Zaman Mefhumunun Çok Ötesinde: Sosyalist Yugoslavya

21.08.2021
Zaman Mefhumunun Çok Ötesinde: Sosyalist Yugoslavya

 

“Ülkemiz kristal bir küredir. Ben bu küreyi ellerimle
tutarak değil alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım
benim nefesim tükendiğinde birisi bu görevi devralır. Yoksa kristal
küre yere düşer ve tuz buz olur…”

J.B. TİTO

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından son bulan Yugoslavya Krallığı yerini Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyeti’ne bırakmıştır.  Partizan güçlerinin yönetimi ele alması ile Josip Broz Tito başkan seçilmiş ve hükümeti kurma yetkisi kendisine verilmiştir. Kurulan bu yeni devlet tıpkı yerini aldığı Yugoslavya Krallığı gibi ülkesel milliyetçilik temelleri üzerine kurulmuştu. Yurttaşlık olgusunun üzerine vurgu yapılmış, kurulan sistem ile etnik bölünmeler en aza indirilmek istenmiştir. Genel tabloya bakıldığında, bütünleşmenin bölgenin geleceği açısından daha makul bir yol olduğu bilinse de ülkesel milliyetçiliğin zaman içinde reddedildiği ve yurttaşlık bilincinin oluşturulamadığı görülecektir. Oluşturulmak istenen Yugoslav kimliği gücünü Tito’nun varlığından almış, kök salmayı başaramamıştır.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile başlarda iyi giden ikili ilişkiler, Sovyetler Birliği’nin yönlendirebileceği ve deyim yerinde ise büyük ağabey rolünü oynayabileceği Yugoslavya’yı tercih etmesi ve Yugoslavya’nın SSCB güdümünü reddetmesi ile bozulmuştur (Adaş, 2020, s.58). Yaşanan Yugoslavya-SSCB gerilimi milliyetçilik izlerinin de diri tutulmasını sağlamıştı. Politikacılar, SSCB’nin uyguladığı baskıyı azaltmak ve halk desteğini almak için milliyetçi söylemlere başvurmuştur. Oluşturulmak istenen Yugoslav kimliğinden bu politik ortamda uzaklaşılmıştır. Bu doğrultuda her cumhuriyet kendi ana kimliğine sarılmıştır. Her ne kadar halk Yugoslavya çatısı altında birleştirilmiş olsa da milliyetçilerin ana düşüncesi, verili siyasal birimden ayrılarak bağımsız ulus-devlet kurmak olmuştur. Sovyetlerin Yugoslavya’ya uyguladığı ekonomik boykot beraberinde dış borçlanma, enflasyon, işsizlik ve huzursuzluk getirmiştir. Sesini duyurmak için meydanlara çıkan halkın baskılanması sorunların yalnızca üstünü örtmüştür.

 

Pamuk ipliğine bağlı olan dengeler, 4 Mayıs 1980 tarihinde ülkenin kurucu lideri ve tüm bu mozaiğin tutkalı olarak nitelendirebileceğimiz Josip Broz Tito’nun vefatı ile neredeyse kopmuştur (Adaş, 2020, s.60). Tito’nun kendi deyimi ile kristal bir küreden ibaret olan Yugoslavya, artık emin ellerde değildir. Vefatı tüm cumhuriyetlerde büyük bir hüzünle karşılanmıştır.

Tito Sonrası Yugoslavya

Tito sonrası dönem içerde milliyetçi rekabete geçiş dönemi olmuştur. Her ne kadar tüm cumhuriyetler anayasa üzerinde eşit konumda da olsa gerçekte bu durum böyle değildir. Ekonomik olarak güçlü olan ülkeler diğerlerini kambur olarak görürken, kötü ekonomiye sahip olan cumhuriyetler ise merkezin kendilerine daha çok yatırım yapmasını beklemiştir (Adaş, 2020, s.61). Bu beklentiler ve huzursuzluklar halk tabanında milliyetçilik ateşini yeniden alevlendirmiştir. Yangını başlatan ilk kıvılcım Kosova’dan çıkmıştır. Yaşanan gerilimler birbirini takip etmiş, art arda gerçekleştirilen referandumlar ve bağımsızlık ilanları savaşı beraberinde getirmiştir.

 

 

Yaklaşık 3 yıl süren iç savaş, birçok insanlık suçuna, soykırıma, acıya sahne olmuştur. Barışın kanla sulanan bu topraklarda yeniden can bulması hiç kolay olmamıştır. Yeni kurulan cumhuriyetlerle birlikte, Yugoslavya adı anılırken, Bir zamanlar Yugoslavya diye anılmaya başlanmıştır ve zaman mefhumunun oldukça ötesindedir.

 

Yazar: Sündüs Adaş

Editör: Merve Bektaş

 

Kaynakça:

 

Görsel Kaynakça:

YAZAR BİLGİSİ
Sündüs Adaş
Sündüs Adaş, 1994 İstanbul doğumludur. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında Yüksek Lisans mezunu olan Sündüs, Balkan coğrafyasına özel ilgi duymakta ve yazılarını, araştırmalarını bu alanda yoğunlaştırmaktadır. Farklı kültürler tanımak, yeni insanlarla tanışmak, gezmek ve okumak en büyük tutkularındandır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.