Stanford Hapishane Deneyi: İyi insanları kötü bir yere koyarsak ne olur?

21.12.2020
Stanford Hapishane Deneyi: İyi insanları kötü bir yere koyarsak ne olur?

Bir gardiyan, mahkûma gardiyan olduğu için mi işkence yapar, yoksa saf şekilde kötü birisi olduğu için mi? İyi insanları kötü bir yere koyarsak ne olur?

Stanford hapishane deneyi, mahkûm veya gardiyan olmanın psikolojik etkileriyle ilgili bir inceleme deneyidir. Stanford Üniversitesi psikologu Philip Zimbardo liderliğindeki bir grup araştırmacı tarafından 1971’de yapılan deney, insan davranışlarının bulundukları durum ve kurumun etkisiyle mi ortaya çıktığı, yoksa içlerinden mi geldiğini araştırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Deneyin amacı sosyal beklentiler ve etiketlerin davranışlar üzerindeki etkilerini incelemek olduğu için negatif ortam olarak hapishane seçilmiştir. Zimbardo, Stanford Üniversitesi Psikoloji Departmanının bodrum katına inşa edilen sahte bir hapishanede gerçekleşecek ve 2 hafta sürecek deney için, psikologlarla yapılan görüşme ve kişilik testleri uygulamaları sonucunda yetmiş kişi arasından gardiyan veya mahkûm gibi davranacak yirmi dört erkek lisans öğrencisini seçmiştir. Zimbardo, deneklerin hangi role sahip olacağını, haberleri olmaksızın belirlemiştir. Öğrenciler, gardiyan ya da mahkûm rollerini oynamak üzere rastgele iki gruba ayrılmış, hangi grubun gardiyan hangi grubun mahkum olacağına yazı tura ile karar verilmiştir. Denek olarak kullanılmayı kabul eden öğrencilere yüklü bir miktarda para ödemeyi vaat eden Zimbardo, şart olarak mahkûmlara gardiyanların emirlerini dinlemelerini; gardiyanlara ise mahkumlara karşı sert olmalarını fakat şiddetten uzak durmalarını söylemiştir.

Deneyin kuralları şunlardır:

  • Mahkûmlar deney süresince gardiyanlara itaat edecektir.
  • Gardiyanlar ise mahkumlara söz dinletebilmek için ellerinden geldiğince sert davranacaktır.
  • Gardiyanlar kesinlikle şiddete başvurmayacaklardır.
  • Mahkûm ve gardiyanlar göz teması kurmamaya özen göstereceklerdir.
  • Gardiyanlar, mahkûmlara adlarıyla değil hapishane kıyafetlerinde bulunan numaralarla seslenecektir.
  • Deneyi sadece Zimbardo bitirebilir.
  • Mahkûmlar deney bitmeden deneyden ayrılamazlar.
  • Mahkûmlar, üniformalarının üzerindeki numara ile çağrılacaktır.
  • Mahkûmların her gün üç öğün abartısız bir yemek ve üç defa gardiyan eşliğinde tuvalete çıkma hakkı vardır.
  • Hücrede kişisel eşyalara izin verilmeyecek ve mahkûmların görünüşü aynı olacaktır.
  • Günde üç defa mahkûm sayma işlemi yapılacaktır.
  • Oldukça dar olan hücrelerin her birinde üçer mahkûm kalacak, gardiyanlar ise geniş alanlarda duracaktır.

Deney

Tüm bu kurallar çerçevesinde tamamen gerçekçi bir hapishane ortamı oluşturuldu. Deneyin gerçekçi ortamına uygun olması için mahkûmlar, haber verilmeden gerçek polisler tarafından silahlı soygun ve hırsızlık suçlarından dolayı tutuklandı. Gerçek bir mahkûm taşıma aracı kullanılarak mahkumlardan parmak izleri alındı. Mahkûmlara, gerçekte olduğu gibi mahkûm kıyafeti giydirildi, kafalarına kadın çorabından boneler takıldı, bileklerine birer zincir vuruldu ve deney boyunca kalacakları hücrelerine götürüldüler. Gardiyanlara üniforma giydirildi, mahkûmlarla göz teması kurmalarını engellemek için ayna camlı güneş gözlüğü taktırıldı ve ellerine tahta sopalar verildi. Zimbardo, gardiyanların müdürü rolünde sahte gardiyanlara nöbet saatleri yazdı. Böylece mahkumlar 7/24 hapishanede kalırken gardiyanlar sekiz saatlik vardiyalar şeklinde çalıştırıldı. Gardiyanlara, mahkûmları çağırırken mahkûmun kıyafetine işlenmiş numarayı kullanmaları emredildi. Böylece tamamen gerçek bir hapishane ortamı yaratılmış oldu.

