Sümer Mitolojisi ve Tanrı Kavramı

Sümer Mitolojisi ve Tanrı Kavramı

Ele alınan bir kültürün en önemli mitleri -çoğunlukla kozmogonik ya da evrenin yaratılışı mitleri- evrenin doğuşunu açıklama çabasıyla çıkarılmış ve geliştirilmiş kutsal öykülere, insanın varoluşuna ilişkindir. Sümer dini inanç yapısının temelini tanrılar panteonu(birliği) oluşturmaktadır. Oldukça çok sayıda olan Sümer tanrıları bir sistem içerisinde düşünülmüş, Sümerlerin zihinsel tasavvurları sayesinde bu tanrılar teolojik bir inanç olarak kalmayıp, kültür, edebiyat ve mitolojide köklü varlıklar olarak betimlenmiştir. Evrenin sürekliliğinin ve işleyişinin bu tanrıların denetimi ve idaresi sayesinde devam ettiği düşünülmüştür. Sümerler bu tanrılarının her birini dingir kelimesiyle adlandırmışlardır.

Sümer Tanrıları, insan şeklinde tasavvur edilmiş ve ölüm dışındaki diğer insani vasıflar kendi inançları çerçevesinde bu tanrılara yüklenmiştir. Sümer metinlerinde bu tanrıların yeme, içme, evlenme, çoluk çocuk sahibi olma, hastalanma vb.  insanın temel doğasında bulunan özellik, ihtiyaç ve duyguların bulunduğu görülür. Ayrıca sahip oldukları olağanüstü güçlerin de belli birtakım kanunlara ve yasalara tabi oldukları anlaşılır. Aynı zamanda her istediklerine ulaşamadıkları, bazen amaçları uğrunda çeşitli planlar kurup hile ve kurnazlık diyebileceğimiz birtakım davranışların içerisine girebildikleri görülmektedir. Sümer Tanrıları, insan şeklinde betimlenmiş olsalar da birtakım tanrısal alametler ve simgelerle tasvir edilmiştir. Tanrısal yetkileriyle alakalı olan bu simgeler her tanrıda farklılıklar arz etmektedir. Mesela Nergal vahşi bir aslan ya da aslan-iblis şeklinde tasvir edilmiştir. Sümerlerde nesnelerle ilişkili tanrıların durumu tartışmalıdır. Tanrı olarak kabul edilen aşkın varlığın, nesnenin kendisi mi olduğu yoksa bu nesnenin simgesel bir ifadesi mi olduğu kesinlik kazanmamıştır. Örnek vermek gerekirse; gökyüzünde parlayan ayın, panteondaki tanrılardan Nanna-Sin’in kendisi mi olduğu ya da Nanna-Sin’in tecellisi mi olduğu net değildir. Sümerlere göre tanrıların insanlar gibi aile kurması ve çocuk sahibi olması tanrı anlayışında bir panteonun oluşmasına neden olmuştur. Ayrıca çevre, kültür ve toplumlarla da inanç noktasında etkileşim olmuştur. Tanrıların, panteon içindeki konumları Sümer şehirlerinin gelişmesi ile irtibatlıdır.

Sümerler herhangi bir mesele konusunda tanrıların düşüncesini öğrenmek isterlerse ilk önce rahiplerin yanına gidip onlara tanrı ile kendileri arasında aracılık yapmalarını, tanrıyla iletişime geçip istek ve sıkıntılarını belirtmesini isterlerdi. Böyle bir durumda kurbanlar kesilir, kurbanın karaciğerindeki işaretlere göre bazı sonuçlar çıkarılırdı. Bu işaretlerin hangi manalara geldiği ise mabetlerde bulunan tabletlerden anlaşılırdı. Rahip genellikle bu izleri yorumlar ve gelen şahsı, izlerden çıkarmış olduğu yorumlara göre yönlendirirdi. Sümer dininde, bir insanın etrafında gördüğü, hissettiği, düşündüğü ve hayal ettiği her nesne ve varlığın bir tanrısı bulunmaktaydı. Şüphesiz ki bu kadar çok tanrısı olan bir dinde, bütün tanrılar aynı ve eşit seviyede ve benzer özelliklerde değildi. Tasavvur edilen nesne ne kadar önemliyse o nesnenin tanrısı da bir o kadar üstün vasıflara sahipti. Mesela güneş tanrısı Utu ile yapılardan ve mimariden sorumlu olan tanrı Nindub’un aynı kategoride değerlendirilmesi imkânsızdı. Tanrıların tebaası ve hizmetinde bulunan, onların yardımcıları konumunda olan ilahlar da mevcuttu. Panteondaki tanrılar yetki, sorumluluk ve güçlerine göre çeşitli gruplara ayrılmaktaydı. Panteon, yazgıları belirleyen yedi tanrı (An, Enlil, Enki, Ninhursag, Nanna-Sin, Utu, İnanna), Sümerlerin elli ilahtan oluşan büyük tanrıları, yaratıcı güce sahip olmayan tanrılar, diğer tanrıların mahiyetinde bulunan ilahlar ve bunların dışında kalan bütün tanrılardan oluşuyordu.

Tabletler incelendiğinde tanrılar panteonunda An, Enlil ve Enki’den meydana gelen üçlü tanrı anlayışı diğerlerine göre oldukça baskındır. Evren unsurları bu üç tanrıda karakterize olmuş, diğer tanrılar daha basit unsurlarla ifade edilmiştir. Bu teolojiye göre gökyüzü, yeryüzü ve etrafı çevreleyen sular bu üç tanrının sorumluluğu altında şekillenmiştir. Hava, su, toprak öngörüsünden hareketle ortaya çıkan bu üçleme, belli ki Sümerlerin evrenle alakalı düşünceleri ve maddenin ana unsurları fikriyatından türemiştir. Sümerlere göre kozmosun tamamlanabilmesi için nasıl bu unsurlara ihtiyaç varsa, ilahi sistemin tam olarak işlevsel bir hal alması da bu üçlemeyle ancak mümkün olabilir. Sümer dini ile ilgili kaynaklarda bir tanrının yaratmayla alakalı isteklerinde, o konuyla alakalı planları yapmak ve ilahi sözcüğü kullanmak yeterliydi. Çünkü birçok teolojik sistemde olduğu gibi Sümer’de de ilahi sözcük yaratıcı güce sahipti ve bir şeyin olması için bir sözcük fazlasıyla yeterliydi.

 

 

KAYNAKÇA:

– ALTINCU, A.(2014). Sümerlerde Tanrı Anlayışı Ve Tanrılar Panteonu. Sosyal Bilimler Dergisi, 4, 7.

-KRAMER, S. (1999). Sümer Mitolojisi. s.66. Kabalcı .

YAZAR BİLGİSİ
Hatice Dağlıkan
Hatice DAĞLIKAN 1999 yılında Mersin'de doğdu.2017 yılında Tarsus Fen Lisesi'nden mezun oldu ve 2018 yılında Mersin Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde üniversite öğrenimine başladı. Mersin'de ikamet etmektedir. Mimarlık tarihi, arkeoloji ve mitoloji özel ilgi alanlarıdır. Oyun oynamayı, okumayı, müzik dinlemeyi, yeni diller öğrenip farklı kültürler tanımayı ve belgesel izlemeyi sevmektedir. Bu platformda yazmasının temel amacı insanların çevresinde gördüğü eserler hakkında fikirlerinin oluşmasını sağlayabilmektir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.