Dünya’da İlk ve Tek Anıt Mezarı Olan Aşçı Ateşbâz-ı Veli Kimdir?

02.03.2022
Dünya’da İlk ve Tek Anıt Mezarı Olan Aşçı Ateşbâz-ı Veli Kimdir?

Asıl ismi Şemseddin Yusuf olan Ateşbâz-ı Veli Farsça “ Ateşle meşgul olan, oynayan kişi” anlamına gelmektedir. Ateşbâz-ı Veli’nin önemli olmasının nedeni hem gastronomi açısından hem de Mevleviliğin oluşmasında önemli bir yere sahip olmasıdır.

Ateşbâz-ı Veli Kimdir ?

Ailesi, doğum yeri, nereden geldiği hakkında kesin bir bilgi günümüze ulaşmamıştır. Mevlânâ’nın eserlerinde ve ondan sonra yazılan diğer menkıbelerde de Ateşbâz ile ilgili bilgilerin olmaması, Ateşbâz-ı Veli hakkında bilgileri daraltmaktadır. Bu durum Ateşbâz-ı Veli’nin  1270- 73 yıllarından sonra dergâhta önemli roller almaya başladığını gösteriyor. ( Hacıgökmen, 166). Günümüze ulaşan Mevlânâ ile arasında geçen bir menkıbe, türbesinde bulunan kitabedir. Mevlevilikte çok önemli bir yere sahip olan Ateşbâz-ı Veli aynı zamanda Mevleviliğin kurulmasında etkisi büyük olan kişilerdendir. Aynı zamanda acemi Mevlevilerin ilk öğretmenidir. Kendisi, her ne kadar dergâh mutfağında Sertabbah (Farsça ve Arapça’da, baş aşçı anlamındadır, Mevlevi tabiridir), aşçı dede olarak bilinse de, aslında o Mevleviliğe gönül vermiş ve nefsini terbiye ederek kemâle ermek isteyen dervişlerin, kılavuzu ve eğitimcisi olmuştur(Bekleyiciler, 2014, s.16-23).

 

 

Mevlevilik nedir ?

Mevlânâ Celaleddin Rumi’nin (1207- 1273) temellerini attığı lakin asıl olarak Mevlânâ’nın vefatından sonra oluşan tarikattır. Mevlânâ’nın bilgi ve fikirlerini gelecek nesillere aktarmak için oğlu Sultan Veled, öğrencisi Çelebi Hüsameddin ve torunu Ulu Ârif Çelebi tarafından kurulmuştur. Mevlevi geleneği, kuruluşundan itibaren ortaya koyduğu faaliyetlerle toplumsal tarih içerisindeki etkisi kadar, sanat, edebiyat ve kültür tarihi açısından da önemli bir yere sahiptir (Kemikli, 2007, s. 2). Mevlevilik, bir eğitim ve öğretim ekolüdür. Gayesi, insanı ele alarak, madde ve mânâda olgun şahsiyet yapmaktır. Bu bakımdan insanı ideal manada yetiştirmeyi amaçlayan bir terbiye mektebidir (Özönder, 1988,s. 98).

Mevlevilikte Matbah

Mevlevilikte matbah yani mutfak çok önemlidir. Matbah sadece yemeklerin hazırlandığı ve yenildiği yer değil, maddi ve manevi açıdan da beslenmenin yeri olarak görülmektedir. Mevlevilikte karar kılınmış fakat yüce Allah’a ulaşmanın inceliklerini ve yöntemlerini bilmeyen, amatör dervişlerin ilimle pişirildiği bir çilehanedir ( Bekleyiciler, 31). Mevleviliğe karar veren veya çileye girmek isteyenlerin yolu mutfaktan geçmektedir. Bu kişileri gözden geçiren ise aşçı dede yani Ateşbâz-ı Veli’dir. Çileye başlamak isteyen adaya ilk önce mutfak kapısının sol tarafında kapının yanında bulunan saka postuna oturması söylenir. Acemi olan bu aday, ilk önce sadece izler. Üç gün boyunca dizlerinin üzerinde oturarak her şeyi inceler, nelere dikkat etmesi gerektiğini gözlemlerdi. Bu sürede gerekmedikçe kalkmaz ve kimseyle konuşmaz. Gözlem yaptığı üç günün ardından Kazancı Dede’nin huzuruna getirilerek kendisine tekrar çileye devam edip etmemede kararlı olup olmadığı sorulur. Eğer aday devam etmek isterse toplamda 1001 gün sürecek çile başlamış olur. Sonrasında kendisine neler yapacağı hakkında bilgi verilir. 1001 gün süren bu çile döneminde mutfağın farklı kısımlarında görev alır ve inceliklerini öğrenir.

