Ortaçağ Avrupası’nda ve İslam Dünyasında Delilik ve Tedavi Yöntemleri

25.09.2020
Ortaçağ Avrupası’nda ve İslam Dünyasında Delilik ve Tedavi Yöntemleri

Eski çağlardan beri deli olan kişilerin kötü ruhların etkisi altında kaldıklarına, içlerine şeytan girdiğine, doğaüstü güçlere sahip olduklarına, büyüye maruz kaldıklarına inanılırdı. Anlamsız hareketlerde bulunanlara, çığlık atanlara, uykusuzluk sorunu çekenlere, anlamsız dilde konuşanlara, yoğun bir hüznün içerisinde bulunanlara, kaygı duyanlara, aşırı neşelilere, utanç verici hareketler yapanlara, hafızasını yitirenlere, vücutları kasılanlara, kara sevdaya tutulanlara, zeka geriliği olanlara hep deli gözüyle bakılırdı.

Ortaçağ Avrupa’sında akıl hastalarını tedavi yöntemlerinde İsa’nın mucizelerinden pek de öteye gidilmemişti. Şeytanın etkisi altında olduğunu düşündükleri delileri rahipler tedavi etmeye çalışırlardı. Bazen de kafalarında ‘Delilik Taşı’ olduğuna inanılan insanlara trepanasyon (delgi) denilen cerrahi yöntem uygulanırdı. Delilerin değişken ruh halleri mevsim değişikliğine, ay ve güneşin durumuna bağlanırdı. Bir şekilde tanrıyı kızdıran kişilerin onun gazabına uğradığı düşünülürdü. İnsanlardan kopuk yaşayan, yalnızlığı seven,  çevreye karşı duyarsız, düşünceli ve hüzünlü görülen melankolik kişilerin yedi günahtan biri olan Acedia’ya sahip olduğu düşünülmekteydi. Acedia etkisinde olan kişiler dini ibadetlerini yerine getiremeyecek kadar halsizlik içerisindeydiler. Çektikleri acıya dayanamayan bu insanların arasında intiharla yaşamlarına son verenler de oluyordu.

Akıl hastalıklarına delirium (sayıklama) adını veren Hippokrates ve Galenos gibi hekimler beden ve ruhun dengede olması gerektiğine inanıyorlardı. Galenos ruh hastalıklarını tamamen beyin hastalığı olarak görüyordu. Vücuttaki dört sıvıdan bahseder ve melankoliyi kara safra olarak nitelendirirdi. Tedavide, bazı besinler sağlığa zararlı olması nedeniyle tavsiye edilmez ve özel diyetler verilirdi.

Bu illete kutsal bir mahiyeti ilk yakıştıranların günümüzün büyücüleri, arındırıcıları, şarlatanları ve sahte hekimleri gibi, büyük dindarlık ve üstün bilgiçlik taslayan kişiler oldukları yönündedir. Ne yapacaklarını bilemeyince ve işe yarar bir tedaviden yoksun olunca, cehaletlerinin açığa çıkmaması için ilahi gücün arkasına sığındılar ve bu hastalığı kutsal olarak nitelendirdiler. Akla yakın bir hikaye eklediler ve konumlarını sağlamlaştıracak bir tedavi yöntemi belirlediler. Arındırma işlemlerine ve büyülü sözlere başvurdular; hastalar için uygunsuz olduğu gerekçesiyle banyoyu ve birçok gıdayı yasakladılar. Koydukları bu kuralları da hastalığın ilahi kökenine dayandırdılar. Öyle ki, hasta iyileştiğinde, ferasetin itibarı onlara kalsın ve hasta öldüğünde, ellerinde sağlam bir bilgi kaynağı olsun (Scull, 2016:35).

Avrupa’nın bazı kentlerinde deliler için bazı bağışlar yapılıyordu. Mustarip kişilerin bakım ve masraflarını şehirler kendi bütçelerinden karşılamaktaydılar. Fakat herhangi bir şekilde tedavi edilmiyorlardı. Sadece hapse atılıyorlardı. Bazı şehirlerde ise deliler bir gemiye bindirilip uzak yerlere gönderiliyordu. Suyun onların iyileşmelerine olumlu etki yaratacağını düşünüyorlardı. Bir geleneğe göreyse delinin öfkesi geçene kadar deli suyun içine batırılıp çıkarılırdı. Bazı delileri de dini ritüellerini yerine getirmek için şehir şehir gezen insanların yanına veriyorlardı (Foucault, 2015).

