Toz Bezi: Şehirde Kaybolmuş Hayatlar

Toz Bezi: Şehirde Kaybolmuş Hayatlar

 

Yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını Ahu Öztürk’ün üstlendiği Toz Bezi, yürek burkan hikayesiyle 2015 yılında seyirciyle buluştu. 35. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale En İyi Film Ödülü ve En İyi Yönetmen Ödülü’nün sahibi olmuş bu film, evlere temizliğe giderek İstanbul’da hayatlarını sürdürmeye çalışan Nesrin (Asiye Dinçsoy) ve Hatun’un (Nazan Kesal) hikayelerini anlatıyor. Ahu Öztürk filmde ekonomik, kültürel ve etnik farklılıklardan doğan sınıf çatışması ve ırkçılık gibi sorunları ele almış ve bunların Türkiye’deki yansımalarını tüm çıplaklığıyla beyaz perdeye aktarmayı başarmış.

 

Nesrin ve Hatun

toz-bezi-sehirde-kaybolmus-hayatlar

Nesrin küçük kızıyla yaşayan ve evlere temizliğe giderek para kazanan bir anne. Göç ettiği ve bir hayli yabancılık çektiği bu koca şehirde kimsesi olmayan Nesrin’i kocası Cefo da terk etmiş. Filmin ilerleyen dakikalarında öğreniyoruz ki Cefo’nun iş bulamaması nedeniyle çıkan kavganın ardından Cefo evi terk etmiş ve Nesrin kızıyla bir başına kalmış. Öyle ki temizliğe giderken bile kızını yanında götürmek zorunda. Bir süre kocasının neden eve gelmediğine anlam veremeyen Nesrin, günler geçtiği halde eve gelmeyi bırak telefonlarını bile açmayan kocasının onu terk ettiğini kabulleniyor ama üzülmeye bile vakti yok çünkü bakması gereken bir çocuğu var.

 

toz-bezi-sehirde-kaybolmus-hayatlar

Hatun, Nesrin’in komşusu. Kocası ve oğlu ile yaşıyor. Nesrin’e göre daha oturmuş bir düzeni olan Hatun, İstanbul’daki bu karmaşaya ve zorlu hayata alışmış görünüyor. En büyük hayali bir gün, temizliğe gittiği evlerden birinde yaşayabilmek ve belki de bu hayali ve umudu sayesinde ayakta kalıyor. Sürekli kocası Şero’nun hiçbir şey yapmamasından şikayet ediyor ve haklı da. Film boyunca da görüyoruz ki Şero elle tutulur hiçbir iş yapmıyor.

 

Bağımsız Kadını Yaratmak

Filmde değinmek istediğim en önemli noktalardan biri farklı sosyal statüye sahip kadınların birbirlerine nasıl bağlı oldukları konusu. Erkek egemen toplumda normların belirlediği ve dayattığı bir hayat içinde sıkışıp kalmaktan kurtulmak ve kendi ekonomik özgürlüğünü elde etmek isteyen bir kadının başka bir kadına nasıl bağımlı olduğunu görüyoruz.

Modern dünyada, sadece erkeğin evi geçindiren kişi olduğu bir sistemi reddedip kadınları da işgücüne dahil ederken aslında hala ev işlerini yapması gereken birine ihtiyaç olduğunu unutuyoruz. Çünkü bir evde hem erkeğin hem de kadının çalıştığı bir senaryoda bile temizlik, yemek ve çamaşır gibi temel ev işlerinden sorumlu kişi de kadın olarak görülmektedir. İşte tam da bu noktada çalışan kadının ev işlerini yaptırdığı “gündelikçi” ya da “temizlikçi” kadına nasıl bağımlı olduğunu görüyoruz. Bu anlamda Toz Bezi filmi, gerçek hayatın hiyerarşik yapısının iyi bir yansıması. Sistemin nasıl çalıştığını gösteren iyi bir örnek. Bir tarafta toplumda belli bir statüye sahip, bir temizlikçiyi karşılayabilecek ekonomik yeterlilikte orta-üst sınıf kadını duruyor. Bir tarafta ise memleketlerini terk edip gelmiş ve hayatın onları getirdiği bu durumda para kazanmak için başkalarının evlerini temizlemek zorunda olan Nesrin ve Hatun…

 

Şero ve Cefo

Üzerinde durmak istediğim bir diğer nokta da filmde erkek kavramının nasıl güçsüzleştirildiği ve erkeklerin görmezden gelindiği konusu. Film boyunca Nesrin’in kocası Cefo’yu hiç görmedik. Onun hakkında bildiğimiz şeyler bir işte çalışmadığı, eve maddi anlamda destek olacak bir şey yapmadığı ve sonunda karısını ve kızını terk ederek -belki hiçbir zaman vermediği- manevi desteğini de tamamen çektiği ile sınırlı kalıyor. Öte yandan Hatun’un görece önemsiz bir karakter olan eşi Şero’nun işe yaramazlığı da filmde Hatun tarafından birçok kez vurgulanıyor. Bu vurgunun özellikle Şero’nun lavaboyu tamir etmemesi üzerinden çok kez yapıldığını görüyoruz.

