Pragmatik Doğruluk ve Hümanizm

Pragmatik Doğruluk ve Hümanizm

20.yüzyıl felsefesi söz konusu olduğunda felsefe tarihinde temayüz eden düşüncelerden biri de William James’in “Pragmatizm” adlı eseriyle fazlasıyla katkıda bulunduğu Pragmatik felsefi düşüncesidir. Bu yazıda James’in Pragmatik felsefesinin “doğruluk” anlayışı ile “Hümanizm” arasındaki ilişki değerlendirilecektir. Aralarındaki bu ilişki ele alınmadan önce bu kavramların neye karşılık geldiği kısaca açıklanır ise, bu değerlendirme daha anlaşılır kılınacaktır. Pragmatik felsefeyi James bir yöntem olarak ele almakta hatta kitabında şöyle bir metafor kullanmaktadır:

“Pragmatizm bir oteldeki koridor gibi teorilerimizin ortasında uzanır. Sayısız sayıda odaya giriş olanağı sunar. Birinde belki tanrıtanımaz bir kitap yazan bir kişi bulursunuz; bir sonrakinde iman ve güç için diz çökmüş dua eden birini, üçüncüdeyse bir cismin özelliklerini incelemekte olan bir kimyacıyı. (…) Ama koridor hepsine aittir ve insanlar bu odalarından çıkmak veya onlara girmek için uygun bir yol istiyorlarsa, söz konusu koridordan geçmek zorundadırlar” (James, 2017, 66).

 

Bu ifadelerden hareketle pragmatik tavrın esnek bir yapıya sahip olduğunu; iyi, doğru ve güzel sıfatlarının birtakım bireysel tecrübelerden mülhem adlandırıldığını söyleyebiliriz. Daha açık olarak söylersek, yaşama dair tercihlerimizin hayatımıza ne kadar yarar sağlamasıyla ilgili olmasıdır. Yani tanrı inancına sahip birinin bu inançtan kaynaklı yaşamış olduğu kıvanç onun yaşamını daha yaşanabilir hale getirecektir. Bu kıvanç tanrıtanımaz biri için de mümkündür. Aslında bu bölümü daha iyi anlamak için Pragmatizm’in doğruluk anlayışına bakmak gerekir.

Pragmatizm’in doğruluğa ilişkin tavrını James “Doğru, bize en iyi şekilde yol gösteren, yaşamın her bir parçasına en iyi şekilde uygunluk gösteren ve hiçbir şeyi dışarıda tutmaksızın deneyimlerin gereklerinin bir aradalığını mümkün kılandır” (2017, 81) şeklinde tanımlar. Bu arada James ortaya koymuş oldukları doğruluk kuramının henüz klasik evreleri geçirdiğinin de bilincindedir. Yani ortaya konan her yeni kuram gibi Pragmatik doğrulukta ilk başta saldırıya uğramaktadır (2017, 150).

Doğruluk dediğimiz şey öznenin nesneye vermiş olduğu bir sıfattır. Burada nesne ile kastımız yalnızca bir cisme sahip olan bir şey değil hakkında konuşabileceğimiz her şeydir. Yani bir matematik nesne olarak, sayıları; bir fizik nesne olarak, bardağı; bir metafizik nesne olarak, Tanrı’yı örnek verebiliriz. Bizim bu tür nesnelere ilişkin verdiğimiz doğruluk sıfatı durağan ya da mutlak değil, değişkendir. Burayı biraz açmak gerekir: Nesneye dair bilgimizin o nesnenin bizim yaşamımıza ne tür yarar sağladığıyla alakalı olmasıdır. Ancak James asla bir gerçeklik akışını reddetmemektedir. Ancak biz onun asla ne olduğunu bilemeyiz. Çünkü gerçeklik ile ilk karşılaştığımız anda onun pratik yaşamımıza dair ne tür yararı olduğuna dair tanımlama içerisine gireriz. Bu tanımlama değişkendir. Ben ağaca baktığımda atomların muazzam bir yapıya sahip olduğunu söylerken, bir başkası o ağaçta Tanrı’nın büyüklüğünü görebilir.

