Stoacılık: Modern Zamanın İlacı

Stoacılık: Modern Zamanın İlacı

 

“Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun, neden bugünden başlamıyorsun?”

                                     -Epiktetos

Stoacılık, tarihten bugüne felsefeyi, diğer felsefe dallarından farklı bir nosyonda incelemiştir. Stoacılık için felsefe, ilginç bir zamanı geçirme eylemi ve hatta belirli bir bilginin vücut bulmuş hali değil; bir yaşam tarzıdır. Felsefeyi, hayatın bir pratiği ve egzersizi olarak tanımlamışlardır. Kendi mantık sistemi ve doğal dünya hakkındaki görüşleriyle şekillendirilmiş bir kişisel etik felsefesidir. Öğretilerine göre, sosyal varlık olarak insanlar için mutluluğa giden yol şunlarda bulunur: Hayatta sana verileni kabul etmek, zevk arzumuz veya acı korkumuz tarafından kontrol edilmemize izin vermemek, etrafımızdaki dünyayı anlamak için aklımızı kullanmak ve tabiatın planındaki kendimize düşen görevi yapmak ve beraber çalışıp başkalarına karşı dürüst ve adil olmak.

Stoacılık; ezoterik bir akademik araştırma alanından çok; kendine hâkim olmayı, azmi ve bilgeliği bir araç olarak kullanıp harika bir hayatın kapısını açmayı hedefler. Tarihte bu araçları -yani stoacılığı- kullanan bir sürü dahi bulunmaktadır. Bunlardan birkaç örnek verecek olursak eğer; George Washington, Adam Smith, Immanuel Kant, Walt Whitman, Theodore Roosevelt, Mahatma Ghandi daha birçoğu arasında öne çıkan isimlerdir. Bahsedilen kişiler sadece stoacılığı anlamamış, hayatlarına da uygulamışlardır. Bu isimlerin yanı sıra isimleri Stoacı Felsefe ile anılan Marcus Aurelius, Epiktetos ve Seneca örnekleri aslında 7’den 70’e herkesin bu felsefeyle birlikte kendini gerçekleştirme ve erdemli bir insan olma olanaklarının bulunduğunu anlatmaktadır bize. Sonuçta, Marcus Aurelius Roma’nın imparatoruydu ama Epiktetos ise sadece bir köleydi. Zamanla kölelikten kurtularak Stoacı Felsefe ile tarihin en çok saygı gören öğretmenlerinden biri olmayı başarmıştır. Ve aslında bize bu felsefenin ne kadar uygulanabilir/pratik olduğunun kanıtını da oluşturuyor bu tarihe yön veren insanlar.

‘Peki bunlar bizim için nasıl modern zamanın ilacı oluyor?’ sorusuysa hepimizin aklında. Orada devreye, stoacıların erdem anlayışı giriyor. Peki nedir stoacılar için ‘erdem’?

 

STOACILIĞIN 4 ERDEMİ NELERDİR?

  1. CESARET

“Zor olduğu için cesaret edemediğimiz şeyler, aslında biz cesaret edemediğimiz için zordur.”

                     -Seneca

Stoacılığa göre pasifist bir yaşam, erdemli bir yaşam değildir. Gereken her zamanda, gerekli cesareti gösterip ona göre hareket etmek gerekir. Zamanımızda çok sık kullanılan ‘konfor alanı’ terimini yıkmak demektir aslında bir yandan da. O yüzden kendimizi gerçekleştirmek ve erdemli bir hayat için ilk başta zor koşullar altında bile olsa doğru şeyi yapmak için cesaretli olunması gerektiğini savunmuşlardır.

 

  1. ÖLÇÜLÜLÜK

Hayatın her alanında ölçülü olmak ve kendini/duygularını/hareketlerini kontrol etmek demektir. Doğru şeyi, doğru zamanda ve doğru şekilde yapmayı belirtir.

 

  1. ADİL OLMAK

Karşındaki insanın durumuna, olduğu kişiye, makamına veya bize olan yakınlığına bağlı olmadan nazik ve adaletli davranmayı temsil eder. Marcus Aurelius’a göre tüm erdemlerin kaynağı adil olmaktır.

