Ortaçağ Avrupa’sında ‘Kara Ölüm’: Veba

08.10.2020
Ortaçağ Avrupa’sında ‘Kara Ölüm’: Veba

Veba, Yersinia Pestis isimli bakteri tarafından meydana getirilen, öncelikle vahşi kemirgenleri etkileyen, insanlara ve diğer hayvanlara pirelerle yayılan, bulaşıcı ve öldürücü bir hastalıktır. Veba bakterisi insanlara pire ısırmasıyla, kontamine sıvı veya dokularla doğrudan temasla, veba zatürresi olan kişinin öksürme esnasında havaya attığı damlacıkların sağlam kişiler tarafından solunum yoluyla alınmasıyla bulaşır. Damlacıklarla bulaşma insanlar arasında bakterinin en hızlı yayıldığı yoldur. Nadiren enfekte materyalin sindirim yoluyla alınması ile de bulaşır.

Veba, günümüzde modern antibiyotiklerle tedavi edilebilir bir virüstür. Gelişmiş ülkelerin tamamında ve gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda ortadan kaldırılmış olmasına rağmen Asya ve Afrika kıtalarının bazı bölgelerinde hâlen görülebilmektedir.

ortacag-avrupasinda-kara-olum-veba

Bir El Yazması Eserde Veba Doktoru

14. Yüzyıl Büyük Veba Salgını – Kara Ölüm

Yüzyıllardır aralıklarla kendini gösteren ve her seferinde milyonlarca kişinin canını alan veba salgını 14. yüzyılda da kendisini göstermiştir. Ancak bu sefer diğer salgınlardan daha ağır bir şekilde özellikle Avrupa nüfusunun büyük bir kısmını yok etmiştir.

Genel kabule göre veba ilk olarak Çin`de ortaya çıkmış, Baykal Gölü ve Aşağı Volga civarında ilerlemiş ve 1345`de Kırım`daki Ceneviz kolonisini kuşatan Moğol orduları vebalı ölüleri mancınıklarla şehre fırlatınca Kefe`ye geçmiştir. Kefe o dönemde Avrupalı tüccarların uğrak yeridir. Kefe ile ticaret yapan on iki Ceneviz gemisinin aldıkları malları Sicilya`nın Messina limanına getirmesiyle hastalık Avrupa kıtasına bulaşmıştır (Genç, 2011:127).

Salgın 1347 yılının kış aylarında Konstantinopolis’e, yaz aylarında İskenderiye’ye ve Kıbrıs’a ulaşmıştır. 1349’a gelindiğindeyse artık Londra’dan Norveç’e, Danimarka’dan Almanya’ya, Portekiz’den Avusturya-Macaristan’a kadar tüm Avrupa’da varlığını göstermiştir.

Vebanın Avrupa kıtasında bu kadar hızlı yayılmasının birçok nedeni vardır. Bunlardan bazıları hastalığı bozulan ahlaka karşı tanrının bir cezası gibi gören batıl nedenlerdendir. İngiltere karasında artan o dönemki yozlaşma, rüşvet ve özellikle Fransa ile girişilen savaşlar ülkenin maddi anlamda bitmesine yol açmıştı. Canterbury Başpiskoposu John Stanford’da Tanrının insanları, kendi yolundan saptıkları an onlara türlü felaketler yani cezalar vererek günahlarından af dilettiğini belirterek yaşanan bu büyük vebanın da böyle bir durum olduğu ancak yapılacak toplu ayinlerle Tanrının kendilerini affedeceğini bir dinsel reçete olarak kamuoyuna sunmaktadır (Karaimamoğlu, 2016:601). Yayılım hızını etkileyen diğer bir neden ise oldukça dikkat çekicidir. Vebanın Avrupa’da yeni yeni yayılmaya başladığı tarihlerde kedilerden hiç haz etmeyen Papa IX. Gregory kedileri şeytan olarak ilan eder. Papanın çağrısı üzerine on binlerce kedi katledilir. Sadece birkaç aristokratın kedisi hayatta kalabilmiştir. Bu olay üzerine Avrupa’da veba piresi taşıyan fareleri avlayacak kedi kalmamıştır ve hastalık hızla tüm kıtaya yayılmıştır. Ayrıca veba salgını kıtada baş göstermeden önce Avrupa halkı büyük bir kıtlık atlatmıştı. Bu kıtlık zamanında çiftçiler tarım yapamamış, diğer meslekler iş gücünü kaybetmişti. Açlıktan nüfusunun belli bir bölümünü kaybeden Avrupa halkı fiziksel ve psikolojik olarak çöküntüye uğramış, bu durumun ardından patlak veren veba, zayıf düşmüş halk arasında kolayca yayılabilmişti. Bu dönemde devletler ise birbirleriyle ticareti kesmemiş,  ticaret yollarında virüs sürekli gezerek yayılma fırsatı bulmuştur.

