Yalnız Yalı: Aşk-ı Memnu Üzerine

Yalnız Yalı: Aşk-ı Memnu Üzerine

Halid Ziya Uşaklıgil tarafından yazılan “Aşk-ı Memnu” adlı eser, ilk olarak 1899-1900 yıllarında Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmiş olup 1901 yılında ancak kitap hâline getirilmiştir. Halid Ziya’nın toplumsal kaygılardan uzak, ağır bir dille toplumun alt tabakadan kopuk, lüks ve şatafat içinde yaşayan  grupları anlattığı bu romanı, yayımlandığı dönem hakkında pek çok ipucu vermektedir. Bu yıllarda yaşanan sansür uygulamaları, bireysel konulara yönelik romanlar çıkmasına sebep olmuştur. Aşk-ı Memnu, Türk edebiyatında ilk realist roman olarak nitelendirilir. Bu konuda  Güzin Dino, Türk Romanının Doğuşu adlı kitabında Aşk-ı Memnu ile birlikte gerçek romanın ortaya çıktığınısöyler (Dino, 1978: 224).

Eserin Ortaya Çıkışı 

Aşk-ı Memnu’yu kaleme alırken Halid Ziya’nın  karakterleri yaratma aşamasında, çevresini gözlemleyerek etrafında bulunan insan tiplerinden ilham aldığı söylenir. Eser, yazıldığı dönemi olduğu gibi yansıtmasından ötürü ayrıca bir önem taşımaktadır. O dönemin İstanbul’unu, halkın varlıklı kesimini ve yaşayış şekillerini (kendi içlerindeki âdetleri ve kopuklukları) anlatan bir belge niteliğindedir. Nitekim Halid Ziya’nın Suut Kemal Yetkin’e yazdığı bir mektupta, “Aşk-ı Memnu yazılırken İstanbul’un muayyen muhitlerinde, hususiyle Boğaziçi’nde, Melih Bey Takımını andıran aileler vardı.” der ve ekler: “…Bunları tebellür ettirecek bir mecmua çıkarmak için muhayyilesini kamçılamak kafi idi… Mesela eserin başlıca şahsiyetlerinden olan Behlül, benim hususiyetlerini tanıdığım bir iki, belki de iki üç gençtir, filan falana  az çok benzer, fakat filan değildir. Firdevs Hanım ve kızları, hele Nihal ve babası, bunlar da öyle. Vakaya gelince… o tamamıyla hayal mahsulüdür.” (Yetkin, 1948 ve Önertoy, 1995: 185). Bu noktada, Halid Ziya’nın karakter yaratma sürecinde çevresindeki aydın ve zengin aileleri gözlemlediği ve bu gözlemler sonucu karakterlerini yarattığı anlaşılmaktadır.

Halid Ziya, sansür baskısına rağmen eserinin yayımlanma sürecinde hikâyenin ve karakterlerin halka olan uzaklıkları ile ilgili çok fazla eleştiriye de maruz kalmıştır. Örneğin Ahmed Hamdi Tanpınar, “Halid Ziya Uşaklıgil (Mai ve Siyah ve Aşk-ı Memnu)” adlı yazısında, eseri “dışarıya kapalı, bütün insanların birbirine çift alakalarla bağlı bir ailenin dramı” olarak nitelendirir ve “bu insanların hakikaten etrafındaki hayatla alakası azdır” der (Tanpınar, 1969: 535).

Halid Ziya dış dünyadan kopuk, bireysel dünyalarını yaşamaya meyilli insanları ve ayrıca kıskançlık, şehvet gibi hisleri bu eserinde incelemiştir. Roman konusunda Halid Ziya’nın kendi çevresine yönelik yaşadığı etkilenmenin diğer bir kanıtı,  romanda yer alan ailenin küçük oğluna verdiği Bülent adını, kendi oğluna da vermiş olmasıdır. Oğlu Bülent Uşaklıgil “…Aşk-ı Memnu’dan söz ederken, bilmeyenler vardır. Bülent adı, babamın buluşu olarak ilk defa bu romanda isim şeklinde kullanılmıştır. Üç yıl sonra ben doğunca bu adı bana vermiş.” sözleriyle anlatır.

Aşk-ı Memnu

Aşk-ı Memnu’da her karakter, aynı duyguları farklı noktalardan yakalayarak yaşamıştır. Yalnızlık, tüm yalı için ortak temadır, adeta herkesin üzerinde kara bir bulut gibi gezinen bir duygudur, ancak her bir yalı sakini bu duygu bulutuna farklı şekilde yakalanmıştır. Adnan Ziyagil’in yaşadığı yalnızlık, eşini kaybetme sürecine özeldir, daha dışsaldır ve Adnan’ı “bütün” olma özlemine iter. Bihter ise yalnızlık hissiyle yalının hanımı olduktan sonra tanışır, aradığını bulamaz ve bu yalnızlık, onun ruhundaki karanlık odaları aralamasına sebebiyet verir. Bihter’in kendi yalnızlığıyla yüzleşme sürecinden acı ve ıstırap verici bir şekilde bahsedilir. Karakterin bütün sorunları, zayıf noktaları ortaya çıkarılır ve kendi varlığına son vermesi ile bu yüzleşme süreci tamamlanır. Behlül’ün yalnızlığı ise onun görmek istemediği bir konumdadır, yalıda bir aileyle büyümüştür ama aileye karşı aidiyet hissi yoktur, bir bağlılık geliştirememiştir. Aileye içsel olarak uzaklığı ve aitlik hissedebileceği başka bir yer arayışı romanda, onu hovarda bir yaşam tarzına itmiştir.

