Hakikatten Gerçekliğe: Post-Truth Üzerine

07.04.2021
Hakikatten Gerçekliğe: Post-Truth Üzerine

Post-Truth’u Anlamak

2016 yılında Oxford sözlüğü, post-truth (gerçek ötesi) kelimesini “yılın sözcüğü” seçti. Şu anda ve yakın gelecekte tartışmasız olarak akademi ve düşünürler arasında en çok konuşulan olgulardan biri olduğu söylenebilir. Bu olguyu daha iyi anlayabilmek için ilk önce “gerçeklik” ve “hakikat” arasındaki farkı öğrenmek gereklidir. Hakikat denilen şey, her zaman “bana göre” olmak zorundadır, bireyseldir, bireyin zihni ve düşüncesi ile var olandır. Öteki taraftan gerçeklik ise bireyin zihnine ihtiyacı olmadan var olan/olabilendir. Hiçbir şekilde öznel olmayan, öznel olmaya en uzak olandır.

Gerçeklik ve hakikat birbiri ile iç içedir. Bu da aslında varoluşsallığın gerçeklikten başlaması anlamına gelir. Gerçek hiçbir zaman entelektüel zihinlere yüzünü göstermemiştir ya da her defasında farklı şekilde göstermiştir. Antik Yunan’dan beri üzerinde düşünülüp kesin bir kanıya varılamamasının en büyük nedeni budur. Gerçekliğin yüzü -var olma biçimi olarak- insanlığa ters olabilir veya olmayabilir. Gerçeklik, kendini göstermek zorunda değildir. Diğer taraftan hakikat öyle değildir, yüzü insanlığa doğru dönük olandır. İnsanlık uzun süreli gerçeklik üzerine düşünme sürecinin sonunda, içinde bulunulan dönemde çıpasız ya da referanssız kalmıştır. Bu durum da hakikati her insanın bilgisine ve eğitim seviyesine göre değişen bir olgu yapmıştır.

Plato’nun Mağarasından Günümüze

Plato'nun mağarasıPlaton’un Mağara analojisinde insanlar, doğduklarından beri bir mağarada bütün vücutları çok sıkı bir şekilde bağlı ve esirdir. Birey, dış dünyadan ve gerçeklikten gölgeler, sesler, yanılsamalar görür. Bu gördüklerini de zincirlerini kırıp mağaradan çıkamadığı için gerçeklik sanmakla yetinir. Zincirlerini kırıp mağara dışına çıkabilen elit, filozof kişi sayısı çok azdır ve bu az sayıdaki kişiler mağaranın dışını görebilmişlerdir. Tekrar mağaranın içine girip zincirli olan insanlara gerçeği anlattıkları zaman, ayaktakımı (zincirli insanlar) tarafından alaya alınırlar.

Eski çağlarda insanlık, mağara içerisindeki dünyada istemsizce hapisken artık dijitalleşme ile yeni bir mağara olgusu daha ortaya çıkmıştır. Bu yeni dijital mağaraya birey aslında isteyerek girer, yaşadığı dünyadaki problemlerinden uzaklaşmak ve daha huzurlu bir hayat istenci en büyük sebeplerdir. Yeni dijital mağarasında sorunları çok daha azdır, istediği zaman istediği şeyi yapmakta özgürdür. Adeta kendi kuralları geçerlidir. Bu gerçek dünyadan uzaklaşma yöntemi kişiyi sanal bir dünya içerisine tıkar. Dijital mağara her geçen gün daha da gerçekçi olmaya ve yaygınlaşmaya doğru yönelmektedir. Bu süreç şunu gösterir ki insanlık zaman ilerledikçe huzur bulmak için kendisine sahte dünyalar yaratmaya devam etmektedir.

Post-Truth Sorunları

Post-Truth çağında asıl sorun şuradadır: Hakikatin değersizleşmesinden dolayı eskiden sadece elit kitle tarafından söylemlerle merkezden kontrol edilebilen kitle, artık başka kitleler tarafından da üretilebilen söylemlere inanmaya ve onu hakikati olarak görmeye başlamıştır. Post-truth’un çıkış kaynağına ya da en büyük sebebi nihilizmdir. Hiçliği isteme durumu ve bütün değer yargılarının boşalttırılması, insanlığı modernist anlayıştan sonra post-truth’a yönlendirmiştir. Artık değerler arasında hiyerarşi yoktur. Mordenizm’de temel çıpa akıldır, daha fazla rasyonel olmak yüceltilen bir durumdur. Bu da entelektüel zihinlerin toplum içerisinde çok daha yüceltilmesini sağlar. Fakat insanın yapısı gereği o kadar rasyonel olması normal olmadığı için insanların iç dünyası ve duygu durumu bunu kaldıramaz ve hemen rasyonelliği askıya alır.

