Yunuslardan Uykuya, İlk Gece Etkisi: Bu Bir Masal Değil!

Yunuslardan Uykuya, İlk Gece Etkisi: Bu Bir Masal Değil!


Yunuslar hakkında hepimizin birtakım fikirleri vardır: bir tür memeli olmaları, kendi aralarında ses dalgaları ile iletişim kurmaları, suyun metrelerce derinine dalıp su yüzeyinden metrelerce yukarıya zıplayabilmeleri… Peki ya günlük işlevleri yerine getirebilmek için doğal bir dinlenme biçimi olan uyku? Yunuslar nasıl uyur, hiç merak ettiniz mi?

Uyku, ‘‘Bilincin geçici kaybolması, organik faaliyetlerin özellikle sinir duyusunun ve istemli kas hareketlerinin azalmasıyla ortaya çıkan normal, geçici, periyodik ve psikofizyolojik bir durum’’ (Ankara Üniversitesi) olarak tanımlanır. Biz insanlar ve diğer kara memelileri, kısmi bilinçli ya da bilincimizin tamamen devre dışı kaldığı bir uyku biçiminde uyuyoruz. Bir deniz memelisi olan yunusların ise uyku mekanizması bizden farklı. Onlar ‘‘tek yarı küresel uyku’’ formunda uyuyorlar. Serkan Karaismailoğlu bu durumu ‘‘Pia Mater’’ adlı nöro-romanında şöyle işliyor:

‘‘Yunusların her ne kadar denizde yaşasalar da insan gibi bir memeli canlı olduğunu ve arada nefes almak için su yüzeyine çıkması gerektiğini daha önce bir belgeselde görmüştü zaten. Tesla’nın verdiği bilgi ise yunusların uyku fizyolojisi ile ilgiliydi. Yunusların beyni de tıpkı insanlarda olduğu gibi sağ ve sol olmak üzere iki yarıküreden oluşuyordu. Fakat yunusların beyni birçok insanı kıskandıracak kadar ilginç bir özelliğe daha sahipti. Yunusların uyku sırasında sadece bir beyin yarıküresi uyuyordu. Yani sağ yarıküresi uyurken sol yarıküre uyanık olduğu için bu canlı normal hayatına devam edebiliyordu. Daha sonra sol yarıküreyi uyutup sağ yarıküreyi gerekli işler için kullanıyordu. Yani uyku sırasında bilinci tümüyle kapanmıyor ve boğulma sorunu yaşamıyorlardı. Benzer özellik balina ve birtakım göçmen kuşlar için de söz konusuydu. Bu sayede hem uyuyup hem de normal hayatlarına devam edebiliyorlardı.’’.

Peki, bu uyku mekanizmasının biz insanların hayatta kalma güdülerine nasıl bir yardımı olabilir? Hem de bize yorucu bir günün ertesi sabahında, gözlerimizi ovuşturacağımız kalitesiz bir misafirlik uykusu bırakarak!

Bu soruyu yanıtlamak için romanın satırlarını takip etmemiz yeterli oluyor: ‘‘Tesla’nın anlattığına göre daha önce kalmadığınız yeni bir yerde uyuduğumuzda da buna benzer bir durum söz konusu oluyordu. Buna göre yeni bir yerde uyumak isteyen kişilerin sağ yarıküresi güzel bir uyku çekmek isterken sol yarıküresi bu yeni ortam için tetikte ve uyanık olmayı tercih ediyordu. Bu da kişinin uykuya dalmasını zorlaştırıyordu. Sonuçta daha önce hiç uyumadığı bu yerde karşısına herhangi bir tehlike çıkabilirdi. Uyku sırasında oldukça savunmasız bir durumda olan insan için hayat kurtarıcı olan bu özellik, uykunun daha hafif olmasına neden oluyordu.’’.

ilk-gece-etkisi-bu-bir-masal-degil

Serkan Karaismailoğlu’nun romanında değindiği bu duruma “ilk gece etkisi” denir. ABD Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü NIH (National Institute of Mental Health) destekli, gelişmiş nörogörüntüleme teknikleri ile deneysel çalışmalarda bulunularak bu biyolojik açıklamanın getirildiğini söyleyen Dr. Yuka Sasaki, beynin sol yarıküresinin tehlikelere karşı tetikte olmasını sağlayan bu nöro-mekanizmayı “insan beyninin gece bekçiliği işlevi’’ olarak adlandırıyor. İlk defa uyuyacağımız bir yerde derin ve sağlıklı bir uyku çekebilmek için bir önerisi var: yastığımızı götürmek gibi bize kendi alanımızda hissettirecek detaylar ile beynimizi ikna edebiliriz!

Nörobilim, insan ömrünün neredeyse üçte birini geçirdiği uyku ve günümüzde hala sırlarla dolu olduğunu söyleyebileceğimiz insan beyni hakkında merak edilen sorulara yanıt bulmak için çeşitli çalışmalarını sürdürüyor. Böylece yunuslardan uykuya, uykudan insan beynine uzanabilen bir serüvene bilimin ışığında ulaşıyoruz.

 

Kaynakça

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Özge Sıla Mutlu
Özge Sıla MUTLU 2000 yılında Bursa’da dünyaya geldi. 2018’de Osmangazi Gazi Anadolu Lisesi’nden mezun oldu ve şu anda Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği lisans öğrencisi. Öğrendiklerini kelimeler eşliğinde paylaşarak hiç tanımadığı insanların hayatına bir bilgi, bir fikir ile dokunabilmeyi, yazmanın en keyifli ve kıymetli tarafı olarak görüyor. Bu motivasyonla 2 Kasım 2020 tarihinden bu yana Mozart Cultures’ta yazmayı sürdürüyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.