Koku: Bir Katilin Hikayesi’nde Benlik Problemi 

Koku: Bir Katilin Hikayesi’nde Benlik Problemi 

Alman edebiyatının önemli yazarlarından Patrick Süskind’ın “Parfüm: Bir Katilin Hikayesi (Das Parfum: Die Geschichte Eines Morders)(1985)” adlı ünlü romanından aynı adla uyarlanan film, oldukça dikkat çekmiştir. Uzun yıllar filmi çekilemeyeceği söylenen bu karmaşık ve zor hikâyeyi, Tom Tykwer 2006 yılında beyaz perdeye aktarmış ve takdire şayan yönetmenliğini ortaya koymuştur. 18. yüzyıl  Fransası’nda,  doğaüstü bir özelliğe sahip olan başkarakterin yaşadıkları anlatılırken çarpıcı bir toplum eleştirisi de yapılmıştır. Psikolojik ve sosyolojik birçok açıdan ilginç ayrıntılara yer verilen hikâyenin sürükleyiciliği ve derinliği üzerine çok fazla tema işlenebilir. Bu yazıda ise, başkarakterin hikâyesi üzerinden kimlik sorunu ele alınarak inceleme yapılmıştır.  

Koku: Bir Katilin Hikayesi

“On sekizinci yüzyılda Fransa’da, dahi ve iğrenç kişiler yönünden hiç de yoksul olmayan bu dönemin en dahi ve iğrenç kişilerden biri sayılması gereken bir adam yaşadı.”(Süskind, 2008, s. 7) 

 

NOT: BURADAN SONRASI SPOILER İÇERİR.

Filmin Hikâyesi: 

Jean Baptiste Grenouille, 1738’de Paris’in en kötü kokularının birbirine karıştığı bir balık pazarında bir isyanla açar gözlerini. Dünyaya gelişi, felaketi ve mucizeyi beraberinde getirir. Annesi onu ölüme terk etmesine rağmen, bir mucizeyle açar gözlerini. Yaşamının daha ilk anı annesinin idamına sebebiyet verir. Sevgisiz çocuğun felaketi burada başlar. 

Kimsesiz bir hayata başlayan Grenouille, sert bir kadın olan Bayan Gaillard tarafından aslında gerçekten rezil hâlde denebilecek yetimhanede bulunan diğer çocukların yanına atılır. Her ne kadar kötü görünse de bu yetimhane, hiç kabul edilmediği dünyada, Grenouille için uygun bir yetişme alanı olur. En yoğun duyguların hâlihazırda nefret ve öfke olduğu bu yerde, onun farklılığı gözde büyümez. Henüz bir bebekken bile ona çevresi tarafından korkuyla bakılır. Hatta yetimhanedeki diğer çocuklar onu öldürmeyi isteyecek kadar tedirgin olmuşlardır.  

“Koku”

Grenouille sevilmeden, yalnız büyür ve çok uzun bir süre hiç konuşmaz. Ona göre burnu, çevresini anlamlandırmanın tek yoludur. Öte yandan koku duyusu haricindeki insani özellikleri hiç gelişmemiştir. Ne düşünür ne bakar ne de duyar; yalnızca koklar. Çevresindeki her şeyi kokular ile zihnine kaydetmeye başlar.

Artık bir genç olduğunda Bayan Gaillard onu çalışması için bir tabakhaneye verir. Gittiği her yerde olduğu gibi burada da Grenouille’e bir insana bakıldığı gibi bakılmaz, ölümüne çalıştırılır. Zamanla Grenouille, Paris’in “öteki yüzü”nü görmüştür. Geldiği yerin aksine burnunun duyduğu en güzel kokular oradadır. Özellikle parfüm dükkanları tarafından büyülenir.  

 

Paris’te bir akşam, hayatında bir dönüm noktası olacak olan kokuyu alır. Şimdiye kadar duyduğu kokuların en büyüleyicisi olan koku genç bir kıza aittir. Kokuyu sindirebilmek, ona sahip olmak ister fakat bu istekle kıza yaklaşırken onu korkutacağını düşünemez. İnsani duygulardan yoksunluğu yanlışlıkla kızı öldürdüğünde daha da göze çarpar. Grenouille o anda ölümün, kokunun da ölümü demek olduğunu iyi anlar ve hayatında duyduğu en güzel kokuyu kaybetmenin şokuna girer. Kendine yeni bir amaç edinir: Kokuyu -özel olarak insan kokusunu- hapsetmeyi öğrenmelidir.  

