Gotik Resim Sanatının Doğuşu, Gelişimi
Resim sanatının ilk örneklerine insanoğlunun en ilkel halinin mağara duvarlarına yaptığı resimler ile başladığını söylemek mümkün; ancak hiç şüphesiz ki sanat özellikle de resim sanatı günümüzdeki haline ulaşana kadar birçok kırılma noktası yaşamıştır. Bu kırılma noktalarının resmin ve sanatın yapısını en büyük ölçüde değiştirdiği dönem Gotik dönemdir. Gotik sanat üslubunun yaşandığı uzun dönemde sanat bir kavram olarak fenomenler ve kargaşalardan sıyrılarak bugün anladığımız kelime anlamına kavuşmuştur.
Gotik isminin etimolojik kökeni, Güney İskandinavya’nın Gotland bölgesinde oturup dördüncü ve beşinci yüzyıllar arasında düzenledikleri akınlarla Roma’yı yağmalayan kadim bir Germen kavmine dayanır (Gotlar daha sonra Ostrogot ve Vizigotlar olarak ikiye ayrılır). Gotik sözcüğünü kullanan ilk kişinin, İtalyan ressam, mimar ve sanat eleştirmeni Giorgio Vasari (1511–1574) olduğu ileri sürülmektedir. Vasari, gotik sözcüğünü olumsuz bir bağlam içinde, klasik karşıtı anlamında değerlendirmiştir. Hem yağmacı bir kavim olmaları hem de Hıristiyan olmadıklarından dolayı Gotlar Romalılar’ın gözünde barbardılar.
Gotik dönemin ilk örneği 12.yy’da yapılan, Fransız Kraliyet Mezarlığı olarak da kullanılan St. Denis Katedralidir. Kilisenin başrahibi Abot Suger 9. Yy’da yapılan kilisenin kraliyet hanedanı kabristanı olarak yetersiz kaldığını düşünüyor ve eski kiliseyi yenilemeye başlıyor. Hristiyanlık inancında yeryüzündeki her kilise Kutsal Kudüs’ün bir yansımasıdır. Yeryüzündeki cenneti temsil eder. Bu nedenle başrahip,Katedralin küçük pencerelerle loş bir aydınlatmaya sahip olmasını istemiyor ve daha büyük pencereler için farklı mimari teknikler denetiyor. Işığın ilahi bir niteliği olduğunu düşünen Suger,o dönemde fazla yenilikçi bir düşünce tarzı benimsiyor. Hiç şüphe yok ki Gotik sanatını ona ve onun düşünce sistemine borçluyuz. Sanat tarihçisi Erwin Panofsky, on ikinci yüzyıl Fransa’sında özellikle Paris ve çevresinde ortaya çıkan bu mimari tarzın “Opus Francigenum” (Fransız işi) olarak adlandırıldığını ancak zamanla uluslararası bir tarza dönüştüğünü belirtir (Panofsky, 1985, s. 4).
(MİMARİDE GOTİK ÜSLUBU detayları için)
Katedrallerin koca pencerelerine yapılan vitray özellikli camlar gotik resim sanatının temellerini oluşturur. Ve ayrıca Fransız Saray Kütüphanesi için ısmarlanan el yazması kitaplarda bulunan bolca resim klasik tarzdan sıyrılmış ve Gotik tarzında çizimler yapılmaya başlanmıştır. Ancak Gotik resim yükselişini 14.yy İtalyası’na borçludur.
Fransız resmindeki bu devrim daha çok Fransa’da çalışmaya gelen bir grup Flaman sanatçının eseri olmuştu. Bu Kuzeyli sanatçıların naturalist eğilimleri Paris, Dijon ve Bourges gibi sanat merkezlerinde gotik sanatın devamıyla kaynaşarak uluslararası gotik sanatın ortaya çıkmasına zemin oluşturmuştur.
