Biyopolitika: Yaşam mı? Ölüm mü?

Biyopolitika: Yaşam mı? Ölüm mü?

Michel Foucault ve Biyopolitika

Foucault, klasik iktidar dönemi olarak adlandırdığı 17. yüzyıl döneminde iktidarın hukuk üzerinden egemen olduğunu söylemektedir. Bu dönemde iktidar merkezi bir konumda olmasının yanında yaşatma ve öldürme hakkını elinde bulunduran egemenin yönetimi altındadır. Özneler yasaya karşı gelmemeleri için uysallaştırılarak iktidarın merkezi olan devlet tarafından normal olarak belirlenen ulus devlet sınırları içerisinde tutulmaya çalışılır ve yasaya karşı gelenler iktidar tarafından cezalandırılırlar (Foucault, 1992).

Yasaya aykırı görülen davranışlar, “normal”, “yasal” , “yasak” ve “anormal” olanın sınırlarını çizmektedir. Egemen bireylerden kendisine itaat etmelerini beklediği için toplumsal sözleşme yani yasanın denetimi hakimdir. Foucault’a göre, iktidar herhangi bir tehlike durumunda kendisine tabi olan bireylerin doğrudan ölümünü istemese de savaşmalarını istemesi bakımından yaşamlarını tehlikeye sokmaktadır. İktidar, yaşam ve ölüm hakkını elinde tutması bakımından her daim bu hakkı ölümden yana kullanmaktadır. Foucault’un deyimiyle egemen (iktidar); yaşam üzerindeki gücünü, “öldürme” hakkını elinde tutmasından ve en nihayetinde “ölüm hakkını” tekelinde tutmasından almaktadır.  19.yüzyıl’da iktidar öznelerin bedenlerine, tür olarak nüfuslarına yani “yaşama” yönelmesi ile ölüm ve yaşam üzerindeki belirleyiciliğini bir adım ileri taşımıştır (Dönmez, 2016).

Michel Foucault

Biyoiktidar: Bedenler ve Yaşamın Stratejisi

Foucault’a göre biyoiktidar; ceza, yasak ve yasa gibi negatif kavramlar yerine yaşam ve beden üzerine yoğunlaşan yaşamı düzenlemeyi hedefleyen bir iktidar olarak tanımlanır. Biyoiktidar, öznelerin yaşamlarının üretilmesi ile devamlılık kazanır (Arpacı, 2016). Bu mekanizma özneleri susturmak yerine konuşturmak ile işlemektedir. İktidar ölüm ile arasında bir değişikliğe giderek öldürme hakkı ve öldürebilme gücü kapsamını yaşatma amacına dönüştürerek kendisine çoğaltmak, üretmek ve geliştirmek gibi misyonlar yüklemektedir. Foucault, biyoiktidarı anatamo-politika ve disipliner iktidar olarak ikiye ayırmaktadır (İşlekel, 2016).

Biyoiktidar, bedenin içerisine yerleştirdiği tanımlar ile bireyleri bireyselleştirir, kategorize edip sınıflara ayırır ve testlerden geçirerek hiyerarşilere tabi tutar, okul, ordu, hapishane gibi kurumlara yerleştirir. Beden, biyoiktidarın içerisinde mekanik bir işlev görür ve bedenlerden kısa zamanda fazla kaynak, güç ve enerji elde etmek hedeflenir. Bedeni tür olarak ele alan biyopolitika 19.yüzyıl dolaylarında nüfus artışı, hızı, doğum-ölüm oranı, risk faktörleri, hastalık istatistikleri gibi bağlamlarda kendisini var eder. Biyoiktidar, hayatla olan ilişkisini öldürmek ve hayatta bırakmak ile değil, “yaşatma veya ölüme atma” arasındaki fark üzerinden kurar (İşlekel, 2016, s. 6).

