Cezanın Doğası

14.09.2019
Cezanın Doğası

 

Organizmada istenmeyen davranışın görülme olasılığını azaltmak için yapılan bir takım işlemlere ceza diyoruz. Ceza en çok tartışılan konulardan bir tanesidir. Psikolojide bir koşullanma türüyken istismara oldukça açık olduğundan yasalarla kontrol altına alınmıştır.

İstenmeyen davranışla tekrardan karşı karşıya kalmamak için ceza gerçekten iyi bir yol mudur? Yoksa düşünülenin aksine midir? Öyle ya ödüllendirilen davranışın sonradan gözlenme ihtimali yüksekse, ivmeyi artıyorsa cezalandırılan davranışın da benzer şekilde azalıyor olması gerekir. Günlük yaşamımızda da pek çok kez karşılaştığımız gibi cezanın ardından davranışta azalmayı her zaman görmüyoruz. Bazı cezalar gerçekten etkiliyken bazı cezalar davranış üzerinde hiçbir etkiye sahip olmuyor. Kayak yaparken ayağınızı kırdıysanız bundan sonra her kayık yapışınızda buna dikkat edecek ve hatta belki bu aktiviteden kaçınacaksınız. Islak elle prize dokunduğunuzda bir kere bile olsa elektrik sizi çarptıysa bu anıyı zihninizde pek çok kez tekrarlayacak ve bu acıyla yeniden karşılaşmamak adına özellikle dikkat edeceksinizdir. Bunların aksine işlediği suçlardan hapse girmiş kişi ne kadar ceza almış olursa olsun hapisten çıktıktan sonra aynı davranışı sürdürebilir. Çocuğunuza verdiğiniz görevi yapmadı diye kızdığınızda bu kızgınlık pek işe yaramayabilir. Tekrar o görevi verdiğinizde yapmamakta diretebilir. Peki, bunu belirleyen şey ne? Neden bir yanda keskin sonuçlar alabiliyorken diğer yanda istenmeyen davranışta azalmadan öte o davranışın artığını görüyoruz? Bunu belirleyen pek çok sebep var. Cezanın nasıl, hangi koşullarda, hangi zaman aralığında ve hatta hangi duygusal durumla uygulandığı istenmeyen davranış üzerinde etkisini belirleyen önemli etmenlerden bir kaçı.

Cezalandırılan davranışa ve uygulanacak cezaya insanların karar vermesi cezanın etkisiz olmasında önemli nedenlerinden bir tanesidir. Hız yapan bir sürücüyü, şiddet uygulayan bir eşi, hırsızlık yapan bir kişiyi ele alabilirsiniz. Baktığımızda bu davranışları her sergilediğinde kişi cezalandırılmaz, yakalanırsa cezalandırılır.  Yani bin kez yapmış bile olsa birinde ceza alır. Bu kadar yüksek aralıkla ceza verilmesi istenmeyen davranışın azalmasına pek etki etmeyecektir. Bunun yanında ceza davranışın ilk ortaya çıkışından sonra geciktirilerek verilir. Kişinin ilk suçuysa ceza da hafif olacak muhtemelen tekrarlayan suçlardan sonra ceza artacaktır. Bu da yine etkililiği yitirmesine neden olur. Ceza ayırt edici bir uyarıcıyla sinyallendiği zaman da etkisini yitirir. Yollardaki radar uyarısı ya da bir trafik polisinin varlığı bunun en net örnekleridir. Cezanın geleceğini haber veren bir radar uyarısı sonucu birey uyarının olduğu yerde hızını kesecek ama bir süre sonra yine arttıracaktır. Nerede radar ya da trafik polisinin olduğunu birçok sürücü zaten ezbere biliyor durumda, kazaların azalmamasına pek de şaşırmamak gerek. Özellikle maddi sonucu olan cezalarda tablo biraz daha değişiyor. Geliri yüksek ve düşük olan bireyler açısından baktığımızda aynı cezaya tabi oldukları için verilen ceza birini oldukça sarsıyorken diğeri için tabiri caizse devede kula kalacaktır. Bu sebeple ceza caydırıcılığını kaybetmiş durumdadır.

Cezanın şiddeti, davranışın azalmasıyla yakından ilgilidir. Yani görece olarak cezanın şiddeti yüksek olduğu zaman davranışın ortadan kalkmasının da daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Ama burada da önemli bir değişken var. Eğer cezanın şiddetini yavaş yavaş artıracak olursanız bir sonuç elde edemezsiniz. Dozu en başta yüksek olarak uyguladığınızda ancak bir sonuç alabilirsiniz. Yavaş yavaş dozu artırılan cezada sadece birey bir sonraki ceza için dirençli hale gelmiş olur. Bu dereceli artış bir nevi ısınma etkisidir.

Bir önemli etken davranış ile ceza arasında geçen zamandır. İstenmeyen davranışın ile ceza arasındaki zaman aralığı uzadıkça ceza etkisini yitirecek ve istenilen sonuç elde edilemeyecektir. Çünkü aradaki bağlantıyla ilgili problemler oluşacaktır. Bir nevi televizyonda oluşan karıncalanmalar gibi araya parazitler girecek ve ceza uygulanan kişi için değişkenlerin mi değişmesi istenen davranışın mı cezalandırıldığı konusunda belirsizlik doğacaktır. Sonuç olarak ceza etkili olmayacaktır.