Prag, Valencia, Milano, Hamburg gibi şehirlerde birden oluşmaya başlayan bu uluslararası üslup, düşsel bir dünya tasarımıyla gündelik hayattan görünümlerin bir arada ele alınışına dayanıyordu. Bu farklı ve hoş karşıtlık Duc de Berry’nin korumasında çalışan Limbourg kardeşler (Pol, Hennequin, Hermann) gibi sanatçıların eserlerinde görülür. Les Tres Riches Heures du Duc de Berry adını taşıyan başeserin minyatürleri de bu ressamların eseriydi.
Burgundy ressamları, Beaumetz, Melouel, Bellechose (1400-1444)’un eserleri de benzer özellikler taşırlar.
Gotik dönem sanatçıları yeni bir sanat akımının tüm dünyayı kasıp kavurmasıyla kendi sınırlarının dışına çıktılar. Yeni buluşlar yaparak, gözlemde titizlik, parlak ve canlı renkler ürettiler. Van Eyck, Fransız Fouguet, cüretli düzenlemeler, aydınlık mekânlar,perspektif yorumlarla tarzı geliştirdiler.
Mimari eserlerde ışık ve hareketi destekleyen renkli vitraylar kullanıldı. Görsel bir zarafet oluşturuldu. Gri, gümüş renkler çok kullanılmaya başlandı.Dürer gibi sanatçılarda bu tarz yücelirken, Donatello Ghiberti, ,Ucello, Castagno’nun vitrayları Rönesans’ın habercileri oldu.
Yine bu yüzyılda şövale resmi denilen çığır açıldı. Kral İyi Jean’ın portresi (Louvre müzesinde), 1350 tarihini taşıyarak, bu çığırdaki resmin en eskisi sayılır (Güvemli, 2007:49).
15. Yüzyıl ilk yarısında Flemalleli Usta (Robert Campin), Jan Van Eyck gibi Kuzeyliler ve Masaccio gibi İtalyan ressamları resim sanatında yepyeni bir stile ulaşırken Fransız ressamları İngiltere-Fransa arasındaki yüzyıl savaşları yüzünden geride kalmış, uluslararası gotik üslubun sınırlarını aşamamışlardı. Fransız resim okulu ancak 15. Yüzyıllın ikinci yarısında gelişti. Ama yine de Flaman ve İtalyan okullarıyla karşılaştırılabilecek etkinlikte olduğu söylenemezdi.
Bu dönemde Floransa’da Giotto ile resim, iyice değişti. Floransa Okulu denilen bir ressam grubu, resim sanatına eski Yunan’ı hatırlatan insancıl değerler getirdiler. Floransa okulu, resim tekniğinde de iki büyük yenilik yaptı: birincisi, perspektifi keşfetti, ikincisi de renkliliği (Güvemli, 2007:)
Resim sanatı bağımsız ve bireysel bir sanat olma yolunda ilerlemeye başladı. Bu sürecin en önemli ressamları arasında yer alan Giotto’nun Avrupa resminin ilk önemli öncülerinden biri ve belki de tesiri en güçlü kural koruyucu olduğu gerçektir. Giotto, Rönesans anlayışında resmin ilk öncüsüdür . (Mittler&Ragans, 1999:155).
Giotto,Ölü İsa’ya Ağıt adlı eserinde mekan duygusunu verirken Ortaçağ resminden çok farklı bir yere sanatını taşımıştır. Ortaçağ resimlerinde mekan tek bir düzeyde işliyordu. Kutsal resimlerde arkada yıldızlar kullanılıyordu ancak bu da mekana derinlik duygusu katamıyordu. Giotto’nun bu eserinde en önde oturan insanlar ve arkadaki kayanın yanında bulunanlar ile derinlik duygusunu sağlamıştır. Ve ayrıca önde oturan arkası dönük insanların matemi yüzleri gözükmemesine rağmen hissedilebiliyor. Gökyüzündeki meleklerin canlılığı ile yeryüzündeki insanların matemi bir tezat oluşturuyor ancak resimdeki diğer ögelerle birlikte bu tezatlık İsa’yı resmin merkezine taşıyor.
