Eşlikçi Kız: Kıskançlık Üzerine bir Eser

Eşlikçi Kız: Kıskançlık Üzerine bir Eser

Eşlikçi Kız

Kitabın İçeriği

Nina Berberova’nın Can Yayınları’ndan, Roza Hakmen’in çevirisi ile yayımlanan uzun hikayesi Eşlikçi Kız, sıradan yeteneğinden başka hiçbir şeyi olmayan Soneçka’nın her şeyi olan Marya Nikolyevna’ya karşı beslediği duyguları ve bu duygular doğrultusunda hayatını şekillendirmesini temel alır. Gençliğinde yanlış kararlar vermiş piyanist bir anneye sahip olan Soneçka’dan annesinin en büyük beklentisi, maddi sefaletlerine son vermeleridir. Bunun içinse en makbul yol, piyano dersleri vermesidir. Annesi de dahil kimseyle hiçbir duygusal bağ kuramayan bu silik, çirkin ve kayıtsız genç kız, bambaşka bir yaşamı Marya Nikolyevna’nın eşlik piyanisti olduğunda görür. Kendi halıdan çizmelerinden, yastık kılıfı şapkasından utanan Soneçka’nın dertlerine bir de güzel sopranonun cazip, baştan çıkarıcı, âdeta mükemmel karakteri ve pahalı yaşam tarzı da eklenince değersizlik duygusu dünyaya karşı kin ve nefret ile içselleşir.

Kıskançlığının temeli hayranlıktır; sahip olamamaktır. Marya ve eşine onların kölesi olmak ya da onları ezmek arasında gelip giden bir duygular bütünü ile bağlıdır. Bütün bunların yanında iki kadının ruhi olduğu kadar da fiziken de olan zıtlıklarının vurgulanması kadının kadına baktığı farklı bir gözü de okuyucuya gösterir. Soneçka, işverenin etrafında olan erkeklerle Paul’un kurduğu iletişimi kendi kuruyormuşçasına takip eder ve izler. Kimsenin beğenisine hitap etmeyen bir insan için tek sevgi gıdasıdır bu. Bu öyle bir durumdur ki annesinin onu sevdiğini bilmesi bile bu kız için hiçbir şey ifade etmez. Marya Nikolyevna ile yaptığı sohbette o kendisine soru sorarken dünyada en sevdiği insanın o olduğunu söylememek için kendini tutar Soneçka.

Öte yandan da onu ağlatmak için hep fırsat kollar. Anlaşılacağı üzere Berberova Rus devrimine giden yolda proletaryanın zenginlere olan bakış açısını, onlardan nefret edip, sahip olduklarını kendilerine hak görmelerini ama aynı zamanda da onlara hayran olmalarını anlatmıştır. Ayrıca Berberova mükemmele susamışlığı, onun peşinden gitmeyi ve onu yok etme arzusunu, hastalıklı bir aşkı, uzun hikâyesinde işler; okuyucuyu Rus toplumunun sınıfsal yapısının yaşattığı duygu karmaşası ile yüzleşmeye iter. Şaşırtıcı sonuyla bu eser kadının hem kadınla hem de erkekle olan ilişkilerini ve ideal sanatçı, ideal sanat gibi imgeleri de kademe kademe işlemiştir. Okur ise eser süresince ana karakterle yani alt sınıfın haklı hiçliği ile baş başa kalır.

Yazarın Hayatı

Ermeni bir baba ve Rus bir anneden dünyaya gelen Nina Berberova’nın hayat hikâyesinde de müziğin, gitmenin, sanatın ve sanatçının önemli yer tuttuğu görülmektedir. Eserin bir kısmında geçen “Eski dostlarının bazıları kurşuna dizilmişti; bazıları kaçmıştı” (Berberova, s. 37) ibaresi, çarlık rejimimin devrilmesi sonucu yaşanan Rus göçüne bir saygı duruşu niteliğindedir. Ekim Devrimi öncesinde orta sınıf bir aileye sahip olan Berberova, burjuva karşıtı devrimin yarattığı sorunlarla boğuşurken savaş patlak verir. 1. Dünya Savaşı’nın bitip Stalin’in güç kazanmaya başladığı 1922 yılında göçle tanışır. Kökleri Polonya soylularına dayanan Puşkin hayranı, şair ve edebiyat eleştirmeni eşi Vladislav Khodasevich ile beraber önce Berlin’e, ardından da Paris’e yerleşirler.

Eski burjuvalar ve Stalin’ in sınır dışı ettiği Lenin taraftarları ile dolu geniş bir çevreleri vardır. Bu kişilerden bazılarını Vladimir Nabakov ve Vladimir Mayakovski oluşturmaktadır. Berberova’ nın romanlarına yansıyan böyle bir çevredir: Görüştüğü insanlardan eserlerinde olan yegâne üç öge burjuvazi, fakirlik ve entelektüelliktir. Göç ettiği bu yeni toprakta Fransa’daki Rus göçmenlerle alakalı, onları temel alan bir gazete çıkarır.

Önemli eserlerinden Leydi (1932), Eşlikçi Kız (1935), Mutluluk Kitabı (1936) Fransa’da geçirdiği dönemde yayımlandı. 1939 yılı onun için önemlidir. Eşi Vladislav Khodasevich, akciğer kanserinden ölmüştür. Yirmi beş yıl yaşadığı Paris’ten 1950 yılında yapayalnız ayrılır. Amerika’da yeni bir gelecek kurar; Önce Yale Üniversitesinde Rusça dersleri verir, 1954 yılında, konser piyanisti ve müzik öğretmeni olan Rus asıllı George Kochevitsky ile evlenir. Ardından, yirmi yıl görev yapacağı Princeton Üniversitesi’nde Rus dili ve edebiyatı üzerine çalışmaya başlar. Üniversite’nin Slavik Diller bölümünün geliştirilmesine katkıda bulunur. Göç, aşk ve metaforlarla dolu eserler kaleme alan Berberova, 1993 yılında Philadelphia’da hayata gözlerini yumar. İsmi Paris’teki Boulogne Billiancourt caddesine verilir. Caddenin tam ismi 92100 Rue Nina Berberova Boulogne-Billiancourt’tur.

Vladislav Khodasevich. Russian Poems In Translations

Vladislav Khodasevich

George Kochevits

Sonuç

Sonuç olarak Berberova okuyucuya devrimin öteki yüzünü yansıtan eserler, istenmeyenin yaşadıklarını anlatmıştır. Köklerinden kopmamak, Gidilen her coğrafyada Rus toplumunu anlatmak onu o yapan ruh parçasıdır. Eşlikçi Kız isimli eseri ise fakirlerin “zavallı”lığını gerçek hayatta olan ama anlatılmayan bir öfke ve kıskançlıkla anlatır. Ezilmek sistematiktir. Görkemli olana hayranlık duymak ama aynı zamanda onu ezmek istemek temel bir içgüdüdür. Soneçka’ya acımak ile ondan nefret etmek arasında gidip gelinen satırlarda, insanın gerçekten ne olduğunu sorgulatır bize Nina Berberova, aciz bir hilkat garibesidir, belki de.

Yazar: Ece Kartal
Editör: Başak Tufan

Kaynakça:

  • Peterson, L. Nadya (2001): The Private “I” in the Works of Nina Berberova, Slavic Review, Cambridge University Press, 60(3), Pp. 491-512.

 

Görsel Kaynakça:

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.