Sitcom Dizilerinin Tarihi ve Gelişimi

18.09.2020
Sitcom Dizilerinin Tarihi ve Gelişimi

Eğlence alanında iyi bir kahkahayı herkes kullanabilir, ki komedi türü de zaten böyle yaygınlaşmıştır. Adından da anlaşılacağı üzere, komedinin amacı, mizahı ve kahkahayı seyirciye ulaştırmaktır. Komediler, filmlerde ve televizyon dizilerinde birçok farklı formatta karşımıza çıkar. Televizyondaki en yaygın türlerden biri durum komedisidir, kısaca; sitcom’dur. İsminin de belirttiği gibi, hikâye; ev ya da iş yeri gibi tipik bir mekânda geçen belli bir durumun çevresinde döner. Bir durum komedisi, düzenli bir kadroya sahiptir; buna ek olarak, özel konuk oyuncularla birlikte, arada sırada ortaya çıkan yan karakterleri de barındırır. Dizileri tiyatroluk bir oyuna benzer hâle getiren, canlı bir stüdyo seyircisinin önünde çekilip yayınlanan sitcom’lar da vardır. Ne zaman bir özel konuk oyuncu görünse seyirciler coşkuyla alkışladığı için sitcom’un canlı olduğu söylenebilir. Sitcom dizilerinin bir diğer ayırt edici özelliği de, komik bir sahnenin geldiği her bir zaman çalınan gülme efekti ya da öteki adıyla, ‘’konserve kahkaha’’dır. Sitcom’u stand-up komedisinden ve skeç komedisinden ayıran şey ise bir olay örgüsüne sahip olmasıdır ve bu, aslında sitcom’u mizahi drama yapar ve önceden de bahsettiğimiz gibi, sahne genellikle bir ailenin, iş yerinin ya da ana/dayanak karakterler olarak bir grup arkadaşın etrafında döner.

Sitcom dizileri televizyon ilk kez ortaya çıktığında doğmuştur ve bu, seyircilerin, eğer seviyorlarsa, belli bir programı seçmelerine imkân tanımıştır. Bu (başlangıç) yöneliminin bir sonucu olarak, kilit rol oynayan oyuncular ana karakter hâline gelip; durumlar, izleyicilerin kendilerine alışması için aynı kalırdı. Çizgi diziler bile yalnızca çocuklara değil, ayrıca belirli bir seyirci kitlesine hitap etmek için de sitcom formatına uyar.

Sitcom’un bir diğer özelliği ise; genellikle karakterler tarafından sürdürülmesi ve doğal olarak peş peşe gelen kahkahaların bir seri ya da sezon boyunca artmasıdır. Bir sitcom bölümü tipik bir olay örgüsüne sahiptir: Bölüm, tüm karakterler arasında her şeyin normal olduğu bir mevcut durumla başlar ve sonra bir karmaşa ortaya çıkar; bu karmaşa da olağan durumu ve karakterlerin ilişkisini etkiler fakat bölümün sonunda, bu meseleler halledilir; durum, mevcut duruma tekrar döner ve aynı şeyin yeni baştan ama farklı bir olay örgüsüyle yaşanacağı sonraki bölüme kadar ‘’sonu iyi biten her şey iyidir’’ hususu varlığını gösterir.

 

Tarih ve Gelişim

Tarihi boyunca, sitcom’lar sadece oyuncularıyla değil; mizahın nasıl iletildiğinin yanında olay örgüsüyle de değişime uğramıştır. Sitcom’un ilk yıllarında, mizahı iletmenin en yaygın şekli 1950’li yıllardan 1960’lı yıllara kadar olan dönemin düşüp kalkmalı güldürü* yaklaşımıdır. Düşüp kalkmalı güldürü, karakterlerin bir taraflarını incitmeden birbirlerine aşırıya kaçan ses efektleriyle vuruyor olduklarını gösteren abartılı şiddet olarak nitelendirilir. Bu, The Three Stooges gibi eski komedilerde kullanılan yaygın bir yaklaşım olmuştur. Düşüp kalkmalı güldürü ayrıca, karakterlerin kendilerini aptal yerine koymak amacıyla sahnede akla gelmedik ya da ‘’çılgınca’’ hareketler, eylemler, saçma sapan şeyler yaptıkları bir yaklaşımdır.

