Amerikan Rüyasında Yer Bulamayanlar: American Honey ve The Florida Project

Amerikan Rüyasında Yer Bulamayanlar: American Honey ve The Florida Project

Andrea Arnold yönetmenliğindeki American Honey ile Sean Baker’ın The Florida Project filmleri Amerika’nın toplumda kendilerine yer bulamamış karakterlerini işlemelerinden ötürü sıklıkla benzetilir. American Honey filmi bir grup gencin çalışmak için çıktıkları yol hikâyesine odaklanırken arka planda aşk, cinsel taciz, büyüme ve kendini bulma gibi pek çok temayı işler. The Florida Project ise ucuz bir motel ya da toplu konut olarak da adlandırılabilecek bir mekânda geçen, çoğunlukla bir anne ve küçük kızını konu alan bir kurguya sahiptir. 2016 Cannes Film Festivali Jüri Ödülü’nün sahibi American Honey, başrollerindeki Sasha Lane, Shia LeBeouf ve Riley Kenough dışında amatör oyunlarla çekilmiştir. The Florida Project ise Brooklynn Prince, Bria Vinaite ve Willem Dafoe ile “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında Oscar ve BAFTA adaylıklarına sahiptir.

“A real American honey like me”*

Hikâyenin başkarakteri Star üzerinden ilerleyen American Honey, inişli çıkışlı aşk temasının yanında Amerikan yol hikâyesi gerçekliğini de beyaz perdeye taşır. Geçmişleriyle alakalı bilgi verilmeyen, ilgi alanlarına kısa diyaloglarla değinilen; yaptıkları işle ve eğlenme biçimleriyle tanıtılan bir grup genç, Amerikan rüyasının köşede kalmış karakterlerini simgeler. Kapı kapı dolaşıp dergi aboneliği satarak para kazanan grup, yazlarını karavanla seyahat ederek ve motelden motele gezerek geçirir.

American Honey

Filmin diğer karakterleri gibi Star için de belirsiz bir geçmiş söz konusudur. Kardeşleriyle çöpten yiyecek toplayan ve babasının (ya da üvey babasının) tacizine uğrayan genç bir kadın olduğu dışında Star hakkında herhangi bir bilgi verilmez. Hayatıyla ne yapmak istediği, gelecek planları ve hayalleri filmin ilerleyen bölümlerinde; fakat yine kısa diyaloglarla aktarılır. Star’ın yakın ilişki kurduğu, Shia LeBeouf’un canlandırdığı Jake için de benzer bir durum söz konusudur. Star’a diğer kadınlarla olan ilişkisini açıklamadığı gibi nereden geldiği ve nelerden hoşlandığı da belirsizdir. Hikâyedeki sert patronu canlandıran Krystal (Riley Kenough), grubu çekip çeviren ve Jake’i kendi işlerine koşturan despot bir lideri simgeler. Acımasız bir karakter çizmesinin yanında kendisiyle ilgili derinlikli bilgi verilmez. Star, Jake ve Krystal dışında kalan karakterler ise amatör oyunculardan seçilen, bire bir diyaloğun kurulmadığı kişilerdir.

American Honey

Sinema sahnesine taşınmaya değer görülen gençlik, yol, keşif ve büyüme hikâyelerinin aksine American Honey, pesimist olduğu kadar gerçekçi de bir tablo çizer. İdealize edilen yolda olma, yola çıkma ve yaşamın bilinmeyen köşelerini keşfetme senaryolarının aksine hayatta kalma mücadelesine yakın bir anlatı kurulurken filmin belli sahnelerinde bu gerçeklikten uzaklaşılarak ikili ilişkilere değinilir. Star’ın Jake’e kızıp arabalarına atladığı kovboy grubu, seyircide kötü bir olayın yaklaştığı hissiyatı uyandırır. Star’ı kurtarmaya gelen Jake ise bu senaryonun kahramanı oluverir. Çalıntı arabayla geçirdikleri birkaç saatte yolda olmanın, aşkın ve hayallerin olumlu taraflarına kendilerini çok da uzak hissetmeyen karakterler, bu senaryodan kısa sürede çıkmak zorunda kalır. Kamp alanında kendilerini bekleyen gerçeklik, patronlarına hesap vermeleri gerektiğidir.