aziz-sebastian-veba

Aziz Sebastian’ın Veba ile Mücadelesi Josse Lieferinxe (The Walters Art Museum)

Hastalık kendini Avrupa’da hissettirmeye ve can almaya başladığı ilk dönemlerde aslında insanlar bu ölümleri fazla önemsememişti. Ancak zaman ilerleyip ölüm sayısı arttıkça halk yavaş yavaş endişeye kapıldı. Çünkü kronik bir rahatsızlığı olmayan tanıdıkları bir insan bile iki gün sonra vücudu kararmış bir şekilde ölü bulunuyordu. Her geçen gün ölü sayısının hızla artmasına karşılık bu alanda ilk çalışmayı yaptıranlardan biri, salgının boyutları ve hızı karşısında dehşete düşen Fransa Kralı VI. Philippe’dir. 1348 yılının Ekim ayında Kral, Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne vebanın nedenlerinin ve tedavi önlemelerinin araştırılması talimatını verir. Hazırlanan rapora göre vebanın birincil nedeni kozmik evrende gezegenlerin dizilimidir: o dönemde Satürn, Jüpiter ve Mars, Kova Burcu’nun etkisi altındadır. Diğer bir neden bozulmuş sular ve zararlı gıdalardır. Yine hastalığın doğrudan bulaşma riskinin kesin olduğu vurgulanır. O halde vebaya karşı korunma yöntemleri nelerdir? Paris Üniversitesi’nde kurulan veba komitesinin üyesi Üstad Simon de Couvin raporunda öncelikle şu öneride bulunur: ‘’Her kim besleyici olmayan gıdalarla kötü biçimde beslenirse, en basit rastlaşma da bile hastalığı kapar. Paris Kurulu raporunda hijyen şartlarının ve yaşam tarzının iyileştirilmesi üzerine bazı önerilerde bulunur: evlerde ve umuma açık alanlarda tütsüler yakılmalı, kanatlı hayvan etinden veya çok yağlı etlerden uzak durulmalı, uykuya gün ağardıktan sonra devam edilmemeli, kahvaltıda çok az içilmeli, geceleri dışarı çıkılmamalı, ağır perhizlerden, çalkantılı ruh halinden ve sarhoş olmaktan kaçınılmalıdır. Nihayet ishal kuşku uyandırır, banyolar tehlikelidir, kadınlarla cinsel ilişki ise öldürücüdür.’’ (akt., Akın, 2014:317).

Kara Ölüm döneminde vebalılar toplumdan ayrı bir yerde gözetim altında tutulmuştur. Bu gibi bir tecridin dışında, vebalı hastalar için özel bir tedavi yöntemi de uygulanmamıştır. Ancak bazı önlemlerin alındığı söz konusudur. Örneğin ikinci el kıyafet alım satımı yasaklanmış, ölenlerin ardından yapılan ayin ve tören benzeri uygulamalar yasaklanmış, ölenlerin evine girmeme uygulamasına gidilmişse de bunlar oldukça yetersiz kalmıştır.

