Sağlık Endüstrisi ”Zayıfla” Derken Gıda Endüstrisi ”Şişmanla” Diyor!

27.09.2021
Sağlık Endüstrisi ”Zayıfla” Derken Gıda Endüstrisi ”Şişmanla” Diyor!

Günlük Yaşamın Tıbbileştirilmesi

Günlük yaşamdaki birçok davranışın hastalık olarak tanımlanmaya başlaması ile sosyal yaşam tıpsallaşmaya başlamıştır. Sosyal yaşamda yer etmiş birçok davranışın hastalık veya patoloji olarak tıbbın alanına dahil edilmesi ile birlikte doğum, ölüm, yaşlılık, menopoz, menstrüasyon, şişmanlık vb. durumlar tıbbileştirilmiştir (Toraman ve Erdem, 2016).

Hastalık olarak tanımlanan tüm bu durumlar sağlıklı ve sağlıksız ayrımının da belirginleşmesine olanak tanımıştır. Sağlık algısı tamamen beden üzerine yoğunlaşarak bedenin genç görünmesi ve ince görünmesi üzerinden anlam kazanmaya başlamıştır. Bedenin nasıl göründüğü onun sağlıklı olup olmadığına dair bilgi veren bir konum olarak adlandırıldığı için bireyler gerçekten fizyolojik ve psikolojik olarak sağlıklı olmanın değil, etiket olarak sağlıklı görünmenin yollarını aramaktadır (Güngör ve Erdem, 2019).

Franziska Boll’un metni (Freie Universität Berlin)

Sağlığın Endüstrileşmesi

Modern sağlık anlayışında sağlıklı yaşamın motto olarak çeşitli endüstriyel hizmetler ile pazarlanır hale gelmesi sağlığın ticarileşmesine yol açmıştır. Özellikle gençlik ve ince görünmek, kapitalist piyasanın bir aygıtı olan medyada arzulanabilir bir duygu üzerinden estetik ameliyatlar, moda ve alternatif sağlık hizmetleri gibi konularla reklamlaştırılmıştır.

İdeal olarak belirlenen sağlıklı beden imajına uygun olmadığını düşünen bireyler, estetik ameliyatlar, botokslar veya cilt gerdirme operasyonları ile bedenlerini dönüştürerek ideal olana benzemeye çalışmaktadır. Bu noktada sağlık ikincil planda görünüm birincil konuma geçmektedir.

Örneğin 55 kilo olmak, ideal boy kilo oranına uygun bir vücut kitle indeksi puanına sahip olmak, ciltte kırışıklıkların olmaması ve bunun gibi birçok bağlamın sağlıklı olmak ile özdeşleştirilip bunun dışında kalan tüm konumların sağlıksız addedildiği söylenebilir.

Bireyler, sağlıklı yaşamak adına sağlık hizmetlerinin tüketicisi haline gelen hastalara dönüşürler. Sağlık endüstrisinin nimetlerinden yararlanmak isteyen bireylerin yüksek meblağlarda ücretler karşılığında oldukça tehlikeli ve riskli denilebilecek tıbbi uygulamaları satın aldıkları söylenebilir.

Örneğin aşırı kilolu olmak sağlıklı yaşamak için uygun bir konum değildir ve kiloların yok edilmesi için bireylerin bedenlerini denetlemesi, diyet ve egzersiz gibi zayıflama pratiklerini uygulamaması gerekmektedir. Esasında bireylerin sağlıklı görünerek sağlıklı yaşam algısı içerisinde kabul görebilmesi için tüm bu pratikleri uygulaması beklenmektedir.

Şişmanlık ve Sağlıklı Yaşam Endüstrisi

Şişmanlık, bireylerin harcadıkları miktardan daha fazla enerji alması ile ilişkilidir ve tıbbın sosyal kontrol anlayışı için vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanan obeziteye dönüşmesi riski taşır. Obezite ise birçok kardiyovasküler (kalp-damar hastalıkları) hastalıklara yol açma riski taşıması bakımından halk sağlığını tehdit eden ciddi bir hastalık olarak ele alınmaktadır (Altunkaynak ve Özbek, 2006).

Obezitenin ortaya çıkmasındaki etkenler arasında yanlış beslenme, hareketsiz yaşam, genetik faktörler, metabolik ve hormonal durumlar, sosyokültürel sebepler, sigara veya alkol gibi maddelerin kullanımı, cinsiyet ve yaş gibi faktörlerin bulunduğu söylenebilmektedir. Esasında yapılan araştırmalar da birden fazla etkenin farklı komplikasyonlara neden olabilmesi bakımından obezitenin kesin olarak nedeninin tespit edilemediğini bildirdiği görülmüştür (Kaya, 2019).

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünyada 1 milyara yakın aşırı kilolu ve 300 milyon şişman kişi olduğu tespit edilmiş ancak ilerleyen yıllarda bu sayılarda artış yaşanacağı öngörülmüştür (Arıtıcı Çolak ve Sağlam, 2021).

Fakat belirtilmesi gereken önemli nokta şu ki, obeziteye neden olması bakımından en önemli sebep sayılan sağlıksız beslenmeyi artıracak fast-food tarzı gıda ürünlerinin ücretleri sağlıklı yiyeceklere göre daha düşüktür.

Özellikle sosyo-ekonomik açıdan düşük sermayeye sahip bireylerin paketlenmiş fast-food tarzı gıdalara ulaşımı pahalı ama sağlıklı olabilmek için gereken besin değerlerini taşıyan gıdalara göre daha kolaydır.