Seyircinin gördüğü kısımda Cefo “hayırsız” bir koca ve baba profili olarak karşımıza çıkarken, Nesrin bütün sorumluluğu üstlenmek ve zor şartlarda ayaklarının üzerinde durmak zorunda kalmış özverili bir kadın ve anne figürü olarak karşımızda duruyor. Aynı şekilde Şero da durmadan şikayet etmek dışında bir şey yapmayan, evde herhangi bir iş yapmayı bırak günlerce bir lavaboyu bile tamir etmeyen, karısının yaptığı işi de hafife alıp küçümseyen bir koca figürü. (Zaten filmin sonlarına doğru görüyoruz ki lavaboyu Hatun ve oğlu tamir ediyor.) Hatun ise evin neredeyse bütün yükünü üstlenmiş ve her şeye rağmen güçlü kalmış.

 

Filmin en duygusal ve yürek burkan sahnelerinden biri bence Hatun ve Nesrin’in kızı sokakta yürürken Nesrin’in onların arkasından uzun uzun baktığı sahneydi. Kaçmayı düşünse bile, çocuğunun güvende olacağından emin olmak istedi. Nesrin’in dokunaklı bakışlarıyla bu sahne benim favorim olsa da bir yandan da şunu düşündüm: Nesrin Hatun’un kızına sahip çıkacağından emindi (ya da en azından buna inanmak istedi). Peki ya Hatun olmasaydı yine de kızını terk edip gidebilir miydi? Hatun olmasa kızını ya köydeki kız kardeşine ya da kocasının erkek kardeşine bırakmak zorundaydı ama bunu yapar mıydı? Bence Nesrin sadece Hatun’a güvendi. Onu anlayabilecek tek kişiye…

 

Son Sözler

Benzer hayatlar yaşayan iki kader ortağı Hatun ve Nesrin, zorlu hayat mücadelelerinin güçlü kadın karakterleridir. Ancak Nesrin hiçbir zaman Hatun kadar güçlü olamamıştır. Öyle ki Hatun Çerkezlere benzetildiğinde bundan mutluluk duyup bunu iş görüşmelerinde kendi lehine kullanabilecek soğukkanlılığa gelmiş; sırf bu şehirde hayatta kalabilmek için kendine dahi olsa yapılan ırkçılığı görmezden gelmeye razı olmuştur. Ama Nesrin kendini baştan beri ait hissedemediği bu şehre ve insanlarına her geçen gün daha da yabancılaşmış, en sonunda da bu hayattan kaçıp gitmiştir.

Film boyunca kadınlığın ve anneliğin farklı türleri gerçekçi bir şekilde tartışılmış ve Türkiye’deki iki Kürt kadınının yaşamları üzerinden izleyiciye yansıtılmıştır. Bütün bu kadınlar çalışıp para kazanmakta ve bir şekilde hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar ama biri güzel bir mahallenin büyük bir evinde iyi koşullarda evin hanımı olarak yaşarken; diğeri şehrin kenar mahallesinde, yoksulluk içinde yaşamakta ve aynı evin ancak hizmetçisi olabilmektedir. Çarpıcı ve gerçekçi hikayelerle başarılı oyunculukların birleştiği bu film, izlerken yüreklerinizi burkmakla kalmayacak, sizi düşünmeye ve sorgulamaya itecek.

Yazar: Betül Açı

Kaynakça

 

YAZAR BİLGİSİ
Betül Açı
Betül Açı, Bursa’da doğup büyüdü. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Edebiyat, sinema ve gastronomi ile ilgileniyor; piyano, gitar ve ukulele çalıyor. Müzik başta olmak üzere sanata dair her şeye hayatında yer veriyor. İlgi alanları doğrultusunda ürettiği içerikleri okuyucularıyla buluşturmak için 2020 Ekim ayından beri MozartCultures ekibinde yazar olarak yer alıyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.