Aşk ve İnancın Gücü: Dalgaları Aşmak (Breaking the Waves)

Aşk ve İnancın Gücü: Dalgaları Aşmak (Breaking the Waves)

Uyarı: Bu yazı spoiler içermektedir.

“Ne söylediğinizi anlamıyorum. Bir kelimeyi nasıl sevebilirsiniz? Aşkı kelimelere sığdıramazsınız. Bir kelimeye âşık olamazsınız. Başka bir insanı sevebilirsiniz. Mükemmel olan budur.”  (Trier, 1996)

Dalgaları Aşmak (Breaking the Waves), Lars von Trier‘in yönetmenliğini üstlendiği 1996 Danimarka yapımı filmdir. Emily Watson‘ın ve Stellan Skarsgard’ın başrolleri oynadığı film, 1970’li yıllarda Kuzey İskoçya’nın ufak bir kasabasında geçmektedir. Film, Presbiteryen Özgür Kilisesi’nin baskıcı üyeleri tarafından yönetilen dindar bir toplulukta büyüyen kadın kahraman Bess‘in, mazoşist ve kendi kendini boyun eğdirici eğilimlerine odaklanmaktadır. Dinsel bir hayat süren bir topluluğun içinde yaşayan Bess, film boyunca Tanrı’yla konuşmaktadır. Nitekim yönetmen, kadının gelişim aşamalarını ve Tanrı ile iletişimini net biçimde göz önüne alabilmek adına filmi “Bess’in Evliliği, Jan ile Yaşamak, Yalnız Yaşamak, Jan’ın Hastalığı, Şüphe, İnanç, Bess’in Kurban Edilişi ve Cenaze” olmak üzere sekiz bölüme ayırır. Dalgaları Aşmak,  Gerizekalılar (1998) ve Karanlıkta Dans‘ın (2000) da içinde bulunduğu Altın Kalp Üçlemesi’nin ilk filmidir. Lars Von Trier’in, aşk, cinsellik, din, ataerkil eşitsizlik ve iktidar gibi kavramlara dikkat çektiği film, Cannes Film Festivali’nde “Özel Jüri” ödülü almıştır. Türkçeye Dalgaları Aşmak ismiyle çevrilen film, yönetmen Lars von Trier’in ve oyuncu Emily Watson’ın filmdeki başarısı sayesinde sayısız ödül kazanmıştır.

Film, Bess’in Danimarkalı bir petrol işçisi Jan ile evlenmesiyle başlar. Bess, kendini şehvetli bir aşkın içinde bulur ve hayat onun için kusursuz hâle gelir. Aşık olmasıyla beraber seksin de korkutucu bir yanı olmadığını anlayan Bess, gün geçtikçe daha güzel duygular yaşar, yaşadığı bu duygular için her gün Tanrı’ya şükreder. Ancak kısa bir süre sonra kocası Jan’ın çalışmaya dönmesi gerekmektedir. Bu gerçekle yaşamaya çalışan Bess, günlerce çaresizlik ve yoğun yalnızlık hissiyle boğuşur. Jan’ın yokluğunda kiliseye giderek Tanrı’ya onu eve göndermesi için yalvarır. Tanrı onu bencillikle suçlar ve duygularının herkesten önce geldiğini, bu nedenle Jan’a duyduğu aşkı göremediğini söyler. Yine de tüm bu sözler Bess’in yakarışlardan vazgeçmesini sağlamaz. Sonrasında, Bess’in yalvarışları Tanrı tarafından acı bir şekilde yanıtlanır. Jan bir kazada ağır yaralanmış ve eve dönmek zorunda kalmıştır. Artık tamamen felçli olan Jan, Bess ile artık herhangi bir cinsellik yaşayamaz. Diğer yandan Bess, Jan’ın yaşadığı kazadan kendini sorumlu hissetmektedir. Tanrı’ya bencilliği sebebiyle yalvarmıştır ve Tanrı onu sınamaktadır.

Tanrı: Jan’ın eve dönmesini sen istedin…Seni sınamak zorundaydım. Jan’a olan aşkın sınanmalıydı. (Trier,1996)

İlkin Jan, felç kaldığı için Bess’ten boşanmayı düşünse de muhafazakâr toplumun buna izin vermeyeceğini fark eder. Onun yerine karısına, kendisine yeni bir bir sevgili bulmasını önerir, yeni sevgilisiyle sevişirken yaşadıklarını gelip anlatmasında ısrarcı olur. Bess ise bu duruma önceleri kızar, geri çekilir ve onu sakat olarak nitelendirerek yanından ayrılır. Kiliseye gider ve iç hesaplaşma süreci hız kesmeden devam eder. Bess’in, kendisinin ilahi güçlerinin olduğuna dair inancı Tanrı ile yaptığı konuşmalarla daha da pekişir. Jan’ın isteğini geri çevirip yanından ayrılmasıyla Jan’ın fenalaşması bu inancı mantıklı bir çerçeveye oturtmasını sağlar. Aşkını kurtarabilmesi için bencil olmaması ve Tanrı tarafından sınanması gerektiğini düşünür. Bess’in yaşadığı bu suçluluk ve sınanma hâli, kocasının isteklerini kabul etmesini sağlar ve kendisini zinaya zorlar. Öyle ki, bu durum onun sonu olacaktır.