Dönemin en gözde sitcom’larından biri, başrollerinde gerçek hayatta da bir çift olan Lucille Ball ve Desi Arnaz’ın olduğu I Love Lucy idi. Bu sitcom, düşük kalkmalı yaklaşımı kullanan yapımlardan biriydi. Lucy’nin bir bölümde bir çikolata fabrikasında çalıştığı sahne buna örnek verilebilir. Çikolatalar üretim bandından o kadar hızlı geliyordu ki Lucy paketlenmemiş olanları yemek zorunda kalıyordu. Bir diğer bölümde, Lucy bir şarap imalathanesindeki üzüm teknesinde üzümleri eziyor ve başka bir çalışanla uğraşıyordu.

Dizinin hikâyesi ise tipik bir çiftin etrafında döner; Lucy ve Ricky (Arnaz) Ricardo. Hikâyeyi ilginç yapan şey, kocası bir kulüpte bando şefi olarak çalışırken Lucy’nin sade bir ev hanımı olmaktan memnuniyetsizlik duymasıdır. Lucy bir kariyere sahip olmayı arzular ve bu da dizideki mizahın kaynağı olur. Bu delifişek maceraların ve talihsizliklerin yanı sıra, Ricardoların, kendilerinin görünürde düzgün olmayan hâllerini dengeleyen ‘’düz’’ bir çifti canlandıran Fred ve Ethel adlı komşularıyla olan ilişkileri vardır. Esasında, kadınlar kafası dağınık ama gayet zeki, erkekler kızgın (Ricky gibi) ve arkadaşlar ya da komşular da sezgisiz eleman**, yardakçı ya da ‘’düşman’’ (Fred ve Ethel gibi) olarak tasvir edilirdi.

Karakteristik aile hikâyesinin yanında, ilk sitcom’lar, ordunun mizahi yönünü ele alan Sergeant Bilko gibi aynı olay örgülü farklı hikâyeler de sunar; polis memurları için Car 54, Where Are You? ve buna ek olarak, II. Dünya Savaşı sırasında geçen, Birleşik Devletler Donanması’ndaki McHale’s Navy gibi de. 1960’lı yıllar, I Dream of Jeannie ve Bewitched sitcom’larıyla birlikte bir fantezi dokunuşunda bulunmuştur. Bu dokunuş, bu sihirli ‘’muziplikler’’in canlandırılmasına olanak sağlayan özel efektler alanındaki gelişmeler sayesinde mümkün kılınmıştır. Ek olarak, 1960’lı yılların sitcom’ları, bir seyircinin önünde çekilmeyip, ‘’banda kaydetme’’ yöntemiyle çekilmesi bakımından önceki yılların sitcom’larından ayrılır.

1970’li ve 1980’li yıllarda, sitcom’ların karakterlerinin kurgulanışında bir değişiklik yaşanmıştır; bu değişiklik, olay örgüsü aynı kalsa da beyaz ırktan olmayanların öne çıkan karakterler arasında yer almaya başladığı The JeffersonsDifferent Strokes, Barney Miller ve Chico and the Man gibi yapımlarla gösterilebilir. Yine bu değişiklik; süregelen gerçek dünya olaylarının, Amerika’nın ırksal bütünleşme sebebiyle yaşadığı değişimlerin ve beyaz olmayanların beyazlarla eşit bir şekilde kabul edilmemesinin üzerinde durmuştur. Bunlar, bu dizilerin, kahkaha sağlamanın yanı sıra iletmeyi amaçladığı hususlardır. İletim bakımından, birbirinden farklı mekânlarda çekilmeyen yapımlarda stüdyo seyircileri tekrardan standart sayılmaya başlamıştır; bu konuda bütçe gibi çeşitli etkenlerin dikkate alınması gerekir. Karakterlerin yapısında ve onların dizilerde nasıl gösterildiklerinde de değişiklikler yaşanmıştır. Artık ‘’tipik’’ bir aile yoktur. Diziler, gençlerin çoğu zaman karşılaştığı meselelere değinen The Fact of Life ve Charles in Charge gibi yapımlarda olduğu şekilde çocuklara ya da gençlere odaklanırdı. Irkın yanı sıra, feminizm de Rhoda ve The Mary Tyler Moore Show gibi yapımlarla birlikte kendini göstermeye başlamıştır çünkü kadınlar da başrollere sahip oluyorlardı. 1990’lı yıllarda da Murphy Brown ve Just Shoot Me gibi benzer yapımlarla birlikte bu akım devam etti. Hatta o zamanlarda ahlak kurallarına meydan okuyan Married… with Children gibi bazı dizi örnekleri de vardır; ki düzgün olmayan bir aile içeren Married… with Children, yaygın olarak pis komedi*** olarak bilinen türe bir giriş niteliğindedir.

