Aşkın ve Ölümün Şairi: Ümit Yaşar Oğuzcan

Aşkın ve Ölümün Şairi: Ümit Yaşar Oğuzcan

Ümit Yaşar Oğuzcan denildiğinde akıllara bir gece ansızın gidilmek istenilen bir yer, kişinin acılar denizinin zehir zemberek sularında yıkmış olduğu inançları ve kederli bir Galata akşamı gelebilir.

“Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma
Sarar benliğimi birden
Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım” (Oğuzcan, 1977).

Doğumu ve İlk Gençliği

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın çocukluğu

22 Ağustos 1926’da Tarsus’ta Güzide Hanım ile Lütfü Bey’in oğlu olarak dünyaya geldi. Hayatına hâkim hâle gelecek talihsiz olaylar serüveni çocukluğunda başladı. Üç yaşında ayağı kırıldı, dört yaşında mangala oturarak derisini yaktı, beş yaşında merdivenlerden yuvarlandı, yedi yaşında kızamık geçirirken evdeki sandığın kapağını başına düşürdü. On dört yaşında apandisit ameliyatı olurken on dokuz yaşında böbrek, otuz yaşında ise bademcik ameliyatı oldu. Önceleri fiziksel olarak zuhur eden acıların, sonrasında ruhunu da içine alarak Ümit Yaşar’ın kişiliğini oluşturduğu görülür.

“İmkansız düşünmemek gecelerce seni
Ve sevmemek ömür boyunca, bir gün değil
“Başka çaremiz yok, beni unut” demiştin
Mümkün değil çigan gözlüm, mümkün değil.” (Oğuzcan, 1962).

Eğitim ve Memur Hayatı

Romantik Şair Ümit Yaşar'ın Az Bilinen 10 Yergi Şiiri

Babasının memur olduğu için sürekli tayininin çıkması sebebiyle sıklıkla şehir değiştirip farklı okullarda okudu. Eskişehir İlkokulundan 1937’de, Konya Askeri Ortaokulundan 1940’ta, Eskişehir Ticaret Lisesinden ise 1946’da mezun oldu. Liseyi bitirdikten sonra Osmanlı Bankası’nda memuriyete başlayan Oğuzcan, sonrasında pek çok ilde (Adana, İstanbul, Ankara) Türkiye İş Bankası’nda bankacı olarak çalıştı. Daha sonra Yapı Kredi Bankası’nda kısa bir süre çalıştıktan sonra Akbank Genel Müdürlüğü’nde Krediler İkinci Müdürü olarak çalışmaya devam etti. Türkiye İş Bankası Yayınları müşaviri olarak iş hayatına devam eden Ümit Yaşar, memuriyetinin 30. yılı olan 1977’de Türkiye İş Bankası Halkla İlişkiler müdür yardımcısıyken emekli oldu. Emekli olduktan sonra da boş durmadı. Yayıncılık yaptı, 1960’ta kendi adını taşıyan bir sanat galerisi kurdu, mizah dergisi Çarşaf‘ta mizah şiirleri yazdı ve Akbank Genel Müdürlüğü Krediler Servisi’nde çalıştı.

Sen aşk nedir bilmezsin
Beni sevmedin ki
Ağla, ağlayabildiğin kadar
Bütün güzellikler sende
Aşk bendedir” (Oğuzcan, 1961).

Edebi Kişiliği

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN | Oğuzhan GÜNGÖR S.M.Mali MüşavirOğuzcan’ın şiire olan merakı çocukluğunda başladı. Annesinin Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirlerini ezbere bilmesi; babasının, Çamlıbel’i evin “ikinci adamı” sayması onu edebiyata sürükledi ve hayatının en önemli dönüm noktalarından biri gerçekleşti. Şiir yazmaya 1940’ta lisedeyken Yedigün Dergisi‘nde başladı. Şiirlerinde Faruk Nafiz Çamlıbel’in, Orhan Veli Kanık’ın ve Yahya Kemal Beyatlı’nın çizgisinden ilerleyerek dilini sade ve akıcı kullandığı hâlde, hiçbir akıma tabi olmadı. Şiirde yetkinlik kazanmasına aruzla yazdığı rubailer vesile oldu. Yedigün Dergisi’nde şiirlerinin yayımlanmasının ardından farklı zamanlarda Varlık, Hisar, Toprak, Büyük Doğu, Yücel ve Türk’e Doğru gibi birçok dergide yazmaya devam etti.

