Savaşların Görünmeyen Hasarı: Çocuklar

Savaşların Görünmeyen Hasarı: Çocuklar

Çocukluk dönemi, insanların yaşamında çok önemli bir yere sahiptir. Kendisinden sonra gelen dönemlere de şekil veren bir dönem olarak değerlendirilebilir. Çocukken verdiğimiz kararlar, karakterimizin oluşum biçimi adına önemli bir etkendir. Bu sebeple suç işlemeye itilen, yasa dışı olaylara karışan çocukların çoğunun geçmişine bakıldığında acı olayların izleri olduğu görülecektir.

Günümüz, Çocuklar ve Savaş

Bugün dünyada milyonlarca çocuk, bir şekilde -doğrudan ya da dolaylı olarak- savaş ve terör olaylarına maruz kalıp bu olayların kurbanı durumuna gelmektedir. Hakları ve ihtiyaçları savaş ihtiyaçlarından daha önemsiz görülen bu sessiz ve masum grup, bir yıkımın ve yıkıcılığın getirmiş olduğu yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır. Ülkeler arasındaki siyasi ve politik çatışmalar, ülkelerin kendi içlerindeki hesaplaşmaları ve terör eylemleri çocukların ölmelerine neden olmakta, çocuklarda fiziksel ve ruhsal hasar bırakabilmektedir. Bu durumlarda yüz binlerce çocuk, annesini, babasını ve yakınlarını kaybetmekte; bunun yanı sıra fiziksel veya duygusal istismara maruz kalmaktadır (Erden ve Gürdil, 2009). Peki gerçekten çocukların üzerinde savaşın etkileri nedir?

Savaşın Zorunlu Etkisi: Göç

İlk olarak savaş; çocuklar için göç, yani bir nevi evlerini terk etmek demektir. Bu tarz zorunlu göçe maruz kalmış mağdurlarla ilgili yapılan araştırmalarda (Baş ve Molu, 2017), yaşam şartlarının değişmesinden en çok etkilenenlerin kadın ve çocuklar olduğu tespit edilmiştir.

Göç olayının temeline inildiğinde bireyin bir grup ya da topluluğa aidiyet hissini kaybetmesine yol açtığı söylenebilir. Farklı bir açıdan bakılacak olursa çocuğun gelenek ve göreneklerini bir anda siliyor olması aynı zamanda kimlik bunalımına, hiçbir yere kendini ait hissetmemesine ve yıllar boyu aradığımız aidiyet duygusuna gittikçe uzaklaşmasına sebep olmuştur. Bundan kaynaklı da çocukta madde kullanımı, uyum problemleri, bağlanmayla ilgili ciddi sorunlar doğmuştur. Bu sebeple yeni göç edilen bölgelerde bu kayıplarla birlikte yalnızlık hissi, sosyal rol ve kültürel statüdeki farklılık, kültürel değerlerdeki belirsizlik durumu ve bu belirsizliğin sebep olduğu kültürel şok, göç eden bireylerde ve topluluklarda meydana gelen stresi ve psikolojik bozuklukları gösteren faktörlerdir (Balcıoğlu ve Samuk, 2002).

Çocuklar ve Algısal Süreç

Çocukların, olayları yetişkinlerden farklı algıladığı ve yorumladığı düşünülürse; savaş anına maruz kalmış birçok çocuğun o an yaşanan şiddeti gözlemlediği için sonrasında kendi yaptığı bir hata sonucu bu tarz bir eylemle cezalandırılacağını düşüneceği tespit edilmiştir. Hatta bu tarz görüntülere dijital ekranlarda maruz kalan çocuklar kaygı bozukluğu yaşayabilmektedir (Erden ve Gürdil, 2009).

4 yaş grubundaki çocukların bilinçaltı mekanizması benmerkezcil çalıştığı için çocuk “O anki savaş benim yüzümden oldu.” gibi bir yorum yapabilir. Bu travma ileride yaşanacak herhangi bir sorunda çocuğun kendisini suçlamasını tetikler hâle getirir.

Çocuk, otorite figürlerinin sergilemiş olduğu kaba kuvveti ve şiddete bağlı eylemleri model alıp bunların ahlaki yönden kabul edilebilir olduğunu düşünebilir. Örnek aldıkları rol modellerin şiddete yönelik davranışlarına şahit olan çocuklarda korunmak için saldırganlığa başvurma gözlemlenebilir (Gökler, 2001). Bugünün savaş ortamını gözlemleyen çocuklar ileride istediğini alma biçimini şiddet olarak kodlayıp ileriki süreçlerde şiddetçi eylemciler olma potansiyeli taşır.

Sonuç olarak savaş sonrasında çocuklara birçok psikoterapi desteği sağlanıyor olsa da çocukların beynindeki yorum mekanizması çoğu bilgiyi çoktan kodlayacağı için %100 verim hiçbir zaman alınamaz. Bu sebeple savaş sadece yetişkinleri hedef alıyor gibi görünürken asıl kalıcı travmalar bırakılan kişilere çocukların da dahil olduğu unutulmamalıdır. Çocukluk evrensel ve değişmez bir gerçektir. Her çocuk, çocukluğunu yaşamayı, evinde büyümeyi hak eder. Savaşlar sadece bugünün travmalı çocuklarını değil, geleceğin de kin dolu gençlerini yetiştirmektedir.

Yazar: Yade Mulla
Editör: Emine Türal

Kaynakça:

Görsel Kaynakça:

YAZAR BİLGİSİ
Yade Mulla
Yade Mulla 2001 yılında Antalya'da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Endüstriyel Tasarım Bölümünde eğitimini sürdürmektedir. Yazarken okuyucuların da aktif olabileceği etkin iletişim dilini kullanmayı, süreci ,atmosferi, maddesel ürünleri estetik açıdan tasarlamayı ve zenginleştirmeyi seviyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.