Victor Hugo’nun Başyapıtı Sefiller’den 20 Alıntı

30.09.2021
Victor Hugo’nun Başyapıtı Sefiller’den 20 Alıntı

Victor Hugo’nun, açlık yüzünden bir fırından ekmek çalan ve işlediği bu suç sebebiyle hapis cezasına çarptırılan Jean Valjean karakterinin hayatını anlattığı romanı Sefiller, Fransa tarihinin kritik bir bölümüne de ışık tutmaktadır. Edebiyat dünyasında adından her daim söz ettiren bu eserden sizler için 20 alıntı derledik.

Sefiller, 2012

1- “O hayran olası bir avutucuydu. Acıyı unutuşla silmeyi denemez, tersine onu umut aracılığıyla büyüterek itibarlı kılmaya çalışırdı. ‘Ölülerinize karşı nasıl bir tavır sergilediğinize dikkat etmelisiniz. Çürüyeni düşünmeyin. Bakışlarınızı sabitlediğinizde sevgili ölünüzün canlı ışığını göğün derinliklerinde göreceksiniz,’ derdi. İnancın kutsal olduğunu bilirdi. Umutsuzluğa kapılanlara tevekkül içindeki insanı göstererek öğütler verip içlerini rahatlatmaya, bir çukura bakan acıyı yıldıza bakan acıyı göstererek dönüştürmeye çalışırdı.”

2- “Hırsızlardan, katillerden asla korkmayalım. Bunlar dışarıdan gelen küçük tehlikeler. Biz kendimizden korkalım. Ön yargılar, işte hırsızlar; günahlar, işte katiller. En büyük tehlikeler içimizde. Bedenimizi ya da kesemizi tehdit edenin ne önemi var? Sadece ruhumuzu tehdit edenden korkalım.”

3- “Masumiyetin kendi tacı vardır. Onun soylu olmaya ihtiyacı yoktur. Paçavralar içindeyken bile zambaklarla süslü giysiler içindeki kadar uludur.”

4- “Bu arada, başarının fazlasıyla iğrenç bir şey olduğunu belirtmeliyiz. Meziyete olan sahte benzerliği insanları yanılgıya düşürüyor. İnsanların çoğu için başarı neredeyse üstünlükle aynı anlama geliyor. Yeteneğe çok benzeyen başarıya inan bir enayi vardır: Tarih. Sadece Juvenalis ve Tacitus ona karşı homurdanırlardı. Günümüzde, neredeyse resmî bir düşünce sistemi onun evine uşaklık etmek için girdi ve bekleme salonunda hizmet etmeye başladı. Başarınız: Kuram. Zenginlik kapasite gerektiriyor. Piyangoda kazanana becerikli, kurnaz bir adam deniyor. Kazanan saygıdeğer oluyor. Dünyaya üstün vasıflarla gelin! Hepsi bu. Şanslı olun, arkası gelir; mutlu görünün sizi soylu sansınlar. Bir yüzyıl boyunca ses getiren beş altı önemli istisna dışında, çağdaş beğeni anlayışı miyopluktan ibarettir. Yaldız altındır. Sıradan biri olmak hiçbir şeyi değiştirmez, sonradan görme olmalı. Sıradanlık kendine hayran olan ve sıradanlığı alkışlayan yaşlı bir Narkissos’tur.”

5- “Bu adamı aydınlatan yüreğiydi. Bilgeliği yüreğinden gelen ışıkla şekillenmişti.”

6- “Tanrı, gözleri yaşlarla kaplı bir günahkârın pişmanlığını, yüz dürüst insanın beyaz elbisesine tercih eder. O kederli mekândan insanlara kin ve öfke duyarak çıkarsanız, acınacak hale düşersiniz; oradan iyi, temiz, barışçıl düşüncelerle çıkarsanız hepimizden daha değerli olursunuz.”

7- “Adı Jean Valjean adlı bu adamın çok yakın bir zamana kadar eziyet çektiğini, en iyisinin onu zihnini dağıtmak, kısa süre için de olsa, onun kendisini herkes gibi normal bir insan olarak görmesini sağlamak olduğunu düşünüyordu. Gerçekten de, merhamet bundan daha iyi ifade edilebilir mi? Bir adam acı çekiyorsa, en büyük merhamet onun yarasına dokunmamak değil mi?”

8- “İnsan kişiliği bu şekilde, tepeden tırnağa, tamamıyla dönüşebilir mi? Tanrı tarafından yaratılan insan, insan tarafından kötülüğe itilebilir mi? Ruh kader tarafından bütünüyle değiştirildiğinde kötülüğe meyilli hale getirilebilir mi, kader kötü olabilir mi? Korkunç bir felaketin baskısı altında kalan yürek, tıpkı alçak bir tonozun altında sıkışan omurilik gibi şekilsizleşip bünyesinde çirkinlikleri ve onarılamaz hasarları barındırır hale gelebilir mi? Her insanın ruhunda, bun dünyada yozlaşmayan, öbür dünyada ölümsüzleşen, iyiliğin geliştirebileceği, ateşin canlandırabileceği, alevlendirebileceği, görkemli bir şekilde parıldamasını sağlayabileceği ve kötülüğün asla tamamıyla söndüremeyeceği bir ilk kıvılcım, bir ilahi unsur yok mudur?”

9- “Bir kişinin ayakta duracak yerde oturması kaderleri belirler.”

