ritüel köken kuramıyla ritüellere dayandırılıyor.

Yazar: Sinem Çakal
Editör: Merve Bektaş

Kaynakça:

  • Brockett, O.(2000). Tiyatro Tarihi. Sokullu, S. Dinçel, S. Sağlam, T. Çelenk, S. Öndül, S. Güçbilmez, B. (Çev.). Ankara: Dost Kitabevi. 
  • Şener, S. (2006). Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi. Ankara: Dost Kitabevi. 
  • Latacz, J. (2006). Antik Yunan Tragedyaları. Onay, Y. (Çev.). İstanbul: Mitos Boyut.

Görsel Kaynakça:

 

ETİKETLER: , ,
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.