Ortaçağ’ın ilerleyen dönemlerinde Hristiyanlık dünyasında tedaviler için manastırlar büyük öneme sahip olmuştu. Manastırlar ayrım gözetmeksizin hastalara barınma sağlayan yerlerdi. Manastır hekimleri ya da keşişleri şifalı bitkilerden yararlanarak hazırladıkları iksirler ve merhemlerle kendilerine başvuran hastaları iyileştirmeye çalışırlardı. Hastanın ruhunun temizlenmesi için ibadet etmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bu manastırlarda başarılarıyla ün yapmış bir isim vardı; Azize Bingenli Hildegard. Galenos’tan esinlenen azize vücuttaki sıvıların az ya da çok olmasının akıl hastalıklarına yol açtığını düşünmüştür. (Torun 2018).

13.yüzyılda ise Londra’da filmlere ve kitaplara konu olan Bethlem Kraliyet Hastanesi kurulmuştur. Hollanda’da Dolhuis, Fransa’da kurulan Hotel-Dieu gibi ünlü olanlarla birlikte küçük de olsa İspanya, İtalya gibi ülkelerde de hastaneler açılmıştır. Bu hastanelerde tedavi yöntemleri din ile iç içe geçmiştir. Kan alma, müshil, kusturma gibi yöntemler de kullanılırdı. Ancak bunun yanında hastaları zincirleyerek zapt ederler ve çoğu zaman da döverlerdi.

Ortaçağ İslam dünyasında Bağdat, Şam, Kahire gibi önemli şehirlerde akıl hastalarının da tedavi edildiği hastaneler (bimaristan) kurulmuştur. Bu şekildeki ilk hastane de 707 yılında Emevi Halifesi Abdülmelik tarafından kurulmuştur. Bu hastanelerde yatan kişilerin ailelerinden herhangi bir ücret alınmıyordu ve istedikleri zaman aileler hastaları gelip görebiliyorlardı. Masrafların tamamını devlet kendi bütçesinden karşılıyordu. Hastalar, müzik ve şifalı otlarla tedavi ediliyordu. Hastalara egzersizler yaptırılıyordu. Müshil verme, kan alma, kusturma gibi tedavi yöntemlerine gidiliyordu. Beslenmenin tedavide olumlu katkısının olduğu düşünüldüğünden mutfakları da oldukça zengindi  (Dolls, 2013). Bu dönemde sadece akıl hastalarıyla ilgilenen tekkeler de mevcuttu.

Fars hekim Er-Razi, akıl hastalarının yediklerinin hastalığı iyi ve kötü yönde etkileyeceğini düşünüyordu. Er-Razi, mayalı yiyecekler, mercimek, lahana ve et türlerinden uzak durulması gerektiğini söylerdi. Hasta ağırlaşırsa bu sefer hastadan kan alma, hastayı kusturma ve hastaya müshil uygulama yöntemlerine gitmekteydi. Sirkeli bal şerbeti, pelin otu, kekik tedavide kullanılan malzemelerdi. Ermeni taşı da tedavide kullanılmıştır. Melankolik kişi yalnız kalıp derin düşüncelere dalmasın diye oyalanması için spor, seyahat, satranç gibi etkinlikler öneriliyordu. Zihin bulanıklığı, uykusuzluğu olan ve endişe seviyesi yüksek olan hastaların başları tıraş edilirdi. Bir takım özel bitkilerin katıldığı banyolar yaptırılırdı. Hastanın öfke nöbetlerini geçirmek için de başına damla damlatılırdı. Haşhaş otunun sakinleştirici özelliği olduğu için antidepresan olarak kullanılırdı. Bazen bu tedaviler işe yaramadığında deli, zincire vurulur, kırbaçlanır ve kafasına vurulurdu.

El-Mecusi ise, hastalara şarap önerirdi çünkü ruha iyi geldiğini düşünürdü. Ama aşırı içmek daha kötü hastalıklara sebep verdiği için belirli miktarda içmeyi tavsiye etmekteydi. Ona göre hasta aydınlık bir ortamda uyutulmalıydı. Yağ ile masaj uygulaması yapılmalı ve idrar söktürücü bitkiler uygulanmalıydı. Bazen de ılık su dolu küvete girmesi sağlanmalıydı.

