Simone de Beauvoir’da “Mutlak Başka” Olan Kadın

04.02.2021
Simone de Beauvoir’da “Mutlak Başka” Olan Kadın

Simone de Beauvoir’da “Mutlak Başka” Olan Kadın

“Bir erkek, erkek oluşuyla doğru yerdedir, yanlış yerde duran kadındır. Fiilen mutlak bir insan tipi vardır, o da erkektir. Kadının yumurtalıkları, bir dölyatağı vardır; işte bunlar kadını öznelliği içine kapatan özel koşullardır.” (Beauvoir, 2019, s.25). Kadın bunlardan ibarettir, birey olarak var olmaya çalıştığı toplumun içerisinde bunlardan ibaret olmaya mecburdur. Kadının toplum içindeki yeri, Simone de Beauvoir’ın deyimiyle Mutlak Başka formundaki kabulü, özünde onun var oluşuyla, varlık yapısıyla alakalıdır. Bu nedenle Beauvoir, felsefesinde kadın olarak doğmanın değil, kadın olarak kendini var etmenin önemini vurgular. Kadına doğduğu andan itibaren gerek ailesi gerek toplumu tarafından birçok misyon ve ad yüklendiğini ileri sürer. Kendisine yüklenen misyonlar, üzerine nakşedilmiş görevler ve sıfatlar eşliğinde yaşamını idame ettirmesi beklenen kadının, özgürlük gibi bir kavramın çevresinde yer alabilmesi ancak kendi kendini gerçekleştirmesi ve kendinin farkına varması yoluyla imkanlı olur. Tarihsel süreçlerle beraber kadınların kişilik özelliklerinin üstü kumlarla örtülmüş, deyim yerindeyse kadına kim olduğu unutturulmuştur. Kadının varlık özelliklerinin, erkeğin varlık özelliklerinden farkı bulunmamasına rağmen, o insanlıktan hep dışlanan ve ikincil konuma konulan varlık türü sınıfında yer almıştır. İkincil konuma gelmenin, “mutlak başka” denilen tanıma ait olmanın sebebini, çağlar boyunca insanlar biyolojik ya da sosyolojik unsurlarda aramışlardır. Günümüzde; kadının biyolojik, psikolojik veya sosyolojik bağlamlar bakımından karşı cinsten farklı olmadığı bilinir. Bu durumda kadının Başka oluşunun sebebi, kendine içkindir. 

Kadın, tarihi boyunca hep nesnedir, kendini aşıp özne konumuna geçemeyendir. Kadının kendiliği, tüm toplumdan ve kendisinden gizlenmiştir. Ataerkil toplum, kadını öyle bir varoluşsal krize sürüklemiştir ki o ne olabileceğini ya da ne olduğunu düşünemez hale gelmiştir. Dolayısıyla kendi dışına çıkamayan, kendi varlığını olumsuzlayamayan kadın, özgürlük denilen kavrama daima yabancı kalmaktadır, üstelik çoğu zaman bu yabancılaşma sürecinin farkında bile değildir. Çünkü kendisi de bir “Başka” olduğunu kabul etmiş, “ikinci bir varlık türü” olarak kendisini kabullenmiştir. Bu başkalık, erkeğin kendi egemenliğini meşru kılmak için kadın üzerine inşa ettiği bir tanımdır. Kadın, bu tanıma mahkûm edildikten sonra, erkeğin onun için verdiği kararlarla çevrili hale gelir. Binaen, erkeğin gözünde ondan nispeten zayıf bir doğaya sahip, cinsiyetli bir varlık olarak kabul gördüğünü anlamış olur. “Erkek Özne’dir, Mutlak olandır, Kadın Başka’dır.” (Beauvoir, 2019, s.26). Simone de Beauvoir’a göre erkek özne olabilirken kadın, hiçbir zaman diyalektiğe giremeyen “Başka” olarak kalır. Tarihte özgürlüğün gelişimine baktığımızda erkek, tanınma mücadelesine girerek özneleşmiş, Hegelci anlamda Tin’in bilincine vararak Mutlak’a ulaşmıştır. Buna karşın kadın, Mutlak Başka olarak kurulduğu için özgürlüğün tarihsel olarak gerçekleştiği diyalektiğe girememiştir. O halde yapılması gereken özgürlüğün tarihsel akışına kadını da dahil etmek adına onu Mutlak Başka konumundan çıkarmaktır. 

Kadının kendi özgürlüğü adına hedeflemesi gereken ne soyut haklara sahip olmak ne de sadece ekonomik bağımsızlığını kazanmaktır. Amaç, özgürlüğü etkin hale getirebilmek ve özgürlüğün varoluşsal hareketi içerisinde kendi özünü kurmasını sağlamaktır. “Kadın doğulmaz, kadın olunur. İnsan dişisinin toplum içinde büründüğü biçimi belirleyen hiçbir biyolojik, ruhsal, ekonomik yazgı yoktur; erkek ile hadım edilmiş varlık arasındaki kadınsı diye nitelendirilen bu ürünü yaratan, uygarlığın bütünüdür. Birey ancak başkalarının dolayımıyla Başka olarak oluşur.” (Beauvoir, 2019, s.13). Kadının özgür olabilmesi için tıpkı erkekler gibi cinsiyeti olan bir insan varlığı olarak görülmesi gerekir. Bu minvalde kadın, üreterek ve kendi varlığını aşarak özgürleşme sürecini desteklemelidir. Çağ boyunca dalmış olduğu derin uykudan uyanmalı, üzerine etiket gibi yapışmış tanımlardan sıyrılmalıdır. “Kadın kendisini erkekten ayıran mesafeyi çalışmayla büyük ölçüde aşmıştır, somut özgürlüğünü ancak çalışmak güvence altına alabilir. Kadın bir asalak olmaktan çıktığında, onun bağımlılığı üzerine kurulmuş olan sistem çöker; kendisiyle evren arasında artık erkeğin aracılığına gerek kalmaz.’’ (Beauvoir, 2019, s.405).

Yazan: Didem Arzu Özay
Editör: Başak Tufan

Kaynakça 

  • Beauvoir, S. (2019). İkinci Cinsiyet. Savran, G. (Çev.). İstanbul: KOÇ-KAM.
  • Beauvoir, S. (1991). Olgunluk Çağı 1. Onursal, B. (Çev.). İstanbul: Payel.
  • Beauvoir, S. (1991). Olgunluk Çağı 2. Onursal, B. (Çev.). İstanbul: Payel.
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.