Bir Çocuk Hikayesi: Beyaz Bant

Bir Çocuk Hikayesi: Beyaz Bant

Beyaz Bant (Das weiße Band), Michael Haneke tarafından yazılan ve yönetilen 2009 yapımı bir filmdir. Almanya’nın ufak bir kasabasındaki yerel halkı konu alan film, I. Dünya Savaşı öncesi toplum yapısını inceler. Beyaz Bant, 62. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanmıştır.

Beyaz Bant, ufak bir kasabada gerçekleşen esrarengiz olayları konu alır. Kasabanın öğretmeninin gözünden aktarılan olaylar silsilesi, suçlunun bulunamadığı ve belirsizliklerin korunduğu bir anlatımla devam eder. Kasabada öne çıkan karakterler doktor, baron ve papaz gibi görünse de hikâyenin asıl odağı çocuklardır.

Çocuk Yetiştirmek İçin Bir Köy Gerekir*

“Anlatacaklarım belki de bu ülkede olmuş bazı şeyleri açıklığa kavuşturabilir.” (Friedel, 2009)

Uyarı: Bu yazı spoiler içermektedir.

Beyaz Bant yukarıdaki sözlerle açılır. Nazi Almanyası hakkında yapılan filmler çoğunlukla Hitler’i merkeze alırken radikalliğin çıkış nedenleri üzerinde durulmaz. Beyaz Bant ise radikal ideolojinin ve şiddet yanlısı tutumun çıkış noktasını, aile yapısına ve çocukların yetiştiriliş biçimine odaklanarak anlatır.

Filmde suçların nasıl işlendiğinden ziyade suçun kendisinin ve sonuçlarının konuşulduğuna tanık oluruz. Yinelenen faili meçhul suçlar, suçu işleyenin kim olduğundan çok yaşananların toplum nezdinde uyandırdığı tepkiye odaklanılmasına olanak sağlar. Asıl meselenin suça sebep olan olaylar silsilesinde olduğu, aile içerisindeki disiplin anlayışı ve suç-ceza ilişkisiyle aktarılır.

Yozlaşmış ülküler, dini baskı, duygu yoksunluğu gibi ayrıntıların yanında filmin belirli bir karakteri odağına almıyor oluşu ise aile ve toplum yapısı içerisindeki problemlerin net bir şekilde görülmesini sağlar.

Beyaz Bant-Martin

Çocukların yetiştiriliş biçimine bakıldığında, ebeveyn ve çocuk arasında katı ve duygu paylaşımına dayanmayan bir ilişkiye tanık olunur. Çocukların ezelden beri alışkın olduğu bu durum, Martin’in kendi bedenine inecek olan sopayı, babasına elleriyle teslim ettiğinde simgesel bir hâl alır. Bu sahne ile Martin’in öğretmenle konuştuğu sahne arasında bir ilişki kurulabilir.

“Tanrı’ya beni öldürmesi için bir şans verdim. Böyle bir şey yapmadı, demek ki benden memnun.” (Proxauf, 2009)

Bu sahne, peder olan babasının evdeki yadsınamaz otoritesi ile Tanrı arasında kurduğu ilişkiyle yorumlanabilir. Çocuk, yaptığı hatalar neticesinde, ceza verecek olan kişinin, gücü elinde bulunduran otorite (baba veya Tanrı) olduğunu kabullenir.

Beyaz Bant Kadar Masum Çocukluk

“Çocukların masum olduğunu düşünmüyorum. Çocuklar masum değil, naifler ve denileni olduğu gibi öğreniyorlar. […] Çocuklar ne tamamıyla masum ne de canavardır; hepimiz gibi onlar da ortada bir yerdedir.” (Haneke, 2018)

Filme adını vermiş olan beyaz bandın anlamı Peder tarafından “masumiyeti ve saflığı hatırlatması için” şeklinde tanımlanır. Çocuklar, yetişkinlerin algısına göre bilgisizliklerinden ötürü masumiyeti temsil ederler. Hâlbuki iyilik, kötülük ve ölüm gibi soyut kavramların algılanması konusunda yetişkinler gibi davranmazken kendilerine sunulanı olduğu gibi almaya da açıktırlar. Bu durumda sütten çıkmış ak kaşık olmayan çocuklar, tamamen saf kötü olarak da değerlendirilemez.