Gözün Farkında Olmayan Gözetim: Panopticon

Foucault, Bentham’ın hapishane modeli olan panopticon örneğini kendi biyoiktidar düşüncesine uygulayarak bireylerin gözetlendiklerini bilmedikleri bir hapishanenin içerisinde olduklarını söyler. Bu modelde, gözetim kulesinde bir gözetmen bireyleri gözetlemekte ancak bireyler gözetlendiklerinin farkında değillerdir.  Foucault’a göre bireyler, iktidarın her yerde dolaşan ilişki ağlarına bu modelde görüldüğü gibi maruz kalmakta ve bunu fark etmeden içselleştirmektedir.  Bu fark etmeden içselleştirilen gözetim ve denetimin bireyleri birbirleri üzerinde panoptik (gözetim) bir kontrol güdüsüne sevk ettiği söylenebilir. Esasında bu sayede de iktidar ilişkileri kabul edilmiş olur. İktidar kendisini görünmeden gözetleyen bir formda sunan bir formda olmasından ve ikili ilişkilerde dahi kendisini bu formda kurabilmesinden dolayı devamlı kendini yineleyebilmektedir (Durutürk, 2019, 350-351).

Bireyler, biyoiktidar ilişkilerinin ağında birbirlerini sürekli kontrol ettiklerinden dolayı içinde bulundukları durum tarafından pasifleştirilirler.  Bu sayede iktidar, özneleri otokontrole tabi tutmaya başlar ve özne olma halini kendi biyoiktidar formu üzerinden dayatabilir. Birey, iktidarın nesnesi olan bir özne olması bakımından kendi iradesiyle aldığını düşündüğü kararın aslında özgür bir karar olmadığını bilmemektedir. İktidar ilişkileri özgür özneleri inşa eden biyoiktidar formu üzerinden böyle bir özgürlük stratejisi kurduğu için tüm kararların kendisine (iktidara) bağlı olduğunu gizlemektedir. Bu sayede özneler, verdikleri tüm kararlarda ve yaptıkları tüm seçimlerde iktidar ilişkilerini yaşayıp bir yandan onu yaşatmış olurlar (Durutürk, 2019).

 

Michel Foucault

Giorgio Agamben ve Biyopolitika

Agamben, biyopolitikayı modern dönemin bir ürünü olarak görmemekte, Antik Yunan’dan beridir siyasal alana içkin biyolojik yaşamın tezahürü olarak tanımlamaktadır (Yağbasan, 2017; Gora, 2014). Siyasal yaşamın temel ayrımını bios (siyasal yaşam) zoe (çıplak hayat) olarak gören Agamben, bios’un zoe’yi içleyerek dışladığını ifade etmekte ve böylelikle siyasal alanın siyasallaşmasının meşrulaştığını söylemektedir (Agamben, 2013).

İki kavram köken olarak hayat anlamına gelse de semiyotik açıdan farklı olduğunu zoe’nin tüm canlı yaşamının biyolojisini ifade etmesine karşın bios’un birey veya topluluk yaşamı yani bir hayat tarzını ifade etmesine bağlamaktadır. Bios ve zoe klasik dönemde kamusal ve özel alan ayrımına tekabül etmektedir. Zoe üreme ile ilgili olarak özel alan, bios yaşamın nasıl yaşandığı ile ilgili olduğu için polisin (yaşamın niteliği-kamusal yaşam) içerisinde tanımlanmaktadır. Antik Yunan’da bios’un zoe’ye üstün olduğu görüşünün aksine Agamben, bios’un zoe’yi içleyerek dışlaması neticesinde oluşan siyasal hayatın biyopolitik zemininin zoe’nin siyasal alana içlenmesinde görmektedir. Bu iki hayatın birleşmesinden doğan siyasal yaşam, egemen gücün kendi bedenine ekleyerek ürettiği biyopolitikaya dönüşür (Ediş, 2020, s. 40-48).

