Antik Yakın Doğu: Sümer Tarihi

14.05.2021
Antik Yakın Doğu: Sümer Tarihi

Mezopotamya ve İlk Sülaleler Dönemi (MÖ 4000-2250)

Sık taşkınlarıyla üzerinde yaşayan halka birlik olmayı öğreten ve Grekçe “ırmakların arasındaki ülke” anlamına gelen Mezopotamya; Fırat ve Dicle nehirleri arasında yer almaktadır. İlk Sümerliler, su taşkınlarından uzak olabilmek için yüksek yerlerde yaşamış ve bu sayede kas gücüne duyulan ihtiyacın da az olmasıyla MÖ IV. binlerde hâlâ “anaerkil” yapılarını koruyabilmiştir. Mezopotamya, az da olsa var olan coğrafi farklılıkları sebebiyle kuzeyde Aşağı Mezopotamya ve güneyde Yukarı Mezopotamya olmak üzere ikiye ayrılabilir. Aşağı Mezopotamya, su taşkınlıklarının daha çok yaşandığı ve biriken alüvyonlar sebebiyle “hem daha verimli hem de hayvancılığa daha elverişli topraklara” sahiptir. Zamanla oldukça büyüyen ve birçok klan topluluğundan oluşan Sümer halkı, bu kıymetli topraklara yerleşmek adına ilkel ama dönemine göre “çok fazla kas gücü gerektiren” çukurlarla taşkınlıkları kontrol etmeye çalışmıştır. Dolayısıyla önceden bağımsız hareket eden tribüler birlik olmaya başlamıştır.

Sümer ve Akkad

Aşağı Mezopotamya’da yaşayan halk, tarım ve hayvancılık bakımından zengin bir bölgede bulunsa da bölge bağcılık için pek uygun değildi ve sık sık daha kuzeyde yer alan Yukarı Mezopotamya’daki Akkad halkından şarap ithal ediyorlardı. Akkadlılar, yaşadıkları bölgenin taşkınlıkları her ne kadar daha az olsa da Sümerliler gibi yalnızca taşkın ovalara yerleşebilmişlerdi, hâlâ daha verimli arazilerden gerektiği ölçüde faydalanamıyorlardı. Bu iki halk, ilkel çukurlar düzeyinde kalmayarak daha büyük bir topluluğun ortak çabasını gerektiren “su kanalları”nın yapımını gerçekleştirdiler ve bu sayede organize olmayı da öğrendiler. MÖ III. binlere doğru toplumsal olarak oldukça farklılaşan Sümerliler, sulama kanalları yapımının ve tarımsal faaliyetler gibi kas gücü gerektiren faaliyetlerin ön plana çıkmasıyla ataerkil düzene geçmişti.

Sümerli ve Akkadlıların her şeye rağmen oluşturdukları bu komşuluk topluluğu, yalnızca su kanallarının yapımı ve temizliği sayesinde oluşmuyordu. Mezopotamya bölgesi, taş ve madenler bakımından oldukça “zayıf” bir bölgeydi. Bu durum, bölgenin gemi yapımında kullanılamayan hurma ağaçlarıyla örülü olması sebebiyle ağaç bakımından da geçerliydi. Sümer-Akkad topluluğunun, bu ihtiyaçlarını çevredeki diğer tribülerle karşılamak için zaman zaman ellerindeki “mülkiyeti ortak” su yollarının ve bitişiğindeki tarım arazilerinin takasını gerçekleştiriyorlardı. Bu şekilde hem birbirleriyle hem de komşularıyla ilişkilerini güçlendirmiş oluyorlardı.