İlk şiir kitabını 1947’de “İnsanoğlu” başlığıyla çıkaran Oğuzcan, şairliğinin uzun ve meşakkatli serüveninde ilerlerken “aşkın ve ölümün şairi” olarak tanınmaya başlandı çünkü şiirlerini, ölüm ile yaşamı ayıran o ince çizgide yazıyordu. Oğuzcan’a göre şiir beyhude bir heves değil, ilham işiydi; emrivakiyle ya da siparişle yazılamazdı. Şiir, yeteneğin yanı sıra ince işçilik, emek ve uğraş isteyen bir oluşumdu. Oğlunun intiharından sonra babasını da kaybedince ve üstüne kendi melankolik kişilik yapısı da eklenince şiirlerindeki ölüm imgeleri, depresiflik, acı temaları belirgin biçimde görülmeye başlandı. İlk şiirinin yayımlanmasından 35 yıl sonra, yani 1975’te, 50 kitabı vardı. Bunların 33’ü şiir, 13’ü biyografik ve antolojik, 4’ü de düzyazıydı. Bunların dışında hicivleri, şarkı sözleri ve taş plakları da mevcuttur.

Ona uğramayan gemiler batsın
Ondan geçmeyen trenler devrilsin
Onu sevmeyen yürek taş kesilsin
Kapansın onu görmeyen gözler
Onu övmeyen diller kurusun
İki kere iki dört elde var Ayten
Bundan böyle dünyada
Aşkın adı Ayten olsun” (Oğuzcan, 1982).

Özel Yaşamı ve Oğlu Vedat’ın Ölümü

Birbirinden Melankolik 18 Dizeyle Ümit Yaşar Oğuzcan | ListeList.com

Ümit Yaşar Oğuzcan, memuriyeti sırasında işlerini yoluna koyduğunu hissettiğinde 22 yaşındaydı. Bu vesileyle 1948’de Özhan Hanım ile evlendi. Bu evlilikten iki erkek çocuğu dünyaya geldi: Vedat ve Lütfü. Oğuzcan, hayattan tatmin olmuyordu, kendi iç dünyasında boğuluyordu. 24 defa intihar teşebbüsünde bulundu ama bir şekilde hayatta kaldı. Ölmek istiyordu, ölümü merak ediyordu. Bu ölüm merakı, ailesini de kötü etkiledi. Büyük oğlu Vedat, babasını örnek alıyordu. Ümit Yaşar gibi şiirler yazmaya çalışsa da babasının melankolik yapısı kendisini fark ettirmek için büyük bir engeldi. Bir türlü ölümü kucaklayamayan babasına inat Vedat, 6 Haziran 1973’te bir fincan kahve ve bir kadeh konyak içerek Galata Kulesi’nden atladı. Elinde bir not vardı: “Baba, öyle intihar edilmez, böyle edilir.” Babasına meydan okumuştu Vedat. Bu meydan okumayı Vedat kazansa da Ümit Yaşar’ın ve ailesinin hayatında artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Oğuzcan, bu sarsıcı ölümün ardından şiir çizgisinin değiştiğini gösteren bir şiir kaleme aldı:

“6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir adam düştü Galata Kulesi’nden
Bu adam benim oğlumdu” (Oğuzcan, 1973).

1975’te babasını da kaybettikten sonra psikolojik buhranları artan Ümit Yaşar; İran, Pakistan ve Kıbrıs’a gitti. 1978’de ikinci eşi olan Ulufer Hanım ile evlendi.

Beni perişan edecek ne vardı bu kadar
Bir de “Erkekler ağlamaz” diyorsun
Tanrılığından utanmasa
Tanrı bile ağlar.” (Oğuzcan, 1960).

Ölümü

Birbirinden Melankolik 18 Dizeyle Ümit Yaşar Oğuzcan | ListeList.com

Sanatının 44. yılında, 4 Kasım 1984’te 58 yaşındayken kavuşmak için çok uğraştığı ölüme ansızın bir kalp kriziyle ulaştı. Varlığı dünyadan silinirken geriye binleri etkileyen şiirleri, yazıları ve şarkıları kaldı. Fiziken bu dünyadan göçmüş, cansız bedeni Teşvikiye’de ebediyete uzanıyor olsa da, gün geçtikçe herhangi bir okur kendini Ümit Yaşar dizelerinde bularak ismini yaşatmaya devam ediyor.

Yazar: Işıl İrem Budak
Editör: Emine Türal

Kaynakça

Görsel Kaynakça

ETİKETLER:
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.