Öfke patlaması ya da engellenme sonucunda ceza uygulanıyorsa bu davranışta herhangi bir değişikliğe neden olmaz. Genellikle bu duygusal durumlar altında daha fazla ceza uygulama eğilimindeyizdir. Örneğin dersten kötü bir sonuç almak ebeveyni her zaman sinirlendirmez. Öncesinde belli olmasına rağmen ebeveyn ancak kötü karne getirdiğinde çocuğunu cezalandırır. Ebeveyn çocukla alakalı olmayan birtakım duygusal sorunlar yaşıyorsa kötü karnesinden dolayı aşırı sinirlenebilir ve tepkisi de şiddetli olabilir. Ama gösterdiği davranış duygusal durumuyla ilgili o yüzden her zaman uygulayacağı bir davranış örüntüsü değil. Diğer bir pencereden baktığımızda ebeveyn gösterdiği bu tepkinin aşırıya kaçtığını fark edip üzüldüğünde yaptığı davranışı affettirmek ya da unutturmak adına ödüllendirici davranışlar sergileyebilir. Kötü karne-aşırı tepki-ceza-ödüllendirici davranış, bir çocuk için daha karmaşık tablo olamaz sanırım. Cezanın dürtüsel kullanımından uzak durmakta fayda var.

Uyguladığınız cezanın sonucunda istemediğiniz başka birtakım davranışların ortaya çıkması da muhtemeldir. Cezanın istenmeyen sonuçlarından bir tanesi cezanın uygulanan kişide saldırganlığı ortaya çıkarmasıdır. Yapılan deneylerde birçok hayvan grubunda bu durum gözlendi. Arkadaşınızı hoşlanmadığınız bir davranışı yüzünden uyardığınızda karşı tarafın kızgınlığıyla karşılaşabilirsiniz. Bir öğrenciyi hatasından dolayı azarladığınızda onun ağlamasına sebep olabilirsiniz.   Şiddetli bir cezadan sonra görülen en büyük sonuçlardan bir tanesi de travmadır. Deneylerde ceza uygulanan hayvanlar birçok travma yaşamış ve bu durum onların yeme davranışlarında, sosyal davranışlarında, cinsellik örüntülerinde bozulma ve sapmalara sebep olmuştur. Ceza ayrıca kişinin davranış repertuarında ciddi bir azalmayla sonuçlanmıştır. Verilen cezanın şiddetinden dolayı tekrar bu nahoş durumla karşılaşmamak adına organizmalar yeni davranış sergilemekten uzak kalmışlardır.

Araştırmalar gösteriyor ki ceza uygulanırken davranış kayboluyor ama ceza ortadan kalktıktan sonra istenmeyen davranış tekrardan ortaya çıkıyor. Yani cezanın ortaya koyduğu etki oldukça geçici.

Cezanın olmadığı bir toplum oluşturmak mümkün mü?

Bu pek mümkün görünmüyor. Çünkü ceza aslında doğal bir sonuçtur. Bir köpeğe kötü davranırsanız sizi ısırır, ateşe elinizi yaklaştırırsanız yanarsınız, dolu bardak üzerinize döküldüyse ıslanırsınız. Cezasız bir toplum oluşturmak cezanın kendi doğasından ötürü olasılıklar dâhilinde değil.

Ceza ne zaman etkili olur?

Ceza tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Her yaptığında aynı sonuçla karşılaşacağını organizmanın bilmesi gerekir. Ceza hemen davranıştan sonra gelmelidir. Yani istenmeyen davranış-ceza bağlantısını bozacak uyaranların araya girmemesi gerekir. Ceza ilk alınışında şiddetli olmalıdır ki ceza etkili olabilsin. Cezayı haber veren başka uyarıcıların da olmaması gerekir.

Eşine şiddet uygulayan bir kişiyi ele aldığımızda her şiddeti polisle sonuçlanmaz. Özellikle şiddet içeren olaylarda kişilerin ceza almadığını veya hafif cezalardan yararlandığını gördüyse bu davranışı sergilemekten kendini alıkoymayacaktır. İş mahkemeyle sonuçlansa bile bir şekilde bu durumdan kurtulacağını bilecek –ki medyada oldukça sık rastlıyoruz artık- ve nihayetinde kişi şiddete başvuracaktır. Neden bu kadar çok şiddet olayıyla karşılaştığımız cezalar uygulansa bile neden bir azalma görülmediği ve hatta artmayla sonuçlandığı daha net karşımızda. Cezalar ne tutarlı olarak uygulanıyor ne şiddeti uyguladıktan hemen sonra veriliyor ne de caydırıcı niteliğe sahipler. Bununla birlikte ahlaki pek çok sebepten ötürü de cezanın ilkelerine uymak her zaman mümkün olmuyor.

Cezaya alternatif pek çok konu değerlendiriliyor. Eğitim, hukuk, sosyal vb. diğer alanlarda ceza farklı şekillerde ele alınıyor. Islah etme, alternatif davranışları pekiştirme, rehabilitasyon çalışmaları gibi birçok durum araştırılıp uygulanmakta. Her disiplinin cezayı kendi bünyesinde değerlendirip uygun olan yöntemi kendi belirlemesi gerekiyor. Eğitim alanında cezaya alternatif olarak uyguladığımız bir yöntem hukuk alanında geçerliliğini yitirebilir. Kapsamlı bir araştırma ve alanın gerektirdiği ölçütlere dayanarak ceza konusunda nasıl bir yol izleneceğine karar vermek en makul yol gibi görünmekte.

Ülkiye Betül BİRGÜL

Kaynak:

Michael Domjan (2012). Koşullama ve Öğrenmenin Temelleri. Hakan Çetinkaya (Çev.). Ankara: Türk Psikologlar Derneği.

Alıcı, Tevfik. Öğrenmenin Bilimsel Temelleri. Ankara: Palme yayıncılık, 2011.

Azrin, N.H., Holz, W.C., Hake, D.F. (1963, Nisan), Fixed-Ratio Punishment, Journal of the Experimental Analysis of Behaviour, 6(2) 141-148.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.