Foucault ve Agamben Ekseninde Ötanaziye Sosyolojik Bakış

Foucault ve Agamben Ekseninde Ötanaziye Sosyolojik Bakış

Giriş

Uzun yıllar hukuki, tıbbi, dini ve etik bağlamlarda tartışmalı olan “ötanazi” kavramı, 17. yüzyılda ilk defa Francis Bacon tarafından kullanılmıştır. Bacon, hekimin görevinin hastaya acılarını dindirebilecek bir ortam sağlamak olduğunu ancak bunu yerine getiremezse hastanın iyi ve güzel bir biçimde ölmesini sağlayabileceğini söylemektedir. Ötanaziyi destekleyen görüşler arasında yaşamın niteliği ve anlamlı yaşam tezini savunanlar, insanın düşünerek eyleyen bir varlık olması dolayısıyla öteki canlılardan farklılaştığını söylemektedir. Bu bağlamda, yaşamsal fonksiyonların kötüye gidişi ve artık yaşamı anlamlandıramama noktasına gelen bireyin ölümü istemesi, onurlu bir davranış olarak nitelendirilir.

Ötanaziye olumsuz yaklaşan görüşler arasında, yaşamın kutsallığı düşüncesinden hareket edenler örnek gösterilebilir. Bu fikriyatın içerisinde ötanazinin yanlış kullanımı, tıbbın hastalıklara çare bulmadaki kutsal rolü, hastanın iyileşme veya kararından vazgeçme ihtimali gibi önermeler örnek gösterilmektedir. Ayrıca, aydınlanmanın getirisi olan insan aklının araçsal konumu, özgür özne anlayışını üretmiştir. Buna istinaden, bireyin bilincinin kapalı olduğu durumlarda, hasta yerine karar verme anlamına gelen istemsiz ötanazinin ne kadar etik olacağı tartışılmıştır.

Dini açıdan ötanaziye semavi dinlerin olumsuz yaklaştığı, özellikle insan bedeninin tanrıdan bir hediye olduğu ve ona iyi bakılması gerektiği görüşünün yaygın olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, ötanazi gibi bir uygulamanın günah sayılacağı şeklinde genel bir görüş vardır.  Özellikle, İslam dininde canı veren yaratıcının canı alacağı düşüncesi, kişinin kendi yaşamına kastetmesi gibi düşünceler, ötanazinin doğru bir uygulamaya olmayacağını ifade etmektedir. Kimsenin kendi yaşamı üzerinde tasarruf hakkı olmadığı söylenir çünkü kişinin içinde yaşadığı aile ve topluma karşı maddi ve manevi sorumlulukları olduğu düşünülmektedir.

Ötanazinin Çeşitleri

En genel anlamı ile, bireyin kendi ölümünü istemesi olarak tanımlanan ötanazi; aktif-pasif, istemli-istemsiz, medikal, hukuki vb. yollarla yapılabilmektedir. Aktif ötanazi, tıbbi yollarla hastaya ölümcül bir ilaç enjekte ederek yapılmaktadır. Pasif ötanazi ise hastanın tedavisinin kesilmesi, gereken desteğin sağlanmaması ile kendi hastalığı neticesiyle ölmesine izin vermek anlamına gelir.

İstemli ötanazi, bireyin bilincinin açık olduğu durumlarda ötanaziye iradi olarak karar vermesi olarak tanımlanabilir. İstemsiz ötanazi, bireyin bilincinin kapalı olduğu durumlarda yakınları, ailesi veya tıp uzmanları tarafından ötanaziye karar verilmesidir.

Medikal ötanazi, tıp uzmanlarının ötanazi uygulanacak olan kişinin durumu hakkında sağladığı görüş birliği sonucunda uygulanan ötanazidir. Hukuki ötanazi, bir mahkeme kararı sonucunda yapılacak olan ötanazinin teorik olarak tanımlanışını ifade etmektedir.

Michel Foucault ve Giorgio Agamben Ekseninde Ötanazinin Sosyolojik Yorumu

“Biyopolitika” kavramı ile Foucault, artık iktidarın yaşam üzerinde kurgulandığını söylemektedir. Modern tıp anlayışında bireyler, biyopolitik aygıtların dolaşıma sokulduğu bir alan olması bakımından, yaşam destek üniteleri, çeşitli tıbbi aletler ve teknoloji yardımıyla ertelenen ölümün özneleridir. Biyoiktidar, bedenlerin yaşatılması üzerinden tıbbın yönetimselliğini kullanarak yaşam üzerinde kontrol sağlamaktadır. Böylelikle, iktidarın ilgi alanı; nüfus, doğum-ölüm, diyet-beslenme, yaşlılık vb. konuları kapsamaya başlamıştır (Koç, 2018). Tür olarak insan nüfusunu hedef alan biyopolitika, siyasal iktidarın öldürme ve yaşatma hakkını elinde bulunduran güç konumundan, yani disipline edici konumdan, düzenleyici ve üretici biyoiktidar konumuna geçişini ifade eder.