 

  1. PRATİK BİLGELİK
stoacilik-modern-zamanin-ilaci

Şekil 1: “İyi veya kötü diye bir şey yoktur, nasıl düşündüğünüz belirler; iyiyi veya kötüyü.” -William Shakespeare, Hamlet.

 

 “Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver”

                         -Marlo Morgan

 

Pratik bilgeliği erdemlerden biri olarak sayan Stoacılar, pratik bilgelik sayesinde diğer erdemlerin ne şekilde kullanılabileceğini ve hayattaki iyi ve kötü olgularının belirlenebileceğini savunurlar. Bu bilgelik sayesinde, kendinden başlayarak çevreye karşı da bir biliş düzeyi oluşturulabilir.

 

NASIL STOACI OLABİLİRİM?

Bu erdemlerin günlük hayata uygulanışıyla birlikte hayatınızda inanılmaz bir değişim olduğunu fark edeceksiniz. Hem çevreniz hem de kendiniz bu değişim/gelişim karşısında şok olacaksınız. Peki bu erdemleri nasıl günlük hayata monte edebiliriz? Bu konuda Massimo Pigliuci’nin “How To Be A Stoic?” adlı eserinde 12 adımda Stoacılık felsefesini günlük hayata uygulama yollarını anlatmıştır. Şimdi size o 12 adımı anlatarak; nasıl kendinizi gerçekleştirebileceğinizi, nasıl erdemli bir insan olacağınızı ve durum ne olursa olsun nasıl sakin kalabileceğinizi dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışacağız.

  1. TEPKİLERİNİ İNCELE

“Hayat başınıza neler geldiği değil, sizin onlara nasıl tepki verdiğinizdir.”

              -Epiktetos

Hayatta olan olayları sürekli incelememiz gerekir. Başımıza gelen olaylarda sormamız gereken kritik bir soru vardır: Bu olay benim kontrolümde mi? Yoksa, kontrolümde değil mi? Eğer sizin kontrolünüzdeyse, eyleme geçip onun hakkında bir şey yapmalısınız, eğer değilse de o zaman yapacak bir şey yok demektir ve oturup bu durum hakkında düşünmek veya üzülmek ise hiçbir şeyi değiştirmez; sadece sizin durumunuzu daha kötü algılamanıza neden olur.

Mesela, bir gün bir yere yetişmeniz gerekirken trafikte sıkışmış halde kaldığınızı düşünün. Trafikten kurtulmak için yapabileceğiniz bir şey var mı? Hayır, yok. O zaman endişelenmeyi bırakın. Müziğinizi açıp arkanıza yaslanın ve keyif almaya bakın.

 

  1. KENDİNİZE HAYATINDAKİ HER ŞEYİN GEÇİCİ OLDUĞUNU HATIRLATIN

“Eşinizi veya çocuğunuzu öperken kendinize hatırlatın; ben bir ölümlüyü öpüyorum.”

-Epiktetos

Gerçek şu ki değişim, evrenin bir kuralı. Her şey sürekli değişim halinde. Sevdiğimiz nesneler veya insanlar bize bir uyarı bile verilmeden elimizden alınabilir. Bu egzersiz bize aslında sevdiğimiz insanların ne kadar değerli olduğunu ve aynı zamanda her an onlardan ayrılabileceğimizi hatırlatır. Hala yapabiliyorken değerlerini bilip, sevdiklerimizi küçük bahaneler veya nedenlerle üzmeyip sevgimizi göstermemiz gerektiğini anlatıyor.

 

  1. OLUMSUZU DÜŞÜNÜN

“Bir şey yapacağınız zaman, o işin en kötü nasıl olabileceğini düşünün.”

              -Epiktetos 

İyi veya kötü hepimiz hayatta farklı durumlarla karşılaşmak zorunda kalıyoruz. Bu egzersizde, oluşabilecek durumları en iyi hazırlandığımız şekilde ama sonucu kadere bırakarak yüzleşiyoruz.

Mesela, iş yerinde terfi almak için başvuruyorsunuz. Sizin elinizde olan en iyi terfi dosyasını hazırlamak ama sonuç olarak terfi alıp alamayacağınız size bağlı değil. Sizin kontrolünüzde olmayan yüzlerce faktör olabilir. Terfi alabilirsiniz de alamayabilirsiniz de. Buradaki asıl düşünce, hak ettiğinizi düşünmenize rağmen terfi alamadığınızda derin bir üzüntüyle kendinizi daha fazla üzmek yerine bazen hayatın o şekilde ilerlemeyeceği ve sizin elinizde olmadığını kabul etmenizdir.