İlk karantina önleminin salgından yaklaşık yirmi yıl sonra 1377 yılında, yöresel bir salgın sırasında otuz gün süreyle liman kenti Ragusa’da (Dubrovnik) uygulandığını, sadece veba hastalarının kabul edildiği hastanelerin ise ilk kez 1423 yılında Venedik’de kurulduğunu görüyoruz. Almanya’da daha geç tarihlerde hayata geçirilen bu sınırlı örnekler dışında hastaların sağlıklı olanlardan tecrit edilmesi, giderek kapatılması ve benzeri uygulamaların yaygınlaşmasının uzun zaman aldığı anlaşılıyor (Akın, 2018:262-263).

Bu dönemde veba ile mücadele içinde olan doktorların gaga benzeri uzun bir başlık taktığını ve siyah cübbeler giydiğini dönemi tasvir eden resimlerden ve metinlerden biliyoruz. Doktorlar bu maskelerinin ucuna iç kısımdan bir bez yerleştirirdi. Bu bezlere parfüm sıkılmış olabileceği gibi bazen de bu bezler tarçın benzeri hoş kokulu baharatlarla da ıslatılmış olabiliyordu. Çünkü veba hastalığından derileri ve etleri canlı canlı çürüyen insanlar dışarıya aşırı derecede ağır bir koku yayıyorlardı. Maskenin diğer bir amacı ise virüsü, solunum yollarından uzak tutma düşüncesiydi.

Veba salgınının özellikle Avrupa nüfusu üzerinde oldukça yıkıcı etkisi olduğu çoğu bilim insanı tarafından kabul edilmektedir. Ancak bu yıkıcı etki sayılarla ifade edilmeye kalkıldığında birçok farklı görüş ortaya çıkmaktadır.

Norveçli tarihçi O. J. Benedictow’un yakın tarihli çalışmasına göre bazı ülkelerdeki kayıpların ülke nüfusuna oranı şöyledir: Bugünkü İspanya %60-65, İtalya %50-60, Fransa %60 ve İngiltere %62,5. Bu türden araştırmaların güvenilirliği kuşkusuz salgının yaşandığı şehir veya ülkede tutulan kayıtların varlığıyla doğru orantılıdır. Örneğin çok ayrıntılı belge ve kayıtların günümüze ulaştığı Toskana’da tahmin olunan %50-60 aralığındaki oranın güvenilirlik derecesi çok yüksek iken, Almanya gibi yeterli kayıtların olmadığı ülkelerde güvenilir tahminler yapabilmek mümkün değildir.

Genel Avrupa nüfusuna bakıldığında ise Benedictow’a göre 80 milyonluk Avrupa nüfusunun 50 milyonu vebadan dolayı hayatını kaybetmiştir. Bu da nüfusun %60’ına denk gelmektedir. Günümüzde tarihçilerin Kara Yüzyıl olarak adlandırdıkları bu süreç içinde veba hastalığının yanında doğal afetler de önemli sayıda can almıştır. Arno Borst dönemin kayıtlarına dayanarak analiz ettiği depremin 25 Ocak 1348’de öğleden sonra saat dört sularında gerçekleştiğini ve merkezinin Avusturya’nın güneyindeki Kärnten Eyaleti’nin Villach kenti olduğunu belirtiyor. Başta Kuzey İtalya’da Alplerin kıyısındaki Firuli olmak üzere, Fransa ve İtalya’da da hissedilen ve can kaybına neden olan depremin artçı sarsıntılarının Mart ayı başına kadar devam ettiği biliniyor. Depremin en yoğun hissedildiği Güney Avusturya ve Kuzey İtalya şeridinde binlerle ifade edilen can kayıplarının olduğu; Kärnten’de deprem nedeniyle toprak kaymaları yaşandığı, su setlerinin çökerek sel oluştuğu anlaşılıyor. Su baskınlarının tarladaki ürünleri çürütmesi nedeniyle kıtlık sorunu yaşandığını belirten Borst, aynı aylarda başlayan veba salgını ile deprem bölgesinde yaşam şartlarının iyice ağırlaştığını ve yaşanan çaresizlik nedeniyle halk arasında felâketlerin sorumlusunu bulma çabalarının artığına dikkat çekiyor. 1339 yılından başlamak üzere, depremin yaşandığı 1348 yılı Ocak ayına kadar olan dönemde yaşanan, çekirge sürüsü istilası, güneş tutulması, su baskınları ve aşırı soğuklar sonucu oluşan don olayları gibi felâketler süreklilik kazanıyor (Akın, 2014:331-332).

