İkinci Dünya Savaşı’ndan Nobel Edebiyat Ödülü’ne: Günter Grass

İkinci Dünya Savaşı’ndan Nobel Edebiyat Ödülü’ne: Günter Grass

1.

16 Ekim 1927 tarihinde, Danzig-Langfuhr’da -günümüzde Polonya’nın Gdańsk şehri- Polonyalı bir anne ve Alman bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi.

2.

Çocukluk ve gençlik yıllarının ilk zamanlarında II. Dünya Savaşı yaşanmaktaydı. Daha 17 yaşındayken Nazi Partisi (Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) gençlik kolları olan Hitler Gençliği’ne girerek sonrasında Nazi Partisi’nin özel askerî birimi olan Waffen SS’e katıldı.

3.

Savaşın bitimine çok az kalmıştı ki yaralandı. Yaralanmasıyla beraber Marienbad’da yakalandı ve Amerikan Savaş Esirleri Kampı’na gönderildi. Yaşları gibi esir kampları da aynı olan, ileride dünyanın da tanıyacağı Papa XVI. Benedictus ile tanışacaktı.

4.

Burada geçirdiği günleri kendi hayatını anlattığı Soğan Soyarken (2015) adlı kitabında şu cümlelerle dile getirdi: “Çünkü Hitler Gençliği’nin bir üyesi olarak aslında bir Genç Nazi’ydim. Sonuna kadar inançlıydım. Fanatik değildim, en ön safta yer almıyordum ama gözümü refleksle bayrağa dikerek, ki o bayrağın bizim için ‘ölümden de öte’ olduğu söyleniyordu, neferlerin arasında yer aldım, uygun adım yürüdüm… Hem o delikanlıyı hem de kendimi temize çıkartmak için, ‘Bizi kandırdılar!’ bile diyemem. Hayır, biz kandırılmamıza izin verdik, ben kandırılmama izin verdim.” ( Gülcan, 2015).

5.

Bir süre esir kampında kaldıktan sonra savaşın bitmesiyle bırakılan Günter Grass, kendini sanata vermeye başladı. Mermerciliğe yönelen Grass, iki yılın ardından Düsseldorf Sanat Akademisi Heykel Bölümü’ne yazıldı. Düsseldorf’tan sonra eğitimine Berlin’de devam etti. Aynı zamanda yaşamını idame ettirebilmek için mezar taşı imalatı, karaborsacılık, caz davulculuğu gibi alanlarla ilgilendi.

6.

1956 yılında Paris’e giderek dört yıl boyunca edebiyat, grafik ve heykel alanlarına yoğunlaşan Grass, ismini ünlendirecek olan Teneke Trampet (Die Blechtrammel, 1959) adlı kitabını bu zaman aralığında ele aldı.

Henüz 30 yaşına gelmeden yazdığı ve büyük ses getiren bu eser, büyüklerin yozlaşmış dünyasına katılmamak için direnen bir çocuk olan Oskar Matzerath’ın hikâyesini konu alıyordu. Hikâyeyi kendi doğduğu şehir olan Danzig’de geçiren Grass, acılarla dolu yılları yani II. Dünya Savaşı yıllarını ele alarak büyük yankı uyandırdı. Büyük beğeni toplayan kitap, 1979’da Volker Schlöndoff yönetmenliğinde beyaz perdeye uyarlandı.

7.

Teneke Trampet’in ardından iki yıl sonra yine II. Dünya Savaşı’nı ele alan bir kitap daha yayımladı: Kedi ve Fare. Bu eserde küçük bir çocuk üzerinden olay akışını ele alan Grass, kendi ergenlik anılarından da yararlanmıştı.

8.

Teneke Trampet’in ardından Kedi ve Fare’yi yayımlayan Grass bir diğer eseri Köpek Yılları’nı yazarak Danzig’de geçen olayları üçleme şeklinde okuyucuya sundu. Bu üçlemenin ardından absürt tiyatro ve şiire yöneldi.

9.

Günter Grass çok yönlü bir kişiliğe sahipti. Yazar, şair, heykeltıraş ve ressam kimliklerinin yanı sıra bunları harmanlayarak ortaya eserler çıkarmasından ise şu sözlerle bahsetti:  “Başladığım her metin, her şiir kafamda aynı zamanda bir çizme eğilimi yaratıyor. Ben aslında romanlarımı yazarken resim, çömlek, heykel yaparak dinleniyorum. Aynı şeyi şöyle söyleyebilirim; resim, heykel yaparken de yazarak dinleniyorum, ikisi birbirine kaçış oluyor. Fakat bunlar sürekli olarak yaptığım işler olduğu için şunu söyleyebilirim ki çizim yaparken kendimi daha doğrudan ifade edebiliyorum. Romanlarımı yazarken daha dolaylı, daha yorucu bir şekilde ifade ediyorum kendimi. Ama hiçbirinden vazgeçmek istemiyorum.” ( Gülcan, 2015).