Tüm bu nedenlerden dolayı İtalya’da Ortaçağ’ın Gotik üslup ile birlikte en iyi ifadesini veren ressam Giotto’dur. Onun resimleriyle resim sanatı anlam ve gerçekçilik kazanmıştır. Bizans dönemi uykuya yatan tüm bu hisler Giotto ile canlanmış,resme bakanları heyecana getirmeyi başaran müthiş kompozisyonlar yaratmıştır. Giotto yarattığı resimlere kendi gerçeklik duygularını,hacimlerini ve ağırlık hissini verir. Yarattığı resimlerde derinlik duygusu ve renkleri işleyişi takdire şayandır. Ancak en büyük devrimi yarattığı gerçeklikte saklıydı denebilir. Gotik ressamlardan ve Giotto’nun ustası olan Cimbau bir keresinde Giotto’nun resmine yaptığı sinek eklemesini gerçek sanmış ve kovmaya çalışmıştır.
Giorgo Vasari’nin de deyimiyle “Renkle dolu alanda ilk hatlar beliriverir”. Giotto ışık ve gölgede,gerçekçilikte ve derinlik algısında büyük çığırlar açmış resim sanatını günümüzde olduğu yere getiren müthiş işlere imza atmıştır.
Giotto için; “ Resmi plastiğin üzerine yükseltmiştir.”denir. Gerçekten de Giotto Batı sanatında resim devrinin başlangıcı sayılır. 1334 yılında Giotto Floransa Katedralinin inşaatına şef olarak getirilmiştir. O zamana kadar bu görev yalnız mimarlara ve heykeltıraşlara veriliyordu. Böylece ilk kez ressam olan Giotto’ya verilmiş oldu.
Duccio’nun veya antik veya ortaçağ öncüsünün bir örneğini incelediğimizde gözümüz ayrıntılara kayar. Parçalardan sonra yüzeyin bütününü kaplar.Giotto’da ise; tüm resim bütün olarak algılanır. Örnek olarak İsa’nın Kudüs’e Girişi freskinde düşey çizgiler, topluluğu oluşturan soldaki havariler grubu; sağdaki eğik karşılayıcı grupla karşı karşıya buluşturmuştur; ortada İsa ise iki grup arasında kaynaştırıcıdır.
Tüm bu bilgiler ışığında ele alırsak Gotik resim, günümüz resim sanatına uzanan yolun başlangıcıdır denebilir. Bu anlayıştan sonra insana ve ifadeleri çizmeye duyulan heyecan ve merak artmış bu da Rönesans’ı tetiklemiştir. Gotik Resim ve Gotik Sanat seneler içinde ilk kullanıldığı anlamından çok farklı bir düzeye ulaşmıştır. Özellikle de Giotto ile modern sanatçı kavramı oluşmuştur. Vitray sanatının doğuşu ile belki günümüzdeki el sanatları alanı doğmuştur. Sanat kendi özgün kimliğine bu dönemde kavuşmuştur.
Cansu Doğuç
Kaynakça
Mittler, G. & Ragans, R. (1999). Understanding art, New York: McGraw-Hill. Mondadori, A. (1978) Sanat Tarihi Ansiklopedisi, Cilt:2, (Çev: Hasan Kuruyazıcı &
Üstün Alsaç). Görsel Yayınları,
Turanî, A. (1971). Dünya sanat tarihi, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları: 99
Gombrich, E.H. (2007). Sanatın Öyküsü (Çev: Erol Erduran-Ömer Erduran) İstanbul: Remzi Kitabevi.
Abdullah Ayaydın,A Glance at Gothic Art from Twenty-First Century Perspective
Güvemli, Z. (2007). Sanat Tarihi, İstanbul: Varlık Yayınları.
Leuchak, M. R. (1988). The Old World for the New: Developing the Design for the Cloister.” Metropolitan Museum Journal, Vol. 23 Retrieved [27.01.2010] from http://www.metmuseum.org/publications/journals/1/pdf/1512857.pdf.banne