 

Örgütsel Gelişim

Kısa süre sonra büyük su ve toprak projelerinin yönetimini kontrol edebilmek için gerekli olan merkezi yönetim nihayet MÖ III. binlerin ortalarında kendini göstermeye başlamıştı. İlk sülaleye dair yapılmış olan kazılarda, birçok odadan oluşan “Ur Kral Mezarlıkları”ndaki çeşitli mücevherler, silahlı savaşçılar ve kölelerle birlikte gömülmüş krallar, bu zamanlarda “toplumsal bölünme”nin de çoktan gerçekleştiğini göstermektedir. Sümerliler, birçok şehir devletinden oluşmaktaydı. Akkadlılar ise bir “Sami dili” konuşmaları ve batıdaki halklarla akraba oluşlarıyla Sümerlilerden hâlâ oldukça farklı gözüküyorlardı. MÖ III. binlerin ortasından MÖ II. binlerin ortasına kadarki “bin yıllık” süreçte, küçük ve iç işlerinde birbirinden bağımsız birçok devlet, varlığını sürdürmeye devam etti.

Devletin başında patesi isimli soylu aynı zamanda baş rahip sıfatına sahip hükümdarlar yer alıyor ancak güç tekellerinde bulunmuyordu. Patesilerin altında halk meclisleri ve yaşlılar kurulu vardı. Bunlar, patesilerin hükümlerini yok sayabiliyor hatta patesiyi azledebiliyorlardı. Normalde herkes asker kabul edilirken çeşitli görevlerle sorumlu halk, zamanla askerlikten muaf tutulmaya başlandı ve köleler üzerindeki iktidarı da güçlendirme amacıyla düzenli bir birlik kurulmasına ihtiyaç duyuldu. Patesilere doğrudan bağlı bu birlik, gücün tek elde toplanması dolayısıyla hükümdarın hem altındaki halka hem de komşu krallıklara karşı hegemonya kurmaya başlamasına sebep oldu.

Mezopotamya Birleşiyor (MÖ 2400-2000)

Lagaş kralı Urukagina, kendinden önceki patesi Lugalanda’nın, soylu ve rahip sınıfının yararına vergiler koyarak eski kanunları çiğnediğini ancak kendisi tahta geçince (MÖ 2370) özgürlüğü yeniden getirdiğini belirtti. Ancak Urukagina’nın getirdiği “özgürlük”, soylu sınıfı rahatsız etmiş olacak ki yönetim içindeki ayaklanmalar ve sonrasında Umma patesisi Lugalzaggisi’nin yönetimdeki bu kargaşayı fırsat bilerek stratejik önemi olan Lagaş’ı fethetmesi, bir süre sonra Umma’yı tüm Sümer’in sahibi konumuna getirdi ve Uruk kentini başkent yapmasıyla sonuçlandı. Sümer krallıklarındaki benzer durumlar, geçen her gün güçlenen ve aralarındaki rekabetin arttığı Akkad krallıkları için de geçerliydi. Mezopotamya’nın en önemli tapınağının bulunduğu Sippar şehri ve kervan yollarının merkezinde bulunan Opis şehri, ele geçirilmeyi ve hükümdarlarına tarihin ilk imparatorluğunu kurdurtacak gücü vermeyi bekliyordu ancak bunu başarabilen henüz olmamıştı.

İlk İmparator Sargon

Sargon, Akkad patesileri soyundan olmamasına karşı bilinmeyen bir şekilde kral oldu. Kısa sürede Sümerlilerin çoğu hantal ve uzun mızraklı birliklerinden oluşan ordularından farklı olarak hafif ve okçu birliklerden oluşan, aynı zamanda hiçbiri kendi halkından olmayan topraksız askerlerden bir ordu kurdu. Zamanının alışılagelmedik ama etkili bu ordusuyla önce Sippar ve Opis’i -MÖ 2369 yılında- ele geçirdi ve hemen ardından tüm Akkad’ı fethetti. Elindeki bu büyük güçle iyice büyüyen Sargon’un orduları, hızla Sümerlilerin üzerine yürüdü ve nihayet tüm Mezopotamya tarihte ilk defa birleşti. Sargon, artık dünya tarihindeki “ilk imparator” olmuştu.

