Platon’un İdealizmi ve Ruh

03.06.2020
Platon’un İdealizmi ve Ruh

Aşırı idealist hatta naif, bir yanda da büyük bir zeka bahşedilmiş bir arkadaşınız varsa, bilin ki kendisi Yunan filozof Platon’un (MÖ 427 – MÖ 347) torunlarındandır. Platon, uzun yıllar boyunca Atina’nın siyasi ve sosyal yaşamında önemli bir rol oynayan, Yunan siyasetinin merkezinde bulunan bir aileden geliyordu. Platon denildiğinde aklıma uzak kıyıları ve olasılıkları düşünen ancak gerçekliği görünce hayallerden uyanan idealist bir genç geliyor. Özellikle akıl hocası ve dostu olan Socrates’in MÖ 399’da idam edilmesi onu çok üzmüştü. Doğal olarak ailesinin izinden gitmesi gerekirken, Atina’nın siyasi yaşamındaki dalavereler ve yolsuzluklardan duyduğu rahatsızlık nedeniyle bunu reddederek, bildiğimiz gibi, mükemmel bir düşünür, yazar, filozof ve idealizm kavramının yaratıcısı oldu.

Yönetim Şairlerde Değil Filozoflarda Olmalı!
Tahmin edebileceğimiz gibi, Platon tam bir idealistti. İdealizmi, Socrates’in ölümü başta olmak üzere, duyularımızın sadece ruhu değil, dünyadaki herhangi bir şeyi tanımlamaya yetmeyeceği inancı, değişik bir siyasi, etik ve ahlak benimsemesini sağladı. Çevresindeki siyasi dünyaya büyük bir güvensizlik duyuyor, ‘’yönetim şairlerde değil, filozoflarda olmalı’’ diyordu. Şairlerin ve duygusal yakarışlarının modern reklam yüzündeki etkisi düşünülürse, bu çağrıya pek kulak asmadığımız ortaya çıkıyor.
Platon, toplumun sorunlarını siyaset yoluyla değil felsefi söylemlerle çözmeye çalışıyordu. İnsan zekasının, Tanrı’nın zihnindeki yüce ideallere felsefe yoluyla yaklaşabileceğine inanıyordu. Filozoflar iktidara geçene dek insanoğlunun sorunlarının çözülemeyeceğine, acılarının dindirilemeyeceğine cidden inanıyordu. Bu konuda yazdığı sayfalarca eserse, ironik bir şekilde, döneminin oyun yazarlarını anımsatan diyaloglar şeklindeydi.
Platon sadece düzyazı yazıyor, başta şiir olmak üzere, şairlerin ve tüm sanatçıların yapıtlarını hor görüyordu. Bu küçümsemenin nedeni Platon’un duygulara ve hislere duyduğu güvensizlikti çünkü bunlar zehirlenmiş durumdaki beden ve duyuların eseriydi. Gerçek ancak sakin ve mantıklı bir kafayla bulunabilirdi. Platon için gerçek Tanrı’yla eşdeğerdi. Duygulara ve hislere seslenen sanatın elinden en fazla gerçeği kötü bir şekilde taklit etmek gelebilirdi. Platon’a göre taklit insanoğlunun yapabileceği en aşağı eylemdi. En yüce iş ise mantık yürütmekti. Platon’un idealizm merdiveninin en tepesindeyse sadece tanrıların yapabileceği, insanoğlunun gücünün yetmeyeceği bir şey vardı. Bu, başkaları tarafından ancak başarısız şekilde taklit edilen, orijinal formun yaratılmasıydı.
Platon’ un ruh kavramını kavrayabilmek için öncelikle Platon’un idealler hakkındaki düşüncesinin temeline bakmamız gerekiyor.

Temel Gerçeklik: Tanrı Tarafından Verilen Orijinal
Gerçeklik, yanılsama ve idealizmle ilgili kaygıları, Platon’u sadece ideal düzeyde var olan, bozulmamış mutlak gerçeklik kavramına götürdü. Ona göre ideal olmayan her şey kötü bir taklitti. Bu düşünce bize mutlak gerçeklik ve buna ulaşmanın olanaksızlığı konusunda bir fikir veriyor. Biz insanlar, nihai ve kusursuz gerçekliği yaşamak yerine, karşı konulamaz medya mesajları sayesinde mükemmelliğin taklidini -idealin kopyalarını- kabullendiğimiz ikinci el hayatlar sürüyoruz.
Platon dünyayı gerçeklik, sanat ve yanılsama kavramlarıyla değerlendiriyordu. Her şeyden önce temel gerçeklik vardı: Tanrı ya da küçük tanrılar tarafından, sadece bir kez yaratılan orijinal. Genellikle insanlar, kimi zamansa doğa, bu orijinalin kusurlu taklitlerini üretiyordu. Temel gerçekliğin taklitleri ikincil gerçekliği oluşturuyordu. Bunun ardından üçüncül gerçeklik geliyordu. Bu üçüncül gerçeklik genellikle temel gerçekliği anlatan tablolarda ya da insanların bu konuda yazdığı eserlerde görülüyordu.
Platon’un bir yatağı nasıl tanımlayacağını düşünün. Yatak odanızda hiç kuşkusuz bir yatak vardır. Elbette ki bu yatak bu konuda usta, becerikli bir isim tarafından yapılmıştır. Bu, Platon açısından özel, onun yaşadığı dönemlerdeki yataklara oranla çok daha rahat bir yatak olacaktır. Çünkü maliyet, malzeme, zaman ve diğer maddi kısıtlar dahilinde, olabildiğince rahat olması için tasarlanmıştır. Platon dikkatimizi yatağın formuna çeker. Sadece tek bir ideal yatak formu vardır. Diğerleri bunu taklidi, kötü bir kopyasıdır. Platon, ideali temelde böyle algılıyordu: Tek bir ideal, bir yığın kopya.

Kaynakça ;
Wolf F. A. (2009) Evrenin Ruhu, crea yayınları

Süleyman Çengel

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.