Efes Artemis Tapınağı ve Chersiphron

Efes Artemis Tapınağı ve Chersiphron

6.yüzyılda (M.Ö. 560(1)) Knossos‘da doğan mimar Chersiphron, ‘Dünyanın 7 Harikası’ olarak bilinen Artemis Tapınağı’nın mimarlarındandır. İnşaat diğer mimarlar tarafından tamamlanmıştır.

Yunanca Χερσίφρων olarak yazılmaktadır. Filozof Pilinus ve mimar Virtuvius’un eserlerinde ise Ctesiphon olarak da geçmektedir.

Mimar Chersiphron, sadece tapınağın mimarlığıyla kalmayıp, birlikte bir de bazı mimari problemlere çözüm buluşuyla da hem mimarlık tarihi için hem de döneminin mimari anlayışı için önemli bir kişiliktir. Oğluyla beraber büyük taş taşıma icatlarıyla tanınırlar. Bu icatlar, yapının tamamlanmasında diğer yapıların tamamlanma aşamalarına oranla daha olumlu bir etki göstermiştir.

 

CHERSIPHRON VE EFES ARTEMİS TAPINAĞI

 

efes-artemis-tapinagi-ve-chersiphron

 

Artemis Tapınağı aynı zamanda ‘Diana Tapınağı’ olarak da bilinir. Günümüz Türkiye sınırları içerisinde İzmir‘in Selçuk ilçesinde yer almaktadır. Dünyanın yedi harikasından biri olarak sayılan bu mimari eserden günümüze esas yerinde sadece iki mermer parçası kalmıştır.

Tapınağın 3 ana evresi olduğu düşünülmektedir. Bu evreler sırayla A, B ve C olarak adlandırılır. Ancak 2 evreye indirgendiğini de görebiliriz çünkü C evresi aslında B evresinin restore edilmiş halidir.

A evresi için kesin tarih verilmese de 7. yüzyıl civarında yapılmış bir sunak olarak belirtilir. B evresi ise bunun üzerine yapılmış bir tapınaktır. Sunak böylelikle bir mabede dönüşmüştür. B evresinin geçirdiği yangın sonucu bir restorasyon çalışması yapılmış ve bu C evresi olarak adlandırılmıştır.

Yapının geçmişi ile ilgili tek kaynak ise ‘ilk ansiklopedi’ olarak bilinen Plinius’un ‘Doğa Tarihi’ (Naturalis Historai) kitabıdır. Ancak bizi asıl B evresi ilgilendirmektedir. Çünkü Chersiphron ve oğlu Metagenes bu evrede çalışmıştır. Onlara ise Samoslu başka bir mimar eşlik etmiştir.

Tapınağın bu versiyonunun zarar görmesi ise M.Ö. 365 yılının 21 Temmuz tarihine denk gelmektedir. Bu bir efsanedir ancak o dönemde kunduracılık yapmakla bilinen Herostratos isimli biraz saf ve ünlü olmaya dair birtakım heyecanlar duyan bir kişi vardır. Çevresi ise sonunda onun bu zaafını kullanmış ve ona tapınağı yakması gerektiğini söylemişlerdir. Bunun için de yangının sönmesi en zor olan mevsimi, yazı sevmişlerdir. Bu durum gerçekleşir ve 21 Temmuz’da tapınağın büyük bir bölümü küller içinde kalır. Halk ise kafasında soru işaretleri ile başbaşa kalır. Artemis neden kendi kutsal alanını korumadı diye düşünürler ancak sonradan öğrenilir ki o gün Artemis’in başka bir yerde, Büyük İskender’in doğumunda olması gerekmiştir.

artemis-tapinagi-ve-chersiphron

Asıl konumuz olan Chersiphron’un da içinde bulunduğu bu yapının, Arkaik Dipteros evresidir.

Tarih: 570-455

Stylobat Boyutu: 57-25 x 112,20 m

Tapınak Kroisos adı ile anılır. Bunun sebebiyse sütunları Lydia Kralı Kroisos hediye etmiştir ve kazıda ele geçen yazıtlı torus parçaları bunu destekler niteliklidir.

