Topluma Nasıl Başkaldırılır?: Yeraltı

Topluma Nasıl Başkaldırılır?: Yeraltı

Yeraltı, yönetmenliğini Zeki Demirkubuz’un üstlendiği, başrolünde Engin Günaydın’ın yer aldığı 2012 yapımı bir Türk filmidir. Fyodor Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar kitabından serbest uyarlanan film, Ankara’da yaşayan bir memurun yalnızlaşmış ve sıkışmış hayatını anlatır.

Baş karakter Muharrem’in var oluş sancıları çevresindeki insanların ikiyüzlüce ilişkilerine duyduğu öfkeyle birleştirilerek anlatılır. Toplumdaki güç ilişkilerine ve bu güce boyun eğerek bireysel tatmin sağlayan insanlara karşı öfke dolu bir karakter üzerinden toplumsal yozlaşmaya vurgu yapılır. Yönetmen, izleyiciyi objektif bir yere konumlandırmak yerine Muharrem’le ilişki kurması için çabalar. Karakter üzerinden toplum eleştirisi yapılarak ahlak, gerçek, fikir hırsızlığı ve iktidar gibi konular irdelenir.

Yalakalar, Yalakalık ve Yalakaca Edilmiş Laflar

Başkalarının hayatlarından uyarladığı kitabı Ankara Sıkıntısı ile ödül alan Cevat ve baş karakter Muharrem arasındaki itişme, eski iki arkadaşın kavgasından ziyade yok sayılan değer yargılarına yönelik bir eleştiridir. Rus edebiyatında sıklıkla yer verilen memur hayatının sıkışmışlığını Muharrem’in düşüncelerini açıklayamayışında, başkalarının huzurunu kaçırmamak için sessizliğe bırakılan tartışmalarda ve kendini tutamayıp ağzından kaçırıverdiği tüm ufak cümlelerde görmek mümkündür.

Yeraltı

Toplumun aydın kabul ettiği kesiminin sorgusuz kabulünü kendisine yediremeyen fakat bir yandan da bu aydınlar arasında yerini alamadığı için haset duyan Muharrem, Cevat’ı sahtekar, çevresindekileri onun yalakaları olarak tanımlar. Cevat’ın başkalarının hayat hikayeleriyle ortaya koyduğu ve ödül alarak edebiyat alanında saygın bir yere konumlandığı kitabı Ankara Sıkıntısı, eskiden kendisi de edebi yazılar üreten Muharrem için kendi gerçekliğini kabul ettirememesinden ötürü bir mesele haline gelir. Muharrem, Cevat’ın hem başkaları üzerinden prim sağlayan yalancı bir edebiyatçı oluşundan hem de, tabiri caizse, bu yalanın piyasada iş görmesinden esef duyar. Bir diğer memnuniyetsizliği ise âdeta birer kukla gibi davranan, Cevat’ın çevresinde toplanmış arkadaş grubudur.

Filmin bilindik ve önemli kırılma sahnelerinden biri olan masa sahnesinde Muharrem, Cevat’ın fikir hırsızlığını sineye çekmiş, basitçe bir kalem uzatarak konuyu kapatmıştır. O, çevresindeki insanlar üzerinde bir etkisi olmayacağına olan inancından ötürü cümlelerini bastırırken, seyirciye bir roman pasajı aktarır gibi aktardığı iç sesiyle nefret ettiği insanlarda bir duygulanım uyandırmak için çırpınmaktadır.

Yeraltı

Buna rağmen gecenin ilerleyen vakitlerinde, sarhoş olduğunda yaptığı konuşmadan sonra da bir şeyin değişmediğini görür. Yalakalığa, sahici olmayan ilişkilere, gerçekliğin üzerinin süslü kelimelerle gizlenmesine olan öfkesini bu duygunun baş karakterlerine boca etmiş olmasına rağmen karşı taraftan elle tutulur bir tepki alamamıştır. Kendisini alıngan olmakla suçlayan sözde arkadaşları yönelttiği ağır ithamlara cevap bile vermemiştir. Muharrem’in yalnızlığı bu sahnede daha da belirgin hâle gelmiş olur. Renksiz hayatının birbirinin aynısı günleri ardı ardına sıralanırken belki de en güçlü duygusu olan nefretinin de bir önemi olmadığıyla yüzleşmek zorunda kalır.

