Bir Garip Tarihçi: Reşat Ekrem Koçu

Bir Garip Tarihçi: Reşat Ekrem Koçu

Reşat Ekrem Koçu, 1905 yılı İstanbul doğumludur. Bursa Erkek Lisesi ve ardından İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümünü bitirdikten sonra bir süre akademide ardından liselerde tarih öğretmenliği yaparak hayatını geçirmiştir. Osmanlı’nın sosyal ve kültürel tarihinde, anlatıda yüzlerce sayıda eseri bulunmaktadır.

Reşat Ekrem Koçu, tarihçi ya da edebiyatçı dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri olmamasına rağmen Osmanlı tarih anlayışına çokça yenilikler katmış bir yazardır. Tarihten bulup çıkarttığı anlatılarıyla bezediği kitapları, İstanbul başta olmak üzere yakın Osmanlı dönemi şehirlerindeki sosyal hayatı bir meddah havasıyla anlatır. Eserlerindeki üslubu ne bir tarihçininki kadar didaktik ve sert, ne de bir hikâyecininki kadar hayalî ve yumuşaktır. İkisinin arasında ama aynı zamanda ikisini de kendi derisi içerisinde barındıran bir yazardır Reşat Ekrem. Cemal Kafadar, Reşat Ekrem Koçu için “İstanbul tarihinin yüz akıdır” deyimini kullanmıştır.

“Reşat Ekrem’in dilinde tarih gerçek hayattan daha canlı, daha güzel, daha büyülü…” -Selim İleri

Eserlerinde Ele Aldığı Konular

Osmanlı’da gündelik yaşam ve sıradan insanın hayatına yönelen Koçu, Osmanlı insanının en saf ve renkli hâllerini gün yüzüne çıkarır. Eserlerinde İstanbul’un esnaflarını, imamlarını, yeniçerilerini, köçeklerini, şairlerini, dalkavuklarını konu alırken mekânlar genelde meyhaneler, kahvehaneler, sokaklar, hanlardır.

Padişahlardan dilencilere, gezgin denizcilerden köçeklere kadar her türlü Osmanlı insanının günlük yaşam biçimlerini, idarelerini, adetlerini hikâyeci bir dille ama hakikaten şaşmadan anlatır. Bu gerçeklik vurgusunu bir kitabının önsözünde açıkça dile getirir: “Hadiseler, yazdığım gibi cereyan etmiştir.”

Osmanlı arşivlerinden derlediği anekdot kıvamında tarihsel hikâyelerini, mekânı ve insanı temele oturtarak mikrotarih anlayışıyla kaleme almıştır. Anlattığı hikâyeler eğlenceli, merak uyandırıcı ve kolay okunur olması dolayısıyla halk arasında da çokça sevilmiştir. Okuyucularını İstanbul sokaklarında âdeta tarihte yolculuk yaparcasına capcanlı bir şekilde gezdirmesi, klasik Osmanlı anlatısının dışına çıkan konuları ele alması ve bunu herkesin anlayabileceği bir dilde yapabilmesi onu meslektaşlarından ayrı bir konuma oturtmuştur.

Padişahların halka getirdiği yasaklar, kısıtlamalar eserlerinde sıkça ele aldığı bir konu olmuştur. Geceleri fenersiz dışarı çıkma yasağı dolayısıyla canından olan bir imamın oğlunu anlatır yahut afyon yasağı zamanında bir afyon tiryakisi olan padişahın özel hekimini. Yeniçerilerin halka çektirdikleri zulümden, zorbalıklarından, yozlaşmalardan bahseder. Tütünün yasaklanması sürecini ve bunun halk arasındaki karşılığını anlatır. Tütün yasağı sonrasında tütünü gizlice içen halkın yakarışını şu dizelerle aktarır:

“Zararsız bir duhan hakkında neyler bunca dikkatler

Duhan ahi mazlumanı men eylen, hüner oldur.”

Tütün yasağından sonra halk arasında en çok tepkiyle karşılanan meyhaneler ve kahvehanelere getirilen yasakların üzerinde de oldukça durmuştur. O dönemde Osmanlı insanı, kellesinden olabileceği yasaklara rağmen gizlice kurulan meyhaneler ve kahvehanelerde buluşmaya, içki ve kahvelerini tüketmeye devam etmiştir. Bu yasakların en büyük amacı, insanların toplanabilecekleri alanların oluşmasını engellemek olmuştur. İnsan topluluğunun olduğu, birlikte hareket edilip günlük hayattan konuşulabildiği yerler her zaman için Padişah yönetiminin çekindiği bir şey olmuştur. Reşat Ekrem eserlerinde Osmanlı esnafına ve İstanbul meyhanelerine özel bir ilgi gösterir, orada edilen sohbetleri hikâye tarzında bize aktarır.

Bunların dışında kadınlara getirilen bazı yasaklar da vardır. Mesela 16. yüzyılda kadınların, o dönemler çok meşhur olan kaymakçı dükkânlarına girişi yasaklanmıştır. Bunun nedeni, kadınların orada erkek aşıklarıyla buluşuyor olmasıdır. Genç kadınların aynı anda bir erkekle bir kayığa binmesi yasaklanmıştır. Kendisine uygun olmayan kılık kıyafetle gezinen kadınlar, o dönemde kadılara şikâyet edilir ve gerekli görülen cezayı alırlardı. 18. yüzyılda yayınlanan bir yasak fermanı şu cümleyi içerir: “Kadın taifesinin sokaklarda ve pazarlarda iştiha çekici tavırlarla dolaşmaları öteden beri yasaktır.” Ve bunun ardından kadınların hangi kumaştan ferace kestirip kestiremeyeceği, buna uymayan terzilerin ise ne gibi cezalarla cezalandırılacağı açıkça anlatılır.