Bess: Ben cehenneme mi gideceğim?
Tanrı: Kimi kurtarmak istiyorsun? Kendini mi yoksa Jan’ı mı? (Trier, 1996)

Eşi için yaptığı ilk girişim, Jan’ı ve kendisini tedavi etmeye çalışan Doktor Richardson’un evine gitmek olur. Doktor önceleri anlayamaz ancak Bess onu yatak odasına çağırdığında kadını çıplak bir vaziyette bulur. Bess, doktorun kendisiyle sevişmesini ister, böylece kocasına anlatacağı bir hikaye olacaktır. Ancak doktor bu isteği geri çevirir ve ilk girişim başarısızlıkla sonlanır. Bess yine de kocasına ilişki olmuş gibi anlatır ancak Jan, Bess’e inanmamıştır. İkinci girişimi, tanımadığı bir adama mastürbasyon yapması olur. Ancak buna fazla dayanamaz, otobüsü durdurup iner ve kusar. Önceleri günahkar hissetmiştir ancak Jan’a bunu anlatmasıyla doktorun “Duaların kabul oldu, Jan’ı solunum cihazından çıkarttık” demesi eş zamanlıdır. Bess, artık aşkın iyileştirici gücü  ve kutsal özellikleri olduğundan emindir. Bu durum kocasının hayatını kurtarmak için kendini kurban eden kutsal bir varlığa dönüşmesini sağlar. Bu dönüşüm ise yolunu iyice kaybetmesine sebep olur.

Dodo: Onun sapık fantezilerini beslemek için başka erkeklerle mi yatıyorsun?
Bess: İyileşti.
Dodo: Hayır, iyileşmedi! Hastalığı bu şekilde ilerliyor Bess. Bazen iyi olur, bazen kötü. Yaptığın şeylerle ona bir faydan dokunmuyor.
Bess: O benim kocam ve Tanrı onu onurlandırmamı söyledi.
Dodo: Bu onurlandırmaksa eğer o hâlde bir sorun olmalı. (Trier, 1996)

Üçüncü girişim, Bess’in fahişe kılığına girmesiyle gerçekleşir. Bess, bir kadından fahişe kıyafetleri alır ve bir bara gider ve isteksiz biçimde bir adamla beraber olur. Acı çekse de eşinin iyileşmesi için yaptığına kendini inandırır ve yapmaya devam eder. Son girişiminde ise açık denizde demirlemiş bir gemiye gider. Ancak burada yoğun bir şiddetle karşılaşır ve kaçar. Öte yandan, yaptıkları bir bir gün yüzüne çıkmaktadır. Dodo, Bess’in yaptıklarına öfkelidir, kutsal güce inanmaz. Jan’ın Bess’i kandırdığını ve onu çıkılmaz bir yola soktuğunun farkındadır. Bess ise film boyunca zihinsel olarak tutarsız bir görüntü çizer. Filmin birçok yerinde duygusal taşkınlık yaşayan Bess, sözlü ya da fiziksel olarak şiddetli dışa vurumlar sergiler. Bess’in eşine, kendi bedeninden ve ruhundan verdiği tavizler de histeri krizlerinin artmasına ve sonrasında ölümüne sebep olmuştur.

Bess, gemicilerin elinden kurtulduktan sonra taşranın çocukları tarafından taşlanır. Taşranın kendisini dışlamasından yoğun bir acı hissetse de kocasının durumunun kötüye gitmesi yeniden gemiye gitmesine sebep olur. Gemide fiziksel ve cinsel şiddet altında kalmıştır ve durumu çok ağırdır. Bess, son dakikalarını yaşarken Dodo’ya Jan’ın durumunu sorar ve kötü olduğunu duyduktan birkaç dakika sonra doktorların çabasına rağmen kurtarılamaz. Ölmeden önce Dodo’dan, Jan’a dua etmesini ister ve Dodo bu isteği gerçekleştirir. Doktorların yaşamaz dediği Jan, mucizevi biçimde giderek iyileşir. Nitekim bu durum, Dodo’nun Bess’e hak vermesini sağlamıştır, aşk yaşatmıştır.

Yazan: Canan Önerli
Editör: Fuad Eren

Diğer Lars von Trier incelemesi için; https://mozartcultures.com/lars-von-trierin-uc-dilencisi-antichrist-filmi-uzerine/

Kaynakça: 

  • Von Trier, L. (Yönetmen). (1996). Breaking the Waves [Film]. Danimarka: Argus Film.
  • Baloğlu, U. (2019). Kadının Kutsal Anlatılara Karşı Mücadelesi: Dalgaları Aşmak Filminde Kadın Mesih Figürü. Sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi. 10. 7-41. 10.32001/sinecine.545764.

Görsel Kaynakça:

YAZAR BİLGİSİ
Canan Önerli
Canan Önerli 2000 yılında Bursa'da dünyaya geldi. 2018 yılında Bursa Anadolu Lisesi'nden mezun oldu. MEF Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler lisansına ek olarak Psikoloji ile çift anadal yapmakta. İçindeki çocuğu sanatla ve güzellikle büyütmeye çalışan Canan, kendisini bildi bileli kitap okuyor ve resim yapıyor. Tutkulu bir şekilde bağlı olduğu, yaşamına anlam katan alanlarda içerik üretiyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.