Hakan Günday’ın Romanlarından Alıntılar

15.04.2021
Hakan Günday’ın Romanlarından Alıntılar

Yeraltı edebiyatının tanınmış isimlerinden biri olan Hakan Günday, 2014 yılında “Türk-Fransız Edebiyat Ödülü”nü almıştır. 2015 yılında ise Daha romanıyla Fransa’nın en önemli edebiyat ödülü olan “Prix Medicis Ödülü”nü kazanmıştır. Yine aynı isimli romanı, 2017 yılında Onur Saylak yönetmenliğinde beyaz perdeye uyarlanmıştır. Yazarlığının yanında senaristliği de olan Hakan Günday, Şahsiyet dizisinin de senaristliğini yapmıştır. Geniş okuyucu kitlesine sahip olan yazarın, altını çizmeden geçemediğimiz cümlelerle dolu romanlarının bazılarından alıntılar:

Kinyas ve Kayra

“Bir kıza aşık olmuştum. Onu görmek için altı saat yol almam gerekiyordu. Bir sabah, treni kaçırdım. Aşık olmaktan vazgeçtim.”

“Ölmek istemiyorum çünkü Tanrı’yı öldürürüm diye korkuyorum.”

“Ve kafam, il olma izni alabilecek kadar kalabalıktı.”

“Dünya yuvarlak değil! Dünya bir tarafı yukarıda olan oval bir tepsi. Hepimiz kayıyoruz. Gümüş bir tepsiden düşüp kırılan kristal bardaklarız.”

“Ne ölüm ne de hayat! Hiçbiri kovalamıyor beni rüyalarımda. Hiçbirinin eli bana değmiyor. Çünkü ellerim ceplerimde hiç olmadıkları kadar. Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı. Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. Okyanuslar kırmızı olurdu. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. Ama inanamadım. Bir türlü inanamadım… Bütün hayat bir illüzyon.”

“Şu anda sadece kalp atışımı dinliyorum. En sevdiğim ve tek dinlediğim grup: Atardamarlar! Mükemmel bir orkestra. Hiç nazlanmadan çalıyorlar. Kaprissiz. Ben ne zaman istersem.”

“Ben sadece fazlasıyla ciddiye almıştım, küçükken babamın bana birini üzdüğümde söylediği o sözü. ‘Kendini karşısındakinin yerine koy.’  Ve ilk başlarda bunu o kadar çok yapmıştım ki, bir gün dönüş yolunu yani kendimi bulamadım ve beynimin bir parçası boşlukta uçuşan, hayata uzaktan bakan, sadece seyreden bir çift göze dönüştü.”

“Beni yüzüstü gömün çünkü yeterince gördüm.”

“Aşık oldukları halde okullarına, işlerine giden, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi davranan insanlardan hep iğrenmişimdir. Midemi bulandırır vasat sevgililer. Tabii aslında onları da anlamak gerek! Ait oldukları burjuva sınıfının bir gereği olarak kontrolsüz hareketin en büyük düşmanı olmaya mecbur bırakılmışlardır. Kontrolsüzlük, anormallik, farklılık, bütün bunlar korkutucu gelir burjuvaya.”

Zargana

“İnsanları anlamak zor değil. Hepsinin de doğum izleri gibi karakter izleri var sağlarında sollarında. Biraz dikkatli bakmak yeter. Haritalara benzerler: Ölçeklerinin nerede yazdığını bulana kadar korurlar esrarlarını. Sonra bir güneş kadar bilinir hayatları. Sarışınlara benzeyen hayatları. Güzel ama aptal hayatları.”

“Tekrar kapattı gözlerini. Görülecek bir şey olmadığını on iki yaşında anladı.”

“Belki bir hakimin karşısında değillerdi ama yine de önünde diz çöktükleri bir hayat vardı ve o da sessizliği yalvarmanın bir biçimi olarak öğretmişti onlara.”

“Önceleri acılarımı paylaşacak insan ararken etrafımda, şimdi kimseler soru sormasın istiyorum.”

“Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulmuş, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin “hiç”e dönüşmesi gerekir.”

Malafa

“Düşünce, insanın ölümsüz olan tek organıdır.”

“Neden çalışıyorum? Rahat bir hayat için. Peki o rahat hayatı yaşayacak olan kişi yani kendim için ne yapıyorum? Hiç bir şey.”

“İyiliğin ne olduğunu biliyoruz ama iyi olamıyoruz. Çünkü içimizde Tanrı’nın sadece küçük bir parçasını taşıyoruz.”

“Yolculuklar insana her şeyi öğretir.”

“Akıl, insandan korundu. İnsan beş duyulu bir hayvan oldu. Bedeni ölümlü, aklı korunan, beş duyulu bir hayvan.”

“Bir hayal organıyla yaşadığı sürece kendine zarar verecek olan insanı sonsuz acıdan kurtaran ölüm, doğumdan üstündür.”