 

Giorgo Agamben

Bir Kavram: İstisna Hali

Agamben, hukukun yani yasanın belirleyiciliğini egemen üzerinden anlatarak, normal olanın belirlendiği istisna halinin ortaya çıktığı ve hukukun geçerliliğini askıya aldığı bir hal olmak bakımından (Baştürk, 2013) kuraldan dışarı çıkmayan ancak kuralın kendini askıya alarak oluşturduğu bir kavrama işaret etmektedir. Böylelikle belirsizlik yaratılmış olur ve istisna halinde kararın belirsizliğinin kendisini yasasız bir yasaya dönüştürmesinin ne kadar olağan bir hal haline geldiği anlaşılabilmektedir. Bu nedenle özgür öznelerin incelenmesi yerine devletin nesnesi ve öznesi haline gelen çıplak hayatı incelemek gerekmektedir (Dutlu ve Arı, 2020).

Bu kapsamda Agamben’in biyopolitik anlayışı devreye girmekte ve canlı yaşamı içleyen siyasal alanın yasal zemindeki meşruiyeti sorgulanmakta, biyopolitik olanın istisnalar içerisinde bir kaideye dönüşebileceği çıplak hayat üzerinden tartışılmaktadır (Yağbasan, 2017).

Agamben; kutsal insan (homo sacer)’ın tüm yaşamının egemen gücün yani bir nevi devletin elinde olduğuna işaret ederken, bios’un içindeki zoe’e dışlanan siyasal yaşamın biyopolitik düzleminde öldürülmesi suç sayılmayan ancak kurban da edilmeyen olduğunu söylemektedir (Ediş, 2020).

Biyopolitika: Yaşamın mı Ölümün mü Politikası?

Biyolojik yaşamı egemen tarafından kuşatılan kutsal insan, her an ölüm tehditi ile karşılaşmakta olduğundan Foucault’nun aksine Agamben’e göre biyopolitika yaşam değil, ölüm politikasıdır. Siyasal hayat ölümü siyasallaştırdığı için yaşam, ölümün istisna haline dönüşmektedir. Agamben’e göre biyopolitik bedenlerin üretimi her daim egemen iktidarın asıl amacı ve eylemidir ve buna istinaden egemen çıplak hayatı tüm biyopolitik stratejiler ve ekonomik mekanizmaların merkezine alarak düzenlemektedir (Özpolat, 2015).

Biyopolitika görüşünce Foucault, normların ve normal olanın üretilmesini incelerken; Agamben, istisna hallerine ve çıplak hayatın üretildiği belirsizliğin yasal süreçlerle kamufle edilişine odaklanır. Agamben, bedenin öldürülebilme kapasitesine baktığı için çıplaklık onun temel konusudur ve yaşamın kendisi ile ilgilenmekten ziyade bedenin öldürülebilmesine odaklanır. Bu nedenle, Foucault’nun biyopolitika görüşündeki yaşam üzerindeki kontrolün Agamben’in ölümün politikalaştırılması düşüncesinde ölüm üzerindeki güç ilişkilerine dönüşmesi nezdinde iki düşünürün birbirlerinin tamamlayıcısı olduğu görülebilir (Özpolat, 2017).

 

Giorgo Agamben

Çıplak Hayatın Üretildiği Mekanlar: Kamp ve Biyopolitika

Panoptik gözetimden ziyade kampın içinde yaşadığımızı ileri süren Agamben, bu kavramı anlamak için toplama kamplarına, hastane odalarına vb. yerlere bakmamızı önermekte yani çıplak hayatın üretildiği her yerin kamp olduğunu söylemektedir. Bu yapı modern politik bir durum değil aksine gündelik yaşamda kendisini sürekli olarak yineleyen bir olaya işaret etmektedir. Ölüm ve yaşam arasındaki biyopolitik düzlemde egemen, her daim seçimini ölümden yana yapar ve bu nedenle özneler,  ölümün siyasallaştığı düzlemde ölümü istenenler olarak hem özne hem nesne haline gelirler (Özpolat, 2015, s. 139-140).

