Müziğe Dönüşen Resimlerin Ressamları

13.01.2021
Müziğe Dönüşen Resimlerin Ressamları

Yirminci yüzyıl, hem resim alanında hem de müzik alanında önemli gelişmeleri içinde barındıran bir yüzyıldır. Değişen dünya düzeni, toplumsal olaylar ve her alanda yaşanan köklü değişimler, bu iki sanat alanı üzerinde etkisini göstermiştir. Sanat, yirminci yüzyıl içerisinde görünmeyeni görünür kılma niteliği ile ön plana çıkmaktadır. Özellikle Avrupalı sanatçılar, yaşanan olaylar karşısında ortak bir sorgulama süreci içerisine girmişlerdir. Belirli noktalarda birleşen sanatçılar, ilgilendikleri alanların dışında birbirlerine ilham vermeyi sürdürmekle kalmamış, müzik ile resim arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları görselliğe dönüştürme eylemi ile eserlerini üretmişlerdir.

Wassıly Kandinsky,  Contrasting Sounds, 1924

Bu iki alanın ilişkisi söz konusu olduğunda akla ilk gelen isimler Wassily Kandinsky ve Paul Klee’dir. İki sanatçı da eserlerinde müzikal ögeleri sıklıkla kullanmıştır. Kandisky rengi tuşlara, ruhu ise birçok tuşu olan piyanoya benzetmiştir. Sanatının odağını içsel zorunluluk ilkesi oluşturmuş olduğu gerçeğini varsayarsak müzik ve resmin yakınlığının, Kandinsky’in sanatını oluştururken üzerinde durduğu sorunsallardan biri olduğu söylenilmektedir. Ayça Alper Akçay’ın “Wassily Kandinsky Eserlerinde Müzik Etkileşimi” makalesinde bahsettiğine göre sanatçının yaşamış olduğu sinestezi hastalığı, bu iki sanat dalını birleştirmesindeki nedenlerden en önemlisidir. Bahsedilen hastalık, duyuların karışıp birleşmesinden kaynaklanmaktadır. Renkleri duymak, sesleri koklamak, şekilleri tatmak gibi farklı iki duyunun birleşmesi anlamına gelmektedir. Kandinsky, mektuplarında bahsettiğine göre, kendine has bir özelliği olduğunu ve renklerle sesleri birbirinden ayıramadığını belirtmiştir (Akçay, 2016: 178). Sanatçı, müzik ile resim arasındaki sınırları yıkarak saf duyguyu ortaya çıkartmak istemiştir. Her rengin çağrıştırdığı duygu, onun için farklıdır ve renkler seslerle bağdaştırılmıştır. Renk, Kandinsky için ruhu doğrudan etkileyen bir öğedir.

Bir diğer sanatçı olan Paul Klee, resimlerinde müziği farklı bir bakış açısı ile sunmuştur. Müzik ile resmi eserlerinde eş zamanlı olarak kullanması, resimlerine şiirsel bir anlam katmıştır. Doğayı resmederken nesnelerin görüntülerinden çok, anlamları üzerinde yoğunlaşmıştır. Eserlerinde şiirsellik, hayaller, müzik ve notaların izleri vardır. Klee’nin hem resme hem de müziğe eşit derecede yeteneği vardır fakat onun tercihi görsel sanatlar alanına yönelmek olsa da resim ve müziği birleştirmenin bir yolunu mümkün kılmıştır. Bu ikisinin birleşimi, iki alana da olan ilgisinin yoğunluğundan kaynaklanmaktadır. Rainer Maria Rilke, sanatçının, müziğin varlığını hissettirdiği eserleri hakkında düşüncelerini şu şekilde özetlemiştir: “Eğer bana onun (Klee) keman çaldığını söylemeseydiniz bile eserlerini gördükten sonra bunu tahmin edebilirdim.”(Wikipedia, t.y). Sezgiler, onun sanatını oluşturmasında oldukça önem taşımaktadır. Klee, biçim oluştururken sezgilerden yola çıkılması gerektiğini savunup var olanının taklidini yapmayı değil, yeni biçimler ortaya çıkartmayı ve yaşamın derinliklerine olan yolculuğunda yaratıcılığın gizli kaynağına yakınlaşmayı hedeflemiştir.

Paul Klee, Bach ve In Style 1919

Yazan: Nilay Aygün
Editör: Başak Tufan


Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Nilay Aygün
Nilay AYGÜN. 1996 yılında Bandırma'da doğdu. 2014 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Resim- İş Öğretmenliği Bölümü'nde lisans eğitimine başladı. 2018 yılından itibaren Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yüksek lisans eğitimine aktif olarak devam etmektedir. Okumayı, yeni bilgiler ışığında öğrenmeyi kendine hedef edinmiş olması ile birlikte MozartCultures'da sanat alanında yazılar üretmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.