İklim Değişikliği ve Türkiye’de Kuraklık Senaryoları

17.03.2021
İklim Değişikliği ve Türkiye’de Kuraklık Senaryoları

İklim değişikliği, pandemi gibi günümüzün en büyük küresel sorunlarından birisidir. İnsan yaşamı, doğa, canlılar ve sosyal yaşam üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bugünün iklim koşulları dikkate alındığında Türkiye’de küresel iklim değişikliği sebebiyle içme suyu, tarım ve sanayi sektörleri kötü anlamda etkilenecektir ve bu durum, su kaynaklarının azalması, kuraklık, sıcak hava  dalgaları, sel baskınlarındaki artış ve tarımda verimliliğin düşmesi olarak kendini göstermektedir.

1760 yılında Endüstüri Devrimi ile başlayan makineleşme sürecinde sanayide ve ekonomide yaşanan gelişmeler doğal kaynakların (kömür, petrol, doğalgaz vb.) kullanımını hızlandırmıştır. Kentleşme hareketiyle kırsaldan şehre göçler artmakta, nüfus yoğunluğunun aşırı bir şekilde artış göstermesi ve değişen yaşam koşulları da daha fazla sanayi üretimine ve sera gazına yol açmaktadır. Böylece, canlı küreden (biyosferden) yukarı atmosfere (stratosfere) kadar olan kısım başta olmak üzere hava kirliliği giderek artmaktadır. Tüm bunlar, doğayı tahrip ederek kentlerin iklimini değiştirmek ile birlikte su, kara ve havadaki yaşamı tümüyle tehdit eden çevre problemlerini de beraberinde getirmektedir. Fosil yakıtlar ve tarımsal atıkların yakılmasıyla beraber büyük miktarda aeresollar ve parçacıklar atmosfere salınmaktadır. Tarımsal faaliyetler için açılan alanlar ile orman alanlarının yok edilmesi, ormansızlaşma ve çölleşmeyle beraber gelen problemler, uçaklardaki salınım ile havaya karışan kimyasallar ve diğer etkenler ile iklimler değişmektedir. Kuzeyin zengin ülkeleri, yüksek endüstriyel karbon üretimleri ile; Güneyin fakir ülkeleri ise daha çok arazi kullanımı ile bu probleme sebep olmaktadır (Kadıoğlu, 2007).

Ölçülen sıcaklık değerlerine ve uydu verilerine göre 1880 yılından bu yana küresel ortalama sıcaklığın 0.9°C arttığını belirlemiştir (NASA, 2019). Atmosferdeki karbondioksit (CO2) oranı ise sanayi devrimi öncesine göre %47’lik oranda artış göstermiştir. IPCC’nin (Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli) güncel raporlarına göre küresel ısınma seviyesi aynı hızda ilerlerse 2030-2052 yılları arasında küresel ortalama sıcaklık artışı 1.5°C’ye ulaşacaktır (IPCC, 2018). Dünya Bankası’na göre ise karbondioksit emisyonlarının şu andaki artış hızıyla devam etmesi durumunda 2060 yılında ortalama sıcaklıklardaki artışın 4°C’yi bulacağı uyarısını yapmaktadır (WWF, 2019).

Ülkemizin, nüfus artışı ile birlikte küresel iklim değişikliğinin de etkileri sonucu daha kurak bir iklime sahip olacağı düşünüldüğünde, Türkiye’nin 2050 yılında su fakiri bir ülke olacağı öngörülmektedir. İklim değişikliğine bağlı olarak, giderek artması beklenen kuraklık, sel ve ortalama sıcaklıklardaki artışlar, taşıyıcı (yiyecek ve su) kaynaklı hastalıklara sebep olarak sağlık üzerinde de toplumun büyük bir kısmı risk altına alarak etkili olacaktır. Benzer şekilde kuraklık; ekosistem göçü, gıda ve su kıtlığı, yetersiz beslenmeye sebep olarak insan sağlına zarar vermekte, bilhassa düşük gelir seviyesindeki kişiler, yaşlılar ve çocukları önemli ölçüde olumsuz etkilemektedir. Sıcaklık artışlarıyla birlikte yaşanacak seller ve kuraklık temiz suya erişimi olumsuz  etkilemekte, özellikle ishalli hastalıklarda (ör. kolera) artışa, fiziksel yaralanma ve yetersiz beslenmeye neden olabilmektedir (Sağlık Bakanlığı, 2010). Bütün bunlar, Türkiye’nin ileride karşılaşabileceği tehlikenin boyutlarının ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır (Turan, 2018).

İklim değişikliği ve kuraklık arasındaki yakın bağlantıyı öncelikli olarak göz önünde tutmak ve kuraklık konusunda yapılması gerekenleri sistematik bir politika hâline getirmek hükûmetin başlıca görevleri arasında yer almaktadır. Sorunu tam olarak tanımlamamak, küçümsemek, üzerini örtmeyi amaçlamak ya da kısa vadeli ve günü kurtarmaya yönelik politikalar yapmak krizi derinleştirir ve çok uzun olmayan bir vadede Türkiye’yi kendine yetebilen bir ülke olmaktan uzak, gıda ve su krizleriyle ekonomik krizlerin birbirini kovaladığı bir ülke hâline getirebilir (Kurnaz, 2014).

Sonuç olarak, küresel anlamda büyük bir tehdit olan iklim değişikliğine duyarlı olunmalı ve beraberinde getireceği kuraklığın, gıda güvenliği, su temini, enerji üretimi gibi alanlarda büyük riskler oluşturduğu ve suyun tüm canlı varlıkların en önemli haklarından biri olduğu unutulmamalıdır.

Yazar: Hatice Dağlıkan
Editör: Fuad Eren

Kaynakça:

Görsel Kaynakça:

YAZAR BİLGİSİ
Hatice Dağlıkan
Hatice DAĞLIKAN 1999 yılında Mersin'de doğdu.2017 yılında Tarsus Fen Lisesi'nden mezun oldu ve 2018 yılında Mersin Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde üniversite öğrenimine başladı. Mersin'de ikamet etmektedir. Mimarlık tarihi, arkeoloji ve mitoloji özel ilgi alanlarıdır. Oyun oynamayı, okumayı, müzik dinlemeyi, yeni diller öğrenip farklı kültürler tanımayı ve belgesel izlemeyi sevmektedir. Bu platformda yazmasının temel amacı insanların çevresinde gördüğü eserler hakkında fikirlerinin oluşmasını sağlayabilmektir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.