Mevleviliğin mutfağa çok önem vermesinin nedeni; yemeğin pişmesi için gerçekleşen süreci, insanın pişmesi, olgunlaşması için geçen sürece benzetilmesidir. Nasıl ki bir yemek için yiyecekler çiğken pişer ve belirli bir kıvama gelirse, insan için de aynı süreç düşünülmektedir. Mevlânâ Celaleddin Rumi’nin “ Hayatım ‘ Hamdım, yandım, piştim’ sözlerinden ibarettir.” sözleriyle tanımladığı hayat felsefesi ise bunu temel almaktadır. Dervişin çilesi dolmaya yaklaşırken kendisine varsa egosunu kırmak, nefsini temizlemek için tuvalet temizliği görevi verilirdi çünkü tuvalet temizlemek nefse en ağır gelen hizmettendi.

 

 

Dervişin Mutfakta Gördüğü On Sekiz Çeşit Hizmet:

1. Kazancı Dede: Aşçı Dede’nin vekilidir. Tekke zabitanı olup mutfağı, acemi Mevlevileri topluca o yönetirdi.

2. Halife Dede: Mutfağa yeni gelen acemi Mevlevilere yol gösterir, onları eğitirdi.

3. Dışarı Meydancısı: Hücredeki dervişlere Aşçı Dede’nin emirlerini iletirdi.

4. Çamaşırcı: Dede ve dervişlerin çamaşırlarının yıkanmasını sağlardı.

5. Abrizci (su döken): Hela ve ortalık temizleyicisiydi.

6. Şerbetçi: Çilesini tamamlayıp, hücre sahibi olacak dede namzedinin merasim şerbetini yapar, aynı zamanda mutfağı ziyarete gelen dedelere şerbet yapıp sunardı.

7. Bulaşıkçı: Bulaşıkları yıkar ve yıkatırdı.

8. Dolapçı: Kaplara bakar, kapların kalaylanmasına ve temiz tutulmasına nezaret ederdi.

9. Pazarcı: Sabahları zembille pazara gider, alınması gereken şeyleri alıp gelirdi.

10. Somatçı: Sofrayı kurar, kaldırır, sofra mahallini süpürür ve süpürtürdü.

11. İçeri Meydancısı: Dervişlere, dedelere ve misafirlere kahve yapar sunardı.

12. İçeri Kandilcisi: Matbahın kandillerini şamdanlarını temizler, hazırlar uyandırır, dinlendirir ve sıralardı.

13. Tahmisçi: Dergâhın, kahvesini kavurur, çeker un haline getirir ve kahve hazırlardı.

14. Yatakçı: Dervişlerin yataklarını yapar, toplar ve kaldırırdı.

15. Dışarı Kandilcisi: Matbahın dışındaki kandillerde, mumlara, şamdanlara bakar, onların uyandırılması, dinlendirilmesi gibi hizmetleri görürdü.

16. Süpürgeci: Mutfağı ve avluyu temizler, süpürür ve süpürtürdü.

17. Çerağcı: Matbahın kandil ve şamdanlarına nezaret ederdi; türbedarında yardımcısı sayılırdı.

18. Ayakçı: Ayak hizmeti denilen getir-götür işlerine bakardı. Dergâha yeni gelenlere, önce bu hizmet verilirdi (Demirci, 2013, s. 184-185).

 

Ateşbaz- ı  Veli ve Mevlana

Ateşbâz-ı Veli’nin Mevlânâ Celaleddin Rumi ile ilişkisi sadece bir menkıbe ile anlatıldığı bilinmektedir : Bir gün mutfakta yemek pişerken odun tükenir, Ateşbâz Hz. Mevlânâ’ya gider, durumu anlatır. Hz. Mevlana; “Git ayaklarını ocağın altına koy” der. Emri yerine getiren Ateş-bâz-ı Veli, ayaklarından çıkan ateşle yemeğin tekrar kaynamaya başladığını görür. Ne var ki sol başparmağına bakarken “Yanar mı?” diye şüpheye düşer ve sol başparmağı yanar. Durumu Hz. Mevlana’ya anlatırlar, Hz Mevlana mutfağa gelerek niçin şüpheye düştün anlamında “Hay Ateş-baz hay!” der; o da utanarak sağ başparmağını yanan parmağının üzerine kapatır. Bu olay dervişlerin semaya başlamalarında saygıyla yâd edilir. Dervişler semaya sağ ayak başparmağını sol parmaklarının üzerine basarak başlarlar ( Hacıgökmen, 163 )

Şeyh Galip beyitlerinde, Ateşbâz-ı Veli’ye değinmiştir.