Kapitalist Pazara Dönüşen Gıda ve Sağlık

Bir taraftan endüstrileşmiş gıda firmaları medyada sağlık açısından zararlı ve kilo alımına neden olan ürünlerin reklamını pazarlarken bir taraftan endüstrileşmiş sağlık pratikleri bireylere sağlıklı görünmenin yollarını aşılamak için çeşitli pazarlama taktiklerini kullanmaktadır.

Esasında fazla kilolar sağlıklı olmak adına diyet ve egzersiz ile kontrol altına alınması gereken bir sapma davranışı olarak değerlendirilirken bir yandan sağlıksız gıdaların bireylerin önüne reklamlar, kampanyalar, indirimler ve nice kapitalist piyasanın pazarlama aygıtları ile servis ediliyor oluşu sağlıksız olarak addedilen obezitenin ortaya çıkmasına yardımcı olmaktadır. Böylelikle sağlık ve gıdanın endüstrileşmiş birer sektör olarak piyasa ekonomisi içerisinde konumunu sağlamlaştırabilmek adına paralel olarak tüketimi teşvik ettikleri görülmektedir.

Birey bir yandan gıda alışverişi yaparken bir yandan kişiye özel diyet ve egzersiz programları satın alabilmektedir. Kilo vermeye çalışıp diyet, egzersiz ve yağ aldırma gibi sağlık hizmetlerinin sunduğu tüm imkanlardan yararlansa dahi zayıflayamadığı zaman sağlıklı yaşam savunucuları tarafından iradesizlik ve öz denetimsizlikle suçlanmaktadır. Bu durum gündelik yaşamın tıbbi olarak tanımlanabilir hale gelmesi ile birlikte sağlık sorunlarının da bireyselleştirildiği ve kişinin yaşadığı hastalıktan sorumlu tutulduğunu göstermektedir.

Sonuç

Sonuç olarak kapitalist piyasa ekonomisinde bir hizmet sektörü haline gelen sağlık, bireylerin modern dünyada yaratılan sağlıklı olma prototipine uyabilmek için tükettikleri çeşitli tıbbi bilgi ve pratik olarak tanımlanabilir. Sağlıklı olmak sağlıklı görünen bir beden ile mümkündür ve bu beden vücut kitle indeksi, ince görünüm, 55 kilo, zayıflık vb. tanımlamalar ile üretilir. Sağlıklı yaşamın savunucularının amacı bireylerin psikolojik ve fizyolojik iyi oluşlarına yardımcı olmak değil, etiket olarak iyi görünmelerine yardımcı olmaktadır.

Bu bağlamda sağlıklı yaşama uygun olmayan sağlıksız beslenme pratiklerini gerçekleştirerek kilo alan bireyler şişmanladığı için normal olarak belirlenen beden sınırlarının dışına çıkmış sayılırlar.

Böylelikle şişmanlık-obezite anormalleştirilir ve günlük yaşamda anormal sayılan birçok durum gibi tıbbileştirilerek hastalık olarak tanımlanır. Bireyler, fazla kilolarından sorumlu tutuldukları için diyet ve egzersiz programları ile zayıflamaya çalışırken bir yandan fast-food kampanyaları, bir alana bir bedava reklamları vb. pazarlama araçları ile karşılaşmaktadır.

En nihayetinde tüketim kültürü içerisinde endüstrileşen sağlığın bireylere sağlıklı yaşamı aşılaması köprünün bir ucunu gösterirken, gıda endüstrisinin sağlıksız addedilen besinlerin reklamını, kampanyasını yaparak bireylere arzulanabilir olarak yiyecek pazarlamaları köprünün diğer ucunu göstermektedir.

 

Yazar: Dilara Aydın
Editör: Merve Bektaş

 

Kaynakça:

  • Altunkaynak, B. Z., & Özbek, E. (2006). Obezite: nedenleri ve tedavi seçenekleri. Van Tıp Dergisi, 13(4), 138-142.
  • Arıtıcı Çolak, G. & Sağlam, D. (2021). Laparoskopik Sleeve Gastrektomi Operasyonunun Kısa Dönemde Besin Alımı, Biyokimyasal Kan Parametreleri ve Antropometrik Ölçümlere Etkisinin Değerlendirilmesi. Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 12(2).
  • Güngör, S., & Erdem, R. Sağlıklı Yaşam Sendromuna Dair Kavramsal Bir İnceleme. GÜ İslahiye İİBF Uluslararası E-Dergi, 3(3), 121-131.
  • Kaya, A. (2019). Obez kadınlarda cinsel işlev ile kilo açısından kendini damgalama arasındaki ilişkinin incelenmesi (Master’s thesis, İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).
  • Timurturkan, M. (2013). Tıbbi söylem ve iktidar: medyada “diyet-zayıflık-sağlık” ilişkisi etrafında bedenin denetimi. Mediterranean Journal of Humanities, 3(1), 237-252.
  • Toraman, A., & Erdem, R. (2016). Kavramsal Açıdan Tıbbileştirme. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 19(4), 423-442.

Görsel Kaynakça:

 

YAZAR BİLGİSİ
Dilara Aydın
Dilara Aydın, 1998 yılında İzmir'de doğdu. 2016 yılında Namık Kemal Üniversitesi Sosyoloji Lisans programından mezun oldu. Bakırçay Üniversitesinde yüksek lisansına devam ediyor. Doğayı ve yolda olmayı seven gezgin ruhlu biri. Sosyoloji, felsefe, yeni medya ve sanatın her alanına bir şekilde tesir etmekten keyif duyar. Sosyoloji ve yeni medya alanında kendisini geliştirmek isteyen Dilara, MozartCultures ekibinde yazar olarak yer alıyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.