Wagner’in Müziği ve “Gesamtkunstwerk”

Wagner’in Müziği ve “Gesamtkunstwerk”

 

Özelde müzik ile genelde ise tüm sanat yapıtları ile ilgili, sanatın doğasının ve sanatçı ile toplum arasındaki iletişimin birbirleriyle ilintili olduğunu düşünen çağdaş bestecilerden en önemlisi kuşkusuz Wagner’dir. Onun ideal sanat olarak belirlediği bu ilişki bugün Gesamtkunstwerk kavramında bütünleşir. Esasen kavram ilk olarak filozof ve yazar olan Eusebius Trahndorff tarafından Ästhetik oder Lehre von der Weltanschauung und Kunst adlı çalışmada kullanılmıştır. Daha sonra bu kavramın Wagner ile anılmaya başlanması ise, 1849 yılında Die Kunst und die Revolution (Sanat ve Devrim) adlı eserinde ilk kez  bu kavrama yer vermesiyle olacaktır.[1]

Gesamtkunstwerk kavramını Wagner ile birlikte özel kılan, farklı sanat türlerini (müzik, drama ya da çeşitli sahne sanatları ya da yazınsal sanatlar vb.) bir arada ele alıp ideal sanat formuna ulaştırarak, geleneksel operanın yerini almakla görevlendirdiği “müzikli dramayı” geleceğin en yüksek sanat formu olarak tanımlandırma çabasıdır. Bu çaba klasik ve romantiğin bir arada ele alındığı bir çağda sanat idealini neredeyse bir devrim biçiminde bizlere sunar.[2] Aynı zamanda Wagner bu tutumuyla yeni bir teorinin de öncü teorisyeni olma görevini üstlenir.

Yine de Wagner, geleneksel operayı reddeden bu tavrından önce, eski opera olarak nitelendirdiği birçok eser ortaya koymuştur.[3]  Sonrasında ise onun eserlerini geleneksel opera kavrayışından ayıran gerçek sanatın kolektif bir üretimin ürünü olabileceği fikrine duyduğu güven olacaktır. Bu nedenle geleneksel opera ya da geleneksel müzik anlayışı ile kıyaslandığında Wagner’e göre, Grek tragedyası onun idealize ettiği şekliyle geleceğin sanatını belirlemede öncü bir konuma sahiptir. Bu anlamdan yola çıkarak yapılan daha politik Wagneryan yorumlara göre ise Gesamtkunstwerk, her türden sanat formunun sahnede eşit haklara ve ayrıcalıklara sahip olduğu yönündeki evrenselci tavırla anılmaktadır.[4]

Gesamtkunstwerk teorisiyle Wagner, Das Kunswerk der Zukunft (Geleceğin Sanat Eseri) adlı çalışmasında müzikli drama olarak adlandırdığı ve tüm sanatları dramanın hizmetine soktuğu, ideal sanat formunun kurucu düşüncelerinin temelini atar. “Aslında sanatların birliği düşüncesi Grek tregedyasından Gregoryen İlahilerine, Güney Almanya Barok üslubundan Romantiklere kadar kendisine çok geniş bir uygulama alanı bulmuştur. […] bu teori Wagner’in elinde yeni bir müzik anlayışı formuna bürünerek en etkili haline ulaşmıştır.”[5] Bu nedenle Gesamtkunstwerk Yunan Tragedya geleneğinden ya da daha genel düşünüldüğünde Atina halkının sanat ile arasındaki bağdan bağımsız olarak ele alınamaz. Wagner, -özellikle Art and Revolution’da- eski Yunan tragedyasının sanatın tüm dallarının bir bütününü idealize biçimde temsil ettiğini varsayar. Trajedi yalnızca müziği, tiyatroyu ya da dansı içinde barındırıyor oluşuyla değil aynı zamanda güçlü bir toplumsal dışavurum oluşuyla da üstün bir sanat biçimi olarak sunulmaktadır. Bu yönüyle tragedyanın, sosyal, dini, ahlaki ya da politik rolleri üstlenebiliyor oluşu Atina halkının sanat aracılığıyla insanlar arasındaki toplumsal bağı yansıtmayı başarabilmesine olanak tanır. Bu yolla Wagner  de çağının toplumsal yapısını ve sanata olan bakışını Grek dünyasının ideallerinden hareketle eleştirir. Wagner’in Yunan tragedyası ile biçimlendirdiği Gesamtkunstwerk teorisini, klasik odaklı Batı estetik geleneğinden ayıran önemli etken Fruerbach ve Marx’ın da öncülleri olan Genç Hegelcilerin düşünceleridir.[6] Bu nedenle Gesamtkunstwerk, “gelecek için ortak” ya da “bütünsel sanat eseri” olarak tanımlanan asıl anlamlarını doğrudan Yunan tragedyalarına olduğu kadar dönemin entelektüellerine de borçludur.[7]

