Hepimiz Kutularımızın İçindeyiz: Nomadland (Göçebe) İncelemesi

Hepimiz Kutularımızın İçindeyiz: Nomadland (Göçebe) İncelemesi

“Ev, sadece bir kelime mi? Yoksa içinde taşıdığın bir şey mi?” (Nomadland, 2020)

 

Nomadland, 2020’de dijital olarak gösterime girmiş bağımsız bir dram filmidir. Filmin yönetmen koltuğunda Chloé Zhao otururken başrolde yer alan Frances McDormand, Fern karakterine hayat vermektedir. 78. Golden GlobeVenedik Film Festivali ve Toronto Film Festivali’nin de aralarında bulunduğu 26 festivalde 58 ödül adaylığına layık görülerek kendisinden çokça söz ettiren Nomadland, aday olduğu ödüllerin birçoğunu kazanmıştır. Özellikle yönetmen Zhao ve başrol oyuncusu McDormand hakkında yazılan övgü dolu eleştiriler; filmi, 2020’nin en çok konuşulan bağımsız filmleri kategorisinde üst sıralara taşımıştır. Zhao’nun kariyeri ve filmografisinde de bir başyapıt olarak nitelendirilen film, Jessica Bruder’ın aynı isimli kitabından uyarlanmıştır. Üstelik Nomadland, Collider’ın hazırlamış olduğu “2020’de yayınlanmış mutlaka izlenmesi gereken 10 film” (Collider’s Top 10 Films of 2020) listesinde 3. sırada yer almaktadır.

(Nomadland, 2020)

Filmin Konusu

Nomadland, eşinin ölümünden sonra tüm mal varlığını satıp radikal bir karar vererek karavanda yaşamaya başlayan ana karakterin, modern göçebe yaşam tarzını konu almaktadır. Ana karakter Fern, işini ve eşini kaybettikten sonra tercih ettiği yaşamın sınırları içerisinde hayatını idame ettirmek için çeşitli işlerde çalışır. İzleyici, Amazon’da işçilikten temizlikçiliğe birçok işte sırasıyla çalışan Fern’ü, gün sonunda küçük ve eski karavanında kurduğu yaşamda bulur. Üstelik fern sözcüğü, İngilizcede eğrelti otu anlamına gelmesine ek olarak farklı birçok toplumda ebedi gençliği, umudu, yeni başlangıç ve hayatı sembolize eder (Boeckmann, 2020). Ana karaktere verilen bu ismin arka planındaki detay bile oldukça güzel düşünülmüştür.

(Nomadland, 2020)

Amazon’daki iş arkadaşı Linda’nın tavsiyesiyle Arizona’ya seyahat eden Fern’ün sosyal yaşama ısınması ve hikâyesinin başlangıcı görünür gibi olsa da bunun bir aldatmaca olduğu söylenebilir. İzleyenler; ana karakterin, ne diğer insanlarla etkileşimi ve maceraları hakkında ne de geçmişiyle ilgili çok detaylı bir fikre sahip oluyor, sadece bir gözlemci olarak onun yaşamını seyrediyorlar. Filmin en iddialı olduğu taraflardan biri ise film boyunca yaratılan atmosferdir. Şiirsel anlatımı ve izleyiciye sunulan birbirinden güzel sahnelerle adeta bir şölene dönüşen film, müzikleriyle de ana karakterin hislerini seyirciye başarıyla aktarıyor. Kısaca; müzikler, alan çekimleri, sinematografik olarak ustaca tasarlanmış uzun sahneler ve oyunculuk, başarılı atmosfere katkı sağlayan ve filmi başarıya ulaştıran temel unsurlar olarak sayılabilir.

İzeyici, Fern’ün -aktarılan kadarıyla- hikâyesi ve McDormand’ın göz dolduran oyunculuğuyla kederli bir yaşama şahit oluyor. Senaryo ve diyaloglardan çok, oyunculukla anlatılan bu keder, öngörülenin ve alışılagelmişin aksine izleyiciyi acıma ya da üzüntü duygusuyla doldurmayı hedeflemiyor. Bir dram hikâyesinin sıra dışı bir yaşam tarzıyla harmanlanmış hâline şahit olan seyirci, tam anlamıyla bir “izleyici” konumunda yer alıyor. Seyircinin, Fern’ün yolculuğuna olabildiğince duygusal bir nötrlükte tanık olmasının hedeflendiği de söylenebilir. İzleyici bu yolla, dramı tamamen sindirirken aynı zamanda ajitasyona ya da fazla duygu yoğunluğunun dahil olduğu empatiye maruz bırakılmadan keyifli bir seyre kavuşturuluyor.

(Nomadland, 2020)

Yerleşik hayat normlarının dışında kalan bu hikâyeyi bir “hippi” ya da klasik bir göçebe hikâyesinden ayıran yegâne şey de hikâyenin yalnızca bir kadın etrafında dönmesi değildir. Hatta filmde bir kadının konu alınmasının yanında, kadın oluşunun da vurgulanmamasının amaçlandığı bir tavır da gözlemlenebilir. Tüm senaryoyu farklılaştıran ve ilgi çekici yapan şey ise sıradan insanların bulunduğu sosyal yaşamda tahmin edilemeyecek bir şekilde yaşamını sürdüren Fern’ün arka planda bu marjinal hayatı sessizce sürdürmesidir.

