Belleğin Kırılganlığı

25.08.2019
Belleğin Kırılganlığı


Belleğiniz değişmez bir yapıya mı sahiptir? Sunulan bir bilgiyi olduğu gibi kaydedip hatırlayıp bire bir karşı tarafa mı aktarıyoruz? 20-25 yıl önce bu soruya verilecek yanıt muhtemelen evetti. Bugün biliyoruz ki süreç tam olarak öyle işlemiyor: Bellek kırılgandır, o yüzden belleğimiz güvenilir değildir!
Hafızamız kaydedip sonra onu olduğu gibi hatırlamaz. Hafızamız kurgulayıcıdır. Bu konuyla ilgili Elizabeth Loftus’un çalışmaları ilgi çekicidir. Loftus görgü tanıklarını çeşitli şekillerde sorgulamıştır. Yaptığı deneylerden birinde kişilere birtakım trafik kazası filmleri göstermiş ve farklı gruplara farklı şekilde soru cümlesi yöneltmiştir. Birinci gruba yöneltilen soru “Arabalar çarpıştıkları anda ne kadar hızlı gidiyordu?”, ikinci gruba yöneltilen soru “Arabalar birbirine vurduğunda ne kadar hızlı gidiyordu?”. Birinci grupta ortalama cevap 90’ken ikinci grupta bu cevap 50 oldu. Dahası kişiler etrafta hiçbir cam kırığı olmamasına rağmen cam kırıkları olduğuna dair fikir beyan ettiler. Beynimiz telkine oldukça açıktır. Bize olayla ilgili sunulan bilgiler temelinde konuya ilişkin sunduğumuz veriler de değişiklik gösterebiliyor.
Psikolojik çalışmalar gerçek bir anı ile hayal gücünün bir ürünü ya da başka bir işlem arasındaki farkı anlatmanın nerdeyse imkansız olduğunu göstermiştir.
Huff çalışmalarında yaklaşık 7500 kişinin hatalı bir şekilde tutuklandığını gösterdi. 2002 yılında Amerika’da keskin nişancı on kişiyi öldürdü. Suç mahallinde olan birkaç kişi kaçan beyaz kamyon ve minibüs gördüklerini söylediler. Bu söylemden sonra büyük çoğunluk benzer şekilde ifade verdi ve medyanın da etkisiyle bu fikirde birleşildi. Gerçekse olduğundan çok daha farklıydı, keskin nişancının kullandığı araç maviydi. Olay sonrasında sunulan yanlış bilgilerden ya da telkinden dolayı orijinal anı diğer anılarla karışıp ya da yer değiştirip bellek hatalarına sebep olmuştu. Görüldüğü gibi hafızamız aslında bir detayı değiştirmekten daha fazlasını yapıyor.
Başka bir çalışmada deneklere 8 sn süren silahlı saldırı izletiliyor ve daha sonra deneklere birtakım fotoğraflar gösteriliyor. Saldırganı tespit etmesi isteniyor. Bu fotoğrafların hiçbirinde asıl saldırganın fotoğrafı sunulmuyor. Sonuçta deneklerin %61’i fotoğrafların arasından bir kişiyi suçlu olmadığı halde suçlu olarak rapor ediyorlar.
Bireylere kendi yaşadıkları durumlarla ilgili olarak yanlış bilgi aktardığınızda da kişinin anılarına yönelik değişimler, bozulmalar oluşturabilir hatta hiç olmayan bir anıyı olmuş gibi inandırabilirsiniz. Yani insanlara yeni anılar da ekebilirsiniz. Bir çalışmada bir grup kişiye 5-6 yaşlarındayken kaybolduğu, korktuğu, ağladığı ve daha sonra yaşlı bir insan tarafından bulunduğu yönünde bir anı ekildi ve deneklerin %25’i bu anıyı sahiplendi. Yerleşilen anılar sizin gelecekteki tutumlarınızı, davranışlarınızı, seçimlerinizi belirliyor. Başka bir çalışmada deneklerin bir şeyleri sevmediğine dair deneklerde sahte bir anı oluşturuluyor ve onların büyük çoğunluğu bu anıyı sahipleniyor. Bunun da ötesinde bu anıyla tutarlı olarak -gerçekte böyle bir şey olmamasına rağmen- sevmediği söylenen bu şeylerden uzak kalmayı tercih ediyorlar. Açıkça görüyoruz ki bellek bir şekilde kurguluyor.
Bilgiyi olduğu gibi kayıt edip sonrasında da olduğu gibi hatırlamıyoruz. Eski deneyimlerimiz, senaryolarımız, şemalarımız, sonrasında aldığımız bilgiler, algısal bir takım durumlar temelinde anılar üzerinde birtakım değişiklikler yapıyoruz. Hatalı raporlamamızın sebeplerinden bir tanesi dikkat süreçlerimizle ilgili olabilir. Geniş perspektiften bakmak yerine olaya daraltarak bakarız. Bir kısma odaklanmak pek çok ayrıntıyı kaçırmamıza sebebiyet verir. Yapılan bir odaklanma deneyinde sahneye bir silah sokulduğu zaman kişilerin dikkati silaha yöneldiği için diğer detayların hatırlanması daha düşük olmuştur
Algı operasyonları, tutum oluşturma çabaları vb. bütün durumlar aslında bizim anılarımızı değiştirmeye, bozmaya yönelik kullanılan yöntemlerdir. Günlük hayatımızın her bir köşesinde ve sürekli olarak bunlara maruz kalıyoruz. Dili anlama, problem çözme gibi alanlarda beynin bu şekilde yapılandırmaya gitmesi son derece yaratıcıyken ya da çocuklara iyi şeyleri öğretmek için sahte anı oluşturmak onlar için faydalı olabilecekken aslında bu kurgulama süreci dezavantajımıza pek çok sonuç doğurabiliyor. Yapılan çalışmalarda da gördüğümüz gibi belleğimiz telkine oldukça açık. Dolayısıyla gerçek anılarımızın yerine bir şekilde sahte anılar geçebilir.
Elizabeth Loftus’un da dediği gibi “Sırf size biri bir şey söylüyor diye ve bunu kendine güvenerek bir çok detay ekleyerek duygularını da işin içine katarak söylüyor olması onun gerçekten yaşanmış olduğu anlamına gelmez.”

Ülkiye Betül BİRGÜL

Kaynakça
Solsu R.L., Maclin M.K., Maclin O.H. (2014). Bilişsel Psikoloji. Ayşe Ayçiçeği-Dinn (Çev.). İstanbul: Kitapevi
LOFTUS, Elizabeth (2003, Mart), “Perspectives”, Nature Reviews Neuroscience, S. 4: 231-234.
LOFTUS, Elizabeth (2003, Kasım), “Make-Believe Memories”, American Psychologist, S: 58: 864-873.

 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.