Pragmatik felsefenin doğruluk tasavvuru insan merkezli bir anlayışa sahiptir. Ölçü insandır. Ancak bu ölçü Antik Yunan’da bilginin göreceliğini savlayan sofistler gibi epistemolojik temelli bir tavır değildir. Rasyonalistlerin ortaya koyduğu mutlak doğruya karşı değişken doğruluktur. Aslında belki de bu doğruluk tavrının en iyi örneği, bilimsel araştırmalarda kullanılan paradigmatik tavırdır. Yani belirli bir paradigma bir dönem birtakım bilimsel araştırmaların referansı olurken; bir süre sonra ortaya çıkan bilimsel sorunları çözememekte ve krize girmektedir. Böylece yeni bir açıklama modeli ortaya çıkmaktadır. Aslında James bu tavrı şu ifadelerle desteklemektedir: “Yeni doğru daima bir araya giren, üstten eklenen türden bir geçiş olup; eski fikri minimum sarsıntı ve maksimum devamlılık gösterecek şekilde yeni olguyla bir araya getirir (2017,70).

Afşar Timuçin, Felsefe Sözlüğü’nde İnsancılık kavramını kısaca “insanı daha yüce bir yaşam biçimine ulaştırmayı amaçlayan öğretilerin tümü” (Timuçin, 2004, 286) olarak tanımlar. Aslında bu tanım James’in de kabul ettiği ve kitabında işaret ettiği Schiller’in şu ifadesini tam olarak imlemektedir: Pragmatizm, Hümanizm’dir (James, 2017).

Doğruluk bahsinde işaret ettiğimiz üzere gerçeklik bir akışkanlık içerisindedir ve doğru dediğimiz şey gerçekliğin kendisi değil, bizim gerçekliğe dair inancımızdır (2017, 182). Bundan dolayı verili bir gerçekliği biz amaçlarımıza göre tasarlarız. Buna tarihi bir olgu olarak şu örneği verebiliriz: Günümüzde fes takan insanlar ideolojik anlamda Osmanlıcı olarak değerlendirilir. II. Mahmud dönemine baktığımızda ise yeniçeri ocağının ilga edilmesi ve onun yerine kurulan ordunun fes takması ve ardından reayadan da fesin takılmasının istenmesi ıslahatçı/yenilikçi bir tavır olarak değerlendirilmiştir. (Beydilli, 2003, 352-357) Burada fes, iki farklı zaman diliminde farklı anlamlara sahiptir. Nesneye verilen isim, belirli bir dönemin insanının tasarımına bağlı olmasıdır. Daha anlaşılır kılınması açısından şu örnek de verilebilir: Evlilik sosyal gerçekliğin bir olgusudur. Bir dönem evlilik müessesesi görücü usulü şeklinde gerçekleşmekteydi. Ancak bugün evlilik kurumu her iki tarafın birbirini daha iyi tanıması için belirli bir süre beraber vakit geçirmeleri ve birbirlerine uygun olup olmadıklarına dair kanaate varmak için, daha tercih edilir olmaktadır. Aslında bu örnekten iki sonuç çıkarabiliriz: James’in işaret ettiği; yeni bilgiyi muhafazakar zeminde inşa etmek mümkündür (2014, 70) ifadesi ile hem bir geçmiş ile bağı kurmak hem de gerçeklik akışı içerisinde sosyal bir olgunun doğruluğunun değişkenliğini gösterebilmektir.

Sonuç olarak; Pragmatizm, insanı ve insanı ilgilendiren her duruma ilişkin çözüm üretmekte ve kanaatimizce en iyi yaptığı, bir ilerleme, değişim ya da bilimsel gelişme söz konusu olduğunda bu  olgulara ilişkin geçişkenliği sağlayan en iyi araç görevini üstlenmektedir.

 

 

 Yazar: Burak Ayaz

 

 

 

 

KAYNAKÇA  

JAMES, William (2017), Pragmatizm, Çeviren: Tahir Karakaş, İletişim Yayınları, İstanbul.

TİMUÇİN, Afşar (2004), “İnsancılık”. Felsefe Sözlüğü, Bulut Yayınları, İstanbul.

BEYDİLLİ, Kemal (2003), “II. Mahmud”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 27. Cilt, 352-357, Ankara.            https://islamansiklopedisi.org.tr/mahmud-ii–osmanli

 

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Burak Ayaz
Burak AYAZ, Eylül 1997’de Tuzla’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Darıca’da tamamladıktan sonra Düzce’de İngilizce hazırlık okuyup üniversite eğitimine bir yıl ara verdi. Daha sonra 2017 yılında Sakarya Üniversitesi Felsefe Bölümü'ne geçti. Dördüncü sınıf öğrencisi olarak eğitimini sürdürmektedir. Çocukluğunda nesnelerin isimlerinin nereden geldiği sorusu O’nun hayatını felsefeye yönlendirmiştir ve MozartCultures Felsefe kategorisinde yeni bir yazar olarak yazma etkinliğini sürdürmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.