Kroisos’un ilk tahta çıktığı yıl ile tapınağın temellerinin atıldığı tarih bir olarak görülür. Ancak Ohnesorg, 560 doğru bir tarih olsa bile sütunların dikilebilmesi için inşaatın daha erken başlamış olması gerektiğini savunur ki bu oldukça mantıklıdır. Bu sebeple Ohnesorg başlangıç tarihini 575/570 olarak öngörür. Plinius’un verdiği tarihlere göre ise inşaat 120 yıl sürmüştür. Ancak bu da bilinen bir gerçektir ki; tapınak asla tam olarak bitirilmemiştir ve dönemin yöneticileri tarafından siyasi ve dini bir güç olarak kullanılmıştır. Vitruvius ise bu tapınağın, İon düzeninde inşa edilen ilk tapınak olduğunu söyler.

 

YAPININ GENEL ÖZELLİKLERİ:

Yapının genel özelliklerine baktığımızda ahşap çatısı haricinde çoğunlukla mermerden oluşmaktadır. Tüm bu mermer ve kullanılan kireçtaşı malzeme yerli malzemedir (Kuşini Ocağı).

Tapınak dipteros planlıdır ve dört basamaklı bir krepidoma üzerinde yükselmektedir. Kuzey cephede in-situ durumundaki basamak sayesinde basamaklar ve ölçüleri hakkında fikir sahibi oluruz. Yaklaşık 0,21m yüksekliğinde ve 0,45 m derinliğinde olduğunu biliriz. Tapınağın ön cephesi ise merkezden köşelere doğru kademeli bir daralma halindedir.

Stylobatta ise bir eğim saptanmıştır ve bu eğim kurvatura olarak yorumlanmış olsa da sebebi bilinmemektedir. Aynı zamanda stylobatın bazı kısımları beyaz mermerle döşenmiş haldedir. Bu beyaz mermer plakalar ortalama 0,23 m kalınlıktadır.

Pronaostan yaklaşık 6 metre kalınlığında bir kapı ile naosa geçilir. Naos 21,15 x 46,65 m boyutlarındadır. Naosta herhangi bir sütun buluntusu yoktur ki bu bize hypaetral olduğunu gösterir. Yapıda bir opisthodomos olma ihtimali de söz konusudur ancak bununla ilgili yeterli veri yoktur.

Tapınağın toplam sütun sayısı konusunda farklı fikirler olsa da ortalama 106-109 sütun söz konusudur. Plinius 127 sütundan bahseder ancak bu çok mümkün görünmemektedir çünkü her iki evrede de aynı sütun sayısı mevcut olduğu düşünülür.

Plinius kabartmalı sütunlardan da bahseder. Bunları columnae caelatae olarak tanımlar ve 36 adet olduklarını işaret eder. Ancak konumları hakkında kesin bir bilgi olmasa da görünür bir yerde yer almaları kuvvet muhtemeldir.

Tapınağın restore edilebilen sütun başlığı British Museum’da sergilenmektedir. Yaklaşık 2:1 oranındadır ve dışbükey gözsüz völütleri ile tipik Arkaik İonia özellikleri gösterir. Ancak her başlık aynı değildir. Elimize geçen az bir başlık parçasından çıkarılan sonuç budur. Bazı başlıklar völüt sarmallara sahipken bazıları da iri rozetlere sahiptir. Ekhinusu çevreleyen ion kümatyonunun sayıları da farklılık göstermektedir.

Efes Artemis Tapınağı’nın başlıkları birçoğundan farklı olarak abaküs ile sonlanır. Bu abaküs kenarları İon ve Lesbos kymationu ile bezemelidir.

Tapınağın çatısına geldiğimizde ise ahşap olan tek kısmın burası olduğunu görürüz. Çatı iskeleti ve tavan kasetleri ahşaptır.

Plinius’un ilettiklerine göre tapınak bataklık bir alan üzerinde tasarlanmış özel bir alana inşa edilmiştir. Neme karşı kömür ve post kullanılmıştır.

Mermer blokların arasına moloz katılarak bir doldurma işlemi gerçekleştirilmiştir. Rüstik bir işçilik de söz konusudur ki bunu sekos ve naiskos duvarlarının alt sırasındaki blokların dış yüzeylerinin orta kısımları kaba halde bırakılmıştır. Başka yapılarda da görülen bir durum olması sebebiyle bilerek yapıldığı düşünülmektedir.