Sargon’un torunu Naramsin, dedesinin izinden giderek hiç durmadan seferlere devam etti. Akkad orduları dört bir yanda coğrafi sınırlara ulaşmışken, Akkad halkı ise ellerinden alınarak tekelleştirilen mülkleri ve gitgide artan yükümlülükleriyle iyice huzursuzlaşmış olmalı ki ayaklanmalar yaşanmaya başladı. Naramsin zamanında bastırılan ancak daha sonraki hükümdarlar zamanında da sıkça devam eden ayaklanmalara, kuzeyden Gutiler’in saldırıları da eklenince -her ne kadar eski Sümer bölgesi güneyde oluşuyla çok etkilenmese de- eski Akkad bölgesinin tamamı Gutiler tarafından MÖ 2200’de ele geçirildi.

III. Hanedan

Eski halkların “dağların canavarları” adını verdikleri Gutiler’e karşı Sümerler, topraklarını korumakla kalmadılar; kısa sürede güçlenerek “III. Hanedan” adı altında Akkad’ı da Gutiler’den temizlediler ve yaklaşık 50 yılın ardından tekrar Mezopotamya’yı birleştirdiler. Özel mülkiyetin yasalarla güvence altına alınması ve ele geçirilen diğer Sümer-Akkad krallıklarına ait toprakları III. Ur hanedanlarının kendi üzerlerine geçirmesi, ekonomik olarak zayıf patesilerin yalnızca vali görevi görerek “soylu” sıfatlarından gelen güçlerini yitirmesine ve yönetimdeki merkezileşmenin güçlenmesine yardımcı oldu. Ek olarak bu dönemde zanaat ve tarımda ilerlemeler kaydedildi. Bu sayede tecim malları üretimindeki artışla beraber ekonomide önemli bir gelişme yaşandı.

Amorriler

Ancak ekonomideki gelişmelerin yalnızca mülkiyet sahipleri açısından yararlı oluşu ve halkın tekelleşmeye direnemeyerek borç yüzünden köle durumuna düşmesi üzerine büyük bir ayaklanma başladı. Aynı zamanda MÖ 2007 yılında Elamlılar ve Amorriler’in başarılı saldırılarıyla başarılı bir istila gerçekleşti ve son hanedan tutsak edildi. Eski kentlerin başına özerk birçok hanedanlık kurulmuştu. Aşağı Mezopotamya’ya yerleşen Amorriler, İsin ve Larsa adlarındaki başkentlere sahip iki krallık kurdular. Biraz daha kuzeyde Mari ve Aşunnak isimli başka iki krallık daha vardı. Mari ve Aşunnak, daha yukarıda bulunan Asur tarafından, güneyde Larsa ise Elamlılar tarafından sürekli saldırı altındaydı. İsin, diğer krallıklara göre daha rahat bir konumdaydı ve yazdıkları “Lipitiştar” isimli yasa, gelecekte ünlü olacak olan “Hammurabi’nin Kanunları”nın temelini oluşturacaktı. Ancak bu krallıklara nazaran önemsiz başka bir krallık olan Babil Krallığı‘nın güçlenmesi için daha zamana ihtiyacı vardı…

 

Serinin sonraki yazısı:

Antik Yakın Doğu: Babil Tarihi

Yazar: Ömer Özdal
Editör: Emine Türal

Kaynakça

  • Ceram, C. W. (2015). Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler. Örs, H. (Çev.), İstanbul: Remzi.
  • Diakov, V. & Kovalev, S. (2019). İlkçağ Tarihi Cilt:1 Ortadoğu, Uzakdoğu, Eski Yunan. İnce, Ö. (Çev.), İstanbul: Yordam.
  • Akkad İmparatorluğu. (2021). Vikipedi: Özgür Ansiklopedi. Erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Akkad_İmparatorluğu

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Ömer Özdal
Ömer Özdal, 1999 yılında Bursa'da doğmuştur. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü'nde örgün, Felsefe ve Sosyoloji bölümlerinde ise açık öğrenim olarak eğitimini sürdürmektedir. MozartCultures ekibinde yazar olarak görev almaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.