10- “Günün birinde, ısırgan otlarını koparmaktan helak olmuş köylüleri gördüğünde, köklerinden koparılmış ve şimdiden kurumuş bu bitki yığınlarına bakarak ‘Ölmüşler. Aslında onlardan yararlanmayı bilmeniz iyi olurdu. Isırgan otu körpeyken yaprakları çok lezzetlidir; kartlaştığında keten ve kenevir gibi telcikleri ve lifleri oluşur. Isırgan otu doğrandığında kümes hayvanları, öğütüldüğünde büyükbaş hayvanlar için güzel bir yem olur. Samana katılan ısırgan otu hayvanların tüylerini parlaklaştırır; tuzla karıştırıldığında muhteşem bir sarı boya oluşturur. Yılda iki kez biçilen mükemmel bir ottur. Peki ısırgan otu ne ister? Biraz toprak yeter, ne özen ne ekim ister. Sadece ot olgunlaştıkça tohumları döküldüğü için toplaması zordur. Hepsi bu. Isırgan otu biraz çabayla yararlı hâle gelecekken, ihmal edildiğinden zararlı bir ota dönüşüyor. O zaman onu kökünden koparıyorsunuz. Çoğu insan ısırgan otuna benzer’ demiş, kısa bir sessizliğin ardından eklemişti: ‘Dostlarım, şunu aklınızda iyi tutun, kötü ot ya da kötü insan yoktur, sadece kötü çiftçiler vardır.'”

11- “Gerçekten de bazı insanları soğuk ya da sıcak bulmamıza sebep olan, bir kişiliği diğerinden ayıran, tereddüt etmeyen, şaşırmayan, asla yanılgıya düşmeyen, kendi karanlığını aydınlatan, buyurgan, aklın tüm tavsiyelerine ve mantığın tüm ahlak bozuculuğuna karşı koyan ve tüm içgüdüler gibi hayvani, katıksız, eksiksiz, olan bir içgüdü vardı. Bu içgüdü, insanların kaderleri ne olursa olsun, köpek-insanı kedi-insanın, tilki-insanı kaplan insanın varlığından gizlice haberdar ediyordu.”

12- “İnsanların üzerlerine vazife olmayan işlerle uğraşması, başkalarının hayatlarını gözlemesi kadar saçma bir şey olamaz. ‘Neden bu adam sadece hava kararırken geliyor’, ‘Filanca mösyö perşembe günleri anahtarını neden çiviye asmıyor?’, ‘Neden hep dar sokaklardan gitmeyi tercih ediyor?’, ‘Madam neden arabadan evinin önüne gelmeden önce iniyor?’, ‘Neden elinde bir yığın kâğıt varken mektup kâğıdı aldırıyor?’ vs. Bazı insanlar kendilerini hiç ilgilendirmeyen muammaları çözmek için on hayır işine ayıracakları parayı ve zamanı harcarlar; üstelik bunu para kazanma amacı gütmeden, keyif için, merakı merakla ödemek için yaparlar.”

13- “Avrupa uygarlığında köleliğin kalktığı söyleniyor. Bu doğru değil. Kölelik hâlâ zarafeti, zafiyeti, güzelliği, anneliği temsil eden kadınlar üzerinde erkeklerin büyük yüz karalarından biri olarak uygulanıyor ve buna fahişelik deniyor.”

14- “Kraliyet törenlerinin ve askerî törenlerin nezaketi sembolize eden karşılıklı gümbürtü alışverişlerinde, liman ve kale ritüellerinde, güneşin her doğuş ve batışının kaleler ve savaş gemileri tarafından selamlanmasında, limanların açılış ve kapanışlarında vs., kısacası uygar dünyada toplamda her yirmi dört saatte gereksiz yere yüz elli bin top atışının yapıldığı hesaplanmıştır. Bir top atışının altı franka mal olduğu düşünülürse, her gün dokuz yüz bin, her yıl yaklaşık üç yüz milyon frankın buhar olup uçtuğu söylenebilir. Bu sadece bir detay. Bu arada yoksullar açlıktan ölürler.”

15- “Sefalet öfkeyi doğurur ve refah içindeki sınıflar uyuklayıp körleşirken, yani gözlerini kapatırken, yoksul sınıfların kini bir köşede düşler kuran kederli ve kötü niyetli bir zihnin meşalesini ateşleyip toplumu incelemeye başlar. Kini incelemek ne korkunçtur!”

16- “Sevmek âdeta düşünmenin yerini alır. Aşk geri kalan her şeyin tamamen unutulmasıdır. Tutkuda mantığa yer yoktur.”

17- “Bilgilendiğinizde ve sevdiğinizde daha fazla acı çekersiniz. Gün gözyaşlarıyla doğar. Aydınlıktakiler en azından karanlıktakiler için ağlarlar.”

18- “Sevilen kadının gülümsemesi gece karanlığında bir aydınlık etkisi yaratır.”

20- “Ölmek bir şey değil, yaşamamak korkunç.”

20- “Mutlu olmak korkunç bir şey! İnsan hâlinden nasıl da memnundur! Bunun kendisi için yeterli olduğuna nasıl da inanır! Yaşamın yanlış hedefi olan mutluluğa yönelirken gerçek hedef olan sorumluluk nasıl da unutulur.”

Yazar: Mustafa Altınkaya
Editör: Emine Türal

Kaynakça

  • Hugo, V. (2019). Sefiller. (V. Yalçıntoklu, Çev.) İstanbul: Türkiye İş Bankası.

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Mustafa Altınkaya
Mustafa ALTINKAYA 1996 yılında Konya’da doğdu. KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2019 yılında mezun oldu. İstanbul Üniversitesi AUZEF Sosyoloji Bölümünde öğrencidir. Tarih, psikoloji, sosyoloji ve felsefe alanlarında okumalar yapıyor. Edebiyat ve sinema alanlarında ise ağırlıklı olarak polisiye türüyle ilgileniyor. MozartCultures ekibine Eylül 2020’de katıldı. “Docendo discimus (Öğretirken öğreniyoruz.)”
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.