 

  1. GÜNLÜK HAYATTA NASIL ERDEMLİ OLABİLİRİM?

“Hayatta karşılaştığınız her olayda, içinizdeki erdemle davranın.”

              -Epiktetos

Hayattaki her olay, her çatışma sürekli uygulamayla erdeminizi test etmek için bir yoldur. Her olayda, asıl amacınızın ne olduğunu hatırlayarak yani hayattan asıl beklentinizi, yaşama amacınızı hatırlayarak başa çıkmayı anlatan bir egzersiz.

 

  1. DUR VE DERİN BİR NEFES AL

“Unutma, zarar görmen için birinin sana vurması veya hakaret etmesi yetmez; senin zarar gördüğüne inanman gerekir. Eğer biri sana zarar vermeyi başardıysa, aslında senin zihnin de suç ortağıdır.”

-Epiktetos

Çok basit bir egzersiz/tavsiye olmasına rağmen yapması gerçekten zordur. Bu egzersizin altında yatan fikir, duygularımızı/tepkilerimizi rasyonel bir şekilde incelemekten geçer. Bize karşı yapılan olumsuz bir davranışta, olumsuz davranışı büyütüp problem haline getirecek davranışlardan hemen ve içgüdüsel olarak uzaklaşmamız gerekiyor. Uzaklaşıp, belki de bir yürüyüşe çıkıp sakinleşmemiz ve sonrasında olayı mantık ve sakinlik çevresinde ele almamız gerekiyor.

Bu egzersizi gerçekten hayatınıza uyguladığınızda, hayatınızda sorunları halletmek konusunda dramatik bir değişim göreceksiniz ve çevrenizdekilerin de olumlu tepkilerini toplayacaksınız.

  1. BAŞKALAŞTIR

“Başkalarının eşi veya çocuğu öldüğünde, rutin olarak ‘Bu hayatın bir parçası’ deriz. Ama bu bizim başımıza geldiğinde dünyanın sonu olur.”

  -Epiktetos

Başkalarının başına gelen olaylarda sakin bir şekilde bakıp olayı mantık çerçevesinde yorumlayabiliriz. Ama aynı olay bizim başımıza geldiğinde bir anda, mantık ve doğru düşünmeyi bırakıp duygusal tepkiler verebiliriz. Başka birinin telefonu kırıldığında yenisini almasını söyleyebilirken, kendi başımıza geldiğinde ruh halimiz birden inanılmaz bir şekilde bozulabilir. Özellikle de elimizde olmayan konularda; mesela, bir yakınımızı kaybettiğimizde bunun hayatın doğal bir parçası olduğunu kabullenmekte zorlanır ve içinde bulunduğumuz durumu iyice çıkılamayacak hallere sokabiliriz. Ki bu bizi depresyona kadar götürebilir. Bunun yerine, doğanın bir yasası olduğunu sonunda herkesin başına geleceğini düşünmeli ve kendimizi elimizde olmayan şeyler yüzünden harap etmemeliyiz.

 

  1. AZ VE ÖZ KONUŞ

“Bırak sessizlik senin yoldaşın olsun; sadece gerekeni söyle ve bu konuda açık ol. Konuşman gereken nadir zamanlarda konuş ama asla; günlük bayağı konularda konuşma. Mesela; gladyatörler, atlar, spor, yiyecek ve içecekler hakkında. Ama her şeyden önce asla dedikodu yapma, birilerini övme, suçlama veya karşılaştırma.”

                                                                                    -Epiktetos

Epiktetos konuşmamamız gereken konuları söylemiş, bu zamanlarda tabii ki gladyatörler hakkında konuşmuyoruz ama biz de sporcular, film yıldızları ve diğer başka ünlüler hakkında konuşuyoruz daha zor, daha ciddi konular üzerinde konuşmaktansa. Çünkü, “ciddi” konuları konuşmanın sıkıcı olduğuna şartlandırılmışız ve bu konuların daha fazla bilgi gerektirdiğini düşünüyoruz.

