Varoluşçuluk Felsefesinin Resim Sanatı Üzerindeki İzleri

09.12.2020
Varoluşçuluk Felsefesinin Resim Sanatı Üzerindeki İzleri

Varoluşçuluk; 20. yüzyılın yarısından itibaren ortaya çıkmış, toplumsal gelişmelerin beraberinde getirdiği değişimler karşısında bunalıma giren insanın, varlık ve kimliği üzerine sorgulamalarını esas alan felsefedir. Temelini Jaspers, Heidegger ve Sartre’ın oluşturduğu varoluşçuluk felsefesinin öncüleri Pascal ve Kierkegaard’ tır. I. ve II. Dünya Savaşları sırasında yaşanan olaylar, insanlar üzerindeki bunalım ve korkuların artmasına sebep olup bireyi huzursuzluğa sürüklemiştir. Bu huzursuzluk, insanın kendi varlığını ortaya koyabilmek, varoluşu üzerine çeşitli sorulara yanıt aramak, kendi özgürlüğünü yönetebilmek adına oluşturduğu fikirler ve sorgulamaları beraberinde getirmiştir. Ritter, felsefe üzerine düşüncelerini şu şekilde ifade etmiştir:

“Varoluşçuluk; köklerinden kopmuş temelini yitirmiş, geçmişe tarihe güvenini kaybetmiş, topluma yabancılaşmış, mutsuz, huzursuz, huzursuz insan varlığını dile getiren bir felsefedir. Bu felsefe daha çok, toplum içinde yaşayan bireyin tehdit altında olduğu, günümüzle gelenek arasındaki bağlantının koptuğu, insan manasız bir varlık haline geldiği, kendi kendini yitirmek tehlikesinin baş gösterdiği yerde ortaya çıkar” (Demirdeler, Dönmez, 2013). İfade ettiği cümleler ile felsefenin ne olduğunu ve doğup geliştiği ortamı net bir şekilde özetlemiştir.

20. yüzyıl yok oluşların ve kaygıların en yoğun yaşandığı süreçtir. Dönem içerisinde çıkan fikirler hızla yayılıp sanatla birlikte birçok alanı da etkisi altına almıştır. Modern resimde varoluşçu izler 20. yy. ortalarından itibaren başlayarak günümüze kadar daha da belirginleşmiştir. Kendini sanat alanında gösteren felsefeden; Beckett, Baudelaire, Van Gogh, Bacon, Malevich, Pollock, Giacometti gibi sanatçılar da oldukça etkilenmişlerdir. Sanatçılar yabancılaşma, yaşamın anlamı, varoluş, özgürlük, ölüm gibi birçok tema üzerinde düşüncelerini, ruhsal birikimleri yardımı ve kendilerine has tarzları ile eyleme geçirmişlerdir.

Giacometti’nin alçıdan yaptığı figürlerin sertlik ve incelme etkisi, modern yaşam içerisindeki insanın tedirginliği ve yalnızlığının göstergesi olmaktadır. Heykellerinin oluşumundaki temel düşünce, dönem içerisinde hâkim olan duygu; korku ve yalnızlıktır. Deforme edilmiş insan bedenleri aslında modern insanın hissettiği duyguların birer yansımasıdır. Giacometti, resimlerini renk veya gölge yardımıyla oluşturmaz. Çalışmalarını birçok çizgi ağı ile oluşturur. Çizgiler resmin her yerini sarmalar. Adeta resimde anlamı arayan sanatçı, yüzü gizler ve mekân içerisinde onu geri plana atar. İçerisinde tamamen insana ait duygular barındıran eserleri huzursuzluk, karmaşa ve heyecan kaynağı gibidir. Dünyada varlığın temel göstergesi olan insan, onun yapıtlarının olmazsa olmaz temasıdır.