Sorunsuz bir ilk günden sonra, ikinci günden ortalık karışmaya başladı. İkinci gün, birinci hücrede kalan mahkûmlar, kapılarını yataklarla bloke ederek, kıyafetlerini çıkardı ve gardiyanları dinlemeyeceklerini söyleyerek verilen emirleri reddetti. Zimbardo’ya göre bu durum; statülerine, anonim olmaya, başkaları tarafından konulmuş kuralları takip etmek zorunda olmaya karşı bir isyandı. Gardiyanlar, isyanın lideri olan 8612 numaralı mahkûmu ceza olarak hücreye koydular ve bunun bir daha tekrarlanmaması için “ayrıcalıklı özel hücre” fikrini buldular. 8612 numaralı mahkûm, hücrede geçirdiği 36 saat içerisinde Zimbardo’nun deyişiyle ‘çılgın tavırlar’ sergilemeye başladı.

“8612 numaralı mahkûm delice davranmaya başladı; bağırıyor, çığlık atıyor, küfrediyor ve kontrolsüz öfke nöbetleri geçiriyor. Onun gerçekten bu psikolojik durumda olduğunu kabullenmemiz epey bir zaman aldı ve sonunda onu salma kararı verdik.”

İsyana katılmayan 3 mahkûm bu özel hücreye alınmış ve onlara kıyafetleri, yatakları geri verilmiş, diğer mahkûmların önünde güzel yiyecekler yedirilmiştir. Yemeklerini yemeyenler için gardiyanlar tarafından karanlık bir oda yaratılmış ve oraya hapsedilme cezası uygulanmaya başlanmıştır. Daha sonra kötü hücreden iki mahkûmla ayrıcalıklı hücreden iki mahkûmun yeri değiştirilmiş ve bu mahkûmlarda kafa karışıklığına yol açmıştır. Olaylar bu şekilde başlayıp, sonuçları oldukça rahatsız edici düzeye ulaşmıştır. Ayrıca, kısa bir süre sonra normalde gardiyan olmayan insanların, kendilerini rollerine kaptırdıkları da gözlemlenmiştir.

Öyle ki deney öngörülen sınırların dışına çıkıp tehlikeli ve psikolojik olarak hasar veren bir duruma gelmiştir. Gardiyanlar, deney süresince beklenenin ötesinde bir sertlik sergilemiş ve sadistik cezalar, küfürler, cinsel tacizler yaşanmıştır. Birçok mahkûm duygusal olarak travma geçirirken gardiyanların üçte biri “gerçek” sadistik eğilim sergilemekten yargılanmıştır. Deney sürecinde beş mahkûm depresyon, ağlama, öfke, akut anksiyete belirtileri gösterdiğinden serbest bırakılmıştır. İki mahkûm ise ödeme için kaldıklarını belirtmiştir. Mahkûmlardan ikisi daha deneyin başındayken deneyden çıkarılmak zorunda kalınmıştır. Deneyin başlamasından altı gün sonra, sosyal ilişkilerin gerçekliğinden ötürü kendisi dahil herkesin rolüne iyice kaptırdığından emin olan Zimbardo, beklediği süreyi tamamlayamadan deneyini sona erdirmek zorunda kalmıştır. Deneyin on dört gün yerine altı gün sonra sona ermesine gardiyanların üzüldüğü görülmüştür. Zimbardo buna “Güç Patolojisi” demiştir. Bu deney, insanların toplumun onlara biçtikleri rolleri içgüdüsel olarak nasıl sahiplendiklerini ortaya koymuştur. Deneyle ilgili birçok tartışma ve karşıt bilimsel makale yayınlanmıştır. Yine de, Stanford Hapishane Deneyi psikolojik deneylerin en meşhurlarından biri olmuştur.

Yazan: Canan Önerli
Editör: Merve Yüksek / Emine Türal

“Sosyal Deneyler Serisi” ile ilgili diğer yazılar:

Asch Sosyal Uyum Deneyi

Robbers Mağarası Deneyi

John Watson Koşullanma (Küçük Albert) Deneyi

Kaynakça:

Görsel Kaynakça:

https://www.webtekno.com/iyi-insanlari-kotu-rollere-koyarsaniz-iyilik-mi-kazanir-kotuluk-mu-stanford-hapishanesi-deneyi-h63176.html

 

 

 

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Canan Önerli
Canan Önerli 2000 yılında Bursa'da dünyaya geldi. 2018 yılında Bursa Anadolu Lisesi'nden mezun oldu. MEF Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler lisansına ek olarak Psikoloji ile çift anadal yapmakta. İçindeki çocuğu sanatla ve güzellikle büyütmeye çalışan Canan, kendisini bildi bileli kitap okuyor ve resim yapıyor. Tutkulu bir şekilde bağlı olduğu, yaşamına anlam katan alanlarda içerik üretiyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.