Blokları birleştirmek adına ise ters U kenetleri kırlangıç kuyruğu deliklere yerleştirilmiştir ve bronz kenet buluntusuna sahip ender yapılardandır.

 

CHERSIPHRON’UN ‘TAŞIMA’ ALANINDAKİ YENİLİKLERİ

“Anıtsal mimaride taş kullanımının yaygınlaşmasına paralel olarak 6. yüzyıl ortalarına doğru, kesme taş işçiliğinde teknolojik bir atılım yaşanmış gibi görünmektedir. Bu değişim, Ionia’da Ephesos Artemis, Naksos Adası’ndaki Yria Dionysos, Kıta Yunanistan’da Korinthos Apollon tapınaklarının inşaatlarıyla ayrı ayrı belgelendiği üzere tüm Hellen coğrafyasında eş zamanlı olarak gözlenir.” (2)

Asıl mesele, elde edilen taş blokların, yapının olacağı alana ulaşması ve gerektiği sürece yapının belli noktalarına taşınmasıdır. Burada insan ve hayvan gücünden faydalanılır ama yapıların boyutları büyütülmek istendikçe sadece insan ve hayvan gücü yeterli gelmez. Aynı zamanda taş ocakları ve yapı arasındaki mesafe uzadıkça da taşı sağlam biçimde yerine ulaştırmak zorlaşmıştır.

“Ocaklardan çıkarılan ve burada kabaca biçimlendirilen bloklar, kızak ya da tekerlek üzerinde halatlar yardımıyla taşınıyordu.” (3) Ancak bu durum Chersiphron gibi dehalar ile değişime uğramıştır.

Vitruvius:

“Burada Chersiphron’un usta yönteminden söz etmek uygun olacaktır. Chersiphron taş ocaklarından Efes’teki Diana Tapınağı’na sütun gövdelerini taşımak İstediğinde, yükün ağırlığı ve ovadaki yolların yumuşaklığı nedeniyle tekerlekler gömülebileceğinden, arabalara güvenmeyerek aşağıdaki planı denedi:

Dört inç kalınlığında keresteler kullanarak, bunlardan iki tanesini, her biri gövde uzunluğunda iki tali parçayı aralarına koyarak birleştirdi; hepsini kırlangıç kuyruğu geçmelerle bağladı; sonra gövdelerin uçlarına kırlangıç kuyruğu şeklinde demir miller yerleştirerek onları kurşunla sabitleştirdi (kurşunlu kavelalarda olduğu gibi); ahşap kısımlara da mil yataklarını tutmak üzere yüzükler yerleştirerek uçlarına ahşap yanaklar koydu. Yüzüklerin içine kapatılan mil yatakları serbestçe hareket ettiler. Böylelikle dört inçlik iskeleti çekmeye başlayan öküzler, sütun gövdesini mil ve yüzüklerin yardımıyla hareket ettirerek sürekli dönmesini sağladılar.” (4)

 

Aynı yöntem başka bir durum için de kullanıldı:

“Bütün sütun gövdelerini taşıdıktan sonra baştabanların taşınması gerektiğinde, Chersiphron’un oğlu Metagenes, gövdelerin taşınmasında kullandıkları ilkeleri baş tabanların aşağıya indirilmeleri için de kullandı. Her biri on iki ayak çapında tekerlekler yaparak baştaban bloklarının uçlarım bu tekerleklerin içine kapattı. Uçlarına aynı şekilde mil yuvaları ve yüzükler yerleştirdi. Böylelikle, dört inçlik çatkılar öküzler tarafından çekildiğinde, yüzüklerin içerisindeki miller çevresinde dönen tekerlekler, tekerlek aralarına dingil gibi yerleştirilen baştabanlar ve sütunların taşınmasında kullanılan silindirler bu yöntemin birer örneği olarak gösterilebilir.” (5)

Burada uzaklık önemli bir etkendir. Uzaklık az olmasaydı bu yöntemin çok da tercih edilmeyeceğini ekler Vitruvius. Ki bu oldukça doğru bir tespittir.

Chersiphron ve oğlu Metagenes, ağır mermer bloklarının taşınması ve kaldırılması gibi teknik zorlukların çözümlerine odaklanmış gibi görünüyorlar ki bu da şöhrete layık etkileyici mühendislik yeteneklerini ortaya çıkarmıştır.