Fiziksel şiddeti, tacizi ve haksızlığı izlediğimiz filmde iyinin ve kötünün göreceliğini fark ederiz. Sadece ebeveyn ve çocuklar arasındaki empati ve duygu yoksunluğuna değil, yetişkinler arasında da duyarsız diyaloglara tanık oluruz. Doktorun ebe ile olan konuşması sırasında karşısındaki kişinin duygularını görmezden gelerek sarf ettiği sözler bu duruma bir örnektir.

“-Sana ne yaptım ki?
-Çirkinsin, pasaklısın, ruhsuzun tekisin ve nefesin kötü kokuyor. Bu kadarı yetmez mi?” (Bock, Lothar, 2009)

Öte yandan, evde ve toplumsal alanda şiddete maruz kalan çocuklar, bu davranışı akranlarına ve ebeveynlerine yansıtır. Ailesi tarafından kendisine gösterilen şiddet olgusu, çocuk için normalleşir. Bu duruma örnek olarak elindeki flütü aldıktan sonra Baron’un oğlunu göle atan çocuklar gösterilebilir. Sınıfsal farklılık ve kıskançlık, çocukların şiddete başvurması için yeterlidir.

Bir diğer örnek olarak Peder ve kızı Clara arasındaki duygu paylaşımına dayanmayan ilişki gösterilebilir. Clara, sınıfta babası tarafından küçük düşürüldükten sonra intikam olarak şiddete başvurur. Babasını, duygusal bir bağ kurduğu kuşu üzerinden yaralamayı seçer.

Bu sahnelerde kötülüğün yeniden üretimini görülebilir. Davranışların bireyler üzerinde bıraktığı izlenimin konuşulmadığıempatiden yoksun bir ortam söz konusudur. Otoriteye uymadıklarında şiddetle karşılaşan çocuklar, kendi problemlerini çözerken de şiddeti çözüm yolu olarak görürler. Baskı altında büyüyen çocuklar yetişkinliklerinde özgür karar almaktan yoksun, kolaylıkla başkalarının etkisi altında kalan bireylere dönüşür. (Sarı, 2018)

Ayrıntılardaki Mesajlar

Beyaz Bant-Clara

Michael Haneke, gerek çocuk oyuncuların seçiminde gerekse görüntülerin I. Dünya Savaşı öncesine ait görüntüleri yansıtabilmek için oldukça uğraştıklarını söyler. Döneme dair mevcut olan görsel arşiv temel alınarak film siyah beyaz çekilmiş, çocuk oyuncular bu doğrultuda seçilmiştir. (Inoz, 2014)

Bir diğer ayrıntı ise filmde bir anlatıcının olmasıdır. Haneke bununla, seyirci ile film arasına bir mesafe koymayı amaçladığını söyler. Yozlaşma ve toplumsal pratikler söz konusu olduğunda anlatıcının yanılma payının yüksek olduğuna dikkat çekilir.

Toplum statik, net ve kayda geçmiş kurallara bağlı değildir. Yazılı olmayan değerlerle yaşar ve kendi içinde yolunu bulur. Devinim halindeki durumu ise hikâye anlatıcılığında göreceliğin söz konusu olduğunu izleyiciye hatırlatır. Anlatılan hikayeler kulaktan dolma ya da dedikodu niteliğinde olabilirken anlatıcının bakış açısını da yansıtır. 