1970’li yıllarda başlayan sitcom’ların diğer bir göze çarpan özelliği de mizahın iletiminin değişimidir. Düşüp kalkmalı güldürü yaklaşımı, bu dönemde artık kullanılmıyordu. Bunun yerine, yapımcılar ve oyuncular, kişisel olsun ya da olmasın, içlerinde bulundukları güncel durumları kullanıyorlardı; ya sadece kendilerine ya da bütünüyle kendilerini etkileyen sosyal duruma tesir ederek. Diğer bir deyişle; The Three Stooges’ı anımsatan çılgınca hareketler ya da abartılı şiddet kullanmak zorunda olmadan kendi sorunlarını tiye alırlardı. 1990’lı yıllarda, günümüzde hâlâ eğlendirmeye devam eden The Simpsons ve sonradan South Park gibi dizilerin önderliğinde animasyon hâlinde sitcom’lar da ortaya çıkmaya başlamıştı. Nitekim, bu yeni güldürü yaklaşımı, aynı akımı takip eden The Office ve 30 Rock gibi benzer yapımlarla 21. yüzyılda da devam edecekti. Ayrıca, sitcom’lar yaş gruplarına göre kategorilere bölünmüştür. Disney Channel, çocuklar ve gençler için That’s So Raven, Hannah Montana ve Corey in the House gibi sitcom’lar sunar. Doğal olarak, diziler, daha genç karakterlerin çevresinde dönmüş, bu sırada yetişkinler de yardımcı rolleri almıştır; fakat olay örgüsü ana akım sitcom dizilerinkine benzer kalmıştır.

 

Analiz

21.yüzyılda, eğlence sektöründeki eğilim, oyuncu olmayan kişileri ve tek çekimlik kayıtları içeren reality show’lara doğru kaymaktadır. Bu artan popülerliğin sebebi, katılımcıların oyuncu olmaması ve seyircinin onlarla kolayca bağlanabilmesidir çünkü kameralar onların her anını kayda alır ve onlar kendilerinin en iyi ve en kötü hâlleriyle görülür; ayrıca, kesme ve kırpma yoktur; kamera, çekmeyi sürdürür. Reality show’lar olabildiği kadar gerçektir ve aksiyondan drama, hatta ‘’konserve’’ kahkahası olmayan komediler dâhil tüm unsurları ya da türleri barındırır. Bu yapımların ana akım programcılığın yerine geçeceği söylenmektedir; ki bu da pembe dizileri ve sitcom’ları etkiler.