Bu sayede Wagner’in Gesamtkunstwerk teorisi yalnızca müzik alanında etkili bir biçimde kullanılmaz; aynı zamanda sanatçı ile dinleyici/izleyici arasındaki ideal ilişki üzerine de kapsamlı bir teori sunar. Çünkü Wagner tüm bu düşüncelerini dile getirirken aynı zamanda kendi toplumunun sanata olan bakışını da güçlü bir biçimde eleştirir. Bunu yaparken ise, Grek toplumlarında sanat anlayışlarının, modern Batı toplumlarından çok daha özel bir konuma sahip olduğundan bahseder. Buradaki en önemli ayrıntı Grek polisinin henüz sanatın ruhunu kaybetmemiş olması ve “sanatlarını en üst düzeydeki kültür ürünleriyle gerçekleştiriyor” oluşlarıdır.[8] Yunan tragedyaları halkın bilincinin en derin ve asil ifadeleridir; bir yönüyle tragedya, Tanrıların varoluşlarına dair tüm bilgeliklerini topluma yansıttığı dinsel bir tören gibi sunulmaktadır. Buna karşın modern Batı sanatı bunun tam tersi yönünde ilerlerler; Grek dünyasında olduğu gibi yalnızca sanatının estetik başarısıyla ilgilenmez, artık daha çok sanatı maddi bir olguya dönüştürmektedir.[9]

Wagner için sanat, toplumun bir göstergesi niteliğinde olduğu gibi aynı zamanda toplum üzerinde yaratıcı ve dönüştürücü bir etkiye de sahiptir. Bu nedenle sanatın en yüksek ereği, insanlık adına evrensel idealliğin oluşturulması ve aktarılması gerekliliğidir. Bu idealliği oluşturacak yetiler her insan için farklı anlamlar ifade edecek olsa da birbirlerini –özellikle sevgi aracılığıyla- tamamlayan bu özellikler karşılıklı ve evrensel bir algı oluşturmada yeterli olacaktır. “Tüm algı” olarak da yorumlayabileceğimiz bu özel durum, ancak sanat aracılığıyla mümkün olacaktır. Ancak tüm sınırlar ortadan kaldırıldığında artık sanatın dallarından söz etmektense, tüm/ bölünmemiş bir sanattan söz etmek olanaklıdır.[10]

KAYNAKÇA

[1] Barry Milington, Wagner, Princeton University Press, USA 1992, p. 230-232.

[2] Carl Dahlhaus, Richard Wagner’s Music Dramas, trans.: Mary Whittall, Cambridge University Press, UK 1992, p. 95.

[3] Uçan Hollandalı, Tannhauser, Lohengrin gibi eserleri, henüz geleneksel operayı terk etmeden önce oluşturduğu ve belki de Wagner’in Fransız, İtalyan ve Alman operalarını örnek olarak şekillendirdiği birkaç önemli eserindendir. Bkz.: Uğur Ekren, Felsefenin Perspektifinden J. S. Bach ve Richard Wagner’in Sanatı, Sentez Yayıncılık, İstanbul 2016, s. 122.

[4] Ateş Uslu, “Richard Wagner’in Siyasal Düşünceleri: Modernite Eleştirisi ve Ulusal Sanat Anlayışı”, Sosyoloji Dergisi, Haziran 2017, s. 17.

[5] U. Ekren, Felsefenin Perspektifinden J. S. Bach ve Richard Wagner’in Sanatı, s. 126.

[6] Özellikle Feuerbach’ın Wagner’in sanatına dair düşüncelerini geliştirirken etkisi oldukça büyüktür. Geleceğin Felsefesinin İlkeleri başlıklı metnine gönderme yaparak oluşturduğu Geleceğin Sanat Eseri ya da Geleceğin Müziği adını taşıyan eserleri Feuerbach ve Hegel etkisinin güçlü göstergeleridir. U. Ekren, Felsefenin Perspektifinden J. S. Bach ve Richard Wagner’in Sanatı, s. 137.

[7] Fakat yine aynı eserde Wagner yazdığı önsözde Gesamtkunstwerk kavramının zamanın toplumsal ve politik yapısının da etkisiyle, politik heyecanını yitirdiğinden ve yalnızca sanatsal bir ideal olarak kaldığından bahsederken, yavaşça terime yüklediği anlamdan uzaklaşmaktadır. Richard Wagner, Art and Revolution, trans.: William Ashton Ellis, Kessinger Publishing, LLC 2010, p. 7.

[8] R. Wagner, Art and Revulation, p. 11.

[9] R. Wagner, Art and Revulation, p. 11.

[10] R. Wagner, Art and Revulation, p. 25.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.