28 Şubat: Postmodern Darbe

28.02.2021
28 Şubat: Postmodern Darbe

Postmodern Darbe Nedir?

Postmodern darbe; askerin, yönetime zor kullanarak el koymayıp medya aracılığıyla hükûmetin istifaya zorlanması olarak tanımlanabilir.

28 Şubat Kararları diye bilinen kararlar ile gelişen olayların ilk olarak Radikal gazetesi yazarı Türker Alkan’ın 13 Haziran 1997 tarihli ve “Postmodern bir askerî müdahale” başlıklı yazısında tanımlanmasıyla gündeme girmiş ve Cengiz Çandar’ın etkisiyle yabancı basında da kullanılmaya başlanmıştır (Vikipedi, 2021).

24 Aralık 1995 tarihinde yapılan erken genel seçimlerde, Erbakan liderliğindeki Refah Partisi, 6 milyon 12 bin 450 oy ve %21.4 oy oranıyla birinci parti olarak 158 milletvekiliyle meclise girmiştir.

Kazandığı oy sayısının tek başına hükûmet kurmasına yetmemesi, Erbakan’ın yaklaşık 6 ay boyunca koalisyon ortağı aramasına neden olmuştur. Erbakan’ın, 24 Aralık seçimlerden üçüncü parti olarak çıkan Doğru Yol Partisi’nin lideri Tansu Çiller ile anlaşması sonucu, kamuoyunda “Refah-Yol” olarak anılan Refah Partisi-Doğru Yol Partisi koalisyon hükûmeti kurulmuştur.

28 Haziran 1996’da kurulan hükûmet, 8 Temmuz 1996’da meclisten güvenoyu alarak Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında göreve başlamıştır. Hükûmet, 278 kabul ve 265 ret oyu almıştır.

Ordu ve bürokrasi içerisinde, hükûmete müdahale edilmesi gerektiğini düşünen kişiler, hükûmetin kurulmasından kısa bir süre sonra faaliyetlerine başlamış ve bu sürece, daha sonra yoğun bir şekilde dönemin ana akım medyası da katılmıştır.

Bu bağlamda hükûmetin ilk günlerinden itibaren ordunun komuta kademesinden hükûmete yönelik sürekli “laiklik” uyarıları yapılmaya başlanmış, hatta bu konuda bürokrat ve medya üyelerine yönelik brifingler bile düzenlenmiştir.

 

Medyanın Gücü

1990’lar, Türkiye’de medyanın kendi gücünün farkına vardığı bir dönemin de adıdır.

Medya, insanların gündemini şekillendirmekte ve neyi düşünüp neyi tartışacaklarına ilişkin bir gündem sunmaktadır. Sermayenin medyaya akmasıyla haberin kamusal değerini ve önemini koruyarak toplumsal çıkarlara hizmet etmesi özelliği, Türkiye’deki medya kültürüne tam oturamaması ve 28 Şubat sürecindeki basın-asker ilişkisinin aktif bir şekilde sürdürülmesi de bunun en temel örneklerindendir.

Asker- medya ilişkisi, ordunun siyasi etkinliği çerçevesinde gelişen ve orduya destek veren bir ilişkidir. Egemen güçler medyayı denetlemek hususunda hep çok ısrarcı olmuştur. Siyasi alana müdahale etmeye veya siyasi alanda güçlü olmaya çalışan ordu, medyayı bu amacının yardımcı unsuru olarak görmüştür. Türkiye’de, gelip geçici olarak değerlendirilen hükûmetin karşısına, atanmış ve daha da kalıcı olduğu farz edilen askerî ve sivil bürokrasi konulmaktadır.

28 Şubat Süreci, “çok eksenli ve çok aktörlü karmaşık değişim sürecinin ürettiği sert çatışmaların bir sonucu” olarak da okunabilir. Bu süreçte laikliğin tehdit altında olduğu iddiası, seçimler sonrası kimi medya organları aracılığıyla canlı tutulmuştur.

Seçilmiş hükûmetin görevden uzaklaştırılması için medya ve sivil toplum üzerinden laiklik ilkesinin tehdit altında olduğu işlenmiş ve askerin siyasal alandaki etkinliği oldukça artırılmıştır. Refah-Yol Hükûmeti’nin kurulmasıyla birlikte cumhuriyet tarihinde ilk kez İslamcı bir partinin lideri Başbakanlık koltuğuna oturduğu için medyada laiklik ilkesinin tehdit altında olduğuna dair haberlerin yoğunluk kazandığı bilinmektedir.