Yaşamının son evresinde olan (terminal dönem olarak adlandırılır) hastalar, hastanelerde tedavi görürken zaten öleceklerini bildikleri için ötanazi isteyebilirler. Fakat, ötanazi Hollanda, Lüksemburg, Belçika, Avusturya ve İspanya gibi ülkeler dışında yasal bir uygulama değildir. Üstelik yasal olsa dahi, nasıl uygulandığına dair kamuya açık  genelgeçer bir bilgi bulunmamaktadır. Yaşamının son döneminde veyahut yaşadıkları sağlık sorunu sebebiyle acılar içinde olan bireylerin ötanazi istemesi dahilinde, ötanazinin hangi meşru zeminde uygulandığının cevabının şaibeli olduğu yorumu yapılabilir.

Foucault ekseninde duruma bakıldığında, hastanelerin yaşatma odaklı tıbbi pratikleri uygulaması bilgisi göz önüne alındığında, ötanazinin tıbbileştirme pratiklerinin dışında kalan bir uygulama olduğu söylenebilir.  Tedaviyi reddetme hakkını kullanmak isteyen bireylerin, bu isteklerine biyopolitik anlamda nasıl bir karşılık bulacağı sorgulanabilir.

Bu noktada Agamben, Foucault’un iktidar tanımlamalarında olduğu gibi klasik iktidardan biyoiktidara direkt bir geçiş olmadığını söylemektedir. Ona göre, bedenler yani canlı hayat, Antik Yunan’dan beri siyasal alanın konusudur. Agamben, Foucault’nun aksine biyopolitikanın yaşam değil, ölüm politikası olduğunu söylemektedir. Düşünüre göre, zoe (biyolojik yaşam) ve bios (siyasal yaşam) birbiri ile iç içedir ve bios, zoe’yi içleyerek dışlamaktadır.  Esasında bu, canlı hayatı içine alan siyasal yaşamın tekrardan siyasallaşarak dışarı yansıtılmasını ifade etmektedir.

Agamben bu noktada “istisna” kavramına dikkat çekerek, içlenerek dışlanan zoe’nin hangi belirsizlik durumunda yaşam ve ölüm ekseninde alınan karardan etkileneceğini sorgulamaktadır. Siyasal yaşam, ölümü politikleştirdiği için ölüm, ötanazi gibi bir durumda istisnaların kaideye dönüşebileceği bir zeminde anlam kazanabilir. Bu noktada çektiği acılar neticesinde ölümü isteyen biri ile, herhangi bir sosyal, etnik, din vb. farklılık durumunda olan bireye uygulanabilecek ötanazi, Agamben’in de belirttiği gibi ölümün siyasallaşması konusunu gündeme getirmektedir.

Ötanazinin Meşru Zemini Bir İstisnaya Dönüşebilir mi?

Bu kapsama bir örnek olarak, Bird ve diğerlerinin (2010) yazmış olduğu “Medikal Sosyoloji” adlı eserde, Kuzey Amerika ve Avrupa’da ötanazinin ölüm hakkı gibi meseleler üzerinden tartışmalı durumlara yönelik ele aldıkları konular verilebilir. Eserde alzheimer, AIDS, HIV, eşcinsel, yaşlı ve siyahi bireylerin toplumsal yaşamdan ekonomik-politik nedenlerle kaldırılabileceği tartışmaları gündeme getirilmiştir. Tıbbi teknolojilerin gelişmesi ile birlikte ötanazinin yasallaşma ihtimali karşısında, bireylerin talepleri doğrultusunda kötüye kullanılabileceği söylenebilir. Ayrıca, toplumda dezavantajlı görülen ve bundan dolayı istenmeyen kesimlerin yaşam hakkının tehlikeye girebileceği tartışmanın bağlamı içerisindedir.

Özellikle hekim yardımlı intihar, beyazlarda daha fazla destek bulurken siyahilerin bu konuda endişeli bir tutum sergilemesi, Agamben’in siyasal alanın siyasallaşırken istisnaların kurallara dönüştüğü söylemine yakın durmaktadır. Kitapta siyahilerin ifade ettiği şekliyle, kendilerinin uzun yıllar baskı gören bir kesim olmalarından ötürü ötanazinin uygulanması konusundan da olumsuz etkileneceklerini düşünmeleri dikkat çekmektedir.