“O hakikatte hiçbir şeyden eğlenmezdi. Bütün eğlence yerlerine koşardı, bütün gülünecek şeyleri arardı, ihtimal herkesten fazla gülerdi, fakat eğlenir miydi?” (Uşaklıgil,2016: 111)

Behlül karakteri sürekli olarak eğlence peşindedir. Gezmek, eğlenmek, heyecan yaşamak, kadınlarla olmak ister. Bunda bir yanlışlık bulmaz. Ve hatta Bihter’in evli olan kız kardeşi Peyker’e yanaşmakta dahi bir sorun görmez.

“Şimdi, her türlü tehlikeyi gözüne kestirerek Peyker’i oradan, ensesinin şu gölgeli noktasından öpmek için Behlül öyle bir ihtiyaç hissediyordu ki buna cesaret edemezse kendini hemen orada ölüverecek zannediyordu.” (Uşaklıgil, 2016: 175)

Melih Bey Takımı

Bihter güzel, yetenekli, genç ve alımlı bir kadındır. Hayatındaki anne figürü ile olumsuz bir ilişki içinde olan Bihter’in durumu, Jung’un “olumsuz anne kompleksi” ile açıklayıcı bir şekilde ifade edilebilir: “Nasıl olursam olayım, annem gibi olmayayım!” (Jung, 2015: 30).  Bihter’in ölüm anına kadar kaçındığı bu yüzleşme, onun “Firdevs Hanım’ın Kızı” kimliğine karşıdır. Bunu kabulü mümkün olamayacağı gibi, varoluşuna son vermeyi bu kabullenişten yeğ bulmuştur. Firdevs Hanım’ın kızlarına, onların gençliklerine ve güzelliklerine olan hasedi, onları kendine adeta rakip bellemesi, erkeklere karşı her daim işveli davranabilmesi Bihter’in gözünde annesini “ahlaksız ve düşük” bir kadın hâline getirir. Ve Adnan Bey’in karısı olunca bu ahlaksız kadının kızı sıfatından, Melih Bey Takımı’ndan, arınacağına inanır.

“Melih Bey Takımı unvanı ailenin bütün ruhi tarihini rumuz ve şümulile telhis ve icmal eder bir ifade vüsatine maliktir.” (Uşaklıgil, 2016: 4)

Saygın, zengin ve annesinin talip olabileceği bir adamla evlenmiş olan Bihter için bu evlilik öncelikle kıskanç annesine karşı kazanılmış bir zafer niteliği taşır. Bihter, evliliğiyle en çok kendisine, annesi gibi bir kadın olmadığını kanıtladığını düşünür.

“…Peyker’in manalı bir kelimesi, Bihter’in insafsız bir tebessümü güya bu iki genç vücudun gençlik muzafferiyetini hala genç kalmak isteyen bu validenin harap ve fersude 45 senesine çarpardı.” (Uşaklıgil, 2016: 20)

Adnan Bey ile olan evliliğinin onu Firdevs Hanım’ın kızı olmaktan kurtaracağını zanneder ancak onu, Firdevs Hanım’ın kızı sıfatıyla yüzleştiren olay da bu evlilik neticesinde meydana gelir.

“Lakin Adnan Bey ile izdivaç demek Boğaziçi’nin en büyük yalılarından biri; o önünden geçilirken pencereden avizeleri, ağır perdeleri, oyma Louis XV. ceviz sandalyeleri… beyaz kikle maun sandalı fark olunan yalı demekti.” (Uşaklıgil, 2016: 44)

Bihter yalıya yerleştikten sonra gerek ev halkından gerek yaşlı kocasından beklediği hiçbir şeyi elde edemediğini fark eder. Bu durum, Bihter için kendisini tanımaya ve karanlık yönleriyle yüzleşmeye başladığı bir sürecin kapısını aralar. Bihter’in hayâl ettiği zenginlik ayaklarının dibinde olmasına rağmen evliliğinde kendini mutsuz hisseder. Yalnızlık hissi sonucu ve annesine karşı kendini hep duvar zannederken aslında bir ayna olduğunu fark eder. Tutku arayışındadır. Behlül bu konuda sadece simge niteliğindedir. Birbirlerine olan bağlılıkları, birbirlerinden bağımsız bireysel sorunlarıyla ilgilidir.

“Bunu yapmayacaktı, Bir Firdevs Hanım’a benzemeyecekti.” (Uşaklıgil,2016: 210)

Adnan’ın eşini kaybetmesinden gelen yalnızlığı, Bihter’in annesine karşı hep bastırmaya uğraştığı yalnızlığı, Behlül’ün aileye karşı olan yalnızlığı… Yalnızlık, adeta bu yalının üzerinde gezinen kara bir buluttur. Ancak biri o bulutun gölgesinde kalırken, diğeri yağmuruna yakalanmıştır.

Lakin, Yarabbi! Anlasanıza, ölüyorum…” (Uşaklıgil,2016: 486)

Yazar: Nisa Kuvvetli
Editör: Ece Günen

Kaynakça

  • Jung, C. G. (2015). Dört Arketip, İstanbul: Metis Yayınları.
  • Uşaklıgil, H. Z. (1987). Kırk Yıl, İstanbul: İnkılâp Kitabevi.
  • Dino, G. (2008). Türk Romanının Doğuşu, İstanbul: Agora Kitapevi. 
  • Aksoy, S.E. (2004).  Aşk-ı Memnu’da Cennet İmgeleri. (Yüksek Lisans Tezi). Bilkent Üniversitesi/Türk Edebiyatı Bölümü, Ankara.
  • Uşaklıgil, H.Z. (2016). Aşk-ı Memnu. Alter Yayınları: Ankara.

 

YAZAR BİLGİSİ
Nisa Kuvvetli
Nisa Kuvvetli 2001 yılında Adana'da doğdu. Çukurova Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünde okuyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.