Reşat Ekrem’in en ünlü eseri, tamamlayamadan hayatını kaybettiği “İstanbul Ansiklopedisi”dir. Alfabetik bir sıra ile başlayarak İstanbul’un “kütüğünü” oluşturacak bu ansiklopedi, kalkışılmış en büyük projelerden bir tanesidir. Amaç, dünyada eşi benzeri bulunmayan bir çapta şehir ansiklopedisi adı altında İstanbul’a mikro ve makro açıdan, sanatıyla, sokaklarıyla, camileriyle, hanlarıyla, gölleriyle, mahalleleriyle kısacası İstanbul’un her şeyiyle içinde çizimleriyle birlikte bir kaynakça hazırlamak olmuştur. Fasiküller hâlinde yayımlanan ansiklopedinin yazımında birçok yazar ve tarihçi de Reşat Ekrem Koçu’ya destek olmuştur. 173. sayı olan Gökçınar makalesinin yayınlanmasının ardından Reşat Ekrem, 1973’te hayata gözlerini yummuş ve bu şekilde bu büyük proje burada sonlanmak durumunda kalmıştır.

Reşat Ekrem Koçu ve Osmanlı’da Cinsiyet

Belki de en çok göz ardı edilen konu olan Osmanlı’da kadın hayatı konusunda ilginç kitapları vardır. “Erkek Kızlar” ve “Kafes Arkası Günahkârları” kitaplarında, Osmanlı denince akılda canlanan erkek ve baskın figürün ötesinde kadınların göz ardı edilen ancak gayet orada olan varlığını gözler önüne sermiştir. “Kafes Arkası Günahkârları” kitabında küçük hikâyeler içerisinde kendi yaşam alanlarında yani “kafes arkasında” (kadınların odasında pencerelere takılan kafesler) baskın ve yönetici formunda olan ancak toplum tarafından çoğunlukla kabul görmeyerek yargılanan hatta yaşam tarzları nedeniyle hayatlarından olan kadınları konu alır.

“Erkek Kızlar” kitabında ise Osmanlı kadı kayıtlarına geçmiş, erkek kılığına girmiş kadınları konu alır. Burada kadınlar bazen ailelerini korumak, bazen evlendirildikleri adamlardan kaçmak ama çoğunlukla daha özgürce hareket edebilmek için erkek kılığına girmiş ve isimlerini duyuracak hareketlerde bulunmuşlardır. Örnek vermek gerekirse, bunlardan bir tanesi bir kan davasında tüm ailesini kaybetmiş bir bey kızıdır. Dağlara sığınarak zamanla kendisine bir savaşçı topluluğu oluşturur ve ailesini katledenlere vahşiliğiyle korku salar ve en sonunda intikamını alır.

“Eski İstanbul’da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri” kitabında, konu aldığı meyhanelerin renkli ve bir o kadar da kanlı hayatını aktarır bizlere. Meyhanelerin vazgeçilmezleri olan köçekler, çoğunlukla çocuk yaştaki erkek çocuklarından oluşmakla beraber sakal bırakmamaları ile de beraber birer Osmanlı erkeği sayılmaktan çok neredeyse ayrı bir cinsiyet kategorisine giriyorlar ve o şekilde davranılıyorlardı.

Reşat Ekrem Koçu’nun kitaplarında gördüğümüz gibi Osmanlı döneminde cinsiyet alışageldiğimiz ikili sistemden öte, kılık kıyafet, bedenin sergilenişi, yaş, medeni durum ve sosyal statü bakımından oldukça renkli ve karışıktı. Klasik Osmanlı görüşlerini yıkacak değerde eserleri olması bakımından Reşat Ekrem’in Türk tarihçiliğindeki yeri çok özeldir. Osmanlı sosyal hayatını tekdüze anlatımdan kurtarmış, herkesin kendisinden bir şey bulabileceği nostaljik ama bir o kadar da canlı bir anlatıma yedirmiştir.

Reşat Ekrem Koçu’yu okumaya başlamak için önereceğimiz kitapları arasında Tarihimizde Garip Vakalar, Kızlarağasının Piçi, Tarihimizde Kahramanlar, Erkek Kızlar, Forsa Halil ve Patrona Halil sayılabilir.

Yazar: Sıla Mutaf
Editör: Ece Günen

Kaynakça

  • Ayvaz, E. (2015). KOÇU, Reşad Ekrem – K24. Erişim Adresi: https://t24.com.tr/k24/yazi/kocu,181
  • Bubu, O., Çapkın, F., Kuvvetleri, K., & Kıpçak, N. (2013). Reşat Ekrem Koçu’dan İstanbul Harikaları. Erişim Adresi: https://www.5harfliler.com/resat-ekrem-kocudan-istanbul-harikalari/
  • Koçu, R. (2001). Erkek Kızlar. İstanbul: Doğan Kitapçılık.
  • Koçu, R. (1958). Tarihimizde Garip Vakalar. İstanbul: Varlık Yayınevi.
  • Koçu, R. (2018) Kafes Arkası Günahkârları. İstanbul: Doğan Kitapçılık.

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Sıla Mutaf
Sıla Mutaf, 2000 yılında İzmir'de doğdu. Boğaziçi Üniversite'sinde Psikoloji ve Tarih bölümlerinde okuyor. Yazı yazmak ve seyahat etmek en büyük tutkusu, bir de insan denen varlığı anlamayı başarırsa başı göklere erecektir. MozartCultures'da sanat, edebiyat, tarih, sinema üzerine yazılar yazmak için katıldı.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.