Alman Felsefesi: Shopenhauer ve Yeterli Neden Önermesinin Dört Farklı Kökeni

15.03.2019
Alman Felsefesi: Shopenhauer ve  Yeterli Neden Önermesinin Dört Farklı Kökeni

1813 yılında tamamladığı ve Yeterli Neden Önermesinin Dört Farklı Kökeni (Über die vierfache Wurzel des Satzes vom zureichenden Grunde) adını verdiği doktora tezinde Schopenhauer, çoğu filozofa göre doğuştan gelen bir düşünce eğilimi olduğunu düşündüğü “prensipte evrenin tamamen anlaşılabilir bir yer olması” fikri üzerine yoğunlaşır. Schopenhauer’ın tezi aslında nelerin gerçek ve nelerin rasyonel varsayılma eğiliminde olduğuna dair eleştirel bir sorgulamadır. Schopenhauer’dan yüzyıl kadar önce ise G.W. Leibniz (1646-1716) yeterli neden önermesini 1714 yılında yayınlanan Monadology adlı eserinde “her şeyin, neden olduğu şekilde olduğuna ve neden olmadığı şekilde olmadığına dair yeterli mantığa sahip olmayan bilgi ve gerçek olmaması” şeklinde tanımlamıştır.

Yeterli neden önermesi görünüşte aşikar olmasına rağmen yine de şaşırtıcı sonuçlara sebep olabilmekteydi. Örneğin, bu önermeye dayanarak birbirine tıpatıp benzeyen iki birey olamayacağı öne sürülebilirdi; çünkü aksi halde bu bireylerden birinin bir yerde, diğerinin ise başka bir yerde olmasına dair yeterli neden olmazdı. Önermeden aynı zamanda fiziksel dünyanın zamanda bulunan hiçbir noktada yaratılmadığı çıkarımı da yapılabilirdi, çünkü herhangi bir noktada yaratılmış olmasının veya herhangi başka bir noktada yaratılmamış olmasının; zamandaki her bir noktanın niteliksel olarak aynı olduğu göz önüne alındığında yeterli nedeni yoktu. Dahası, eğer yeterli neden önermesinin uygulanabilirlik kapsamının sınırsız olduğu varsayımı doğru idiyse; o halde “Neden hiçbir şey yerine bir şeyler var?” sorusunun nihai bir yanıtı olmalıydı. İşte Schopenhauer’ın sorgulamak istediği de; Kant’ın insanın aklının algı alanımızı düzenleme kapasitemizle sınırlı olmasından ötürü bilebileceklerimizin de metafiziksel sorulara yanıt bulabilmek için yetersiz kalacağı görüşünden de etkilenerek, yeterli neden önermesinin sınırlarıydı.

Schopenhauer’ın gözlemlerine göre yeterli neden önermesinin uygulanabilirliği açısından yerine getirilmesi gereken ilk şart; açıklanmaya ihtiyaç duyan spesifik bir şey hakkında düşünülmesiydi. Epistemolojinin kökenlerinde, açıklanmaya ihtiyaç duyan bir nesne hakkında düşünen bir öznenin varlığının gerekliliğini fark eden Schopenhauer; buradan yeterli neden önermesinin kökeninde nesne ile özne arasında yapılan ayrımın, hem nesneler hakkında açıklamalar ararken, hem de genel anlamda bilgiye ulaşmak için bir şart olduğu sonucuna vardı.

Schopenhauer’ın nesne-özne ayrımının bilgi için en genel şart olduğuna yönelik iddiası, temelini Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi adlı eserinden almaktadır. Kant da kendi bilgi teorisini oldukça soyut bir şekilde genelleştirerek biçimlendirilmiş benzer bir nesne-özne ayrımı üzerine temellendirmiştir. Kant’a göre ayrımın özne tarafında içeriği olmayan metafiziksel bir öz farkındalık, nesne tarafında ise yine içeriği olmayan metafiziksel –yine de nesne kavramıyla uyumlu bir birim bulunaktadır. Schopenhauer’a göre yeterli neden önermesinin kökeni, aynı zamanda Kant’ın epistemolojisinin de kökenidir. Bilgi anlayışının René Descartes’ın (1596-1650) kesin bilgiye dair arayışından (Bkz: Descartes’ın metodik şüphe yaklaşımı ve “cogito”su [Latince “Düşünüyorum”]) ciddi biçimde etkilendiği bir dönemde yaşamış ve çalışmış olan Schopenhauer’a göre bir açıklamanın gerçek olması için, açıklanan durum her ne ise bunun rastlantısal olarak meydana gelmesinin düşünülemeyeceği; ancak bu rastlantılara “gereklilik” gözüyle bakılması gerekmekteydi. Bu açıdan Schopenhauer’ın yeterli neden önermesine yönelik çalışmalarını, farklı türden nesneler arasında gerçekleşebilen gerekli bağların doğasına yönelik bir inceleme olarak nitelemek de mümkündür.