Yol Hikâyelerinin Arka Yüzü

Pek çok sahnede bulunan kör göze parmak Amerikan bayrağı, filmin değinmek istediği kültür emperyalizmini vurgulamak adına önemlidir. Yıllardır süregelen Amerikan rüyası, hippi kültürü, gençlik heyecanı ve hayallerin gerçeğe dönüştüğü yapma bir hayat ideali gerçeklikten uzak olduğu gibi hayal sattığı için acımasızdır da. Fazla efor harcamadan kazanacakları paraya odaklanan karakterler bu süreçte pek çok fedakarlıkta bulunur.

American Honey

Yaşadıkları zorluk, şiddet ve taciz olayları ile farklı bir seçenekleri olmadığını düşünen ya da bunun farkında olmayan karakterler film boyunca yersiz yurtsuz bir hayat sürerler. Agnes Varda’nın Vagabond’unda ya da Sean Penn’in Into the Wild filminde olduğu gibi özgürlükle içkin bir yol hikâyesi sunmaz American Honey. Varda’nın Vagabond’u özgürlüğü seçerken yalnızlığı elde eden, kendi yolunu rastgele çizerken güvenli bir çatı aramayan bir karakterdir. Into the Wild ise yine özgürlükle ve modern insanın sınırlarının ötesini keşfetmesiyle bağlantılı bir hikâyeye sahiptir. American Honey gençliğini bu filmlerden ayıran, hippi kültürüyle de özdeşleşmiş özgürlük felsefesine değinilmemesidir. Belgesel formatında çekilen film, hikâye anlatıcılığından ziyade gerçekliği olduğu gibi göstermeyi hedefler. Üzerinde durulması gereken asıl konu, karakterlerin özgürlük anlayışları, hayal kurabilme yetenekleri ve özgürlük isteyip istemedikleridir.

American Honey

Benzer biçimde, filmin sonunda yönetmen Andrea Arnold, umut verici olduğu kadar belirsiz bir kapanış tercih eder. Star için umudun bittiğinin düşünüldüğü sırada Star’ın hayatta kalmaya ve yaşamaya devam edeceğinin sinyalleri verilir. Film boyunca hakkında derinlikli bilgi verilmeyen karakteri gelecekte neyin beklediğini tahmin etmek, geçmişiyle ilgili çıkarımlar yapmak kadar zordur. Bununla paralel olarak filmin tümünde verilmeye çalışılan belirsizlik mesajı film son bulurken de korunur.

The Florida Project

Amerikan rüyasının dile getirilmeyen, görüldüğünde kafa çevrilen taraflarını ekrana taşıyan filmler olmalarından ötürü sıklıkla benzetilen American Honey ve The Florida Project, hikâye ve ana karakterler bağlamında birbirlerinden ayrılırlar. American Honey ile benzer bir temaya sahip olan The Florida Project, görece daha empati kurulabilir ve akıcı bir anlatıya sahiptir.

The Florida Project

Filmin başkarakterleri 6 yaşındaki Moonee (Brooklynn Prince) ve annesi Halley (Bria Vinaite)’dir. Filmde anlatılmak istenen mesajlar, alt mesajlar ve sorunlar çocukların yetişkinlerden edindikleri gözlemler üzerinden aktarılır. Geçim derdinin hayatın her alanında üstesinden gelinmesi gereken bir problem olduğu filmde çocuklar, ekonomik sorunların altında ezilen insanları resmetmek için yalın ve tarafsız birer gösterge işlevi görürler. Fiziksel olarak Disneyland’e yakın, ucuz bir motel olan Magic Castle (Sihirli Kale)’ın mekân olarak kullanılması ise güçlü bir metafor işlevi görür. Çocukların oyunlarını oynadıkları terk edilmiş evler ve Disneyland’in özensiz birer kopyası şeklinde inşa edilmiş hediye dükkânları gibi mekânlar hayal, eğlence ve sihrin gerçekleştiği Disneyland’den oldukça uzaktır (Ildır, 2021).