Bir Çeşit İktidar Savaşı

Masa sahnesi baş karakterin içinde yaşadığı toplumla alıp veremediği kavgalarının bir çözülüm anı olmasının yanında iktidar kavramının da bir portresini çizer. Aralarında yaşanan tüm kavgalara ve haksızlığa rağmen arkadaşları Cevat’ı affetmiştir. Onun manalı sözleri, süslü konuşması ve kontrolü ele alma biçimi arkadaşları arasındaki iktidarını tasdikler. Masada çevresindekiler adına konuşması, buna diğerlerinin ses çıkarmaması ve kendi rahatsızlığını diğerlerini de meseleye katarak yansıtması iktidar durumuna örnektir. Toplumda aydın sayılan, gidiş yolu ne olursa olsun takdir edilecek işler başarmış kişilerin sadece toplumun genelinde değil, içinde bulunduğu arkadaş grupları arasında da hiyerarşik düzene göre konumlanır. Cevat da, Muharrem de bir şekilde bu arkadaş grubunda yerini belirlemekle ilgilenir. Muharrem bunu gerçekliği apaçık konuşarak yapmaya çalışırken, Cevat kolay yolu seçmiştir. İkisi de saygı duyulmak ister. Kendisini sadece bir yapı olarak topluma değil, aynı zamanda samimi sayılabilecek bir grup içerisinde de kanıtlama güdüsü taşırlar. İktidar ve saygınlık ile konumlarını belirlerler.

Yeraltı

“Akıllı bir adam kendine karşı acımasız değilse gururlu da olamaz. Bense sınırsız gururum yüzünden kendime hiç acımıyor, nefret edercesine küçümsüyor, herkesin de bana aynı gözle baktığını düşünüyordum.” (Günaydın, 2012)

İktidar sahibi kişinin çevresinde sırf gücünden ötürü ona saygı gösteren insanların bulunması toplumdaki düşkünlüğün bir yansımasıdır. Demirkubuz, pek çok öteki filminde olduğu gibi Yeraltı’nda da birey üzerinden toplumsal sorunları işler. Film, hikayesini Yeraltından Notlar‘dan alsa da Türkiye toplum yapısına uyarlanmıştır. Toplumdaki hiyerarşik dengeler ufak bir arkadaş grubundan verilirken Muharrem buna karşı çıkmaya çalışan fakat savaşırken kendi benliğinden ödün vererek çıkmaza giren bireyi yansıtır.

İntikam

Muharrem, gerçeğin yanında yer almayı kafasına koymuş olmasına rağmen sürekli konfor alanının dışında, rezil olduğu düşüncesiyle yaşar. Var olan düzene karşı çıkmayı görev edinmiş ve bu süreçte yalnızlaşmış her karakter gibi o da kendi bireysel savaşında yorgun düşer. Onun dilemması iktidara düşkün kişilere öfke duymasına rağmen aynı kişilerin kendi iktidarına boyun eğmemelerini kabul edemeyişindedir.

Yeraltı

Muharrem’in hasta komşusunun kendisine kötü davranması sonucu Türkan üzerinden ondan intikam almak ister. İşler istediği gibi gitmediğinde ise Türkan’a öfkelenir. Türkan, ilk sahneden beri haksızlığa uğramış bir karakteri canlandırırken dışarıdan gelecek etkilere tamamen açıktır. Uğradığı kötü muameleye rağmen iktidardan pay alma ihtimali söz konusu olduğunda köle olma pahasına durumu kabullenir. Bu hikayeden Muharrem’in payına düşen ise girdiği bir iktidar savaşından daha yenik ayrılmak olacaktır.