Aristo’nun Dört Neden Öğretisi’nden de etkilenerek Schopenhauer, açıklama aramak bağlamında ortaya çıkabilecek dört çeşit gerekli bağ tanımlamaktadır ve buna paralel olarak da açıklamaları yapılabilecek/aranabilecek dört bağımsız tür nesne belirlemiştir:
Fiziksel şeyler
Soyut kavramlar
Matematiksel ve geometrik yapılar
Psikolojik güdülenme

Bu dört tür nesneye ilişkin olan dört farklı çeşit akıl yürütme vardır. Schopenhauer, fiziksel şeyleri sebep ve sonuç sürecine ilişkin akıl yürütmeyle; soyut kavramları mantıkla; matematiksel ve geometrik yapıları sayılar ve boşluklar aracılığıyla; akıl yürütmeyle ve güdülenmeyi de niyetle; yani ahlaki akıl yürütmeyle ilişkilendirir. Özetle; Schopenhauer’a göre yeterli neden önermesinin kökeninde gerekli bağlar ile birlikte özne-nesne ayrımı vardır. Yeterli neden önermesinin dört farklı kökeni ise, açıklamaları aranmakta olan dört tür nesnenin, söz konusu nesneye ilişkin gerekli bağlar göz önüne alınarak nitelendirilmesidir.

Schopenhauer’ın öne sürdüğü en önemli savlardan bir diğeri ise, bahsedilen bu dört açıklama yönteminin birbirlerine paralellik göstermesi ve mantıklı bir biçimde birbirleriyle karışamayacaklarıdır. Eğer işe belirli bir tür açıklama yöntemi seçerek başlanıyorsa, ardından ancak bu açıklama yöntemi aracılığıyla açıklanabilecek olan nesneler seçilir. Öte yandan, eğer işe öncelikle açıklanacak nesne ile başlıyor isek, bu nesne ile ilişkilendirilmiş olan açıklama yöntemini kullanmak mecburiyetindeyiz. Bu nedenle, herhangi bir tür açıklama yöntemi ile bu yöntem ile ilişkili olmayan nesnelerin açıklanması; akıl yürütmenin ihlali ile sonuçlanır. Örneğin; fiziksel şeyler ve aralarındaki sebep-sonuç ilişkisi kapsamında bir açıklama yapıp, daha sonrasında bunu soyut kavramlar gibi başka türden nesneler için genelleyemeyiz. Benzer biçimde, açıklamalar aramaya soyut kavramlar ile başlıyor ve mantık aracılığıyla akıl yürütmeye başvuruyorsak, ulaştığımız argümanların fiziksel şeyler için de geçerli olacaklarını iddia edemeyiz. Akla uygun şekilde açıklamalar aramanın şartlarının neler olabileceğine dair bu kurallar dizisi ile Schopenhauer, Tanrı’nın varlığına dair; özellikle kendi döneminde sıkça başvurulan ve felsefi daha başka birçok kozmolojik ve ontolojik argümanı ve bu tür argümanlar üzerine kurulmuş bütün felsefe ekollerini hükümsüz bırakmıştır. Alman İdealizmi’nin, özellikle Fichte, Schelling ve Hegel’in anlayışlarının bu tür hatalı açıklamalarla dolu olduğunu şiddetle savunmuştur. Bu filozofların öne sürdüğü argümanları Tanrı’nın varlığına yönelik ontolojik argümanların farklı biçimleri üzerine kurulu olduğunu öne sürer ve bu filozofların düşünce sistemlerinden “temelde hatalı düşünme biçimleri” olarak bahseder. Fichte, Schiller ve Hegel’i hedef alan kimi ad hominem saldırıları olmasına rağmen Schopenhauer yine de Alman İdealizmi’ne yönelttiği suçlamalarının mantıklı felsefi sebeplere dayandığını düşünmüştür.

https://plato.stanford.edu/entries/schopenhauer/#3

Çeviren: Berk Özdemir

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.