Charles Bukowski ve “Çabalama” Felsefesi

Charles Bukowski ve “Çabalama” Felsefesi

Charles Bukowski Kimdir?

1920 yılında Almanya’da Heinrich Karl Bukowski adıyla doğan yazar ve şair, 2 yaşında ailesi tarafından Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderilmiştir. Babası Polonya asıllı ABD’li bir asker, annesi ise Alman bir terzidir.

“Babasından ilk dayağını yediğinde Virginia Road İlkokulu’na gidiyordu. Bir gün okulda kavga ettiğini bildiren bir notla eve gönderilmişti. Çok ağır bir biçimde cezalandırıldı. ‘Kıçım ve bacaklarımın arkası kamçı izi ve morkuklarla kaplandı.’ diye yazmıştı Bukowksi.” (Sounes, 2016: 19)

Bukowski, ömrü boyunca kullanacağı “Hank” takma adını da bu yaşlarda almıştır. Bukowski’nin kişiliğini oluşturan diğer bir olay ise yüzündeki aknelerdir. Howard Sounes, bu akneleri Bukowski’nin biyografisi “Çılgın Bir Yaşamın Kollarında Tutsak” kitabında şu şekilde aktarmıştır:

“Bunlar öyle basit sivilceler değil, yüzünde oradan oraya atlayan, ‘her biri elma büyüklüğünde’ çıbanlardı. Yüzünde ve vücudunun üst kısımlarında her yerde çıkmışlardı: göz kapaklarında, burnunda, kulaklarının arkasında, ensesinde, saçlarının arasında… Hatta ağzının içinde bile. ‘İçimde biriken zehir artık dışarı taşıyordu. Sessiz çığlıklarla, bulduğu delikten büyük bir şiddetle dışarı fışkırıyordu.” (Sounes, 2016: 21)

Bukowski ve Yazıları

Yazmaya başladığı günden itibaren dergilere yolladığı yazılar geri gönderilmiştir. Yazılarının geri gönderilmesi Bukowski’nin yazmayı bırakmasına neden olmamış, aksine daha çok yazmaya başlamıştır. Yazmaya bu denli bağlı olmasının sebepleri geçirdiği kötü çocukluk yılları ve sevmediği akneleri olarak düşünülebilir. Yazıları reddedildikçe Bukowski daha çok yazı yazıp göndermeye başlamıştır.

“Bukowski ilk öyküsünü yirmi dört yaşında yayımladı ve otuz beş yaşında şiir yazmaya başladı. Yazılarında genellikle ahlaksız bir metropol ortamı, Amerikan toplumunun ezilmiş üyeleri, doğrudan dil, şiddet, cinsel imgeler yer aldı ve eserlerinin çoğu, Henry Chinaski adlı otobiyografik bir figür etrafında toplandı.” (poets.org)

Gençlik yıllarında sürekli gittiği Los Angeles Halk Kütüphanesi’nde çokça zaman geçiren Bukowski, burada daha sonra hayatında çokça yer kaplayacak John Fante ile tanışmıştır. Daha sonra yeniden basılan Toza Sor kitabının önsözünü Bukowski yazmıştır.

“Cebinde birkaç doları varsa barlarda kafayı çekiyor, kendini Fante’nin yarattığı dünyanın bir parçası olarak hayal ediyor, bir gün Fante gibi yazar olmayı düşlüyordu. ‘Fante benim ilahımdı.’ diye yazmıştı, Toza Sor’un üzerindeki etkisi anlattığı bir yazısında, ‘Yazarlık hayatımın tamamında onun etkisini hissettim.” (Sounes, 2016: 29)

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda sürekli iş ve şehir değiştiren Bukowski, 2. öyküsü yayımlandıktan sonra yazmaya 10 yıl ara vermiştir. Bukowski 1994 yılında ölmeden önce 5300’den fazla şiir ve hikaye yazmıştır. Ölümünden hemen öne Pulp adlı romanını tamamlamıştır. Romanlarının çeşitli film uyarlamaları yapılmıştır. Ölümünden sonra şiirleri farklı kitaplar halinde yayımlanmaya devam etmiştir.

Ölümü ve Mezarı

Bukowski’nin mezarı ABD’nin Los Angeles şehrindeki Green Hills Memorial Park’tadır. Genel yazar ve şair tiplemelerine tamamen ters olan Bukowski; alkolik, kadın düşkünü ve küfürbaz biridir. Farklı kişiliği mezar taşına da yansımıştır. Mezar taşında “Don’t Try” cümlesi yazmaktadır. Don’t Try, buradaki anlamıyla Türkçe’ye “Çabalama” olarak çevrilebilir. Bukowski’nin bu düşüncesinin arkasında yatan motivasyonu 1990 yılında yazar William Packard’a yazdığı mektupta görmek mümkündür. Mektupta Bukowski’nin

“Çok çalışıyoruz. Çok çabalıyoruz. Çalışmayın. Çabalamayın. Orada. Direkt olarak bize bakıyor, kapalı rahimden çıkmak için can atıyor. Okullar? Okullar eşekler içindir. Şiir yazmak, mastürbasyon yapmak ya da bir şişe bira içmek kadar kolaydır.” (bukowski.net)

Şeklindeki cümleleri mezar taşındaki yazıyı anlamaya yardım sağlar. Mike Watt’un Linda Bukowski ile yaptığı röportajda “Don’t Try” cümlesini şu şekilde açıklamıştır:

“Şu büyük hacimli kitapları görüyor musun? Onlara Amerika’da ‘Kim Kimdir’ deniyor. Herkes, sanatçılar, bilim adamlar, her neyse. Oradaydı ve yazdığı kitaplar hakkında küçük bir şey yapmasını istediler ve en sonunda ‘Söylemek istediğin bir şey var mı?’ dediler. Bilirsin, ‘Hayat felsefeniz nedir?’ Bazı insanlar çok uzun şeyler yazıyor. Hank sadece ‘Çabalama.’ dedi.” (bukowski.net)

Sonuç Olarak

Bukowski’nin hayatı boyunca çabalamamak üzerine bu kadar çabalaması bir ironi oluştursa da geçmişi göz önünde bulundurulduğunda böyle yapmasının nedeni tahmin edilebilmektedir. Çocukluktan beri zor ve kötü zamanlar yaşamış ve hayatı boyunca mutsuz biri olmuştur. Yazıları ünlendikten sonra bile durumu değişmemiş ve kendini mutsuz olarak kabul etmiştir. Hiçlikten gelerek zenginliğe ulaşan Bukowski’nin macerası Amerikan Rüyasını andırsa da Bukowski hayatı boyunca mutlu olamamıştır. Başarısı da mutsuzluğundan besleniyor olacak ki mutsuzluğu arttıkça kitaplarının satışı da artmıştır.

 

Yazar: Kerem Karabulut

Editör: Merve Bektaş

 

Kaynakça:

 

Görsel Kaynakça:

YAZAR BİLGİSİ
Kerem Karabulut
Okur, yazar, dinler, bazen de çizer. Özellikle okur ve dinler.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.