Epiktetos aynı zamanda insanlar hakkında dedikodu yapmaktan ve insanları yargılamaktan uzak durmamız gerektiği konusunda bizi uyarmıştır. Orada bulunmayan bir kişi hakkında dedikodu yapmak ve onları yargılamak erdemli bir hareket değildir. Başlarda bu egzersiz bize zor gelebilir ve konuşacak konular bulamayabiliriz. Fakat zamanla alışınca o aralar okuduğumuz bir kitap veya izlediğimiz bir film hakkında ortamlarda muhabbet açabiliriz ve bunun ortamın/konuşmanın kalitesini nasıl arttırdığını gözlemleyebiliriz.

 

  1. DOSTUNU İYİ SEÇ

“Filozof olmayanlarla arkadaş olmaktan kaçının. Eğer zorundaysanız da onların seviyesine düşmemek için dikkatli olun. Çünkü, biliyorsunuz ki, eğer dostun kirliyse senin de ellerin biraz kirlenir; başlangıçta ne kadar temiz olsan da.”

-Epiktetos

Epiktetos bize kiminle vakit geçirdiğimize çok dikkat etmemiz gerektiğini öğütlüyor burada. Dost olarak seçtiğimiz kişilerin de erdemli bir hayat sürmek ve kendi karakterlerini geliştirmek istediklerine dikkat etmeliyiz. Kendimize şunu sormalıyız: ‘Arkadaşlarım benim daha iyi olmamı sağlıyor mu? Bana destek oluyorlar mı? Hayallerimi gerçekleştirmeme yardımcılar mı?’. Sonuç olarak, Jim Rohn’un da dediği gibi “İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.”.

  1. HAKARET EDİLDİĞİNDE MİZAHLA KARŞILIK VER

“Biri sizin hakkınızda kötü konuştuğunda, kendinizi bu söylentiler karşısında savunmaya çalışmayın. Onun yerine ‘Evet, sadece yarısını bilebildi. Daha fazlasını bilmiyor.’ deyin.”

  -Epiktetos

Biri bizim hakkımızda kötü konuştuğunda veya hakaret ettiğinde bunu çok kişisel olarak algılarız ve alınırız. Bu da bizim ruh halimizi kötü etkiler ve öz saygımızı düşürür. Birinin bizim hakkımızda böyle konuşması aslında bizim kontrolümüzde değildir ama buna nasıl tepki vereceğimiz kesinlikle bizim kontrolümüzdedir.

Epiktetos, bu aşağılamalara karşı kendimizi küçümseyen bir mizahla cevap vermemizi öneriyor. Mesela, birisi kilomuz hakkında dalga geçtiğinde bizimle alınıp, kötü hissetmek yerine ‘Evet, sonunda dünyanın en şişman insanı olmaya bir adım kaldı.’ diyerek sonunda gülmemizi öneriyor. Bu sayede, karşımızdakini ve söylediklerini ciddiye almadığımızı göstererek hayal kırıklığına uğramasını sağlamış oluruz. Bu vereceğimiz cevap büyük ihtimalle kızıp vereceğimiz bir cevaptan çok daha etkili olacaktır.

 

  1. KENDİN HAKKINDA ÇOK KONUŞMA

Hepimiz kendi hakkımızda çok fazla konuştuğumuz için suçluyuz aslında. Sizce, günlük konuşmalarımızın ne kadarı kendimiz hakkındadır? Konuşmalarımızın %40’ında kendi hakkımızda konuşuyoruz. Araştırmalar, kendi hakkımızda konuşurken mezolimbik dopamin sisteminin çalıştığını ve dopamin salgıladığımızı gösteriyor. Bu bölge de beynimizin, yemek yemekten, paradan ve cinsel ilişkiden keyif almamızı sağlayan kısmı.

Gerçek şu ki, kimse sizin en son tatilinizde ne yaptığınızı tüm ayrıntısıyla bilmek istemiyor. Kendi hakkında sürekli konuşan insanlardan kimse hoşlanmıyor. Bizim yapmamız gereken de burada, konuşmalarımızı kendimizden uzak alanlara çekerek; karşımızdaki insanı gerçekten dinlemek -sırf cevap vermek için dinlemek değil- ve konuşmasından keyif almaya bakmak. Ve göreceksiniz ki böyle yapınca çevrenizdeki insanlar sizinle konuşmaktan daha mutlu olacaklar.