Biyopolitika Ekseninde İstisna Hâline Dönüşen Ötanazi

Foucault’ya göre, iktidar yaşatarak kontrol sağlamaktadır. Agamben’e göre homo sacer (kutsal insan) (2013), biyopolitik düzlemde öldürülebilen ancak kurban edilmeyen olarak, siyasal alanın sınırlarını belirlemektedir. Bu noktada ölüm, siyasal alanın gücünün ortaya çıktığı politik bir bağlama dönüşerek, kimin yaşayıp kimin ölmesi gerektiğinin belirlendiği bir istisna hâlinin meşruiyeti üzerinden anlam kazanır. Ötanazi gibi bir uygulamanın kendisinin de Foucault ve Agamben ekseninde düşünüldüğü zaman; yaşatmanın koşul olduğu biyopolitik zeminde ölümlerin istisna hâline bürünmesi olarak algılanabileceği şeklinde bir yorum yapılabilir.

Bu yorum ekseninde meseleye bakıldığında, ötanazinin uygulanması, kişinin kendi ölümünü istemesi, hastalığı yüzünden acı çekmesi veya hiçbir şekilde tedaviye cevap vermeyen hastalığa yakalanması durumlarında değil, farklı sosyal ve kültürel eşitsizlikler düzleminde politik bir meseleye dönüşebileceği yorumu da eklenebilir.

Sonuç olarak, yaşam üzerindeki kontrol, ölüm üzerindeki güç ilişkilerine dönüşebilmekte ve ötanazi gibi bir uygulamanın yasal olup olmama durumundan öte hangi meşru düzlemde uygulanabilir veya uygulanmayabilir olduğu tartışılabilmektedir. Agamben’in biyopolitika anlayışından konu değerlendirildiğinde, bu işlemin pratiğe dökülmesi, cinayet kavramını faili meçhul ölüm kapsamına sokan bir istisna yaratacağı yorumu yapılabilir.

Üstelik Agamben’in deyişiyle, sınırları genişleyen ve her şeyi içine dahil eden biyopolitika ekseninde zoe’nin yaşamı, bios’un içerisinde dışlanan siyasal alan içerisinde yasasız yasanın karar alıcı pozisyonunda belirlenmekte ve ötanazi gibi bir uygulama, yasasızlığın yasasında şaibeli olmaya devam etmektedir.

 

Yazar: Dilara Aydın
Editör: Ece Günen

 

Kaynakça

  • Agamben, G. (2013). Kutsal insan. (İ. Türkmen, Çev.). İstanbul: Ayrıntı.
  • Akcan, E. A. (2013). Ötanazi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 71(1), 3-26.
  • Bilgin, N. G. (2013). Ötanazi: Tanım ve Tarihçe. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi, 3(2), 25-31.
  • Bird, C. E., Conrad, P., Fremont, A. M., ve Timmermans, S. (2010). Handbook of Medical Sociology. Nashville: Vanderbilt University Press.
  • Foucault, M. (1992). Ders Özetleri. (S. Hilav, Çev.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
  • Koç, A. (2018). Michel Foucault’nun “Biyopolitika” Kavramının Teorik Çerçevesi. Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları Dergisi2(2), 193-218.
  • Özpolat, G. (2015). Türkiye’de Biyopolitikanın Ölü Doğuşu: Türkçe Akademik Yazın Alanında Biyopolitika Kavramının Alımlanma Biçimleri. Modus Operandi, 2.
  • Trota, R. A., Vicuña, M. N., Muñoz, P., Ferrer, S., Marroquín, M. D., ve Babarro, A. A. (2021). Eutanasia:¿ es esta la ley que necesitamos?. Atención primaria: Publicación oficial de la Sociedad Española de Familia y Comunitaria, 53(5), 10.
  • Ünverdi, M. (2015). İnsan ve Hayatın Anlamı Bağlamında Ötanazi. Bilimname, 28(1).

Görsel Kaynakça

 

YAZAR BİLGİSİ
Dilara Aydın
Dilara Aydın, 1998 yılında İzmir'de doğdu. 2016 yılında Namık Kemal Üniversitesi Sosyoloji Lisans programından mezun oldu. Bakırçay Üniversitesinde yüksek lisansına devam ediyor. Doğayı ve yolda olmayı seven gezgin ruhlu biri. Sosyoloji, felsefe, yeni medya ve sanatın her alanına bir şekilde tesir etmekten keyif duyar. Sosyoloji ve yeni medya alanında kendisini geliştirmek isteyen Dilara, MozartCultures ekibinde yazar olarak yer alıyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.