Agamben, istisna olarak tanımladığı ölümün siyasallaşması durumunu çıplak hayatın siyasal hayat tarafından içlenerek dışlanması ve böylelikle yaşamın bir ölüm siyasetine dönüşmesi şeklinde ifade etmektedir. Bireyler, muğlak sınırlar içerisinde her daim öldürülebilen ancak kurban edilmeyen vatandaşlar olarak zoe (çıplak hayat), bios (nitelikli yaşam) içerisinde içlenerek dışlanan biyosiyasal bedenlerin özneleri haline gelmiştir (Agamben, 2013).

Sonuç

Foucault’a göre biyopolitika yaşamın politikası, öznelerin yaşamını üretme, düzenleme ve ölümünü ertelemenin politikasıyken; Agamben’e göre biyopolitika çıplak hayatın yaşamının yaşam ve ölüm arasındaki sınırda ölüm lehine muğlaklaştığı bir ölüm politikasıdır. Foucault nezdinde biyopolitika pozitif bir şekilde yaşamı üretmesi ile anlam kazanırken Agamben’e göre çıplak hayatın içerisinden çıkan muğlak ve aynı zamanda yeri geldiğinde kendisini askıya alarak çıplak hayatın ölümüne karar verebilecek olan bir konumlama üzerinden anlam kazanır.

 

Yazar: Dilara Aydın

Editör: Merve Bektaş

 

Kaynakça:

  • Agamben, G. (2013). Kutsal insan. (İ. Türkmen, Çev.). İstanbul: Ayrıntı.
  • Arpacı, M. (2016). Foucault, Biyopolitika Ve Biyotarih: Tarihsel Çalışma Alanları Olarak Tıp, Beden Ve Nüfus. ViraVerita E-Dergi, (3), 80-97.
  • Baştürk, E. (2013). Bir Kavram İki Düşünce: Foucault’dan Agamben’e BiyopolitikaninDönüşümü. Alternatif Politika, 5(3), 242-265.
  • Dönmez, H. (2016). ” İstisna Hali” kavramı ışığında siyasal olana bakış. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  • Durutürk, B. (2019). Foucault, Hardt ve Negri’de Biyoiktidar: Küreselleşme, Özne ve ÇoklukHali. Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 9(2),345-363.
  • Dutlu, D. ve Arı, M. (2020). Foucault ve Agamben Düzleminde Biyo-Politika. Fiscaoeconomia, 4(1), 159-174.
  • Ediş, V. (2020). Giorgio Agamben: İstisna hali ve egemenlik kavramları üzerine bir inceleme. Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Euthanasia in the context of Biopolitics. Beytulhikme An International Journal of
  • Foucault, M. (1992). Ders özetleri. (Çev. Hilav S.), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
  • Gora, O. (2014). Biyopolitika. Sosyoloji Dergisi, (30), 129-135.
  • İşlekel, E.S. (2016). Cinselliğin öznesi: haz, biyoiktidar ve özneleşme. (Der. Direk Z.), Cinsiyeti yazmak içinde. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 55-56.
  • Özpolat, G. (2015). Türkiye’de Biyopolitikanın Ölü Doğuşu: Türkçe Akademik YazınAlanında Biyopolitika Kavramının Alımlanma Biçimleri. Modus Operandi, 2, 131-158.
  • Özpolat, G. (2017). Between Foucault and Agamben: An Overview of the Problem of Philosophy, 7(2), 15-31
  • Yağbasan, E. B. (2017). İstisnalar Kaideyi Bozar Mı? Agamben Ve Çıplak Hayat. Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1(1), 9-16.

Görsel kaynakça:

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Dilara Aydın
Dilara Aydın, 1998 yılında İzmir'de doğdu. 2016 yılında Namık Kemal Üniversitesi Sosyoloji Lisans programından mezun oldu. Bakırçay Üniversitesinde yüksek lisansına devam ediyor. Doğayı ve yolda olmayı seven gezgin ruhlu biri. Sosyoloji, felsefe, yeni medya ve sanatın her alanına bir şekilde tesir etmekten keyif duyar. Sosyoloji ve yeni medya alanında kendisini geliştirmek isteyen Dilara, MozartCultures ekibinde yazar olarak yer alıyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.