Levent Ünsaldı’ya göre “Türkiye tarihinde o zamana dek medyanın askeri bir darbeye katılımı hiç bu denli doğrudan olmamıştır… Büyük basın kuruluşları her sabah postal seslerinin gelişini duyuran bir propaganda aracına dönüşür. Ayda bir yapılan her Milli Güvenlik Kurulu toplantısı askerlerin harekete geçmeden önceki son uyarısı olarak yansıtılır.” (Ünsaldı, 2008).

Refah-Yol Hükûmeti döneminde yaşanan bazı olayların, 28 Şubat sürecini tetiklediği ve hızlandırdığı belirtiliyor.

Bazı Olaylar:

• 2–7 Ekim 1996’da Başbakan Necmettin Erbakan; sırasıyla Mısır, Libya ve Nijerya’yı ziyaret etti. Libya’da, Kaddafi’nin bir çadırda Erbakan ile yaptığı görüşmede sarf ettiği sözler, muhalefet ve basın tarafından eleştirildi. Kaddafi, Kürtlere eziyet etmeyin demişti.  Öldürülen Kürt aydınları, köy korucuları sisteminin gelişmesi, Sosyaldemokrat Halkçı Parti ve Emek Partisi ile çevrelenen Kürt siyasi aktivitelerinin tamamen durdurulması gibi olaylar, 28 Şubat öncesinde gündemde olan siyasi gelişmelerden bazılarıydı.

• 6 Ekim 1996’da Ankara Kocatepe Camii’nde Aczmendi üyeleri, “Şeriat isteriz!” sloganı atarak gösteri yaptı.

• 3 Kasım 1996’da Susurluk’ta meydana gelen bir trafik kazasında mafya, siyasetçi ve polis ilişkileri tartışma yarattı. Başbakan Erbakan, bu söylentileri “fasa fiso” olarak değerlendirdi. Adalet Bakanı Şevket Kazan ise, “Aydınlık için Bir Dakika Karanlık” toplumsal eylemi için “Mum söndü oynuyorlar.” dedi.

• Başbakan Necmettin Erbakan, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, başbakanlık konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi.

• Kayseri’nin Refah Partili Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 10 Kasım 1996 tarihli Refah Partisi il divan toplantısındaki konuşmasında, Türkiye’de henüz gerçek demokrasinin olmadığını ve hâkim güçlerin herkesi, kendi görüşleri doğrultusunda hareket etmeye zorladığını söyledi. Karatepe konuşmasında şunları söylemişti:
“Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. Refah partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur.”
Karatepe bu konuşması nedeniyle 1 yıl hapis ve 420.000 lira ağır para cezasına mahkûm edildi.

• Refah Partisi’nin Ümraniye Müftülüğü’nden milletvekilliğine getirdiği Hasan Mezarcı, şu ifadeleri kullanmıştı:
“… Mustafa kemal ölmedi mi? niye hala izindeyiz niye deyip duruyorsunuz o zaman? ordudan bir sürü insan atıyorsunuz, Mustafa Kemal’in ilkesi laiklik adına. … üniversiteden bacılarımızı atıyorsunuz, onun adına. … kerhane açıyorlar, onun adına; meyhane açıyorlar, onun adına…”
Hasan Mezarcı daha sonra ihraç edildi, yargılandı ve tutuklandı.

• 30 Ocak 1997’de Sincan Belediyesi, “Kudüs Gecesi” düzenledi. Belediye Başkanı Bekir Yıldız ve İran Büyükelçisi’nin bulunduğu gecede sahneye konulan cihat oyunu basında tepki oluşturdu. Star muhabiri Işın Gürel saldırıya uğradı. Bekir Yıldız tutuklandı.

• 4 Şubat’ta Ankara Sincan’da askerler, 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı.

• 5 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Erbakan’a uyarı mektubu gönderdi.

• Deniz kuvvetleri komutanı oramiral Güven Erkaya “İrtica, PKK’dan daha tehlikeli.” dedi (140 Journos, 2017).

28 Şubat MGK Toplantısı Kararları

1- Anayasamızda cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4’üncü maddesi ile teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır.

2- Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği Millî Eğitim Bakanlığı’na devri sağlanmalıdır.

3- Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından:

a- 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı.

b- Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği Kuran kurslarının Millî Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

4- Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık, aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü, milli eğitim kuruluşlarımız, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır.

5- Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı, bu tesislere ihtiyaç varsa, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı’nca incelenerek mahalli yönetimler ve ilgili makamlar arasında koordine edilerek gerçekleştirilmelidir.

6- Mevcudiyetleri 677 sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmelidir.

7- İrticai faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK’yi dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.

8- İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasadışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK’dan ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmemelidir.

9- TSK’ya aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalıdır.

10- İran’ın Türkiye’deki rejimi istikrarsızlığa itmeyi amaçlayan çabaları yakın takibe alınmalıdır. İran’ın Türkiye’nin içişlerine karışmasını önleyici politikalar uygulanmalıdır.

11- Aşırı dinci kesimin Türkiye’de mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak çok tehlikeli faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir.

12- T.C. Anayasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasası ve bilhassa Belediyeler Yasası’na aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında gerekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır.

13- Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye’yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mâni olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır.

14- Çeşitli nedenlerle verilen, kısa ve uzun namlulu silahlara ait ruhsat işlemleri polis ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli, bu konuda kısıtlamalar getirilmeli, özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmelidir.

15- Kurban derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mâni olunmalı, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır.

16- Özel üniforma giydirilmiş korumalar ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasadışı uygulamaların ulaşabileceği vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile öngörülmemiş bütün özel korumalar kaldırılmalıdır.

17– Ülke sorunlarının çözümünü “Millet kavramı yerine ümmet kavramı” bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne de aynı bazda yaklaşarak onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan önlenmelidir.

18- Büyük Kurtarıcı Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemelidir (Vikikaynak, 2020).

Dönemin bazı gazete manşetleri:

 

28 Şubat Sonrası Gelişmeler  

4 Mart’ta dönemin Türkiye Başbakanı Erbakan, MGK Kararları yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi ve daha sonra da imzalamadı.

21 Mayıs’ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ‘‘Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini’’ söyleyerek, RP’nin kapatılması için dava açtı. 3 Haziran’da Susurluk Davası 7 ay aradan sonra DGM’de başladı. 7 Haziran’da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo koydu. 10 Haziran’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı’na çağrılarak kendilerine irtica konusunda özetlem verildi. 18 Haziran’da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller’e devretmek olduğunu belirtti (Vikipedi, 2021).

Yazar: Yücelhan Danacıoğlu
Editör: Emine Türal

Konu ile İlgili Aşağıdaki Yazılara da Göz Atabilirsiniz:

Apoletli Hükûmetler: 12 Eylül Darbesi
Türkiye’nin Kimlik Siyaseti Geçmişi
Türk Haberciliğinden Birand Geçti

Kaynakça:

• 28 Şubat’ta Neredeydiniz?. (2017, 28 Şubat). 140 Journos. Erişim adresi: https://140journos.com/28-%C5%9Fubatta-neredeydiniz-c20148b94585

• Akıncı, A. (2013). Türk Siyasal Hayatında 1980 Sonrası Darbeler ve Muhtıra. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 39-58.

• Ertem, D. B. (2018). 28 Şubat 1997 “Post-Modern” Askeri Müdahalesi ve Medya. ICES-2018 1. Uluslararası Eğitim ve Sosyal Bilimlerde Yeni Ufuklar Kongresi Bildirileri, 311-318. İstanbul.

• Özkır, Y. (2011). 27 Mayıs’tan 27 Nisan’a Asker-Gazeteci İlişkisi. İş Ahlakı Dergisi, 91-114.

• Ünsaldı, L. (2008). Türkiye’de Asker ve Siyaset. İstanbul: Kitap.

• 28 Şubat Kararları. (2020, 31 Mayıs). Vikikaynak. Erişim adresi: https://tr.wikisource.org/wiki/28_%C5%9Eubat_Kararlar%C4%B1 

• 28 Şubat Süreci. (2021, 25 Şubat). Vikipedi Özgür Ansiklopedi. Erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/28_%C5%9Eubat_s%C3%BCreci

• Postmodern Darbe. (2021, 7 Şubat). Vikipedi Özgür Ansiklopedi. Erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Postmodern_darbe

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Yücelhan Danacıoğlu
Yücelhan DANACIOĞLU 1999 yılında Zonguldak’ta doğdu. Bilecik Ertuğrul Gazi Anadolu Lisesini 2017 yılında bitirdi ve şuanda Marmara Üniversitesi'nde Fransızca Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğrenimini sürdürmektedir. 21 Haziran 2020 tarihinde MozartCultures ekibine katılmıştır. Sosyoloji, Politika ve Tarih alanında yazılar yazmaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.