“Kozan, zihinlerini kesip biçen ve bir terzi titizliğiyle bedenlerine uygun bir balıkadam kıyafeti dikebilen ender insanlardandı.”

Azil

“Asil yaşayan bir delidir. Anımsamadığı için geçmişi, önemsemediği için geleceği yoktur.”

“Tanıklık ettiğim dünya şiddet kullanılarak yönetiliyordu. Ancak kimse bunu itiraf etmiyordu. Hatta şiddet kelimesi bile gömülmüştü. Onun yerine başka bir kelime kullanılıyordu: para. Çok daha nazik. Çok daha yasal. Çok daha ahlaki. Çağdaş uygarlıkta şiddetin anlamı paraydı.”

“Sinirleri bir bebeğinki kadar zayıftı. Bir saniye boyunca ağlayabilir, bir saniye boyunca gülebilirdi. Bütün bebekler gibi manik depresifti.”

“İnsanın amacı ve varlık nedeni, yaratarak yok olmaktır.”

“Bazen aydınlandığını, bazen de karardığını sandın. Ancak hangisinin sen olduğuna karar veremedin. Ne kötüsün ne de iyi. Her şeyi düşünebilir, her şeyi hayal edebilir, ancak sadece seçtiklerini gerçekleştirebilirsin.”

“Sadece oku. Oku ve zamana bırak. Sayesinde var olduğumuz zamanın seni taşımasına izin ver. Unutma ki zaman, gidecek yeri olmayanların evidir. Sadece zaman onları ileriye taşır. Ölümcül bir hastalığa sahip olan ile intihar etmekten yorgun düşenin ortak noktası, ilerleyen zamanda geri gidiyormuş gibi görünmeleridir. Ancak bu, ilerleyen bir trenin son vagonuna kadar yürümeye benzer. Sonrası yoktur. Beden sahibi olan, ilerlemek zorundadır. Zamana güven. Yaşarken asla varamayacağın yerlere seni sadece o götürür. Oku ve zamana bırak.”

Az

“Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.”

“İçine atmak diye bir şey varken anlatmaya ne gerek vardı. İçine atıp sifonu çekmek varken. Alkolle dolu bir sifonu.”

“Kim seçiyor acaba, dedi içinden. Hangi hayalin gerçek olacağını? O hayali kuran mı, yoksa o hayali kurduran mı?”

“Ve herkes görünene aldanmaya hazırdı. Çünkü görünene aldanmak, hayatı dayanılır kılmanın ilk şartıydı.”

“Belki de hayat yanlış anlayınca güzeldi. Sadece yanlış anlayınca ama her şeyi…”

Daha

“Babam bir katil olmasaydı ben doğmayacaktım.”

“Dünyanın en çaresiz çocuklarına en büyük hayalleri kurduran, umut denilen o doğal felaketten nefret ediyordum!”

“Yıllar önce okuduğum işe yaramaz bir kitaptaki tek işe yarar cümle şuydu: İnsanın kullandığı ilk alet, başka bir insandır.”

“Türkiye, doğusundaki aynaya bakınca şişman olduğunu, batısındaki aynaya bakınca da kemiklerinin sayıldığını düşünen, üstüne giydiği hiçbir şeyi kendine yakıştıramayan, bulimik ve depresif bir genç kızdı.”

“İnsanın öldükten sonra çürümesi hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Benim uzmanlığım başkaydı… Bir bakışta tanıdığım çürüme, toprağın üstünde olandı. İnsan hâlâ nefes alıp verirken, kalbinde ya da beyninde küflenmeyle başlayan o çürümeyi biliyordum ben.”

Yazar: Görkem Tırıç
Editör: Emine Türal

Kaynakça

  • Günday, H. (2000). Kinyas ve Kayra. İstanbul: Doğan Kitap.
  • Günday, H. (2002). Zargana. İstanbul: Doğan Kitap.
  • Günday, H. (2005). Malafa. İstanbul: Doğan Kitap.
  • Günday, H. (2007). Azil. İstanbul: Doğan Kitap.
  • Günday, H. (2011). Az. İstanbul: Doğan Kitap.
  • Günday, H. (2013). Daha. İstanbul: Doğan Kitap.

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Görkem Tırıç
Görkem TIRIÇ, Uludağ Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü yüksek lisans öğrencisidir. Kitap okumaya ve araştırma yapmaya ilgi duymaktadır. Avrupa Sanatı, Bizans Sanatı, Türk Sanatı, Mimari, Mitoloji gibi alanlarda yazılar yazmakta olan Görkem Tırıç mozaik sanatıyla da yakından ilgilenmektedir. Yazılarını daha kaliteli ve geniş bir kitleye ulaştırmak amacıyla 2020 yılında MozartCultures yazar ekibine dahil olmuştur. Aynı zamanda sosyal medya ekibinde görev almaktadır. Kaya tırmanışı, doğa yürüyüşü ve yüzme, hobilerinin başında gelmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.