 

  1. YARGILAMADAN KONUŞUN

“Bir insanın, bir eylemi yapmaktaki nedenini bilmeden; nasıl eylemlerinin kötü olduğunu söyleyebilirsin?”                                                                                               

-Epiktetos

Bu egzersizin altında yatan ana tema, eğer birini yargılayacaksak onun ve hayatı hakkında yeterli bilgimizin olması gerektiğidir. Sokakta kilo sorunu olan biriyle karşılaştığımızda onu şişman diyerek yargılamak yerine (o kişi hakkında bir bilgimiz yok, belki de kronik bir rahatsızlığı var ve durumdan çok şikayetçi ama elinden bir şey gelmiyor veya sadece olduğu kişiden/görünüşünden memnun) o insanı sadece insan olduğu için kabullenmemiz gerekiyor. Veya biri kötü olarak nitelendirdiğimiz bir şey yaptığında o yaptığını eleştirmek yerine bunu yapmasının altında yatan nedenleri merak etmemiz gerekiyor. Birine karşı yargı oluşturduğumuzda, aslında onu gerçekten tanıyamayız ve yargılar tüm görüşümüzü kapayabilir. Son olarak da hepimiz yargılanmaktan bu kadar nefret ederken, neden sürekli başkalarını yargılıyoruz?

 

  1. GÜNÜN DEĞERLENDİRMESİNİ YAP

Stoacılık sadece düşünmek değil daha çok harekete geçmektir. O yüzden her gün yaptıklarımızı gözden geçirerek ‘Nasıl daha iyi olabilirim?’ sorusuna cevap bulabilir ve kendimizi geliştirebiliriz. ‘Bugün neyi iyi yaptım veya nerede kötü davrandım?’, ‘Erdemli bir kişi mi davrandım?’, ‘Kendimi zorlayacak geliştirecek fırsatlar oldu mu? Olduysa bu konularda nasıl davrandım?’ tarzı sorular sorabiliriz kendimize. Eğer kötü sonuçlar çıkıyorsa da bu bizi yıldırmamalı ve kendimize karşı -ilk başta kendimize karşı- merhametli olmalıyız. Araştırmalar, kendimizi affetmenin kötü davranışları engellediğini gösteriyor. Yaptığımız güzel şeyler de yarın daha iyisiyle karşımıza çıkabilir. Ve en önemlisi bugün başımıza gelen güzel şeylere karşı minnet duymalıyız.

Sonuç olarak; hayatımızı eğer kendi üzerimize kurup, erdemli bir hayata doğru yolculuğumuzda yılmadan devam edersek eğer daha mutlu, daha sakin ve anlamlı bir hayatın kapısı hepimiz için açık bir şekilde bekliyor…

 

KAYNAKÇA:

Pigliucci, M. (2017). How to be a stoic: using ancient philosophy to live a modern life. New York: Basic Books

Epiktetos (2019). Enkheiridion. (C.C. Çevik, Çev.). İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları

Wikipedia. (2020, Eylül 17). Stoicism. https://en.wikipedia.org/wiki/Stoicism adresinden alındı

The Stanford Encyclopedia of Phillosophy. (Spring 2019). Stoicism https://plato.stanford.edu/entries/stoicism/#Eth adresinden alındı.

Daily Stoic. (Tarih yok). What Is Stoicism? A Definition & 9 Stoic Exercises To Get You Started https://dailystoic.com/what-is-stoicism-a-definition-3-stoic-exercises-to-get-you-started/#courage

Mail Online. (2013). Why talking about yourself with friends can be as pleasurable as SEX https://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-2368451/Why-talking-friends-pleasurable-SEX.html

Şekil 1: https://further.net/wp-content/uploads/2015/06/27-stoicism-2.jpg

Yazar: Musa Bozdoğan

 

YAZAR BİLGİSİ
Musa Bozdoğan
Musa BOZDOĞAN 1996 yılında doğdu. 2014 yılında Ankara Bahçelievler Anadolu Lisesi’nden mezun oldu. Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde son sınıf öğrencisi olup Ankara’da ikamet etmektedir. Psikoloji, felsefe, dinler ve mitolojilerle ilgilenmektedir. Okuduğu kitapları ve araştırmalarını insanlarla paylaşmaktan hoşlandığı için MozartCultures sitesinde aktif olarak yazarlığını sürdürmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.