Fakat bu, sitcom’ların unutulmaya yüz tutacağı ya da mücadeleden vazgeçeceği anlamına gelmiyor. Sonradan gelen yapımlar, örneğin; The Office, 30 Rock ve hatta The Drew Carrey Show dokunaklılık**** denen unsuru kullanmıştır. Dokunaklılıkta, diziler, izleyicilerin karakterlerin duygularını paylaşmalarını ve diğer yapımların aksine onlarla bağ kurmalarını sağlar. Eski sitcom’lar hiçbir zaman bunu yapmamıştı. Dizilerdeki karakterlerin karşılaştığı sorunlar, seyircinin günlük hayatta düzenli aralıklarla karşılaştığı sorunlarla benzerdir. Ek olarak, bu dokunaklılığın, düşüp kalkmalı komedi gibi abartılması gerekmiyor. Dokunaklılık, gerçek insanlar her gün ne yaşıyor ise ona benzeyen sade ve basit bir hâlde gösterilir. Karakterler, özellikle de ana karakterler, ‘’sıradan kişi’’ ya da ortalama insan olarak tasvir edilir. Paragrafın başında bahsi geçen üç sitcom hakkında konuşulacak olursa, bu yapımlar, ortalama bir (Amerikan) çalışanın günlük rutininde yaşadığı mutlulukları, tecrübeleri ve musibetleri yansıtır. Hiçbir şey abartılmış değildir ve karakterlerin karşılaştığı sorunlar sahicidir çünkü gerçek insanlar da onları deneyimler. Matthew Gilbert bu konuyu güzel bir şekilde ifade ediyor: ‘’En iyi hâllerinde bu bağımsız sitcom’lar neşelendirici bir sanat formudur; son yirmi yılda rüştünü ispatlamış bir form. Kendilerine özgü bir komedi sözlüğü oluşturabilirler, bizi başarısızlıklarımıza güldürebilirler, hayallerimizin parlaklığını yakalarlar ve kültürümüzü yererler; insan doğasını yansıtır, açıklığa kavuşturur ve normalleştirirler.’’ The Simpsons ve South Park gibi animasyon sitcom’lar da bunları sunar; ki bu da, bu animasyon dizilerinin yetişkinlerin ilgilerini de çekmesinin sebebidir; animasyonların sadece çocuklara özgü olduğu düşüncesi yıkılır böylece.

Arrested Development ve The Office gibi yapımlar, geçmişteki sitcom’lardan değişik gözüken ve farklı bir biçimde yapılan, sayıları gittikçe artan bazı sitcom’ların arasındadır. Eric Berlin, değişen sitcom’ları şöyle açıklar: ‘’Bu yeni tür; acayip karakterleri, doğaçlama oyunculuğa olan ağırlığı, sinematik görüntüyü, ustaca yapılmış tek kameralı çekimi ve flashback’ların, kamera karşısına geçip özel itiraflarda bulunmanın ve hızlıca kesip çıkarmanın hünerli bir şekilde kullanımını bir araya getirir. Dizilerin yazımı, cüretkâr ve zeki olup, insanların başından geçen her günkü aksi tesadüflere benzer.’’ The Office ve Arrested Development gibi diziler, yazar Brett Mills tarafından gereğine uygun bir şekilde ‘’gerçeklik komedisi’’***** denen televizyon tarzı olarak isimlendirilmiştir. Gerçeklik komedisinin kendine özgü televizyon tarzında yaptığı şey; televizyon komedisindeki mizahın kaynağını, önceki sitcom’larda görülen kurgulanmış şakadan alıp gülünç bir olayın gözlemiyle yer değiştirmektir. Ethan Thompson ise şöyle der: ‘’Bu sitcom’ların gözlemsel kısmı, -ki bu da sadece onların nasıl gözüktüğünü değil, aynı zamanda çekimlerin zamanlamasını ve bizim olayları sanki gerçek bir zaman diliminde izliyormuşuz hissini içerir- hikâye ile bağlanmanın farklı bir tarzını yaratır. Sitcom bu yüzden; üç kameralı, stüdyo seyircili ya da tek kameralı, kapsam çekimli sahne sitcom’unun modası geçmiş alanı ile gözlemleme ve tanık olma deneyiminin yer değişimi tarafından tekrar canlandırılır.’’ Bu ‘’gerçeklik komedisi’’ tarzındaki yeni sitcom’ların büyük bir kısmı; onların, izleyicilerin yakalandığı gözlemsel yöntemi iletme şekliyle ilgilidir; bu da, sanki izleyiciler oradaymışçasına, gerçek zamanda gelişen belirli bölütleri gösteren ağırlıklı olarak elle çekim ve hız denetimi yolları aracılığıyladır. Ancak bu bölütler ve sahneler gittikçe artan bir şekilde içlidışlı ortamlarda geçer -belli bir karakterin öznelliğini ve hassasiyetini ileten çekimler de dâhildir buna- ve bir gizli çekim açısı içinde kameralara oynayan karakterler vasıtasıyla da daha az dikkat çeker. Sitcom’lar için yeni olan bu yapım tarzı; izleyiciye, onların komedi izliyor olduklarını değil de, elle çekimden hemen önce gelişen mizahi eylemleri gözlemliyor olduklarını iletmeye çalışır. Oyunculuk ister doğaçlama ister özenle yazılmış olsun, daha yeni yaşanmış gibi gözükür ve işte bütün mesele de budur. Bir yapım yöntemi olarak, bu yeni gelişen sitcom alt-türü, daha öncekiler gibi olmayan bir komediye başvurur ve izleyicilere aslında neyin güldürücü olduğunu sunma bakımından etkilidir.