İbn Sina diğer hekimlerin aksine direkt beyne odaklanmıştı. Zihinsel bozukluğun beyinde oluşan iltihaptan kaynaklandığını düşünmekteydi. Hastanın başının tıraş edilip zeytinyağı ve sütle kompres uygulanmasını söylerdi. Aynı zamanda hastaya bağırsaklarının boşalması için diyet uygulatırdı. Hastaya her gün kırmızı şeytan şalgamı yemesini salık verirdi. Eğer hasta herhangi bir iyileşme göstermezse hızlıca tokat atılması gerektiğini söylerdi. Ve kafasına haç şeklinde olacak şekilde dağlama yöntemi uygulattırırdı. Melankolik kişilerin eğlenmesi gerektiğini söylerdi.

Galen’in çalışmalarından etkilenen ve döneminin çok ilerisinde olan, ruhla ilgili çalışmaları da bulunan hekim İbn-i Sina’nın eserlerinden yararlanan Selçuklular, tıp okulları ve darüşşifalar açmışlardır. Bu hastanelerden bazıları şunlardır: Nureddin Hastanesi, Kayseri Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Maristanı, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası ve Amasya Darüşşifası (Erer, Atıcı, 2010). Akıl hastaları için özel odalar bulunan bu hastanelerde tıbbi tedaviler dışında akıl hastalarına müzikle tedavi yöntemi uygulanırdı. Delilerin hastalık türlerine göre onlara uygun şekilde müzik türleri dinlettirilirdi. Müzik, özellikle melankoli hastaları için iyi gelmekteydi. Müzikle birlikte su sesi ve hoş kokular da kullanılmaktaydı.

 

Yazan: Görkem Tırıç

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKLAR

 

Akın, H. (2014). Antikçağ’dan Yeniçağa Delilik, Melankoli ve Cinlenme Avrupa’da Aykırı Olma Halleri Üzerine Tarihsel Bir İnceleme. (Doktora tezi). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimsel Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Ankara.

Aksoy, V. (2014). Ortaçağ İslam Toplumlarında Zihinsel Yetersizliği Olan Bireylerin Toplumsal Statüleri ve Eğitimleri. International Journal of Early Childhood Special Education, 6(1), 102-114.

Dols, M. W. (2013). Mecnun Ortaçağ İslam Toplumunda Deli. Didem Gamze Dinç (Çev.). İstanbul: Pinhan.

Erer, S., Atıcı, E. (2010). Selçuklu ve Osmanlılarda Müzikle Tedavi Yapılan Hastaneler. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 36(1), 29-32.

Foucault, M. (2015). Klasik Çağda Deliliğin Tarihi Akıl ve Akıl Bozukluğu. Mehmet Ali Kılıçbay (Çev.). Ankara: İmge.

Kalyoncu, H. (2010). Exorsizm – Büyü ve Psikiyatrik Hastalıklar. İstanbul: Yediveren.

Merix, J. W. (2006). Medieval Islamic Civilization An Encyclopedia. New York: Routledge.

Pietikainen, P. (2015).  Madness: A History. New York: Routledge.

Richardson, K. L. (2012). Difference and Disability In The Medieval Islamic World. Edinburg: Edinburg University.

Scull, A. (2016). Uygarlık ve Delilik – Kitabı Mukaddes’ten Freud’a, Tımarhaneden Modern Tıbba, Akıl Hastalığının Kültürel Tarihi. Nurettin Elhüseyni (Çev.). İstanbul: Yapı Kredi.

Thiher, A. (1999). Revels In Madness Insanity In Medicine And Literature. United States of America: The University of Michigan.

Torun, E. (2018).  Bizans Sanatında Doktor Azizler Ve Şifa. (Yüksek lisans tezi). Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Sivas.

Yıldız, A. (2018). Batı Ortaçağından Günümüze Uzanan Bir Kurum: Bethlem/Bedlam Akıl Hastanesi. Klinik Psikiyatri Dergisi, 21(1), 89-97.

YAZAR BİLGİSİ
Görkem Tırıç
Görkem TIRIÇ, Uludağ Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü yüksek lisans öğrencisidir. Kitap okumaya ve araştırma yapmaya ilgi duymaktadır. Avrupa Sanatı, Bizans Sanatı, Türk Sanatı, Mimari, Mitoloji gibi alanlarda yazılar yazmakta olan Görkem Tırıç mozaik sanatıyla da yakından ilgilenmektedir. Yazılarını daha kaliteli ve geniş bir kitleye ulaştırmak amacıyla 2020 yılında MozartCultures yazar ekibine dahil olmuştur. Aynı zamanda sosyal medya ekibinde görev almaktadır. Kaya tırmanışı, doğa yürüyüşü ve yüzme, hobilerinin başında gelmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.