Günümüz dünyasında bulunulan durumda da rasyonellik askıya alınmış, duygular ön plana çıkmıştır. Bir bakımdan post-truth, modernizmin bir çatlağı olarak gösterilebilir. Çok fazla rasyonalite insanın doğasına aykırıdır, çok fazla duyguyla hareket etme, hakikat yaratma ise toplum olarak daha geriye gitmek anlamına gelir. Aynı zamanda hakikatin değersizleşmesi demektir. Bu durumların sonuçları günlük yaşantıdaki olaylarda çok rahat bir şekilde görülebilir. Örnek olarak Trump’ın Amerikan başkanı olması ve Brexit olayı gösterilebilir. İki durum da popülizm aracılığıyla kitleleri manipüle ederek yönlendirme sayesinde gerçekleşmiştir. Bu olaylar, elit ve önder kişi/kişilerin doğru şekilde seçilmesinin önemini daha da çok öne çıkarmaktadır.

Çözümler

Kimi kişiler tarafından Nietzsche, post-truth kaynağı olarak görülse de aslında öyle değildir. Çünkü post-truth’da değerler arası hiyerarşi kurulamaz. Post-truth’un kaynağı nihilizmdir. Nietzsche değerler arasında hiyerarşi kurmaktadır. Nietzsche’ye göre hakikati dillendirecek olan kişi kesinlikle dürüst ve adil olmalıdır. Post-Truth’da asıl sorun burada çıkmaktadır çünkü post-truth’da dürüstlüğün ve adilliğin önemi yoktur. ‘’Hangisi doğru?’’ diye soru sorulur ancak doğruyu bulmak için sorulması gereken asıl soru ‘‘Kim söylüyor?’’ olmalıdır. Yani Nietzsche’nin hiyerarşi ve hakikat anlayışını kullanmak gerekir. Burada ölçüt erdemli olmaktır. Erdemli insanın hakikati, yükseğe alınması elzemdir. Çünkü doğrunun ne olduğunu anlamak ve uygulamak için erdemli olmak zorunluluktur, erdemli olabilmek için de çok sağlıklı bir duygusal kavrayışa sahip olmak lazımdır. Bir diğer değişle önemli olan ‘’soylu’’ ya da ‘’bayağı’’ oluşudur.

Diğer yandan algoritma, teknoloji ile insanların hayatına girmiştir. Her geçen gün önemi artmakla birlikte çok daha ötesi olarak, insanın algoritma ile Tanrı yaratma istenci doğmuştur. İnsan, varlığından beri bir Tanrı yaratma istencindedir. Şirketler algoritmayı çok etkili bir şekilde kullanırlar ve çok yüksek seviyede verim alırlar. O yüzden algoritmaya güven çok yüksektir, şimdiye kadar insanlığı hep daha iyi bir noktaya taşımada yardımcı olmuştur. Daha da ileri bir noktaya giderek “Madem algoritma yeteri kadar “data” topladığı zaman en doğru kararı verme yetisine sahip, o zaman neden yeteri kadar büyük bir “Big Data” ile hayatın her alanında ne yapmamız gerektiğine algoritma karar vermesin?” fikri, entelektüeller arasında sıkça konuşulmakla birlikte film ve kitaplara da çokça ilham vermiştir. Peki insanlığın algoritma ile Tanrı yaratma fikri mantıklı mıdır? Algoritmaya güvenilebilir mi? Bakıldığı zaman algoritma şu ana kadar hep ticari amaçlarla ya da manipülasyon için kullanılmıştır. Belirlenen amacına göre gerçekten iyi sonuçlar vermektedir. Lakin bu bir gerçektir ki algoritma Tanrılaştırması, yanlış amaçlar için kullanıldığı zaman insanlık için bir çöküş olabilir. Algoritmaya tam olarak güvenilemeyebilir, çünkü bir noktada bir menfaat için hazırlanması gerekebilir. Algoritmanın varoluşu gereği bu, zorunluluktur; o, bakış açısının (hakikat) iyiliği için çalışacaktır. İnsanlık tarihi bize gösterir ki insan kendisi Tanrı olmayı başarana kadar acıyı azaltmak için kendine Tanrılar yaratmaya devam etmeye çalışacaktır.

Yazar: Furkan Türkyaşar
Editör: Fuad Eren

Kaynakça

  • Baç, M. (2019). Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve Geri Dönüşü Üzerine. Pasajlar, 1, 17-34.
  • Köktürk, M. (2020). Post-Truth ya da Mağaraya Dönüş. Pasajlar, 2, 35-55.
  • Korkut, R, B. (2020). Böyle Söyledi Nietzsche: Nihilizm, Post-Truth ve Benzerleri. Pasajlar, 3, 57-71.
  • Kayaduman, C, K. (2020). Post-Truth’un Şifası Algoritmik Bilgi mi?  Pasajlar, 11, 211-224.

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.