Bunlara ek olarak, sitcom’ları reality televizyondan daha iyi yapan şey; yukarıda da belirtildiği üzere, onların -dokunaklılık dâhil olduğu sürece- sadece seyircilerin karakterlerle bağ kurmasını sağlaması değil, aynı zamanda, bir komedi olarak seyircinin kendi sorunlarına gülmesini de sağlamasıdır. Ayrıyeten, reality show’ların aksine gülünen kişiler karakterlerdir, insanların kendileri değil. Bu da, sitcomların varlığının daha uzun zamanlar boyunca süreceğinin ve insanları eğlendirmeye devam edeceğinin kanıtı olur böylelikle.

 

*(İng. slapstick comedy). Aslında slapstick, ‘’şakşak’’ adı verilen bir âlettir ve kökü ‘’commedia dell’arte’’ denen İtalya kaynaklı bir tiyatro tarzına dayanır. Bu âlet vasıtasıyla kolay bir şekilde gürültülü bir ‘’şak’’ sesi çıkarılır. Bu ses de komik olarak kabul edilir. Bu isim sonradan bu komedi türüne adını vermiştir. Charlie Chaplin filmleri de bu türe örnek verilebilir. (Ç.N.)

**(İng. unwitting pawn). Uzunca çevirmek gerekirse, ‘’ne yaptığının farkında olmayan rehin/piyon’’ olarak açıklanabilir bu kavram. Bazı süper kahraman kurgularında kötü karakterlerin yanlarında yer alan ve onlar tarafından çoğu zaman manipüle edilip kullanılan kişilere verilen bir isimdir. (Ç.N.)

***(İng. transgression comedy). ‘’Sınırı aşan komedi’’ de denilebilir bu türe. Dizi muhtemelen günümüzde yapıldığı takdirde hoş karşılanmayacak esprileri barındırıyor. Bu esprilere pis, ayıp, günah şeklinde ithamlarda bulunulabileceği için dizi bu tür dâhilinde sayılıyordur. (Ç.N.)

****(İng. pathos). Esasında bu kelimenin sıfat hâli daha tanıdıktır: ‘’pathetic’’ (zavallı, içler acısı, dokunaklı). Yunan kökenli olan bu sözcük, insanlarda acındırma duygusu oluşturan, onlara tesir eden bir durumu ifade eder. (Ç.N.)

*****(Fr. comedy vérité). ‘’Vérité sözcüğü’’ İngilizceye ‘’verity’’ olarak geçmiştir ve gerçeklik, hakikat gibi anlamlara gelir. Bu türde gerçekçilik ve doğallık öne çıkar. (Ç.N.)

 

Çeviri: Ufuk Altunbaş

 

Kaynak: https://www.ukessays.com/essays/film-studies/history-and-evolution-of-sitcoms-film-studies-essay.php

YAZAR BİLGİSİ
Ufuk Altunbaş
Ufuk ALTUNBAŞ 2002 yılında İstanbul'da doğdu. 2020 yılında Sabancı 50. Yıl Anadolu Lisesi'nden mezun olan Ufuk, Ege Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü birinci sınıf öğrencisi olarak eğitim-öğretim hayatına devam etmektedir. Aslen Sivaslı olup şu an İstanbul'da ikamet etmektedir. MozartCultures'ta 2018 yılından beri başta televizyon/sinema ve kültür/sanat olmak üzere çeşitli konularda çeviri yapmaktadır. İlgi alanları arasında kültürler tarihi, fantezi ve bilim kurgu edebiyatı, Britanya uygarlığı yer almaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.