Parfüm sektörünün önde gelenlerinden biri olan Baldini’ye yeteneğini gösterir, ondan çalışmak ve parfüm yapmayı öğrenmek ister. Geçmişteki ününü kaybetmeye başlayan Baldini, onun yeteneği ile yeniden dikkat çekeceğini düşünür ve parfümlerle ilgili bildiklerini Grenouille’e aktarır. Grenouille için her bilgi yetersiz kalır. Kokulara olan doyumsuzluğu ve amaçları doğrultusunda parfüm imalatının ana vatanı olarak belirtilen Grasse’a doğru yola çıkar.  

Diğer bir dönüm noktası da bu yalnız yolculuğunda vardığı farkındalık hâlidir. Hayatı boyunca koklayarak anlam kazandırdığı dünyada kendi kokusu olmadığını fark eder. Bu, onun için yıkıcı bir düşüncedir. Çünkü zihninde kendine bir yer bulamaz; tanımlanmamış, hiç var olmamış gibi hisseder. Yıllarını geçirdiği mağaradan farkındalığın dehşeti ile çıkar. Tek ve nihai amacı bir kokuya sahip olabilmek olmuştur. Aklında olan mükemmel parfümü elde etmeyi başarabilirse bir kimlik edineceğini düşünür. Çünkü doğduğundan beri “her varlık ruhunun maddi hâli kokularıdır” fikrine inanıyordur. 

Trajik ve Çarpıcı Son: 

Bu şekilde başlayan yolculuğu, kokularını hapsetmek için öldürdüğü 25 kız ile son bulur. Mükemmel parfüm için hayatını değiştiren o kokuya, ilk karşılaştığı kızıl saçlı kızın kokusuna son kızda yeniden ulaşır. Bir diğer yanda, genç kızların ardı sıra ölümleri halkı endişelendirir, kızı olan herkes korku ile hareket etmeye başlar. Korku ve intikam duygusu ile dehşet verici cinayetlerin sorumlusunun peşindedirler. Parfümü tamamlamasının hemen ardından Grenouille tutuklanıp idama mahkûm edilir. Öfkeli halk ona nefret kusup, ondan intikam isterken Grenouille bir hamleyle efsanelerde yaşayacak bir sahneyi göz önüne serer: Parfümü sürdüğü andan itibaren kızı öldürülen baba bile ona inanılmaz bir sevgi duyar, duyduğu sevgiyi neredeyse ona tapacak kadar doruklara taşır.

 

“Ömründe bir kere öbür insanlar gibi olup içindekini dışa vurmak istiyordu: Nasıl onlar sevgilerini, aptalca hayranlıklarını dışa vuruyorlarsa o da nefretini dışa vurmak istiyordu şimdi. Bir kere, sadece bir kere kendi gerçek benliğiyle anlaşılıp başka bir insandan kendi tek gerçek duygusuna, nefretine bir yanıt almak istiyordu.” (Süskind, 2008, ss.237-238) 

Grenouille’ın Benlik Problemi ve Nefreti: 

Koku, her ne kadar onu halkın nefretinden korusa da kendi nefretine yenik düşmesine engel olamaz. İçinden yayılan ve tüm insanlığa karşı onda yargı oluşturan bu nefret duygusu Grenouille için kurtuluş noktası olmadığının göstergesidir. Çünkü sahip olduğu hiçbir şey aslında onun değildir. Mükemmel kokunun ona verdiği güç, kimliğini değiştirmez. Mükemmeliyet uğrunda yok saydığı ve mahvettiği her duygu tokat gibi çarpar yüzüne. Bunca zaman aslında insanlar arasında kendine bir yer bulabilmek için uğraşmış fakat maalesef ait olabilme düşüncesinden zamanla uzaklaşmıştır. Evrene hükmedebilecek bir güce sahipken bu gücün gerçeklikte bir karşılığı olmadığını; yalnızlıktan ve sevgisizlikten aslında hiç uzaklaşmadığını anlar. Oluşturduğu mükemmel parfüm, insanların onu ilahi bir varlık olmasını sağlayan o kokunun anlam taşımadığı tek yer Grenouille’ın kendisidir. 

 
Yazar: 
Hilal Çavuş
Editör: Emine Türal

 

Kaynakça 

  • Süskind, P. (1987). Parfüm: Bir Katilin Hikayesi ( Turan, T. Çev.). İstanbul: Can Sanat. 
  • Tykwer, T. (Yönetmen) & Eichinger, B. (Yapımcı). (2006). Perfume: The Story of a Murderer [Film].  

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Hilal Çavuş
2002 yılında doğan Hilal, Karadeniz Teknik Üniversitesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisidir. Farklı alanlarla ilgilenerek kendini meşgul etmeyi ve keşfetmeyi seviyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.