Anlatının önemli bir bölümü durum hikâyesi özelliği taşır. Metaforlarla ve manalı diyaloglarla bezeli film, günlerini kendi uydurdukları oyunlarla sıkıcı olmaktan kurtaran çocukları ve günü kurtarmak için parfüm satarak para kazanmaya çalışan yetişkinlerin mücadelesini anlatır. Yönetmen, toplumun dışına itilmiş ya da idealize edilen toplumda kendisine yer bulamamış insanları romantize etmez. Seyirci, sahneleri her an kötü bir şeyin olabileceği dikkatiyle izlemesine rağmen çoğunlukla korkulan gerçekleşmez. The Florida Project’te çocuk masumiyeti bir manipülasyon nesnesi olarak kullanılmadığı gibi öfke krizi geçirmek için tetikte bekleyen kadın karakterlere de rastlanmaz. Film, karakterlerin geçmiş yaşamlarına, kendilerini bu motel odasında yaşamaya zorunlu kılan koşulların neler olduğuna ve gelecekten beklentilerine değinmeden, sadece içinde oldukları duruma odaklanır.

Sihrin Gerçekleştiği Yer: Disneyland

The Florida Project

İsmini Walt Disney World’ün orijinal adından alan filmde (Aydı, 2018) Disneyland, Amerika’nın bir rüyanın kolaylıkla satılabileceği imkânlar yuvası oluşunu simgelemesi açısından önemli bir metafordur. Hikâyenin odak noktası ve Amerika’nın önemli simgelerinden biri hâline gelmiş Disneyland arasında kurulan kontrast ile bir yandan gerçeklik gözle görülür kılınırken öte yandan turistlere satılan hayaller diyarı Amerika ile de inceden alay edilir. Zira ülkenin tüm dünyaya pazarladığı mutluluk, zenginlik ve refah senaryosunun tersi, Disneyland’in köşesinde kalan toplu konutlarda vücut bulmaktadır.

Amerikan rüyası eleştirisinin yanı sıra film, zengin ile fakir arasındaki uçurumu  zengini göstermeden resmetmeyi başarır. Amerikan filmlerinde sıklıkla karşılaşılan orta sınıf, filmde yer almazken ultra zenginlerin de temsili yoktur. Buna rağmen fakirlik, geçim sıkıntısı, bireylerin yaşamak için katlanmak zorunda kaldığı durumlar gibi pek çok konu sınıfsal uçurumun derinliğini hissettirecek derecede kuvvetlidir.

The Florida Project

Son sahnelerde Sosyal Hizmetler’in kendisini almaya gelmesiyle Moonee, veda etmek için yakın arkadaşı Jancey’nin yanına gider. İki çocuk, motelden kaçarak Disneyland’e doğru koşmaya başlarlar. American Honey gibi Florida Project de karamsar bir son tercih etmez. İki çocuk yaşadıkları yere yakın olmasına rağmen kendilerine oldukça uzak olan Disneyland’e giderek izleyiciye umutlu bir son bırakırlar. Sonrasında Halley, Moonee ya da filmin diğer kahramanlarının yaşamda izlediği yol belirsiz kalsa da bu durum izleyici rahatsız etmez. Hâlihazırda olay üzerine kurulu olmayan film, resmettiği hikâyenin süregiden bir akışta ilerlediği mesajıyla kapanır.

*Filmde Krystal karakterinin Star ile arasında geçen bir diyalogtan alıntıdır.

Yazar: Melin Durmaz
Editör: Emine Türal

Kaynakça

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Melin Durmaz
Melin Durmaz, 1997 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema, sosyoloji ve iletişim gibi alanlarda içerik üretiyor. Deneme ve hikâye yazıyor.
YORUMLAR

  1. Sergen dedi ki:

    Uzun süre sonra yazını görünce mutlu oldum ve izlememiş olmama rağmen keyifle okudum. Filme hakim olmasam da Sains toit ni loi ve İnto the Wild örnekleriyle American Honey’in bakış açısını kavradım. The Florida Project öncelikli olmak üzere izlemeye çalışacağım. Kalemine sağlık, arayı açma. 🌸