(Nomadland, 2020)

Yazının bundan sonrası “spoiler” içermektedir!

Fern’ün, eski tanıdıklarıyla karşılaştığında ise bu marjinal hayatı anlatmaktan asla çekinmediği gözlemlenebilir. Hatta “homeless” olarak etiketlenmektense “houseless” olduğunu belirterek tercih ettiği yaşamın acınası ya da yardıma muhtaç bir bağlamda olmadığını anlatıyor. Ancak filmin sonlarına doğru, karavanını tamir ettirmeye götürdüğünde karavanının onun evi olduğunu itiraf etmekte zorlanmasına tanık olunur. Bu sahnede kendi yaşam tarzıyla barışık Fern’ün, alışılagelmiş yaşam tarzlarının egemenliğinden çekincesiyle belki de ilk defa karşılaşılıyor.

(Nomadland, 2020)

Filmi izlerken zihinde canlanması muhtemel imgelerden biri “kutu” olabilir. Alışılagelmiş yerleşik yaşamda hayatı devam ettirmek ve belli maddi/manevi amaçlara ulaşmak çerçevesinde gün boyu dönüp duruluyor. Bu döngüde de birçok kutunun içine girilip çıkılıyor. Ömür bu kutularda geçiriliyor: evler, iş yerleri, asansörler, arabalar… Durmadan devam eden bu döngüde kendi kutusunu yaratmış bir kadının hikâyesi: Nomadland. Girdiği iş yerleri, hayatına giren insanlar, güzel bahçeli evler ve rahat yataklar, Fern için sadece 24 ışık yılı uzakta ve yıllar önce sönmüş olan yıldızlar*… Fern, tüm bunların huzurlu kabulü içerisinde kendi kutusunu yaratmış bir kadındır. Geçmişini yanında taşıyan bir kadın olmasının yanı sıra ne bir kaçış ne de bir arayış içindedir. Tıpkı filmde de anlatılan, oyuklu taşlarda gezinen hava kadar doğal, akışta ve şimdide olan bir hayatı yaşarken aynı zamanda özlemini duyduğu geçmişinin kendini yaratmasına izin vermiş bir karakterin vücut bulmuş hâli Fern. Ölümü, acıyı, huzursuzluğu, sevilmeyi ve rüzgârın saçlarına değmesini, en insani hâlde deneyimleyerek yorgunluğunda biriktirmiş olduğu gözlemlenebiliyor. En dikkat çekici olgulardan biri de Fern’ün fiziksel olarak ne kadar göçebe bir yaşam sürse de geçmişi gibi çok temel noktalara derinden ve katı bir şekilde bağlı halde olmasıdır. Özellikle, babasından kalan yemek takımından bir tabak kırıldığında büyük bir özenle yapıştırdığı ve eski fotoğrafları incelediği sahnede, bu oldukça derinden hissedebilir. Bu kontrast ise karakteri -karakterin geçmişine ayrıntılı bir şekilde hâkim olmadan bile- çok katmanlı bir hâle getirerek derinleştiriyor.

(Nomadland, 2020)

Yorum

Kutularımızda hapsolmuş bir biçimde hayallerimizi, duygularımızı ve hayatlarımızı yaşamaya çalışırken sadece biçimsel farklılıkta bir kutu seçmiş karaktere bakılabilecek en derin ve yargısız bakış açısına sahip olduğunu düşünmemle beraber Nomadland, bir bütün olarak ele alındığında övgüyü sonuna kadar hak eden bir başyapıt niteliğindedir.

*Filmde belirli bir sahneye ithafen.

Filmden favori bazı replikler:

“Doğaya, gerçek bir topluluğa ve kabileye bağlanmanın her şeyi değiştireceğini düşünüyorum.”–Bob

“Ev, sadece bir kelime mi? Yoksa içinde taşıdığın bir şey mi?” –Angela

“Hatırlanan yaşıyor.” –Fern

 

Yazar: Servin Çağıl
Editör: Ozan Yazıcı

 

Kaynakça:

Boeckmann, C. (2020, 30 Nisan). Ferns, Folklore, and Fiddleheads. Erişim adresi: https://www.almanac.com/fern-folklore, Erişim tarihi: 13 Mart 2021.

Collider’s Top 10 Films of 2020. (2021, 1 Ocak). Collider. Erişim adresi: https://collider.com/2020-best-films/, Erişim tarihi: 14 Mart 2021.

Zhao, C. (Yönetmen/Senarist). (2020). Nomadland [Film]. Amerika Birleşik Devletleri: Cor Cordium Productions.

ETİKETLER: ,
YAZAR BİLGİSİ
Servin Çağıl
Servin Çağıl, 2000 yılında doğdu. Şu an Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde Metalurji ve Malzeme Mühendisliği okuyor. Görsel sanatlara, sinemaya ve felsefeye yakından ilgisi olmasının yanı sıra sosyolojiye ilgisi de zamanla gelişmiştir. Çocukluğundan bu yana yaratıcı drama ve tiyatro eğitimleri almasıyla birlikte sahne sanatlarına da ilgisi oldukça katlanmıştır. Bilim yazıları ve moleküler düzeyde çalışmalar özellikle ilgisini çekmekte ve aslında akademik kariyeri için ilhamları olmaktadır. Haziran 2020'den bu yana sosyoloji, sinema, bilim alanlarında yazılarını büyük bir keyif ve istekle yazmaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.