Demirkubuz bir yandan toplumu eleştirirken, Türkiye’deki rakibi ve eski dostu Nuri Bilge Ceylan’a da açık göndermelerde bulunur. Filmlerinde yarı aydın kesimi ve taşrayı sıklıkla ekraya taşıyan, Cannes’da başarılara imza atan NBC’ye olan hıncını Cevat karakteriyle cisimleştirir. Demirkubuz NBC’yi aşırma fikirlerle ödül alan bir yönetmen olarak toplumun yozlaşmış tarafında konumlandırırken, kendisini de statükoya başkaldıran Muharrem ile özdeşleştirir.

“Konuşunca ne oluyor? Hırsızlık yaratıcılığa mı dönüşüyor? Alayınız böylesiniz oğlum işte. Birazcık gururunuz okşandığı zaman hemen hizaya geçiyorsunuz. Sizde tahammül edemediğim konu bu işte.” (Günaydın, 2012)

Çamura batmanın bile bir anlamı olmalı.*

İktidar kavramı üzerinden değinilen ahlak ve başkaldırı konuları Muharrem’in baştan sona davranışlarını belirleyen etmenlerdir. Çevreyi yüksek sesle müzik dinleyerek rahatsız eden komşularının camına patates fırlatan Muharrem, bu sahnede sembolik bir başkaldırı sergiler. Filmin devamında patatesi cebinde taşıdığı gibi başkaldırısını da yanında götürecektir.

Yeraltı

Sıklıkla değinilen ahlak meselesi kavramın göreceliliğinden faydalanılarak karakterin dilemmasına derinlik katar. Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabını okurken görülen karakter filozoftan etkilenir ve onun ahlak düşüncesini benimser görünür. Film, karakterler üzerinden topluma yerleşmiş, ahlak kisvesi altında kendini sürekli yeniden üreten yozlaşmayı eleştirir. Fakat ahlakın göreceliliği Muharrem’in davranışlarında ortaya çıkar. O, intikam almak için Türkan’ı kullanan, hayat kadınlarıyla düzenli olarak görüşen ve intikam peşinde olduğunu itiraf eden bir karakterdir. Kabul edilen ahlak kurallarına uyumlu yaşamayan karakter karşı tarafın gözünde ahlaksız olarak değerlendirilebilir. Fakat mesele, eğilip bükülebilen kavramın kimin gözünden aktarıldığı ve ahlak kelimesinin bireysel yozlaşma ile mi yoksa kalıp yargılar üzerinden mi algılanacağıdır. Yeraltı filmi özelinde ahlak, beyinlerinin örümcek ağlarıyla kaplanmasına müsaade eden, çıkarları uğruna yalancılığa ve hırsızlığa sessiz kalan insanlar üzerinden anlatılır.

Filmin sonuna gelindiğinde karakter aykırı ve sivri kabul edilen davranışları ve kendi kişiliğiyle uzlaşıya vararak savaşını sonlandırır. Kendi iç uzlaşması onun toplumla olan mücadelesinin de sona erdiğini vurgular gibidir. Değişmeyeceğini kabullenemediği toplumsal çürümüşlük ile savaşmanın akıntıya karşı kürek çekmek olduğunu fark etmiş, bundan vazgeçmeye karar vermiştir.

“Artık değişemeyeceğimi, bunu kendimin de istemediğimi, başka bir adam olmayacağımı söylüyordu.” (Günaydın, 2012)

 

 

Yazar: Melin Durmaz

Editör: Merve Bektaş

 

Kaynaklar:

Görsel Kaynaklar

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Melin Durmaz
Melin Durmaz, 1997 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema, sosyoloji ve iletişim gibi alanlarda içerik üretiyor. Deneme ve hikâye yazıyor.
YORUMLAR

  1. Sergen dedi ki:

    Demirkubuz sinemasının en iyisi olarak gördüğüm filmi, bakış açından okumak inanılmaz keyifliydi. Bunun için uzun süre beklememize değen kalitede bir yazıydı, kalemine sağlık. (Bir an NBC görmeyeceğiz sanıp korktum)