Dünya tarihinde bu denli derin bir iz bırakmış olan Kara Ölüm’ün şüphesiz sanata da yansımaları oldukça fazla olmuştur. Vebanın yaşanmaya başladığı dönemlerden itibaren kiliselerin duvarlarına olaylar fresko olarak aktarılmıştır. Pandeminin üstünden yıllar geçse de sanatçılar için bu konu bir ilham kaynağı olmuş ve eserlerine yansımıştır. Yakın tarihlerde ise salgında ölenlerin anısına Avrupa’nın önemli meydanlarına veba anıtları dikilmiştir.

 

YUSUF GÜL

KAYNAKÇA

Akın, H. (2014). Antikçağ’dan Yeniçağ’a Delilik, Melankoli ve Cinlenme Avrupa’da Aykırı Olma Halleri Üzerine Tarihsel Bir İnceleme. (Doktora Tezi). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı.

Akın, H. (2018). Felaket Geliyorum Demişti: Ortaçağ’da Yaşanan Büyük Veba Salgını ve Toplumsal Yaşamdaki Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme. Kebikeç Dergisi. 46.

İstek, E. (2017). Avrupa’da Veba Salgını Ve Salgında Din Faktörü (Viyana Örneği). Tarih Araştırmaları Dergisi. 62(36).  Ankara.

Karaimamoğlu, T. (2016). Kara Ölüm Veba Salgını ve Ortaçağ İngiltere’sine Etkileri.  Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi. 37.

Turan, O. (2018). Thukydides’in Aktarımına Göre Atina Salgınının Gerçek Etkileri. Tarih ve Gelecek Dergisi. 2(4).

Gümüş T. T. (2011).  Avrupa’da Kara Ölüm ve Dönem Kronikleri’’, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 1(20).

Genç, Ö. (2011). Kara Ölüm: 1348 Veba Salgını ve Ortaçağ Avrupa’sına Etkileri, Tarih Okulu. 10.

Prokopius. (2002). İstanbul’da İsyan ve Veba. A. Calap (Çev.).  İstanbul: Lir Yayınevi.

ETİKETLER: , ,
YAZAR BİLGİSİ
Yusuf Gül
Yusuf GÜL, 1997 yılında Bursa'nın Osmangazi ilçesinde dünyaya gelmiştir. Liseden 2015 yılında mezun olmuştur. Uludağ Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde eğitimine devam etmektedir. İlkokul dönemlerinde keman eğitimi alan Yusuf GÜL, Kültür ve Turizm Bakanlığı Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosunun 2019 yılında açmış olduğu ‘’Gençlik Korosu’’ sınavlarını kazanarak buraya dâhil olmuştur. Okumayı, yazmayı ve seyahat etmeyi hobilerinin arasında saymaktadır. Araştırmaya ve yazmaya yoğunlaştığı konular ise Restorasyon, Müzeler, Mimariye Bağlı Süsleme, Bizans Mimarisi ve Osmanlı Mimarisidir. Mozaik sanatıyla yakından ilgilidir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.