Varoluşçuluğun çıkış noktalarından biri olan “yalnızca insan, var olanın (kendisinin) sınırlarını aşıp, varlığa adım atabilir” görüşü Jackson Pollock gibi birçok sanatçının çalışmalarını oluşturur. İç dünyasına yönelmeye eğilimli olan sanatçı, bilinç altındaki duygu ve düşünceleri resimlerine aktarmaya başlamıştır. Sürme, püskürtme, akıtma, damlatma gibi boyanın eyleme dönüştüğü teknikler ile eserlerine iç dünyalarını yansıtmışlardır. Pollock sanatıyla ilgili düşüncelerini şu şekilde dile getirmiştir: “Soyut resim, soyuttur. Kişiyi yüzleşmeye çağırır. Bir seferinde bir eleştirmen resimlerimin başı veya sonu olmadığını söylemişti. Bunu iltifat olarak söylemedi tabii. Çünkü durum gerçekten budur benim çalışmalarımda.” (Damlalardan Taşan Duygular, 2018)Pollock için resim, insanın kendini keşfetme eylemini gerçekleştirdiği alandır. Resim bu süreç içerisinde araç olmaktadır. İlerleyen zamanlarda ise sanatı, varoluşunun amacı olarak kullanmıştır.

Varoluşçuluk için insan kendini keşfedip özünü ortaya çıkartmalıdır. Jean-Paul Sartre’a göre insan kendi ile yüzleştiğinde, bireyin içini dünyadaki varlık hissi kaplayacaktır. Varoluşun ve varlığın anlamını insan daima araştırmalıdır. Savaşlar ve her alanda gelişen olaylar modern insanı bu tür sorgulamalara itmiş ve yalnız bırakmıştır. Bu olaylar karşısında ise sanatçının üstlendiği görev, içerisinde bulunduğu problemlere karşı kayıtsız kalmayıp yaşadığı dönemin trajedisini, kendi iç sorgulamaları eşliğinde sanata yansıtmaktır. Felsefeyi benimseyen sanatçılar, modern zaman içerisinde varoluşçuluk felsefesinin temelinde de olan bireye yani öze yönelmeyi temel ilke edinmişlerdir.

 

 

 

KAYNAKÇA

Akalın, T. (2013). Modern Sanatın İçerisinde İnce Uzun Bir Figür. İdil Dergisi, 195-198.

Şentürk, L. V. (1999). Varoluşçuluk Felsefesi ve Resim Sanatı. Anadolu Sanat, 157-165.

Yener, T. (2006). Varoluşçu İzleklerin Bacon, Malevıch, Pollock ve Gıacomettı’nin Yapıtlarında Plastik Açıdan İncelenmesi. (Yüksek Lisans Tezi). SDÜ, Isparta. Erişim adresi http://tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00862.pdf

Demirdeler, N. Dönmez, E. (2013). Kalem Kahve ve Klavye. Erişim adresi http://kalemkahveklavye.com/2013/05/albert-camus-yabanci.html

Damlalardan Taşan Duygular: Jackson Pollock.(2018,5 Mart). Erişim adresi https://10layn.com/damlalardan-tasan-duygular-jackson-pollock/

Felsefe Gen. (t.y). Varoluşçuluk (Egzistansiyalizm) Nedir? Ne demektir?. Erişim adresi https://www.felsefe.gen.tr/varolusculuk-egzistansiyalizm-nedir-ne-demektir/

Wikipedia. (t.y). Alberto Giacometti. Erişim adresi https://tr.wikipedia.org/wiki/Alberto_Giacometti

ETİKETLER: , ,
YAZAR BİLGİSİ
Nilay Aygün
Nilay AYGÜN. 1996 yılında Bandırma'da doğdu. 2014 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Resim- İş Öğretmenliği Bölümü'nde lisans eğitimine başladı. 2018 yılından itibaren Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yüksek lisans eğitimine aktif olarak devam etmektedir. Okumayı, yeni bilgiler ışığında öğrenmeyi kendine hedef edinmiş olması ile birlikte MozartCultures'da sanat alanında yazılar üretmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.