10.

Gençlik yıllarında başlayan siyasi yönünü bırakmamış, 1960 yılında Berlin’e yerleşerek Alman Sosyal Demokrat Partisi’ne (SPD) yakınlaşmaya başlamıştı. 1969 seçimlerinde Batı Almanya’nın başbakanı seçilen Willy Brandt’a seçimlerde destek kampanyası vermişti.

İnsan haklarını önemseyen Grass, partinin mülteciler hakkındaki politikalarından ötürü 1992 yılında partiden ayrıldı.

11.

Edebiyat alanında yazdıklarıyla, tarihteki acı olayları betimleyerek masal tarzında anlatımıyla büyük ses getiren Grass, 1999 yılında “Nobel Edebiyat Ödülü”ne layık görüldü.

12.

Otobiyografi türünde yazdığı Soğanı Soyarken adlı eserinde ailesinden ayrılıp savaşa katılma sürecini anlattığında işler tersine dönmeye başladı. İkiyüzlülükle suçlanan yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü geri vermesini isteyenler dâhi vardı.

13.

Grass yazdığı kitaplarla, şiirlerle sanatta sadece estetik kaygı gütmemiş; topluma, insanlığa da ışık tutmuştur. 2012 yılında Söylenmesi Gereken adlı şiirinde dünya barışı için bir tehdit unsuru olan İsrail’in nükleer politikasına sessiz kalınmasını eleştirdi. Batılı ülkeleri sessiz kaldıkları için ikiyüzlülükle suçlayan Grass, İsrail’de “persona non grata” (istenmeyen adam) ilan edildi. Batılı ülkelerin İran’ın nükleer programına karşı çıkmasıyla, İsrail’e sessiz kalmasını eleştiren Grass’a dönemin Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’den İsrail’le İran’ın aynı kefede olmadığı şeklinde tepki geldi.

14.

2010 yılında gerçekleşen “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de-Türkiye Edebiyatı Avrupa’da” projesi için İstanbul’a gelen Grass Türkiye-Alman Kültür Formu’nun Onursal Başkanı’ydı. Diğer Onursal Başkan ise Anadolu’yu tasvirleriyle etkileyici bir biçimde kaleme alan usta yazarımız Yaşar Kemal’dir. Grass ve Yaşar Kemal’in aynı zamanda çok yakın dostlukları vardı. Yaşar Kemal’in vefatının ardından dostunu, yol arkadaşını kaybeden Grass Cumhuriyet Gazetesi’ne yazmış olduğu yazıda üzüntüsünü dile getirmiş ve barış çağrısında bulunmuştu.

15.

“Zengin ile fakir arasındaki uçurumun büyümesinin nedenleri ile ilgili sorular, kıskançlık siyaseti olarak adlandırılıp bir kenara atılıyor. Adalet arzusu ile ütopya denilerek dalga geçiliyor. Dayanışma kavramı sözlüklerin yabancı kelimeler bölümüne gönderilmiş bulunuyor” ( Gülcan, 2015) sözleriyle toplumun sorunları hakkında düşüncelerini dile getirmiştir.

16.

Grass sadece kendi milletindeki acılarla ilgilenmemiş, Türkiye’den Almanya’ya giden işçilerin sorunlarıyla da ilgilenmiştir. Türkiye Almanya Kültür Formu’nun kurucusu, gazeteci Osman Okkan verdiği bir röportajda Günter Grass’la ilgili bu konudan şöyle söz etmiştir: “Günter Grass aslında çok eskilerden beri Türkiye konusuyla da ilgileniyordu, bu kamuoyunda pek bilinmez. Daha Almanya’ya milyonlarca yabancı işçi ve milyonlarca Türk gelmeden önce onun 1970’li yıllarda Süddeutsche Zeitung gazetesinde, gerektiğinde Türkiye’den gelen Müslüman işçiler için Münih’te bir camii yapılmasının da söz konusu olabileceği, bunu toplumun anlayışla karşılaması gerektiği konusunda bir yazısını okumuştum” (DW, 2015).

17.

13 Nisan 2015 yılında Almanya’da yaşama gözlerini yuman Günter Grass, yaşadığı sürede kalemiyle, fırçasıyla, düşünceleriyle ardında pek çok eser bıraktı.

Yazar: Dil Beste Kaplan
Editör: Emine Türal

Kaynakça:

Görsel Kaynakça:

YAZAR BİLGİSİ
Dil Beste Kaplan
Dil Beste Kaplan, 1999 yılında doğdu. Farklı alanlarda araştırma yapmayı ve keman çalmayı seviyor. Severek yaptığı araştırmaları sizlerle buluşturmak için MozartCultures ekibinde yazar olarak yer alıyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.