“ Aşk ocağı olan matbahta pervaneler

Mevlevi semahına yeni başlamış Mevlevi dervişleri

semender ise Ateşbâz-ı Veli’dir. “

 

Ateşbâz – ı Veli Türbesi

Ateşbaz-ı Veli’nin Hakk’a kavuşmasının 700. Yıldönümü anısına düzenlenen Milletlerarası Yemek Kongresi’nin ilki için Konya’ya gelen dünyanın en ünlü yemek otoriteleri, Ateşbaz-ı Veli’nin Türbesini de ziyaret etmişler ve Konya’da 13. Yüzyılda adına anıt mezar yaptırılan bir aşçıyla karşılaşmanın büyüsünü yaşamışlardır. Bu uzmanlardan Alan Davidson, ‘’Konya’nın Yedi Harikası’’ isimli makalesinde, Ateşbaz-ı Veli türbesi ziyareti için ‘’oraya bir turist gibi gittik ama hacı gibi döndük.’’ ifadesini kullanmıştır (Halıcı, 36).

1284 yılında vefat eden Ateşbâz-ı Veli’ye Mevlevi dostları, dergâh dervişleri ve Şeyh’leri Sultan Veled ile birlikte bir türbe yaptırmışlardır. Türbe Konya’da ziyarete açıktır. Türbeye ziyarete gelenler ise isterlerse orada bulunan tuzdan alabilmektedir. Tuzdan bir tutam almanın ve kullanmanın mutfaklarına bereket getireceğine, yemeklerin daha lezzetli olacağına ve hastalıklara şifa olabileceği gibi inançlar vardır. Hz. Mevlana sağlığında, Ateşbaz-ı Veli’ye hitaben; ”Tuzunu alan şifa bulsun, hacetleri kabul olsun,aşları artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin…” diyerek bu tuzun hikmeti kerametine işaret etmiştir (Bekleyiciler, 103).

Ateşbâz-ı Veli adına 2010 yılından itibaren İstanbul’da düzenlenmekte olan Mutfak ve Mutfak Kültürü Ödülleri yarışması 2014 yılından beri “ Ateşbâz-ı Veli Mutfak ve Mutfak Kültürü Ödülleri” olarak Konya’da düzenlenmektedir.

 

Yazar: Dil Beste Kaplan

Editör: Merve Bektaş

 

Kaynakça :

• Aksoy, M., Akbulut, A. B., İflazoğlu, N. (2016). Mevlevilikte Mutfak Kültürü ve Ateşbâz-ı Veli Makamı. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 96-103.
• Bekleyiciler, N. (2015). Ateşbâz-ı Veli. Konya : Üstüniş Ofset Matbaa
• Demirci, M. (2013). Hz. Mevlânâ ve Mevlevî Kültürü. İstanbul : Kubbealtı Yayınları
• Hacıgökmen, M. A. (2017). Ateşbâz-ı Veli ve Mevlevilikteki Önemi. Uluslararası Turizm ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2, 161-167.
• Halıcı, N.( 2007). Mevlevî Mutfağı. İstanbul: Metro Kültür Yayınları
• Kemikli, B. (2007). Mesnevî ve Türk İrfanı: Mesnevîhanlık Geleneği. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. Cilt:16,2, 1-20.
• Özönder, H. (1988). Ateşbâz-ı Veli ve Mevlevî Dergâhlarında Ateşbâz-ı Veli Makâmı’nın Önemi. 3. Milli Mevlana Kongresi. Konya: Selçuk Üniversitesi Basımevi.

Görsel Kaynakça:

http://www.erakademi.net/2015/05/atesbaz-veli-turbesi.html?m=1

https://images.app.goo.gl/1xgMEz3LfJnSjYow8

https://images.app.goo.gl/kbGXUA1ChehxmZC7A

http://muze.semazen.net/content.php?id=00024

YAZAR BİLGİSİ
Dil Beste Kaplan
Dil Beste Kaplan, 1999 yılında doğdu. Farklı alanlarda araştırma yapmayı ve keman çalmayı seviyor. Severek yaptığı araştırmaları sizlerle buluşturmak için MozartCultures ekibinde yazar olarak yer alıyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.