Plinius’a göre: Chersiphron blokları bir kum rampasına sürükleyerek yerine yerleştirdi ve daha sonra yavaş yavaş kumun alt torbalardan çıkmasına izin verdi, böylece bloklar yerine oturabildi.

Bunun ne kadar doğru olduğunu bilmemekle beraber aslında bu oldukça mümkündür. Dahası, tanımladığı sistem uygulanabilir, çünkü bu tür anıtsal binaların arşitrav blokları muhtemelen M.Ö. 6. yüzyılın sonlarına kadar Yunan mimarisinde kullanılmamış gibi görünen vinçlerin kaldırma kapasitesini aşmıştır. Aynı zamanda belli bir dereceye kadar Asur ve Mısır etkisi de söz konusudur. Mısır’da yapı malzemelerini kaldırmak için geçici toprak rampaları kullanmışlardı ve bu da uygulama için Chersiphron’a bir model olmuş olabilir. Bu teknolojinin Efes’e nasıl geldiğini ise anlamak güç değildir. Yapıyı finanse eden Lidyalılar yeterli bir sebeptir.

 

Chersiphron’un kullandığı alet:

 

Oğlu Metagenes’in arşitravlar için kullandığı alet:

 

Tapınaktan geriye kalanlar:

Önde yeniden dikilen sütunlar ile Artemission, arkada Aziz Yuhanna Kilisesi ile İsa Bey Camii.

efes-artemis-tapinagi-chersiphron

 

Kaynakça:

 

  • Ladstaetter, Sabine, Efes Artemis Tapınağı Dünyanın 7 Harikası, Aktüel Arkeoloji Dergisi, Eylül-Ekim 2017, 52-61
  • Eran, Yaprak, Arkaik Dönem Tapınakları Anıtsal Hellen Mimarlığına Giriş, Ege Yayınları, 2019
  • Curl, James Stevens ve Wilson, Susan, The Oxford Dictionary of Architecture, Oxford University Press, 2015
  • Donaldson, Thomas Leverton, Architectura Numismatica: Or, Architectural Medals of Classic Antiquity, London, 1859
  • Petroski, Henry, Design Paradigms: Case Histories of Error and Judgment in Engineering, Cambridge University Press, 1994
  • The Living Age, Volume CXXXII, 1877, s:636
  • Dictionary of Greek and Roman Biography and Mythology, editör: William Smith, cilt:3, Little, Brown and Company, Boston,1859
  • Miles, Margaret, A Companion to Greek Architecture, Wiley-Blackwell, 2016
  • Petroski, Henry, Success and failure in engineering, Journal of Failure Analysis and Prevention, Volume:1(5), October 2001
  • Vitruvius, Mimarlık Üzerine 10 Kitap, çev. Suna Güven, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı, 2005
  • Gaius Plinius Secundus, Doğa Tarihi (1. ve 2. Kitap), Say  Yayınları, 2016

[1] James Stevens Curl, Susan Wilson, The Oxford Dictionary of Architecture, Oxford University Press, 2015, s:165

[2] Yaprak Eran, Arkaik Dönem Tapınakları Anıtsal Hellen Mimarlığına Giriş, Ege Yayınları, 2019 s:171

[3] Yaprak Eran, Arkaik Dönem Tapınakları Anıtsal Hellen Mimarlığına Giriş, Ege Yayınları, 2019 s:173

[4] Vitruvius, Mimarlık Üzerine 10 Kitap, çev. Suna Güven, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı, 2005, s:209

[5] Vitruvius, Mimarlık Üzerine 10 Kitap, çev. Suna Güven, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı, 2005, s:209

YAZAR BİLGİSİ
Hilal Demir
Hilal DEMİR 1999 yılında Bursa'da doğdu. 2018'de Bursa Sosyal Bilimler Lisesi’nden mezun oldu. Şu anda Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde Sanat Tarihi ve çift ana dal ile Klasik Arkeoloji lisans öğrencisi. Yeni ve farklı konular hakkında okumayı, araştırmayı seviyor; aynı zamanda yeni diller öğrenmekten, seyahat etmekten, yüzmekten ve yeni yemekler denemekten keyif alıyor. MozartCultures topluluğunda yazar olarak görev alıyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.