Varoluşçuluk ve Sartre Üzerine

11.12.2020
Varoluşçuluk ve Sartre Üzerine

“Var olmak” insanlığın başlangıcından beri sürekli olarak sorgulanmış, insan kendi varoluşuna bir anlam yahut bir temel bulma ihtiyacı hissetmiştir. Bu durum her ne kadar egzistansiyalizme bir arka plan oluştursa da varoluşçuluğun bir kavram olarak hayatımızda yer bulması 19. yüzyılın sonuna tekabül eder. Akımın kurucusu olarak sayılan isim Soren Kierkegaard’dır fakat bizlere varoluşçuluğu en duru şekilde anlatan ve bu akımı özümsememizde faydası olan kişi, “Bulantı” isimli kitabıyla birlikte hiç kuşkusuz Jean-Paul Sartre’dır. Bu yazıda da varoluşçuluk düşüncesini Sartre ve Bulantı üzerinden inceleyeceğiz.

Bu kitabı ilk okuduğumda beni günlerce düşüncelere daldırdığını ve ciddi bir sorgulama sürecine soktuğunu hatırlıyorum. Var olmanın dayanılmaz hafifliğini iddia edenlere inat Sartre, var olmanın ağırlığı altında ezilmişti adeta. Bu dayanılmaz durumu ise şu sözlerle özetliyordu: “Bulantı yakamı bırakmadı. O kadar çabuk bırakacağını da sanmıyorum. Ama onu, bir dert gibi duymuyorum artık. Bu geçici bir huysuzluk ya da hastalık değil; kendi öz varlığım” (Sartre, Bulantı, 2019, s.188).Varoluşçuluk akımının temellerinden olan “özgürlük” kavramına da farklı bir bakış açısı sunar Sartre. Özgürlüğü neredeyse varoluşun amacı olarak görür ve nihayet özgür olduğunu hissettiğinde hüznünü bize şu sözlerle anlatır: “Özgürüm: Hiçbir yaşama nedeni kalmadı artık bana; denediğim bütün nedenler beni bıraktı; başkalarını da tasarlayamıyorum” (s.230). Var olmaktan gelen mutluluğu Sartre’ın yakalayabilmiş olduğunu söylemek yanlış olur çünkü o var olmayı ne kaçılan ne de anlaşılan bir şey olarak görmüştür ve bu kaosun içinde kendini kapana kısılmış hissetmiştir. “Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum. Ama yapamıyorum bunu, boğuluyorum: Varoluş her tarafımdan, gözlerimden, burnumdan, ağzımdan içeri dalıyor” (s.188). Var olmaya bir anlam yüklemek istemiş fakat aradığı anlamı çoğu zaman bulamamış, bulduğu gibi de kaybetmiştir. Bu deneyimlerin sonucunda da var olmayı anlamsız ve amaçsız bulmuştur. “Hepimiz şurada oturmuşuz, o değerli varoluşumuzu sürdürmek için yiyip içiyoruz. Oysa, var olmaya devam etmemiz için hiçbir, ama hiçbir sebep yok” (s.167).

Sartre’ın var oluşa bakış açısını incelerken hayatını da gözden geçirmekte fayda var pek tabii. Çoğunlukla yalnız bir yaşam süren Sartre, kendini genel itibarıyla politikaya ve kendi içsel dünyasına adamıştır. Sol tabanlı politik bir görüşe sahiptir ve insan haklarına karşı oldukça duyarlıdır. Bu duyarlılığı, “Varoluşçuluk Hümanizmdir” demesini ve aynı isimli bir felsefi çalışma ortaya çıkarmasını sağlamıştır. Varoluşçuluğun hümanizm olmasını savunması, size Sartre’ın aklımıza gelen ilk şekliyle bir hümanist olduğunu düşündürtmemelidir; çoğu şeye olduğu gibi kendisinin hümanizme de bakış açısı farklıdır. Hatta hümanizmi şöyle tanımlar: “Ama o, tiksinme ve nefretini dozunda kullanan bilimsel bir insansevmezdir. İnsanlardan, onları daha iyi sevebilmek için önce nefret etmiştir” (Sartre, Bulantı, 2019, s.177).

Sonuç olarak Sartre’ın varoluşçuluğunu kısa bir şekilde özetlememiz gerekir. Bulantı” kitabı ve hayat hikayesi baz alındığında onun var olmaya çok değer verdiğini fakat var olma haline bir anlam yahut sebep yüklenememesinden ötürü bu değerin zarar gördüğünü anlıyoruz. Anlamsızlığın, onu tükettiği ve varoluşu değersiz görmesini sağladığı rahatlıkla söylenebilir. Var olma durumuna hapsolur ve aslında varoluşun sebebini bulduğunda bu hapisten çıkacağını düşünür. Diğer insanlara verdiği değeri kendine vermez ve bazı cümleleriyle bize kendine pek hoş gözle bakmadığını anlatır.

Öte yandan Sartre’ın satırları karşıtlıklardan da beslenir. Felsefesi neredeyse özgürlüğü temel aldığı halde özgürlüğe ulaşmak onu korkutur ve bu duruma çok çekingen yaklaşır. İnsan haklarının çok güçlü bir savunucusu olduğu halde kendini “hümanist” yahut “insan seven biri” olarak tanımlamaz. Neticede Sartre, tüm anlayışıyla felsefeye yeni bir soluk getirmiş ve bizim zihinlerimizde bir kapı aralamayı başararak bizi derin sorgulamalara itmiştir.

Kaynakça

Bal, M. (2019). Sartre’nın Varoluşçu Felsefesi ve Dava Teorisi. Felsefe Arşivi. 50, 17-29.

Sartre, J.P. (2019). Bulantı. Selâhattin Hilâv (Çev.). İstanbul: Can Yayınları.

Görsel Kaynak

YAZAR BİLGİSİ
Dilara Ercanlı
Dilara Ercanlı,2002 yılında İzmir'de doğdu.2020 yılında Cihat Kora Anadolu Lisesi'nden mezun oldu. Şu an eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Tarih bölümünde sürdürüyor. Felsefe, tarih, edebiyata ve fotoğrafçılığa ilgisi bulunuyor ve MozartCultures bünyesinde yazar olarak bulunmakta.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.