Kötülüğün İnkârı

Kasabada yaşanan ve esrarı çözülememiş pek çok olay vardır. Doktorun geçirdiği kaza, Sigi’nin gördüğü şiddet, yangın, Karli’nin kaçırılması ve lahanaların parçalanması şiddetin görünür tarafıdır. Fakat alenen sergilenmeyen, aile içinde, çocuklar arasında, gizli kapılar ardında yeniden üretilen şiddet de toplumdaki yozlaşmanın bir parçasıdır. Kasaba, Baronesin de tanımladığı gibi kötülüğün, gaddarlığın, kıskançlık ve ilgisizliğin hüküm sürdüğü bir yerdir.

Kötülüğün devamlılığının sağlanması ve var olan düzenin sorgulanmaması durumuna ise öğretmenin kasabadaki esrarengiz sorunları çözmek için pedere başvurması sırasında tanık olunur. Öğretmen, çocukların yaşananlarda bir sorumluluğu olabileceğini söylediğinde hasta ruhlu olmakla suçlanır. Özeleştiri ve empatinin yoksunluğu, durumun ehemmiyetini tartmayı engeller. Nihayetinde mühim olan, suçları kimin işlediği değil çuvaldızı kendisine batıramayan toplumun yozlaşmışlığıdır.

 

Bu sebeple film, suçlunun kim olduğuna odaklanmaz. Kendi içerisinde sosyopatlar yetiştiren toplumsal pratikleri mercek altına alır. Şiddetle büyüyen, empatiden yoksun çocuklar, ilerleyen zamanlarda dünyanın geleceğini oluşturacak olan yetişkinlerdir.

Filmin, tarihsel ve sosyolojik bakış açısından bir incelemesi için Beyaz Bant Filminin Siyasi ve Sosyolojik İncelemesi isimli yazıya bakabilirsiniz.

Michael Haneke ve filmin oyuncularının Cannes Film Festivali’ndeki röportajı için:

 

Yazar: Melin Durmaz
Editör: Fuad Eren

*“Çocuk yetiştirmek için bir köy gerekir.” Afrika asıllı bir atasözü.

Kaynakça

• Er, T. (2018, 21 Nisan). Yönetmen Michael Heneke ile “Beyaz Bant” üzerine. Erişim Adresi: https://gazetekarinca.com/2018/04/yonetmen-michael-haneke-ile-beyaz-bant-uzerine/ 

• Bradshaw, P. (2009, 12 Kasım). The White Ribbon. The Guardian. Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/film/2009/nov/12/the-white-ribbon-review 

• Inoz, B. (2014, 29 Aralık). The White Ribbon (2009) Michael Haneke interview at Cannes. [Video]. Erişim Adresi: https://youtu.be/merMVHaLc4g 

• Sarı, A. (2018, 21 Şubat). Ebeveyn Tutum ve Davranışlarının Çocuklar Üzerindeki Etkisi. Çadem Psikoloji. Erişim Adresi: https://www.cadempsikoloji.com/makale/13-ebeveyn-tutum-ve-davranislarinin-cocuklar-uzerindeki-etkileri 

Filme Erişim Adresi: https://www.imdb.com/title/tt1149362/ 

Görsel Kaynakça

• Arndt, S., Heiduschka, V., Katz, M., Menegoz, M. & Occhipinti, A. (Yapımcılar) & Haneke, M. (Yönetmen). (2009). Das weiße Band – Eine deutsche Kindergeschichte. [Film]. Vega Film & X Film.

YAZAR BİLGİSİ
Melin Durmaz
Melin Durmaz, 1997 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema, sosyoloji ve iletişim gibi alanlarda içerik üretiyor. Deneme ve hikâye yazıyor.
YORUMLAR

  1. Canan Önerli dedi ki:

    Çok güzel bir yazı olmuş, eline sağlık! 🎬

  2. Sergen Dağ dedi ki:

    White Ribbon’un sadece Nazi Almanyası üzerinden okunmasına sıcak bakmayan biri olarak, filmin psikolojik tahlilinin çok iyi bir şekilde yapıldığı harika bir yazı olmuş. Elinize sağlık. ✍️

  3. Fuad Eren dedi ki:

    Çocuk psikolojisinin muhteşem şekilde işlendiğini anlatan yine aynı muhteşemlikte bir yazı